12/16/2020

Penceresiz Ev - Nadia Hashimi

Aralık 16, 2020 4 Yorum
Penceresiz Ev

  "Zaman kadının bedeninde farklı farklı akar. Mazi bizi kovalarken gelecek bizimle dalga geçer. Biz böyle yaşarız : Olmuş olan ve olacak olan arasında sıkışıp kalarak."

   Kadın olmak zordur bu dünyada . Sitem ettiğimiz , eleştirdiğimiz o kadar çok şey var ki sistemde. Ancak bazı coğrafyada kadın olmak daha da zordur ... Afganistan da bu coğrafyalardan bir tanesi. Yazdığı her kitabı ile bu coğrafyanın gerçeğini, kadın olmanın zorluğunu dile getiren Nadia Hashimi yeni kitabı Penceresiz Ev ile yine aynı coğrafyada bu sefer bambaşka bir yönü ile bir dramı ele alıyor.

  Yusuf Amerika 'da avukattır. İnsan haklarını savunan bir şirket aracılığı ile doğduğu memleketi Afganistan'a gelir. Bir şeyleri değiştirebileceğine dair umutları vardır.
 
Zeba !!! Dört çocuk annesi bir kadın. Eşi öldürülmüştür ve onun yanında üzeri kanlı olarak bulunan Zeba 'ben öldürmedim ' demesine rağmen tutuklanıp hapse atılmış , cezasının kesinleşmesini beklemektedir. Herkes idam cezası alacağına kesin gözü ile bakmaktadır. Sonuçta kadındır, söz söylemeye hakkı yoktur.... İşte bu noktada yolları Yusuf ile kesişir. Yusuf onun avukatıdır.

   Boğazımda koca bir düğüm ile okudum kitabı. Öyle ki bir anda bitiremedim. Durup nefes almaya ihtiyacım oldu. Zeba gibi kadınların yanında bizim ne kadar şanslı olduğumuzu düşündüm kitap boyunca. Kitapta Afganistan'daki kadınların sosyal statüsü, hukuk düzeni, insanların birbirine bakış açısı , sistemdeki bozukluklar gibi birçok noktaya değiniyor yazar. Örneğin akli dengesinin değerlendirilmesi için hastane yerine bir tekkedeki molaya gönderilen bir mahkum bu bozukluğa iyi bir örnek. Sadece bu da değil. Polis ve adli inceleme sistemi de bozuk düzen arasında. Özellikle kadınlara atılan iftiralar ile nasıl hapiste ceza çektiklerini okuyunca sinir oldum.

   Zeba'ya gelirsek ilk gün dışında kesinlikle bu olay hakkında konuşmadı. Suçlu mu yoksa birisini mi koruyor?? Konu açıklığa kavuşunca bu noktada da içim çok acıdı. Zeba'nın kocasından iğrendim .
Birçok dramın işlendiği kitap uzun süre unutamayacaklarım arasına katıldı.  Bazı yerleri biraz uzatılmış gelse de çok rahat okudum kitabı . Ne yazsa okurum dediğim yazarlar arasında yer aldı Nadia Hashimi. 



Penceresiz Ev
Kitabın Adı :Penceresiz Ev
Yazar : Nadia Hashimi
Yayınevi : Arkadya Yayınları 
Orjinal adı :A House Without Windows 
Çevirmen : Yasemin Büte
Sayfa Sayısı :496

Gerçekler, bir kurşundan çok daha ağırsa ve kadınsan ellerine kına yerine kan yakılan topraklarda, özgürlüğün bedeli kaç ömürdür?

Sevgi dolu bir eş, sabırlı bir anne ve iyi bir komşu… Neredeyse yirmi yıl boyunca Zeba’yı tanımlayan kelimeler bunlardır ta ki kocası Kamal, başında bir baltayla evlerinin avlusunda bulunana kadar. Çocukları annelerinin katil olabileceğine asla inanmasa da Zeba masumiyetini kanıtlayacak tek bir kelime bile etmeyince, Kamal’ın ailesi adaletin yerini bulmasını ister. Afganistan’da böyle bir suçun cezası ise idamdır.

Tutuklanarak hapishaneye gönderilen Zeba, mahkeme gününü beklerken oradaki kadınlarla güçlü dostluklar kurar. Her birinin bu uğursuz yere gelmelerine neden olan bambaşka hikâyeleri vardır. Nafisa töre cinayetine kurban gitmemek için, Latifa kız kardeşiyle özgür bir hayat kurmak üzere kaçarken yakalandığı için, on dokuz yaşındaki Mezhgan ise sevgilisinin çocuğunu taşıdığı için hapse girmiştir. Chil Mahtab zamanla bu kadınlar için bir hapishaneden çok, dışarıdaki dünyanın acımasızlığından kaçabildikleri bir sığınak hâlini alır.

Öte yandan Zeba’nın insan hakları savunucusu, Afgan asıllı Amerikalı avukatı Yusuf, zamanın Zeba’nın ve kendisinin aleyhine aktığının farkındadır. Dahası, tıpkı ana vatanı Afganistan gibi Zeba’nın da göründüğünden farklı olduğundan şüphelenmeye başlamıştır. Müvekkili gerçekten soğukkanlı bir katil mi yoksa bu hikâyedeki asıl kurban mıdır?

Kabuğunu Kıran İnci’nin yazarı Nadia Hashimi’den yine güçlü kadınların başrolde olduğu, yüreğinizin derinliklerine işleyecek olağanüstü bir mücadele, dostluk ve dayanışma öyküsü.










                                                     

12/14/2020

Cem Yayınevi Gotik Edebiyat Serisi

Aralık 14, 2020 2 Yorum
İnstagramda okuyup paylaştığım Cem Yayınlarından çıkan gotik edebiyat serisinin kitaplarını toplu olarak blogumda da paylaşmak ve bu seri ile tanışmak / okumak isteyenlere fikir vermesini istedim. 

Kitaplara geçmeden önce gotik edebiyat nedir biraz anlatmak istiyorum.  Korku , ölüm , bazen de romantizmi birleştiren bir edebiyat türüdür. Buradaki korku Stephen King tarzından çok tüyleri ürperten tarzdadır . Tekinsiz bir ortam , şato , kilise ya da mezarlıklarda geçer genel olarak . Okuyucuyu korkutmaktan .çok bu tekinsiz mekanlarda her an her şeyi bekleyerek ve ürpererek dolaşmasını ve diken üstünde olmasını sağlar yazar. İnternette arama yaptığınız zaman ayrıntılı olarak bu türü anlatan çok güzel makaleler bulunmaktadır . 

  Cem yayınevinden çıkan gotik edebiyat serisinde alanında başarıl on yazara ait on kitap yer almaktadır . 

Hayalet  Öyküleri - M.R. James


Hayalet Öyküleri

Gotik Edebiyat 18.yy sonunda , aydınlanma hareketinin akılcılık ortamına bir tepki olarak ortaya çıkmıştır. M.R. James - Montague Rhodes James - tanınmış bir ortaçağ uzmandır. Çağının önemli bilim insanlarından birisi olsa da gotik hayalet öyküsünü yineleyen ve 20. yy a uyarlayan kişi olarak tanımaktadır.
Kitapta beş öykü yer almaktadır. Okumak isteyenler için baştan belirteyim gotik öyküler alışık olduğumuz korku öykü ya da romanlarına benzemiyor. Korkudan tüylerinizi diken diken eden gerilim değildir öykülerde yer alan. Farklı , açıklanamaz olayların normal hayat akışı içerisinde belirsizlik ve ürpertici olarak yer almasını açıklamaya çalışıyor öyküler. Bazı tuhaf olaylar olmuştur ve bu olayların nasıl olduğunu karanlık bir atmosferde anlatır yazar. Türün yabancısı iseniz adapte olmak için durarak okumak isteyebilirsiniz . Türe alışık olan okuyucular ise büyük bir merak ile okuyacaktır öyküleri .
Öyküler :
👻Whitminster'deki Kont : Günümüzden bir anlatıcı 1730 da iki erkek çocukluğunun ölümünü ve ardındaki musallat öyküsü ortaya koyuyor.
👻Bay Poynter'ın Günlüğü : Eski bir günlüğü satın alan beyefendi evinin dekorasyonu için günlüğüne içinden çıkan bir duvar kağıdındaki modeli kullanmaya karar verir. Biz de bu olaydan sonra olan tuhaf olayları okuyoruz.
👻Katedral Tarihinden Bir Bölüm : Tadilat yapılan bir katedralde ortaya çıkan gizemli bir mezar anlatılıyor.
👻Bir Ortadan Kaybolup Bulunma Öyküsü : Bu öykü mektuplardan oluşuyor. Kaybolan amcasının arayan birisinin kardeşine yazdığı mektuplar.
👻 İki Doktor : 1911 de satın alınan bir defterin içerisinde eski bir davaya ait bilgiler ve paraflar vardır. Bu davaya ait olaydaki baş karakter iki doktordur.
Stephen King, Lovecraft gibi ustaları derinden etkileyen M.R. James 'ın kalemi ile tanıştığıma çok memnun oldum.

