Ted Dekker ile ilk  olarak yıllar önce Oyun isimli kitabı ile tanımıştım. Farklı ve sürkleyici bir kitaptı. Yazarın anlatım tarzı ve konuları ilginçleştirmesi hoşuma gittiği için o gün bugündür bulduğun kitabını okuyorum. Bir markette  indirim reyonunda " Yasaklı " kitabını görünce de dayanamadım ve aldım. Kapaktaki sembolün anlamını kitabı okuyup bitirdikten sonra çözebildim. Faniler Kitabı üçlemesinin ilk kitabı. Sonuç olarak yazarın bu kitabı da çok sevilmiştir. Serinin diğer kitapları da en kısa zamanda temin edilecektir.

            Eğer evlilik iki kişilik bir sessizliğe dönüşürse.... (kapaktan)

    Kitapçıda kitapları incelerken bir tarafta sessizce , tek başına bekleyen bir kitap dikkatimi çekti. Elime aldığım zaman ismi ve kapak resmi dikkatimi çekti. Kitabı okuduktan sonra ismi ve kapak resminin kitabı çok da güzel anlattığına karar verdim . Bence bu kitapta başka bir kapak bu kadar iyi durmazdı.

    "Artık Gidebilirsin " yazarın üçüncü romanı imiş. Yazar , romanın Sardinya Adası'na yaptığı katkı dolayısı ile 2013  Novicella de Sardegna ödülüne hak kazanmış.

 Arno  ve Sara aynı yerde büyümüşlerdir ve birbirlerinin çocukluk aşklarıdır. Çok iyi anlaşırlar ve harika vakit geçirirler. Bir gün Sara nedensiz  Arno'dan ayrılır. Aradan onaltı koca sene geçer. Arno bu arada orkestrada çalışan bir müzisyen olmuştur, fakat bir türlü Sara'yı unutamamıştır. Arkadaşının babasının cenazesinden dönerken havaalanında Sara ile karşılaşır. Söylediğine göre Sara da onu aramaktadır. Arno ve Sara tekrar kavuştuktan kısa bir süre sonra evlenirler. Arna sanki bir rüyadadır. İşte rüyalarının kadını onunladır. On üç yıl evlilik bir rüya gibi geçer.Ya da Arno öyle geçtiğini zanneder...Üç harika çocukları olur. Noele dört gün kala bir sabah Arno uyanır ve Sara'yı evde bulamaz. Herhalde markete gitti diye düşünürken bir not bulur. Bu notta Sara gitmek zorunda olduğunu, ne zaman döneceğini bilmediğini ve çocuklara ne söylenmesi gerektiğini düşünmesini söyler. Arno şaşkındır, bu şaşkınlığı sonra öfkeye dönüşür. Sakinleşmeye başladıkça karısı hakkında düşünmeye başlar. Onu aslında ne kadar tanıyordur? Arno karısının geçmişi ve onu daha iyi tanımak adına bir araştırmaya girişir. Bu araştırmalarının sonucunda hem karısını daha iyi tanıyacak hem de aslında kendisini keşfedecektir.

    Kitap başlarda zamanda bir ileri bir geri gitse de sıkılmadan okumayı başarınca bir noktadan sonra sürükleyici olmaya başlıyor. Farklı bir kitap, bazen insanın çevresindekilerin gitmesine izin vermesi gerektiğini anlıyoruz. Ne çok duygusal bir kitap ne de duygudan yoksun . Sonuç itibari ile kitap sevilmiştir:)))



                                                                  

     Klasik kitapları okumayı seviyorum  , hele söz konusu romantik klasikler olunca bana göre ayrı bir tadı oluyor.  Martı yayınevinin bu yeni romantik klasikler serisinin kapaklarını bayılıyorum.  Bence bir albenisi var. Kısaca kapak benden tam puan aldı.

    Operadaki Hayalet ismine ve konusuna az-çok aşinayız. Televizyondan, tiyatrodan adını sık sık duyduğum bir eserdi, okumak ise bu zamana nasipmiş... Kitaba büyük bir istekle başladım başlamasına da başlarda umduğumu bulamadım:((   İlk bir kaç bölümü zoraki okudum denilebilir. Zorlayarak devam ettim, bir kaç bölüm sonra konuya ve yazarım anlatım tarzına adapte olabildim.

