Lübnan doğumlu Amin Maalouf'un üçüncü kitabı ve ikinci romanıdır Semerkant. Kitaplarını Fransızca yazan yazar 1976 yılından beri de Fransa'da yaşamaktadır. Kitaplarında genellikle doğuya ait öğeler işleyen yazar , genellikle roman tarzında yazmış olsa da kitaplarında sosyolojik öğeler işlemektedir. Yazarın ilk romanı olan Afrikalı Leo bugün bir klasik olarak kabul edilmektedir ve ben de bu kitabını en kısa zamanda okumak istiyorum.
Semerkant ismini çok duyduğum ve okumayı çok istediğim bir kitaptı. Kitabı temin etmem biraz uzun sürdü ancak beklediğime değdi. Bu kitabı okurken fark ettim ki daha önce okuduğum ve beğendiğim kitapların bir kısmı bu kitabın yanında ilkokul kitabı gibi kaldı. Bazı kitaplar mum işiğı gibidirler okurken size ışık verir vr mutlu ederler. Biraz uzaklaşında da aslında çok az ışık verdiğini ve aslında kendisine bile faydası olmadığını görürsünüz. Semerkant ne kadar uzaklaşırsam uzaklaşayım sürekli ışığını fark edeceğim ve beğendiğim kitaplar arasında ilk ona yerleşen bir kitap bana göre...
Kitabı yeni okudum ve bitirdim. Etkisi azalmadan , hislerimi dilimin döndüğünce sizlere aktarmaya çalışacağım.
Ömer Hayyam benim çok sevdiğim ve arada şiirlerini instagramdan da paylaştığım çok değerli bir şair, filozof ve bilim adamıdır. Kitabın ana konusu da Hayyam ve rubailer olunca doğal olarak benim ilgimi daha çok çekti. Kitabı okurken sanki ben de o anlar yaşıyormuş gibi hissettim.
Kitabın başında anlatıcımız Benjamin Omar bize Rubaiyat'ın Titanic ile birlikte battığı ve şimdi denizin dibinde dinlemekte olduğundan bahsediyor ve hemen akabinde bu kitabın yazılmaya başlamasından bugüne kadar olan olaylar aktarılıyor.
Semerkant'a gelen Hayyam tatsız bir olay neticesinde oradaki kadı Ebu Tahir ile tanışır. Ebu Tahir'in ona verdiği deftere rubailerini yazmaya başlar ki bu da bizim Titanik ile batan kitabımız olacaktır. Ebu Tahir ile birlikte gittikleri Nasır Han'ın sarayında bayan şair Cihan ile karşılaşırlar. Cihan , Hayyam'ın yaşamında önemli bir yere sahip olacaktır. O zamanların şehirleri , yaşayış biçimleri , devletin yönetilişi okuyucuyu sıkmadan romanlaştırılmış. Bize bu bölümde hem Hayyam'ın hayatı anlatılırken hem de dönemin özellikleri ve entrikaları gözler önüme serilmiş.
Hayyam'ın ölümünden sonra Haşşaşiler, bu ismi nasıl aldıkları ve etrafa yaydıkları korkular anlatılırken bir taraftan da Rubaiyatın yolculuğu anlatılmış. Elden ele gezen kitabın nasıl Benjamin'e ulaştığı kitabımızın konusunu oluşturuyor. Bunun yanı sıra kitabın son bölümünde İran'ın durumu, şahın çökertilmesi ve ülkenin yönetimindeki kargaşalıklar ayrıntılı olarak anlatılmış. Bu ayrıntılı anlatımın 10 sayfasında sıkıldığımı itiraf ediyorum:(
Kitabı beğenmem ve etkileyici bulmamda yazarın anlatımının yanı sıra çevirideki başarıyı da hesaba katmak gerekiyor. Çevirilerde yaşanan problemlerden dolayı çeviri yabancı kitapları okumayan birçok arkadaşım var. Ülkemizde de başarılı çevirilerin sayısı artıyor ve daha artmasını diliyorum.