Kıssalar Kitabı - Ambroce Bierce 

Kıssalar Kitabı

" Kimseye zararı dokunmayan bir adam kamuya açık burçta eli sopalı bir yabancı tarafından saldırıya uğrayıp, feci şekilde dövüldü.
Eli sopalı yabancı mahkemeye çağrılınca, davacı yargıca şöyle dedi:
"Neden saldırıya uğradığımı bilmiyorum ; benim dünyada hiç düşmanım yoktur ."
" İşte, " dedi davalı ," onu bu yüzden dövdüm."
" Mahkumu salıverin. " dedi yargıç, " düşmanı olmayan insanın dostu da yoktur. Mahkemeler böyle kişilere göre bir yer değildir. "

Kitaba geçmeden yazarından bahsetmek istiyorum. Ambroce Bierce 'in kalemi ile yeni tanıştım. Fabl türünde verdiği eserler ile tanınan yazar hayalet ve kısa hikayeler dışında şiir de yazmıştır. Yoksul bir ailenin çocuğu olan Ambroce, ailesi ile anlaşamayınca 15 yaşında evinden ayrılmıştır. Orduya katılmış, bir şirkette çalışmış ve sin olarak da gazetecilik yapmıştır . Yazar ile ilgili olarak asıl ilgimi çeken nokta ise 1913 yılında bir arkadaşına gönderdiği mektuptan sonra ortadan kaybolmuştur. O tarihten sonra ne olduğu bilinmemektedir ...
Kitaba gelirsek üç bölümden oluşuyor :
* Kıssalar
* Gözden geçirilmiş Ezop masalları
* Çağımıza uyarlanmış bazı eski fabllar
Kısa kısa bölümlerden oluştuğu için rahat okunuyor ve çok çabuk bitiyor kitap. Özellikle ilk bölümü okurken tekrar okuduğum , üzerinde düşündüğüm ve kahkahayla okuduğum kıssalar oldu.

Kum Adam - E.T.A Hoffmann

Kum Adam
Alman yazar, besteci, müzik eleştirmeni ve çizer olan E.T.A. Hoffmann daha çok fantezi ve korku ve gotik türündeki kitapları ile tanınıyor. Yazarın en ünlü eserlerinden birisi de Kum Adam . 

  Çocukların gözlerine kum atıp sonra gözlerini çaldığı söylenen karanlık bir figür Kum Adam. Nathanael ve kardeşlerini annesi "kumadam geliyor " diye korkutuyor yatma vakti, odalarına gitmeleri için. Annesi böyle seslendikten sonra da merdivenlerde ayak sesi duyar ve korkuları pekişir kardeşlerin. Bu kum adamı merak eden Nathanael , bir gün babasının odasına saklanarak görür gelenin kim olduğunu. Babasının avukat arkadaşı Coppelius'tur gelen. Kum adama da bir isim ve şekil bulmuştur kafasında Nathanael ... Babası ölmüştür ve ölümünden de Kumadamı sorumlu tutar Nathanael. Yıllar geçmiş büyümüş ve nişanmıştır. Her şey yolunda gider Coppelius'u tekrar gördüğünü söyleyinceye kadar ... Bu noktadan sonra aklı dengesi de hayatı da karmaşık bir hale gelecektir !!! 

   Ana olayın yanında şaşırtıcı ve karanlık yan olaylarla desteklenen bu kısa gotik hikayeyi sevdim. Yazarın kalemi , kurgu yeteneği müthiş. 

   Kitaptaki ikinci hikaye ise fındıkkıran. Fındıkkıran deyince benim aklıma fındıkkıran balesi ve Barbie 'nin çizgi filmi geliyor . Buradaki fındıkkıran ise farklı , masal tadında bir gotik öykü. Bu nasıl oluyor derseniz okuyun öğrenin derim. Biraz acıklı bir öykü olsa da sevdim ben. 

 Karanlığın Hayaleti - H.P. Lovecraft 


Karanlığın Hayaleti
H.P. Lovecraft büyük bir kesimi etkileyen korku- kurgu eserleriyle ölümünden sonra ün kazanmış Amerikalı bir yazardır . Fakirlik içince yaşayan yazarın o zaman pek bilinmeyen , ucuz dergilerde yayımlanan öyküleri günümüzde türünün en önemli eserleri arasında sayılmaktadır . 

 Ben de yazarı geç keşfedenlerdenim. Üç yıl öncesine kadar yazarın adını duymamıştım ki bu benim için bir utanç kaynadığıdır . Geç de olsa tanıştığım için mutluyum . 

Karanlığın Hayaleti kitabında beş adet öykü yer almaktadır . 

* Karanlığın Hayaleti : Robert Blake evinde ölü olarak bulunmuştur . Onun bu esrarengiz ölümünden sonra odasında bulunan notlardan yola çıkarak onu ölüme götüren olayları adım adım okuyoruz. Onun ilgisini çeken esrarengiz bir kilise ve bu kilisede bulunan kadim bir kutu içince bulunan kalıntılardır ... 

* Chulhu'nun Çağrısı : Bir profesör zenci görünümlü bir denizci tarafından sarp yamaçta itilmesi sonucu ölmüştür. Onun yeğeni eşyalarını toplarken notlarını ,eski gazete kupürlerini bir araya getirir ve bu olayı araştırmaya başlar. Üç bölümden oluşan öyküde yapılan araştırmaları ve bulunan esrarengiz ve insanlık öncesi bir zamandan kalma canlı/yaratıklar ve onların insan zihnine işleyen fısıltılarıdır ... 

* Erich Zann'ın Müziği : Bir öğrenci eskiden kaldığı evi ve caddeyi yıllar sonra aramış ve bulamamıştır . Bunu üzerine geçmişte o caddede kaldığı bir evde yaşanan esrarengiz olayları ve üst kat müzisyen komşuyu anlatmaktadır . 

* Cadı Evindeki Düşler : Salem hapishanesinden gizemli bir şekilde kaybolan bir cadının evinde kalmaya başlayan Gilman . Merakından bu evde kalmaya başlar Gilman . Çünkü yüzyıllar boyunca bu evde kalanlar erken ölmüşler ve etrafta kaybolan insanlar olmuştur. Burada kalmasından bir süre sonra garip rüyalar görmeye başlar Gilman , rüyalarında cadı onu ziyaret etmektedir. 

* Randolph  Carter'ın İfadesi : Kitaptaki en kısa öykü bu . Bir bataklıkta dolaşırken bulunan , şokta olduğu anlaşılan bir gencin neden o halde olduğunu öğreniyoruz verdiği ifadeden . Tüylerinizi diken diken edecek bir ifade... 

 Vampir - William Polidori 

   Vampir edebiyatının öncülerinden olan William Polidori 'nin yaşamı kitabı kadar kısadır. Yazar ve doktor olan Polidori hukukla da akademik düzeyde ilgilenmiştir. Göl kenarında dostları olan Lord Byron , Mary Shelley gibi isimlerle buluşup birbirlerine korku öyküleri anlatırlarken bu öykünün de temeli atılıyor. Kitaplaşma sürecinde yanlış anlaşılma üzerine Lord Byron 'un ismi ile yayımlanınca kitap Polidori çok üzülür . Bu yanlışlık sonraları düzeltilmiştir. Ancak bu düzeltme yapılmadan hem bunu üzüntüsü hem de kumar borçlarının baskısı nedeniyle 25 yaşında intihar etmiştir yazar . 

  Birçok kitaba ilham olan Vampir ve Polidori ile tanışmak güzeldi fakat dramatik yaşam öyküsünü öğrenince üzüldüm :( Kitapta Aubrey, Lord Ruthven isimli birisi ile çıktığı seyahat ve sonrasında gelişen olaylar anlatılıyor. Lord Ruthven, Lord Byron'dan esinlenerek yaratılmış bir karakter ve tekinsiz, ürpertici , kadınlar tarafından çekici bulunan ve insanları etkileyen bir karakter. Çok kısa bir kitap olsa da ürpertici olaylar ve Aubrey 'nin yaşadığı sıkıntılar ve köşeye sıkışmışlık hissi çok güzel yansıtılmış.



Locarno Dilencisi - HeinricVon Kleist


HeinricVon Kleist deliliğin sınırlarında gezinen bir yazar olarak biliniyor. Hatta önce sevgilisini sonra kendisini vurarak intihar etmiştir. Arka kapakta da belirttiği gibi yazar olarak bambaşka buldum ben. Kalemi o kadar güzel ki , delilikten eser görmedim. Muhteşem bir kalem. Öykülerini büyük bir zevkle okudum ve hiç bitmesin , daha fazla öyküsü olsun da okuyayım istedim. 
   Locarno Dilencisi 'nde dört öykü yer alıyor. Öyküler korkutmuyor daha çok merak duygusunu körüklüyor. Bu nedenle herkes çok rahat okuyabilir ve okuyanlar da yazarın kalemi hakkında bana hak vereceklerdir. 