     
 
         Bu hayatta hepimiz birer yolcuyuz. Yanımızda taşıyabileceğimiz de sadece valizimizdekilerdir ; sevinçlerimiz,  acılarımız, özlemlerimiz... Kitabımız da bir taksi yolculuğu ile başlıyor. Yolcu ve ona eşlik eden valizi. İsmi, cinsiyeti yok sadece yolcu. Hepimiz gibi ya da hiçbirimiz . Yolcu taksi ile ilerlerken gördükleri , hissettikleri geçmişinin bazı anılarını gözünde canlandırır. Kimi güzel , kimi acı, kimi özlem dolu. Yolcu ile başlayan kitaptaki yolculuğumuz hayatları birbirleri ile kesişen, hepsinin hikayelerini tek tek öğrendiğimiz, acı

           Kapağı ve ismi dikkatimi çektiği için aldığım bir kitaptı. Polisiye romanları çok sevdiğim için ve de yok fiyatına  (4.95) satın aldığım bu kitabı bir solukta okudum. Son zamanlarda okuduğum polisiye romanlar arasında en iyilerden biri olduğu kesin. Kitap beni öyle bir sardı ki her boş vaktimde kitabın başında buldum kendimi. Bazı kitaplarda başta suçu işleyeni, katili, olayların gelişimini az-çok tahmin edebiliyorum. Eminim bir çoğunuz da tahmin ediyorsunuzdur. Durum böyle olunca da kitap okumak sıradanlaşıyor ve bize bir şey katmıyor. Bu kitap ise beni şaşırtmayı başardı. Olayların akışı okuyanı şaşkınlık için de bırakıyor ve meraklanıyorsunuz. Sonunda da kitaba daha çok bağlanıyorsunuz.  Sabırsızlıkla ipuçlarının ortaya çıkmasını bekliyorsunuz .

Merhaba;
 Blogları okurken mimlendim yazılarını görüp merak ediyordum. Blog yazarları arasındaki bu arkadaşlık benim çok hoşuma gidiyordu. Sonunda ben de mimlendim. Görüce açıkçası şaşırdım ve çok sevindim. Sevgili Kitap Keyfim beni mimlemiş , teşekkür ederim.

    Blog açma hikayeniz nedir?

    İnternette gezmeyi ve blogları okumayı seviyordum. Bir ara sağlık problemlerim nedeni ile moralim çok bozuktu ve dikkatimi dağıtmaya ihtiyacım vardı ve google profilimdeki bloglarım yazısını fark ettim ve neden olmasın dedim... O gün bugündür - yaklaşık 6 ay - birşeyler yazmaya çalışıyorum.



    Blog isminiz nereden geliyor? Neden bu isim?

    Doğrusu isim bir anda aklıma geldi ve çok sevdim.

   Hangi mevsimi seversiniz?

   Yaz mevsimini.

    Bu mevsim size neyi çağrıştırıyor?

    Sıcaklık, yeni umutlar ve mutluluğu çağrıştırıyor.

    Kırmızı ruj mu eyeliner mı?

    Kırmızı pek benim rengim değil,  eyeliner diyorum.

    Blog yazmak sana ne kazandırdı?

    Bu ortamda bir çok insanla fikir alışverişi yapma imkanı oluyor. Okumak ve okuduklarımı paylaşmak, geri dönüşler almak beni mutlu ediyor. Bu ortamda dostlarımın arasında gibi hissediyorum. Okumadığım kitaplar hakkında fikir sahibi oluyorum ve yeni okuma listeleri oluşturuyorum. En güzel tarafı da kitap okunmuyor denilen ülkemizde aslında okuyan ve paylaşan kesimin hiç de az olmadığını görmek.

    Kitap okumak mı bir şeyler yazmak mı?

    Kesinlikle okumak derim.

    Şiir mi, roman mı , hikaye mi?

    Roman.

    En çok etkilendiğin film?

    Demi Moore 'un oynadığı "Hayalet" filmi beni çok etkilemişti.

    Hangi tür kitap/ film?

    Tıbbi-gerilim kitaplarını öncelikle seviyorum. Bunun dışında romantik, kişisel-gelişim,polisiye kitaplarını da seviyorum.

    Filmlere gelince bilim kurgu ,  polisiye ve animasyonları tercih ederim.

    Öğrenci olmak mı/ iş hayatı mı?

     İş hayatı daha güzel çünkü daha bağımsız oluyor insan.

    Kitap okumak mı, film , izlemek mi?

     Kitap okumayı her zaman tercih ederim.

     Klasik giyinmek mi, spor giyinmek mi?

      Spor giyinmeyi daha rahat buluyorum.

     Asla almaktan vazgeçemeyeceğiniz şey ne?

    Tabii ki kitap:)))

     En sevdiğiniz yemek nedir?

      Zeytinyağlı yaprak sarması.

      En sevdiğin dizi?

      Çok fazla dizi seyretmem, fakat şu sıralar  yeni başlayan Arrow isimli diziyi seyrediyorum.

      Özel bir yeteneğin olsa bunun ne olmasını isterdin?

       Sihirli bir değnek isterdim. Şu sıralar evimde tadilat var değnekle biran önce işleri bitirirdim, yoruldum artık;)

     Hasta olamanın en kötü yanı nedir?