Son olarak kitapta aldığı çizdiğim beğendiğim birçok bölüm oldu. Burada paylaşmayı düşünmüştüm ancak son anda vazgeçtim. Çünkü kitaptan bir parça değil tamamını okumanızı isterim...
Kitabın Adı: Semerkant
Yazar:Amin Malouf
Yayınevi:Yapı Kredi Yayınları
Orjinal adı: Samarcande
Çevirmen: Ali Bektay
Sayfa Sayısı: 318
Amin Maalouf, Doğu'ya, İran'a bakıyor. Ömer Hayyam'ın Rubaiyat'ının çevresinde dönen içiçe iki öykü... 1072 yılında, Hayyam'ın Semerkant'ında başlayan ve 1912'de Atlantik'te bit(mey)en bir serüven... Bir elyazmasının yazılışının ve yüzlerce yıl sonra okunurken onun ve İran'ın tarihinin de okunuşunun öyküsü / tarihi...
Amin Maalouf Kimdir?
Türkiye’de bilinen ismi Emin Maluf 1949 yılında Beyrut’ta doğmuştur. Hristiyan bir ailenin çocuğu olan Amin Maalouf anadili Arapça olmasına rağmen kitaplarını Fransızca olarak yazmaktadır.
Lübnanlı yazar 1976 yılından itibaren Fransa’da yaşamaktadır. Türkiye’de çok okunan yazarlar içerisinde yer alan Amin Maalouf 1993 yılında Goncourt Akedemi Edebiyat ödülünü almıştır.
Dünya çapında kitapları 40’ın üzerinde dile çevrilmiş, neredeyse her dilde geniş bir okuyucu kitlesi edinmiştir.
Ekonomi ve toplum bilimi okuduktan sonra gazetecilik yapan Amin Maalouf iç savaşın çıktığı 1975 yılına kadar ülkesinde yaşadı.
Bundan sonra Paris’e yerleşen yazar hala Paris’te yaşamaktadır. Yayın organlarında yöneticilik yapmasının yanı sıra köşe yazarlığı da yapan Amin Maalouf artık gününün çoğu zamanını kitap yazmakla geçirmektedir.
Amin Maalouf kitaplarında sıklıkla Asya ve Akdeniz kültürüne dair unsurlar kullanır. İlk kitabı olan Arapların Gözüyle Haçlılar eseri ile tanınmıştır. Bu kitap her çevrildiği dilde büyük ses uyandırarak büyük başarılara imza atmıştır.
1986 yılında yayınlanan kitap aynı sene Fransız-Arap dostluk ödülüne layık görülmüştür. Yazarın ikinci kitabı ve ilk romanı olan Afrikalı Leo bugün dünyada bir klasik olarak kabul edilmektedir.
1988 yılında yayınladığı bir diğer romanı Semerkant’ta sevilerek okunan eserlerden biri olarak birçok dilde çevrilmiştir. Daha sonra sırası ile Işık Bahçeleri ve Beatrice’den Sonra Birinci Yüzyıl kitaplarını yayınlamıştır.
Doğunun Limanları ve Ölümcül Kimlikler denemelerini yayınladı. Yüzüncü Ad- Baldassare’nin Yolculuğu isimli romanını yayınlandı. Amin Maalouf eserlerinde genellikle doğu kültürüne ait öğeleri işler. Kitaplarında Osmanlı ve Türkiye üzerinde sıklıkla durmaktadır. Roman tarzında yazılmış eserler olsa da sosyolojik öğeleri çok sıklıkla kullanır.
Amin Maalouf'un Okuduğum Diğer Kitapları :
* Afrikalı Leo
bende çok müthiş bulurum. Afrikalı Leo'yu da okumalısın. İnsanı sürüklüyor. Enterasan şekilde hem çöl yaşamına ait detaylar hem de dönemin siyasi, tarihi özelliklerini harika kurgulamış. Selamlar.
YanıtlaSilAfrikalı Leo'yu okumaya başladım. Yaklaşık 100 sayfa okudum ve çok güzel ilerliyor. Çok sevdim. Sevgiler:)
Sil