Başsız Süvari - Washington Irving


Başsız Süvari

 Washington Irving 'in kaleminden Başsız Süvari de iki öykü yer alıyor. 

Rip van Winkle insanlara yardım etmeyi seven, onlar için gönüllü çalışan ancak kendi ve ailesinin işine gelince tembelliği tercih eden bir adamı anlatıyor. Bir gün dağın en yüksek yerinde bir yabancı ile karşılaşır ve başına garip bir olay gelir ... 

 İkinci öykü ise kitaba adını veren Başsız Süvari. Sleepy Hollow kasabasında geçiyor olay. Bir efsane / söylentinin insanları nasıl etkileyip ürküttüğünü okuyoruz. İki öykü de alacakaranlık kuşağı gibi ürperten cinsten.




Yürek Burgusu - Henry James

Yürek Burgusu

Ne kadar zamandır istediğim Yürek Burgusu 'nu sonunda okudum. Beklediğime değdi kitap oldukça akıcıydı ve yazarın anlatımını çok başarılı buldum .
 Douglas eski yazmalardan arkadaşlarına bir öykü okur. Gerçek bir öyküdür ve bir mürebbiye tarafından yazılmıştır. Douglas yazmaları okurken biz mürebbiyenin ağzından öğreniyoruz. Bir kız ve bir erkek çocuğuna bakmak üzere görevli olan mürebbiyenin, gördüğü hayaletlerden çocukları korumak istemesini anlatırken onların psikolojisini, davranışlarını ve mürebbiyenin gözlemlerine de yer veriyor 
Henry James. 
Gotik Edebiyat 'ın en iyilerinden olan kitabı okurken korkacağınızı sakın düşünmeyin. Daha çok psikolojik -gerilim olarak ilerleyen kitabı okurken sadece ürperirsiniz. Kitabın sonunda yazar alt metin olarak beni ikilemde bıraktı mürebbiye konusunda. Burada yazmıyorum #spoiler olmasın



Otranto Şatosu - Horace Walpole


 
Otranto Şatosu

Horace Walpole un kalemi ile Otranto Şatosu ile tanıştım. Bir siyasetçi olduğunu öğrenince deşaşırdım. Yazar kendi villasından ilham almış şatoyu anlatırken ve eser gotik edebiyatın öncülerinden sayılıyor. 
 Gotik Edebiyat eserleri arasında yer alan Otranto Şatosu'nu okurken ben tarih esintili bir öykü okuyormuş gibi hissettim. Şato, şövalyeler, mahzen bana bu hissi verdi . Otranto Prensi hastalıklı oğlunu evlendirecektir. Düğünün olacağı zaman oğlu ölür ve olaylar başlar ... Bir kehanet vardır ve zamanı gelince gerçekleşecek midir? Çok sevdiği oğlunun acısının önüne geçerek Prense akıl almaz işler yaptıran düşünce nedir ? Esrarengiz genç adam kimdir ve en önemlisi geçmişe ait olan sırlar nelerdir ? 1700 lü yıllara ait olan kitabı yazar gördüğü bir rüyadan esinlenerek yazmış . Şato, mahzenler, kehanet, çakan şimşekler, akıl karıştıran olaylar, hayalet, gizli geçit gibi birçok gerilim öğesi barındıran kitabı çok sevdim. 

Vathek - William Beckford


 
Vathek

William Beckford un henüz 21 yaşındayken yazdığı  Vathek 'te Binbir Gece masalları ve batının fantastik edebiyatının etkisinde kalmıştır. Büyüklere masal sınıfına da giren bu eseri büyük bir zevkle okuyacağınıza eminim çünkü ben öyle yaptım. Zengin halife Vathek şatosunda refah içinde yaşamaktadır. Ancak bu zenginlik ona yetmez. Şeytanla anlaşma yapan Vathek kibri yüzünden de gerçekleri fark edemez ve adım adım kendi cehennemini inşa eder. Vathek ve ihtişamlı saraylarının tasviri ve onu cehennemine götüren olayların adım adım anlatımı, kitabın genel olarak kurgusu çok başarılı idi. Kitapta geçen dini öğeler ve konuların sadece kurgu olduğu ve kitabın da gotik eser olduğu göz önünde bulunularak okunursa daha büyük keyif alınır. Şahsen ben ilgiyle okudum kitabı. Vathek'i ikinci okuyuşumdu ve ilk okumam kadar büyük keyif verdi bana . Kibrin insanların mahvına nasıl sebep olduğunu anlatan ve anlatılanlardan ders çıkarılması gereken harika bir kitap. 







                                                     

11/15/2020

Olumlama Kitabı - Deniz Feyzan

Kasım 15, 2020 0 Yorum
Olumlama Kitabı
Ülkece zor zamanlardan geçiyoruz. Korona , deprem , paranın değer kaybetmesi ... Bu durumların haricinde herkesin kişisel olarak sorunları  ,sıkıntıları da oluyor doğal olarak. Sıkıntılar bir başladı mıydı insan sanki kısır döngüye giriyor . Bu durumdan çıkmak için bocaladıkça daha da dibe çekildiğini hissediyor. İşte böyle durumlarda aslında derin nefes alarak bir adım geriye gitmeli ve olaylara dışarıdan bir göz gibi bakmayı öğrenmeliyiz . Bazen olaylara dışarıdan bakan bir göz , çıkışı daha rahat görebilir. 

  Deniz Feyzan'ın kaleminden çıkan Olumlama Kitabı da benin nefes almamı sağladı . Kitabı okurken kendime farklı bir göz olarak baktım . Aslında bir çok kişisel gelişim  kitabı okumuş birisi olarak çoğu konuyu biliyor ve uyguluyorum . Ancak bazı zamanlar geliyor ki insan bildiklerini hatırlayamaz hale geliyor ve onu itekleyecek , yönünü bulmasını sağlayacak bir rehbere ihtiyaç duyuyor . İşte Olumlama Kitabı benim için bir rehber oldu . Kapağında da dediği gibi kitap  " bolluk ve bereket bilinci meditasyonları kaynakçası ". 

Deniz Feyzan kitaba giriş bölümünde 7 rakamının önemine değiniyor. Kutsal dinlerde , efsanelerde ve sembollerde 7 rakamına vurgu yapıldığını belirtiyor. Kabe 7 kez tavaf edilir. Hıristiyanlıkta 7 büyük günah vardır. Gökkuşağına bakınca 7 renk görürüz . Dünyanın 7 harikası olması gibi... 

  Kitapta da bizleri tekamül yolculuğuna çıkaracak 7 kapıdan bahsediyor Deniz Feyzan . 

1. Kapı : Öze Güven 

2. Kapı: Duyguları Yönet

3. Kapı : Düşünceleri Aş 

4. Kapı: Teslimiyet 

5. Kapı: Kelimelerin Gücü 

6. Kapı : Uyanış 

7. Kapı: Birlik 

Her kapıda 21 gün boyunca bize eşlik edecek olumlama bölümlerinden oluşuyor . 21 günün sonunda da her kapıdan bize kalan aforizmaların yazılacağı bölümler bırakılmış. 

 Ben kitabı altını çizerek okudum . Kitapta yazan nefes egzersizlerini de yaptım . Her bölümü 21 gün ayırmadım çünkü kitabı bitirip sizlerle paylaşmak ve izlenimlerimi yazmak istedim. Yine de kitap bana iyi geldi . Tekrar kendimi hatırladım ve kendi mutluluğumun , sağlığımın , huzurumun her şeyden değerli olduğunu fark ettim. Zaten bilmiyor muydun demeyim. Hayat öyle bir hale getiriyor ki bizi kendimizi unutuyoruz. Eminim sizlere de oluyordur. Çocukların okulu , kitapları , yemek , temizlik , iş ,... gibi hayat koşturmacasında kendimizi unutuyoruz :((

  Ben kitabı sevdim  . Başucu kaynağı olarak kitaplığımdaki yetini aldı kitap. 

Olumlama Kitabı
Olumlama Kitabından Alıntılar : 

" ... hiçlikten hepliğe ya da sıfırdan bir olmaya giden yolculukta insan atlı araba ise , o yolu inşa eden taşlar , dünyevi deneyimlerimizde sahip olduğumuz şükürlerimizdir. "

"Tüm kapılarını araladığında niyetine bağlı özünde ne istiyorsan OL : Sevgi OL , Özgür OL , Huzur OL, Güven OL, Mutlu OL, Bereket OL. En kıymetlisi de Hayatının Ustası OL ..."

"Bolluk bereket bilincinde hayatta sımsıkı tuttuğun her ne ise ; ilk o senden gider."

"Hayal kırıklığı , kendime dürüst olmam için harekete geçme zamanımın geldiğini anlatır. "

"Pişmanlığım için kendime kızmak yerine şükrederim. Bilirim ki pişman olduğum davranışımı değiştirmek , gelecek için en büyük yatırımdır ."