     Çaresizlik hissi.

     Alınacak listen var mı? İlk 5 i nedir?



*İlk Aşk
*Kapalı Gişe Yalnızlık
*Mefisto Kulübü
*Son Kamelya
*Rüzgar Gibi Geçti (kütüphanemde bulunması için , kitabı okudum çok beğendim.)


      İlk aldığın makyaj malzemesi nedir?

       Ruj.

Tekrar mim için sevgili Kitap Keyfim'e teşekkür ediyorum:))))





                                                     

        Güzel bir hafta sonunda , ailece , artık çocukların sınavlarının bitmesini kutladık. Bunun en iyi yolu da hepimize hitap eden bir filme gitmekti. (Erkekler biraz mırın kırın etse de kızlar baskın geldik :)))  )  Alternatif bir masal filmi. Masalları hep prenses tarafından dinleriz. Bu sefer de prensesin dilinden dinliyoruz , fakat farklı bir yönüyle. Uyuyan güzel masalında hep kötü peri diye anlatılan, aslında kimdir necidir, niye kötüdür bilmediğimiz Malefiz'in öyküsü.
 

Kitabın Adı: Labirent
Yazarın Adı: Anna Katharine Green
Yayınevi: Tutku Yayınevi
Sayfa Sayısı: 359

      Oğlum Sherlock Holmes kitaplarını sevdiği için ona almıştım bu kitabı. Onun dersleri ve sınavları olunca önce ben okudum. Yazar Arthur Conan Doyle ve Agahta Christie' den önce dedektiflik kitapları yazmaya başlamış. Sherlock Holmes karakteri yaratılmadan önce Anna Katharine Green'in kitapları 10 yıl boyunca en çok satanlar listesinde imiş. Fakat bu  kitap yazım yanlışları ve anlatım bozukluları ile dolu. Kitabın orjinali nasıl bilmiyorum, muhtemelen sorun çeviri ve basımdan kaynaklanıyordur. Hal böyle olunca da okuduğum kitap bana zevk vermedi. Kitabı bitirmek bir külfete dönüştü. Güzel bir çeviri ile kitabı okumak isterdim. Türünün ilk örneklerinden, en çok satılanlar listesinde olan böyle bir kitabı ağız tadıyla okumak isterdim ; maalesef olmadı:((

       Kitapta bir cinayet işleniyor ve bu olay aydınlatılmaya çalışılıyor. Kanıtlar başka yöne doğru kayıyormuş gibi gözükse de kahramanlarımız tüm ipuçlarını değerlendirip suçluyu ortaya çıkarıyorlar.

     Bu çeviri ile kitabı okumanızı pek tavsiye etmiyorum. Yine de son karar size ait. Ben dedektiflik kitaplarını çok seviyorum  her şeye rağmen okurum diyorsanız. iyi okumalar....

        Hepimizin sanat anlayışı ve zevkleri farklı farklıdır. Bana göre gerçek sanat eserleri animasyonlardır. Çizimlerin harikalığına, renklerin çeşitliliğine, konular oluşturulurken kullanılan hayal gücüne, kahramanların her birine uygun karakterlerin oluşturulmasına hayranım. Bu tarz filmler bana göre her yaş grubuna hitap ediyor. ( Bazı zekayı köreltmeye yönelik olanlar hariç...)
     
        Sinemalara güzel bir animasyon gelir de gitmemek olur mu? Biz de anne-kız , erkekleri evde bırakarak baş başa sinemaya gittik . Kız kıza film tadı da başka oluyor:)))

    Gelelim filmimizin konusuna;
   
      Peri tozu sorumlusu Peri Zarina çok meraklı ve her şeyi sorgulayan bir peridir. Görevlerini sorgulamadan yapan , neyi ne için yaptığını bilmeden yapan perilerin yanında böyle meraklı olması göze batar. Gerçek hayatta da böyle değil midir? Hal böyle olunca da Zarina evinde gizli deneyler yapmaya başlar. Bu deneylerden birinde sakarlığı sonucu işler kontrolünden çıkar ve çevreye zarar verir. Bunun sonucu olarak da görevinden alınır. Buna çok üzülen Zarina peri köyünü terk eder. Bir yıl sonra Zarina korsan olarak geri döner ve macera başlar. Maceranın ortasında da Zarina, Tinkerbell ve arkadaşları vardır. Çok güzeldi ve kızımla ikimiz çok sevdik. Filmden çıkardığın birkaç sonuç:

*Her yapılanı sorgulamak her zaman kötü değildir.

*Kime güvendiğimize dikkat edelim.

*Arkadaşlık ve yardımlaşma çok önemlidir.

*İyilerin her zaman kazanır.



             Filmden bazı kareler ile sizi başbaşa bırakıyorum:))