"Birilerinin hayatına katkı sağlamak ve pozitif etkide bulunmak , iç dünyamın rengini değiştiriyor. "

"Verebilme gücü , alabilme gücüne alan açar. "  

"Ben benim en iyi dostum , sırdaşım , sevdiğim olduğunu unuttuğumda , ıssızlığım başlar . Kendime yabancılaşmamadır ıssızlık . Kendimden ödün verdiğimde , bir başkası için kendim gibi davranmadığımda , kendimi olduğum gibi kabul etmediğimde yalnızlaşırım. "

"Sana söylediklerinden , seni inandırdıklarından ve gördüklerinden çok daha fazlasının."

"Değişimin anahtarı kelimelerimin ve davranışlarımın altındaki düşüncelerimde saklı . "

"Şartlara uyan değil , şartlara yön veren olmayı seçiyorum." 

"Acıdan kaçmak yerine acının merkezinden geçerek içimdeki çocuğu özgürleştirebileceğimi biliyorum. "

"BEN ile ilgili düşüncelerim değişince yaşamım değişir . Hayata bakış açımı istediğim an dönüştürmeye gücüm var." 

"Bedenimin ,bilincimin evi ve koruyucusu olduğunu anımsıyorum. Bedenimi seviyor ve bunu ona hissettiriyorum. "

"Mutluluk ben istediğim müddetçe benimle ..." 

" Her halinle , her yaklaşımınla kendini kabul edebildiğinde hayatın armağanlarını alırsın. "

"Kalbim ile bağlantıyı kuran anahtar ; dilimdeki , zihnimdeki ve duygularımdaki şükürdür."

"Bir başkasının onayına artık ihtiyacım yok . Kalbimin rehberliğini kabul ediyorum. "

"Cesaretim konuşmalarında değil , karşı tarafı yargılamadan dinleyebilmende saklıdır. "

"Kelimeler , benim insanlığımdır. "

"Ben ;dinlemeyi erdem, konuşmayı cesaret bilirim. "

"Bir başkası ile yağacağım kıyaslamanın bir zaman kaybı olduğunu biliyorum. "

" Yeniden tam da istediğim gibi bir başlangıç yapmayı hak ediyorum. Devam etmemi sağlayacak asıl kaynak benim içimde."





Olumlama Kitabı
Kitabın Adı :Olumlama Kitabı 
Yazar :Deniz Feyzan 
Yayınevi : Yitik Ülke Yayınları 
Sayfa Sayısı :110

Kendini bu dünyaya nasıl ifade ediyorsun? Sözcüklerin kimliğini, kimliğin geleceğini inşa eder. Her gün evinde, işyerinde ve sosyal alanda söylediklerin hayatında değiştirmek isteyip de değiştiremediklerine katkı sağlıyor. Avuçlarının içinde tuttuğun Olumlama Kitabı’nda okuyacağın her bir paragraf, sakin ve zarifçe seni bir kapının eşiğinden geçirecek.

1. Kapı: Öze güven 
2. Kapı: Duyguları Yönet 
3. Kapı: Düşünceleri Aş 
4. Kapı: Teslimiyet 
5. Kapı: Kelimelerin Gücü 
6. Kapı: Uyanış 
7. Kapı: Birlik 

 Yaptıkların ve OLduğun yer arasında, kalbinden geçen duyguların ve zihninde dolanan düşüncelerin arasında, niyetlerin ve adımların arasında; uzanan 7 eşiği geçtiğinde her şeyin ne kadar basit ve anlamlı olduğunu deneyimleyeceksin. 

OLumlama kitabı; şu an olduğun yerde, değişimin için seni bekliyor.








Deniz Feyzan Kimdir? 
 
Deniz Feyzan
 










       Marmara Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası  İlişkiler bölümünden mezun oldu. Eğitim döneminde kamu ve özel sektörde elde ettiği deneyimler üzerine, yönetim ve organizasyon bölümünde yüksek lisansını devam ettirme kararı alıp insan kaynakları yönetiminde uzmanlığını derinleştirdi. 207 yılından itibaren kariyer planlama, işe alımla ilgili yetkinlik bazlı mülakat ve grup çalışmaları sayesinde Türkiye genelinde binlerce insanla birebir görüşme yapma fırsatı elde etti.Pek çok seminer ve eğitim sonrası profesyonel olarak kurumsal koçluk çalışmalarına devam etme kararı aldı. 2012 yılında The Coaches Training Institute’nün (CTI) merkezi San Rafael’de eğitim gördü.San Francisco’da yoga eğitimleri, nefes çalışmaları ve kişisel gelişim atölyelerine katılım sağladı. 2013 yılında 100 saatlik koçluk çalışmasını heyet kontrolü ile geçip San Rafael’deki eğitim liderlerinin uyguladığı assessment aşamasını tamamladıktan sonra sertifikalı bir koç ve eğitmen olarak kendi kanatlarıyla uçma kararı aldı.2016 yılında ilk kitabını çıkardı.2017 yılında OL Danışmanlık İnsan Kaynakları ve Koçluk Hizmetleri firmasını kurdu. Firma; koçluk, eğitim ve değerlendirme merkezi hizmetlerini vermeye devam ediyor. 13 yılın sonunda 8500 kişiyle mülakat yapmış, yaklaşık 1000 saat koçluk ve mentorluk hizmeti vermiş ve de yüzlerce gelişim değerlendirme merkezi hizmeti sunmuştur. İşe alım simülasyonu yazarlığı yapmasının dışında eğitimlerini destekleyen kitaplar yazmaktadır. 

                                                     

11/11/2020

Vecihi - Kara Tehlike || Orhan Bahtiyar

Kasım 11, 2020 0 Yorum
Vecihi


"Onun için havada geçen her an toprağın altına girmeden cennette önceden geçirilmiş zaman demekti."

 "Uçmak özgürlük özgürlük de mutluluktur, ..."


Vecihi . Hayattaki en büyük aşkı uçmak ve vatan . Türk havacılık tarihine adını altın harflerle yazdırmış , istiklal madalyası sahibi Vecihi Hürkuş, nam-ı diğer "Kara Tehlike ".

İçimi coşku ile dolduran duygularla okudum kitabı. #vecihi 'nin hayatına misafir oluyoruz . Uçma aşkı ile dolu olan bu adam ilk önce hedefine ulaşamayınca makinist oluyor sonra da çok istediği pilotluk mertebesine ulaşıyor.

Önce Bağdat sonra Kafkas cephesinde görev alıyor, ardından da esaret günleri başlıyor. Çok üzücü bir bölümdü bu bölüm . İçim ezilerek okudum.

Sonrasında ise Anadolu ve Kurtuluş Savaşında aldığı rol. Hep karadan bakış açısı ile okuduğumuz tarihe bu sefer teyyarelerin üzerinden tanıklık ediyoruz. Vecihi ile birlikte uçtum ben de özgürce göklerde. Onun mucizelerine tanık oldum , her an onlar için korktum. Yunanlılar ile hava muharebesinde onun yanında , onlar için dua ediyordum. Bir film sahnesi değildi olanlar. Gerçekten orada , onlarlaydım. Bedenim orada değildi belki ancak benliğim ve ruhum zamanda geriye gidip destek oldu , umut vermeye çalıştı onlara . Gerçi Türk askeri umudunu hiç kaybetmemişti.

Tarihimizi Vecihi Hürkuş 'un gözünden görmek , o zamanlara tekrar uzanmak , Miralay İsmet Bey'in çadırına misafir olmak , kısa da olsa özellikle bugün Mustafa Kemal Paşa 'nın gözlerinin maviliğinde kaybolmak eşsiz bir deneyimdi.

Uçaklar ve uçuş konusunda benim bir deha olarak nitelendirdiğim Vecihi 'nin hayatına hızlı bir giriş yapıp , tarihimizi onun gözünden okumalısınız . Muhteşem bir kitaptı , tavsiyemdir .






Vecihi
Kitabın Adı : Vecihi - Kara Tehlike
Yazar : Orhan Bahtiyar
Yayınevi :İnkılap Kitabevi
Sayfa Sayısı :384

Gökyüzüne sevdalı bir milli değer: Vecihi Hürkuş.

Vecihi Kara Tehlike, I. Dünya Savaşı ve Kurtuluş Savaşı yıllarında yarattığı mucizelerle Kurtuluş Savaşı'na büyük katkı sağlayan, Türk havacılık tarihinin mihenk taşlarından Vecihi Hürkuş'un azmini ve sarsılmayan inancını anlatan belgesel niteliğinde bir roman. Vecihi Hürkuş, savaş dönemi bilinen adıyla "Kara Tehlike" yıkımın ve imkânsızlığın ortasında mavi gökyüzünde umudu yeşertiyor. Elinizdeki roman, esir düşse de teslim olmamayı şiar edinen Vecihi Bey'in, kadim topraklarımıza gösterdiği sayısız fedakârlığı anlatıyor. Ve, unutuluşa mahkûm edilerek sessiz sedasız ölüme giden bir milli kahramanı…








Orhan Bahtiyar Kimdir ?

Orhan Bahtiyar1973 yılında İstanbul'da doğdu. Sırasıyla Moda İlkokulu, Kenan Evren Anadolu Lisesi ve Marmara Üniversitesi Çalışma Ekonomisi ve Endüstriyel İlişkiler Bölümlerini bitirdi.

1985-1992 yılları arasında Adalar Su Sporları Klübü'nün Lisanslı sporcusu olarak yüzdü. Ulusal ve uluslararası müsabakalarda dereceler aldı.

1998-2002 yılları arasında bir internet sitesinde yayınlanan mizahi denemelerini bir araya toplayarak, 2004 yılında Robdöşambr Kullanma Klavuzu isimli deneme kitabını yayımladı. 1998-2010 yılları arasında çeşitli Uluslararası firmalarda Satış temsilcisi, Eğitim Yöneticisi ve Satış Müdürü olarak çalıştı. 2010 yılında kurumsal kariyerine ara vererek, Romancılık ve Eğitim Danışmanlığı üzerine çalışmaya başladı. 2011 'de İdeon Tanrıların Yolu , 2013 Martta Elohim'in Çocukları , 2013 Kasımda  Hürkuş ile Göklerde, 2014 te Gece Teyyarede Açıkta kitapları yayımlanmıştır .  Evlidir, Öykü ve Kuzey'in babasıdır.

Yazarın Okuduğum Diğer Kitapları :

Barut Kokulu Çiçekler 

Ateş Kırmızı 




                                                     

11/10/2020

Sema Fener'den Yeni Roman "Hastanede Cinayet "

Kasım 10, 2020 1 Yorum
Hastanede Cinayet
Polisiye Roman Okurlarına Yeni Bir Öneri: “Hastanede Cinayet” Yazar Sema Fener’in yeni romanı “Hastanede Cinayet”, Yitik Ülke Yayınları etiketiyle yayımlandı. 


  Sema Fener, daha önce “İngilizceden Türkçeye Açıklamalı Sinema, Televizyon, Video Terimleri Sözlüğü”, “Sinemanın Özü Kısa Film” ve “Sinema Senaryoları Nasıl Yazılır?” adlı kitapları kaleme almıştı. Yazar, okurlarını bu kez polisiye ve psikolojik gerilim türünde bir eserle selamlıyor. 

Sürükleyici yapısı ve akıcı diliyle merak uyandıran romanın kapak arkası yazısında okurlara şöyle sesleniliyor: “Kötülüğün eli kolu çok uzundur; inanç ve ülke tanımadan her yere ulaşır, gölge gibi süzülüp çoğalır. Her kılığa girip, her kimliğe bürünebilir. Tuhaf bir çekiciliği vardır onun, bir şekilde çeker insanı. Ne olduğunu anlamadan içine düşersiniz; ya av olursunuz ya da avcı. Kötülük tüm zamanlar boyunca örgütlü ve planlı olmuştur... Bazı insanlara doğuştan ekilen bir tohum gibidir o; bir gün tüm günahların üstünü örtecek bir tarlaya dönüşür bu tohum. Kötü, kötülüğün kefaretini mutlaka öder. Tıpkı hastanemizde olduğu gibi…” 

 Sema Fener’den sürükleyici bir polisiye-gerilim romanı “Hastanede Cinayet”. Polisiye edebiyat okurlarına önerilir. 

 Hastanede Cinayet, Sema Fener, Yitik Ülke Yayınları, polisiye roman, 240 sf, 26 TL








                                                     

11/09/2020

Ürperti - Mehtap Erel

Kasım 09, 2020 0 Yorum
Ürperti


Mehtap Erel sevdiğim ve keyifle okuduğum yazarlardan birisi. Daha önce okuduğum ve yine Yitik Ülke Yayınlarından çıkan " Sır " ve " Yatır " kitaplarını severek okumuştum. 

Gerilim kitaplarını çok severim. Mehtap Erel de gerilim türünde kitaplar yazıyor . Yalnız Mehtap Erel'in kalemi diğer gerilim yazarlarından oldukça farklı . Baştan sonra gerim gerim gerildiğiniz bir kitap değil yazdıkları . Eğlenceli anlatımı ile gerilirken eğleniyor ve kahkaha da atıyorsunuz . Bir duygudan diğer duyguya o kadar hızlı ışınlanıyorsunuz ki bir anda gerilirken diğer tarafta kahkaha atabiliyorsunuz . Bu yüzden çok keyif alıyorum ben Mehtap Erel'in kitaplarını okurken. Yeni kitaplarını da sabırsızlıkla bekliyorum. 

  Mehtap Erel'in diğer kitaplarındaki gibi bu kitapta da baş karakterimiz yazarımızın adaşı Mehtap . Üstelik aynı zamanda da meslektaşı , bir yazar kendisi. O da gerilim kitapları yazıyor. 

Ürperti 'de hem Mehtap'ın yaşamında olanları okurken aynı zamanda da onun yazdığı gerilim kitabını da okumuş oluyoruz  . İki konu paralel ilerlerken sonuçta nasıl bir bağlantı ortaya çıktığını da ilgiyle okudum. 

Mehtap dobra , aklındakini direk söyleyen , bu özelliğini ve eğlenceli kişiliğini çok sevdiğim bir karakter. Yazar kendi karakterini Mehtap'ta yansıttıysa kendisini de çok seveceğimi düşünüyorum. 

Mehtap yeni kitabını yazmaya karar vermiş ancak konuya giriş yapamamakta ve tam olarak kurguyu oluşturamadığı için de strese girmektedir. Bu dönemde aldığı bir telefon aklımı karıştırır. Yaşlı bakımevinden gelen bir telefonla büyükannesinin gelip bir süre onunla yaşamak istediğini öğrenir . Ancak onun bildiği böyle bir büyükannesi yoktur . Annesi ile konuştuğunda annesine çocukken bakan bir kadın olduğunu ve arayanın onu için aradığını öğrenir . Bu konuda kararsız kalan Mehtap bir hafta sonu bakımevine giderek kadını tanımak ve karşılıklı konuşmak ister . İşte bu noktadan sonra da işler tuhaflaşmaya başlar.... 

  Zaten ince olan kitabı okumak isteyenler için ayrıntılı anlatmıyorum tam olarak konuyu . Ancak bazı bölümlerde Japon gerilim filmi seyrediyorum gibi hissettim.  Tuhaf davranan yaşlı bir kadın , onları korumak adına yapılan tuhaf ve herkesin kabul edemeyeceği işlemler , batıl inancınız olmasa bile ya doğruysa kuşkusu .... Bir yandan da Mehtap'ın yazdığı kurgudaki Sevgi ve başına gelenler var.... Ona çok üzüldüm okurken . Düşündüğüm tek şey insanlara selam versen bir türlü vermesen başka türlü olduğuydu. Karşındaki yanlış anlamak istemeye görsün en yaparsan yap yanlış anlıyorlar.... 

Mehtap Erel'in kaleminden " Ürperti" tam da adındaki gibi yer yer ürpererek yer yer de eğlenerek okuyacağınız bir kitap. Yazarın kalemi ile tanışmasıysanız çok şey kaybedersiniz diyorum.... 




Ürperti
Kitabın Adı :Ürperti 
Yazar :Mehtap Erel
Yayınevi : Yitik Ülke Yayınları
Sayfa Sayısı : 208

"Yatır" ve "Sır" adlı psikolojik gerilim kitaplarının yazarı Mehtap Erel'den yeni bir gizemli roman: "Ürperti"

Her şey beklenmedik bir telefon görüşmesiyle başladı. Hattın diğer ucundaki kadın Mehtap'a büyükannesinin kendisiyle görüşmek istediğini söyledi, oysa Mehtap her iki büyükannesini de yıllar önce kaybetmişti. Gerilim romanları yazan bir yazar, yalnız yaşayan bir kadın ve huzurevine yerleşmiş sırlarla dolu yaşlı bir ebenin hayatı bu telefon görüşmesinin ardından iç içe geçer.

Ürperti; gizemli bir hikâyenin içinde yolunu arayanları, şehrin girmek istemediğimiz tehlikeli sokaklarına davet ederken, umulmadık şekilde hayatları iç içe geçen üç kadının ürkütücü hikâyesini anlatıyor. Gerilim ve gizem türündeki bu roman, okuru ilk satırdan son satıra dek diken üstünde tutuyor.








Mehtap Erel'in Okuduğum Diğer Kitapları : 






                                                     

11/06/2020

Antikacı - Bahadır Yenişehirlioğlu

Kasım 06, 2020 1 Yorum
Antikacı

Tahta At ile kalemini sevdiğim Bahadır Yenişehirlioğlu' nun Antikacı kitabı ile ilgili aynı hisleri paylaşmıyorum maalesef . Kitabın başında içine giremedim .Tam girdim konuya vakıf oldum derken geçmiş ve şimdiki zaman arasında gidip gelmeye başladı , oğlunun yazdığı senaryoyu okumamız için kitaba bıraktı. Sonrasında ise kim olduğu bilinmeyen bir yabancı ile tasavvuf sohbetine başladı ...

Bazı vicdan yükleri vardır ki kolay kolay kurtulamazsınız . Annesini döven bir babaya kızan evlat kendisi de babası gibi davranırsa bunu bir bahanesi ya da acınılacak bir tarafı yoktur. Çok sevdiğini söylediği bir eşe el kalkıyorsa o sevgiden şüphe duyarım. Aynı şekilde benim kaderim buymuş diye o evde kalan kadına da saygı duyamam . Sevginin de sınırı vardır . Şiddete katlanmanın bahanesi değildir.

İnstagramda @biryazarbinokur ekibi ile birlikte @kitapca.ozgee nin seçimi ile okuduğum ikinci Bahadır Yenişehirlioğlu kitabı idi. Bu kitap bana hitap etmedi maalesef. Yazarla tanışmak isteyenler de bu kitapla başlamasınlar derim .


Antikacı Kitabın Adı :Antikacı
Yazar :Bahadır Yanişehirlioğlu
Yayınevi : Timaş Yayınları 
Sayfa Sayısı : 256

Her şeyi geride bırakıp çekip gitmek kolay mı? Kurmak için yıllarca uğraştığı düzeninden bir çırpıda vazgeçebilir mi insan? Geride bıraktıkların ne olacak? Sorumluluklarını ne yapacaksın? Gözünün içine muhabbetle bakanlar ne yapacak sensiz? Peki ya hayallerin? Gerçekten yaşadığın hayatı istiyor musun? Bu kısacık ömrünü başkalarının istediği gibi mi sürdüreceksin? Benliğini bulmak için hiç mi uğraşmayacaksın? Gidebilirsen eğer, gittiğin yerde seni neler bekler? Gidemezsen kimdir aslında bunun sorumlusu?

Üsküdar'ın sırtlarından İstanbul'u sessizce izleyen o ev, içinde Antikacı Cemil Bey'in hikâyesiyle birlikte neler barındırır?







Bahadır Yenişehirlioğlu Kimdir? 


Bahadır Yenişehirlioğlu

 1962 yılında Akhisar'da dünyaya gelmiştir. 1979 yılında Akhisar Lisesini bitirdikten sonra Dokuz Eylül Üniversitesi Hukuk Fakültesini kazandı ve 1985 yılında mezun oldu. Daha sonra ise Manisa Akhisar'da serbest avukat olarak çalışmaya başladı.

Bahadır Yenişehirlioğlu, Beyaz Usta Siyah Çırak isimli romanını kaleme almış Ulucamii Eğitim ve Kültür Vakfı, Ak-Sek Vakfı, İnsan Hakları Komisyonu İlçe Cezaevleri İzleme ve Denetleme Komisyonu ve Akhisar Tenis Severler Derneğinde çalışmalarda bulunmuştur.

Söz konusu derneklerde çalışmalarını halen devam ettiren Bahadır Yenişehirlioğlu, evli ve iki çocuk babasıdır.


                                                     

11/05/2020

Son Ada'nın Çocukları - Zülfü Livaneli

Kasım 05, 2020 3 Yorum
Son Adanın Çocukları


"Babam bana ' İyiler her zaman kötüleri yenecek kadar güçlüdür, ' derdi . ' Yeter ki , güçlerinin farkına varıp birleşşinler .' 

" '... dünyada kötülük daha planlı , iyiliğin içindeki saflık , planlı olmamasına neden oluyor , onu güçsüz yapıyor. Bu yüzden dünyanın her yerinde kötülük saflığı yeniyor. '

Zülfü Livaneli'nin, İnkılap Kitabevinden  çıkan Son Ada kitabının son baskısını Eylül ayının sonunda okumuş ve çok sevmiştim . O kadar çok sevdim ki herkese tavsiye etmiş ve her yerde ne kadar beğendiğimi belirtmiştim. Yaşar Kemal'in muhteşem ön sözü ile başlayan kitap ütopya olarak başlayarak distopyaya dönüşüyordu. Okurken Hayvan Çiftliği , 1984 , Sineklerin Tanrısı 'nı hatırladım. Klasik eserleri okurken aldığım lezzeti aldım kitaptan . 

 Son Ada'da olan olayları bu sefer bir çocuğun gözünden , onun yaşadıklarını ve hissettiklerini okuyoruz Son Ada'nın Çocukları 'nda. 

Hayallerimin adası olarak nitelediğim son ada ile tekrar buluştuğum için çok mutluyum . İnsanların barış içinde yaşadığı , doğa ve hayvanlar ile iç içe geçmiş bir ortam .  Huzur ve mutluluk akıyor adadan. Öyle bir yer gerçekten olsa da orada yaşasam... 

  Kırk hanenin olduğu bu cennet adada evlerden birisinin satılması ve Başkan denilen kişinin adaya gelmesi ile başlıyor olaylar. İnsanların merakla ve sevecenlikle kucakladığı bu yeni komşularının adaya " medeniyet " , yönetim " , " düzen " adı altında yaptıkları , doğayı ne hale getirdiği ve insanların bu olanlara tepkisi küçük bir çocuğun gözünden ve bakış açısından yazılmış. Daha sade bir dille yazılan kitap akıcı ve her yaş grubu rahatça okuyabilir. Çocukların bakış açısından olduğu için kitabın sonu da çocuklar gibi umut dolu . Bu sonu çok sevdim . Hayatın tekrar yolunu bulacağı ve her kötülüğün ardından umudun olduğunu hatırlattı bana .  

Tekrar ada ile kavuşmak , martılara konuk olmak çok güzeldi. Tavsiyemdir... 




Son Ada'nın Çocukları
Kitabın Adı : Son Ada'nın Çocukları
Yazar :Zülfü Livaneli
Yayınevi : İnkılap Kitabevi
Sayfa Sayısı :164

“Gazetelerin birinde ‘Yeryüzü cenneti adada satılık ev’ başlığı altında, adamızla ilgili övgülere yer veriliyordu. Bu gazete ilanı, yıllardır herkesten sakladığımız Son Adamızın, küçük topluluğumuzun herkes tarafından bilinmesi ve huzurumuzun bozulması anlamına geliyordu. Kim bilir, evi nasıl biri alacaktı?” 

 Ada sakinlerinin karmaşadan uzak kardeşçe yaşadığı son insani köşeye, son sığınağa, Son Ada’ya bir gün bir adam gelir. Adalıların o güne dek süren hayatları, huzuru ve mutluluğu bir anda yerle bir olur. 

 Bu beklenmedik durum karşısında adanın çocukları ne yapacaklar? Büyüklerin kararlarının sonuçlarına razı mı olacaklar, yoksa adadaki hayatı koruyabilecekler mi? 

 Kitapları 40’tan fazla dilde yayımlanan usta yazar Zülfü Livaneli’nin kaleminden genç okurlar için muhteşem bir roman. Son Ada’nın Çocukları, adalı çocukların barış ve özgürlük adına verdikleri ilham verici mücadeleyi anlatıyor.








Zülfü Livaneli Kimdir? 

Zülfü Livaneli 20 Haziran 1946 yılında Konya’da doğan yazarın gerçek adı Ömer Zülfü Livaneli’dir. Küçük yaşlarından itibaren müziğe ilgi duymaya başladı ve saz çalmayı öğrendi. 1964 yılında Ülker Tunçay ile evlenmiştir ve bu evlilikten Aylin Livaneli dünyaya gelmiştir.

Müziği sayesinde yurt içinde ve yurt dışında birçok ödül almıştır. John Baez, Maria Farandouri gibi sanatçılar tarafından bazı eserleri yorumlanmıştır. Özgün film müzikleri de yapan Zülfü Livaneli çeşitli konserler vermiştir.

Kendine has yorumları sayesinde dünyaca tanınmaya başlandı. Müziği kadar yazdığı hikaye kitaplarıyla da oldukça sevilen ve ilgi gören yazar 1997 yılında verdiği konsere 500.000 kişi gelerek o dönemin en büyük rekorunu kırmıştır.

Zülfü Livaneli’nin şarkıları edebiyat ve şiirle iç içe geçmiştir. Nazım Hikmet, Orhan Veli, Yaşar Kemal, Bedri Rahmi Eyüboğlu, Sabahattin Ali ve Ataol Behramoğlu’nun şiirlerini şarkı yapmıştır. Müzisyen kimliğinin yanı sıra deneme, hikaye ve roman da yazmıştır.

Kitapları Türkiye’nin yanı sıra Çin, İspanya, Güney Kore ve Almanya’da en çok satanlar arasına girmeyi başlamıştır. İlk romanı Engereğin Gözündeki Kamaşma olan Zülfü Livaneli bu romanıyla Balkan Edebiyat Ödülünü kazanmıştır. Kitabı daha sonra İspanya, Çin Kore ve Almanya’da satışa çıkarılmıştır.

2001 yılında yazdığı Bir Kedi Bir Adam Bir Ölüm romanı Yunus Nadi Yayımlanmamış Roman Ödülünü kazanmıştır. 2006 yılında ise Mutluluk romanıyla birlikte Barnes & Noble Yeni Büyük Yazarları Ödülünü kazanmıştır. 2009 yılında Son Ada romanıyla birlikte Orhan Kemal Roman Armağanı’nı kazanmıştır. Farklı alanlarda yazdığı eserleri otuzdan fazla uluslararası ödülle taçlanmıştır.


                                                     

11/04/2020

Kornelyus'un Ezgisi - Nedret Kılıç

Kasım 04, 2020 4 Yorum
Kornelyus'un Ezgisi


  " ... çünkü yazmak unutulanları hatırlatacaktır ... "

   Kapağına bakıp mitolojik esinti hissettiğim ,  adından farklı çıkarımlar yaptığım ,  okurken ise bambaşka bir dünyaya adım attığım bir kitap oldu Kornelyus'un  Ezgisi .

 1840 - 2040 yılları arasındaki  farklı zaman dilimleri arasında gelgit yapan , farklı coğrafyalarda geçen ve bolca karakter içeren kitap gözünüzü korkutmasın. Şiirsel bir anlatıma sahip olan Nedret Kılıç olayları anlatıp bilgi verirken de birden karakterin ağzından söylediği bir cümle ile dikkatin dağılmasını ve sıkılmayı önleyerek kitaba daha sıkı sarılmamızı sağlıyor. 

Şiirler ve şarkı sözleri ile desteklenen kitabı çok sevdim.  Kitabın şiirsel bir anlatıma sahip olması bana büyük keyif verdi.

Zamanlar arasında gezinti ve otuza yakın karakter olması okurken kafanızın karışacağını  düşündürebilir , hatta ilk sayfalarda kafa karışıklığı hissedebilirsiniz de. Sayfalar ilerledikçe karışık olmadığı anlaşılıyor. Farklı karakter ve zaman geçişleri kitabın sonuna doğru anlam kazanıyor ve aslında olan her şeyin ve karakterlerin  birbirleri ile nasıl bağlantılı olduğu ortaya çıkıyor.

Kornelyus ...  Onun gerçek adı bu değildir . İsmini söylemek / anmak istememiş , zamanla da unutmuştur . Kornelyus' un zihnine ve onun geçmişini uzanıyoruz kitapta .

 Sonuna kadar düşmeyen bir temposu olan kitapta Zerdüştlük , İran'da yaşayan Türkler, inanç , sevgi , güven ,  uyuşturucu ticareti , derin devlet ,  mafya ,  doğum , şiddet , aşk ,  hiçlik ,  saykodelikler gibi birçok konu ele alınmış . 

Kitap hakkında çok fazla içeriğe girmek istemiyorum ki okumak isteyenler için sürpriz bozulmasın. Yoksa  her karakter hakkında söylemek istediğim çok şey var.  Örneğin Nima . Doğuş şekli ve çocukluğunu okuyunca ona acımış , üzülmüştüm. Sonra en sevmediğim ve kızdığım karakter oldu.  Olanları anlatsam eminim benimle aynı hisleri paylaşırsanız . 

Uzun bir serinin ilk kitabı imiş Kornelyus'un Ezgisi . Kitabı çok çok başarılı  bulduğumu söylemeliyim . Serinin diğer kitaplarını da büyük bir merakla bekliyorum ....

Kornelyus'un Ezgisi

Kornelyus'un Ezgisi Kitabından Alıntılar: 

* " ... dikkat et , alışkanlıklar katran gibi yapışkandır .  "

* " ... gerçek diye bir şey yoktur , kabul edişler vardır . " 

* " Batılılar gerçek anlamı bilmeden kullandıkları ' Nirvana ' kavramını , bir kişinin erişeceği mertebe olarak algılıyordu. Oysa Nirvana ' yok oluş ' demekti. Bedenin içinde 'var olduğu' düşünülen kişi , beden yaşarken yok oluyordu . "

* "Kişi diye bir şey yoktur , kısıtlamalar , sınırlamalar vardır. Bunların tümü kişiyi tarif eder. "

* " İnsan olduğunuzu düşündüren şey insan değil, boyutsuz bilinçten bir noktadır. "

* " Bak Kornelyus , 'ben' dediğin şey yok ve hiç olmadı . Sen sadece bir düşüncesin. "

* "Bir rüyanın içinde; hiç olmamış varlıklar , olmayan zincirlerini kırıp, hiç hapsolmadıkları 'hayali' kafeslerinden kurtulabilmek için bir hayaletten medet umuyorlar. "

*" Düşüncenin müşterisi olmazsa düşünce yok olur , ..."

*"Yaşam şakaların en büyüğüdür. "

* " Bir rüyanın mutlu ya da korkunç olması neyi değiştirir ki sen rüya diye bakmadıkça ?"

*" Yaşam boyunca rüya görür her insan ama kaç rüya hatırlayabilir ki ömrün sonunda. Böyle işte işleyiş , unutacaksın ve unutulacaksın her adımda. "



Kornelyus'un Ezgisi
Kitabın Adı :Kornelyus'un Ezgisi
Yazar :Nedret Kılıç
Yayınevi : Nemesis Yayınları 
Sayfa Sayısı : 456

Kâsemden şarap kadar yaşam dökülür akıl edip dinleyene. Ait değil uçuşanlar kafasını gömene. İşte bahar: Kargalar, serçeler, ışıldayan yıldızlar. Siyah atlar, nal sesleri, çığlıklar! Toz, toprak, ter içinde afyon çizen kadınlar. Bir çay! İçinde ufak taşlar, üstünden aşan çocuklar. Çıkılacak ağaçlar, söylenecek türküler, dinlenecek masallar. Bir dost yârenliğinde, bir veli huzurunda,bir kâtip kaleminde geçip giden on yıllar. Kâbuslar, tatlı rüyalar, umutlar. Ses ve sessizlik içinde beyaz duvarlar. Kırık bir kalem, bozuk mısralar, uydurulmuş yaşamlar... Sonra bir gün her şey durdu. Çıt çıkmıyordu. Sorularım vardı ama yanıtsızdım sessizlikte.

Gözlerim miydi gören, parmaklarım mıydı yazan?

Peki kimdi konuşan, neydi söyleten? "Ben neyim, ben?"

Yağmıştı gökyüzü yüzüme; "Bir ‘Şey' sonsuzsa o ‘Şey' dışında bir ‘Şey' olma ihtimalin yok. Ben senim, ben!"

En ilkel inançlarla en basit arzular, insan zihninin varabileceği en aşkın, en ileri sezgileri ve en yüce kavramları içinde barındırır. Kornelyus'un Ezgisi'nin yüz yetmiş yıla yayılan, yedi ayrı ülkede geçen ve on iki ana hikâyeden oluşan örgüsünde bu zıtlık fazlasıyla kullanılıyor.

Kornelyus bilinmezi korkusuzca sorgularken, varlığın ve hiçliğin, zihnin ve inancın sınırlarında dolaşıyor. Zerdüştîlikten İran'daki Türk varlığına ve Türkiye'deki azınlıklar meselesine, derin devletten uyuşturucu kaçakçılığına, saykodeliklerle hakikatin eşiğindeki gezinişlerden aşkın saf hâline ve en sert BDSM, fetişizm tecrübelerine kadar uzanan bu ezgi, şair filozof Vyasa'nın binlerce yıl önce söylediği "Tanrı'nın Ezgisi" isimli eserine nazire yaparcasına insanlığın evrensel diye addettiği tüm kabul edişlere cesur bir meydan okuyuş niteliğinde.










                                                     

Ekim Ayında Okuduğum Kitaplar

Kasım 04, 2020 3 Yorum
Ekim Ayında Okuduklarım


Selam , bir süredir buralardan uzak kaldım . Dinlendim , enerji topladım. Uzun bir süre sonra ilk yazımın okuduğum kitapların toplu paylaşımı olmasını istedim. 

Ekim ayında toplam 20 kitap okudum. Bir süredir eski tempomda kitap okuyamıyor , kitaplar elimde sürünüyordu tabiri caiz ise. Bu ay eski tempoma geri döndüm....

Okuduğum kitaplar: 

Dostlarımızın Dostları - Henry James :

Dostlarımızın Dostları


Borges'in Babil Kitaplığı serisinin 18. kitabı  Dostlarımızın Dostları . Henry James kalemini çok merak ettiğim yazarlardandı. Bu nedenle büyük bir hevesle başladım kitaba . Ancak kaya misali kafayı tosladım. Ben ilerlemek istedikçe o kapıyı yüzüme kapattı. Gözlerim okudu kitabı beynim içine giremedi. Derken kitap bitti ben de bittim. 4 kısa öykü olan kitabı ileride tekrar okumak üzere kenara ayırıyorum çünkü bu okuma olmadı...






Kum Adam - E. T. A. Hoffmann :

Kum Adam

Alman yazar, besteci, müzik eleştirmeni ve çizer olan E.T.A. Hoffmann daha çok fantezi ve korku ve gotik türündeki kitapları ile tanınıyor. Yazarın en ünlü eserlerinden birisi de Kum Adam . 

Çocukların gözlerine kum atıp sonra gözlerini çaldığı söylenen karanlık bir figür Kum Adam. Nathanael ve kardeşlerini annesi "kum adam geliyor " diye korkutuyor yatma vakti, odalarına gitmeleri için. Annesi böyle seslendikten sonra da merdivenlerde ayak sesi duyar ve korkuları pekişir kardeşlerin. Bu kum adamı merak eden Nathanael , bir gün babasının odasına saklanarak görür gelenin kim olduğunu. Babasının avukat arkadaşı Coppelius'tur gelen. Kum adama da bir isim ve şekil bulmuştur kafasında Nathanael ... Babası ölmüştür ve ölümünden de Kum adamı sorumlu tutar Nathanael. Yıllar geçmiş büyümüş ve nişanmıştır. Herşey yolunda gider Coppelius'u tekrar gördüğünü söyleyinceye kadar ... Bu noktadan sonra aklı dengesi de hayatı da karmaşık bir hale gelecektir !!! Ana olayın yanında şaşırtıcı ve karanlık yan olaylarla desteklenen bu kısa gotik hikayeyi sevdim. Yazarın kalemi , kurgu yeteneği müthiş. 

 Kitaptaki ikinci hikaye ise Fındıkkıran. Fındıkkıran deyince benim aklıma fındıkkıran balesi ve Barbie 'nin çizgi filmi geliyor 🙈 Buradaki fındıkkıran ise farklı , masal tadında bir gotik öykü. Bu nasıl oluyor derseniz okuyun öğrenin derim. Biraz acıklı bir öykü olsa da sevdim ben ✌ Cem Yayınevi' nin  Gotik-korku serisinde yer alıyor kitap . Türü sevene ya da tür ile tanışmak isteyenlere Kum Adam kitabını tavsiye ederim

Micromegas - Voltaire

Micromegas

Borges'in Babil Kitaplığı serisinin 16 . kitabı  Micromegas . 

 "Söylediklerinize katılmıyorum, fakat onu söyleyebilme hakkınızı ölümüne savunurum " sözü ile tanınan #voltaire nin kaleminden 6 öykü yer alıyor kitapta. 
*Memnon veya Beşeri Bilgelik 
* İki Müteselli 
* Scarmentado'nun Kendi Kaleminden Seyahatlarinin Tarihçesi 
*Micromegas , Felsefi Bir Öykü 
*Siyah ile Beyaz 
* Babil Prensi 

 İlk üç öykü ile ilgili pek fazla bir şey söylemek istemiyorum çünkü bana hitap etmedi. Micromegas, dünyaya gelmiş iki uzaylı ve dünyalılar arasındaki diyalog yer alıyor. Zıtlıklar ve bakış açısı farklılıkları vurgulanmış öyküde. Siyah ile Beyaz öyküsünde bir rüya anlatılmış. Öykünün sonu ise pek olmamış bana göre . Kitapta en sevdiğim öykü , son öykü olan Babil Prensesi oldu. Kavuşmak için birbirinin peşinden giden iki aşık ve yolculuklarında olanlar kaleme alınmış. Voltaire öykülerinde birçok göndermede bulunmuş. 





Buket Uzuner'in Tabiat Serisi: 

Su :

Su

Araştırmacı gazeteci Defne Kaman kaybolmuştur ve ailesi kayıp başvurusunda bulunurlar. İzne girmesine saatler kala olayla ilgilenen kişi Komiser Ümit Kaman 'dır. Kayıp kişi ile aralarında soyadı benzerliği vardır. İzne ayrılmasına rağmen bu kayıp vakasını kafasından çıkaramayan Komiser Ümit , sahaf arkadaşı Semahat ile birlikte olayı araştırmaya başlar.

Bu farklı bir davadır. Kayıp kişi için bazı ipuçları gelir. İpucu olarak gelen şifreler #kutadgubilig kitabındandır ...

Kutadgu Bilig kitabından Dede Korkut 'a, Türklerin eski inanışları olan ve kökü Orta Asya'ya dayanan Kamanlık ( Şamanlık ) inanışına ve o zamandan bugüne inanış ve yaşayışımızın içine karışmış bir çok Kaman davranışlarına kadar farklı konuları harmanlayarak bir kurgu oluşturmuş Buket Uzuner.

Kitaba ismini veren Defne Kaman 'ı ise bu kitapta gıyaben tanıyoruz. Kendisi kayıp olduğu için "Su kitabında" kendisinden ve çocukluğundan bahsediyor.

Kurgu Defne'nin başına ne geldiğini araştırılırken verilen bilgilerden oluşuyor.

Serinin ilk kitabı olduğu için sanırım , yazarın sürekli bir şeyler verme , anlatma çabasında olduğunu hissettim. Bu çaba çoğu yerde kurguyu geri planda bıraktı bana göre. Bir de yazar diğer kitabı Kumral Ada Mavi Tuna ya atıfta bulunarak , bu kitabından bahsetmiş Su'da. Yazarlar böyle bir şey yapınca gülümserim ve "aaa ben bunu okumuştum "derim. Tabii bir kez bahsedince. Yazar bu kitabından yanlış hatırlamıyorsam dört kez bahsetti ve bana fazla geldi...

Kitapta bir de Umay anneanne var ki bahsetmeden geçmeyelim. Kendisi kaman ve eczacı olup bilgili ve aynı zamanda sözünü esirgemeyen ilginç bir karakter.

Aslında söylemek istediğim daha çok şey var fakat okumak isteyenler için #spoiler olmasın. Uyumsuz Defne Kaman'ın Maceraları'nın ilk kitabı Su benim beklentimin altında kaldı maalesef

Toprak:

 
Toprak

İlk kitap Su biterken bir haber için Çorum'a gideceğini söylemişti Defne Kaman. Bu kitapta Çorum'a giden Defne'nin kaybolması ve onun bulunması için yapılanlar anlatılıyor.

Kitabı okurken yıllar önce gittiğim Çorum ve tarihi dokusunu hatırladım. Hitit kalıntıları, Hattuşaş, müze gözümde canlandı. Tekrar fırsat olsa da gitsem diye düşündüm.

Bu kitabı Su'dan daha çok sevdim. Tarihi eser kaçakçılığı için Çorum'a gelmiş olan Defne'nin kaybolması ve onun her yerde aranmasını anlatılıyor kitapta. Diğer kitaptan farklı olarak bu kitapta arada geçmişe dönerek Defne'nin yaptıklarını da okuyoruz . Tarihi atmosferin dışında yine Kutadgu Bilig 'e değinilirken, olması gereken ve gerekmeyen idareci örneklerine yer verilirken göndermeler yapılmış ve yazar yine bilgi verme misyonunu gerçekleştirmiş. Arkeolog , haker, baba olmayı beceremeyen bir baba gibi farklı karakterin karşımıza çıktığı kitapta Defne yıllar önce onları terk eden babası ile de buluşuyor ve bazı gerçekler açığa çıkıyor .

Umay anneanne, Sahaf Semahat ve Komiser Ümit yine kitapta okuduğumuz tanıdık karakterler.

Son zamanlarda kitabın adını bir dava sebebiyle de duyduk. Atiye dizisinde intihal yapıldığı iddiası vardı. Naçizane ben de kendi fikrimi belirteyim. Atiye 2. Sezonu hiç sevmedim. Anneanne karakteri hiç sevimli değildi ve Beren'in oyunculuğunu beğenmediğimi belirteyim öncelikle. Konu olarak da bakarsam benzetmedim ben. Mistik özellikler bakımından benzerlik bulunsa da ben iki eseri farklı buldum .

Hava :  

Hava

Serinin üçüncü kitabı Hava'da Defne ve ailesi , arkadaşları Kayseri'ye gidiyorlar. Defne aleyhine yazdığı bir yazı nedeni ile dava açılmıştır. Mahkeme gününden biraz erken giderler Kayseri 'ye gezmek için 😉

Bu kitap serinin diğer iki kitabından farklı idi. Diğer kitaplar kayıp Defne'yi arama çalışmaları ile başlıyordu . Bu kitapta Defne ile başlamak ve onun ile bir noktaya kadar ilerlemek sürpriz oldu 😅

Bu kitapta sahaf Semahat 'ın sakladığı sır ve geçmişi ortaya çıkıyor. Arkasında büyük bir dram ve acı varmış.

Kayseri tarihi ve tarihi kişileri hakkında bilgi de veriyor yazar bize. Ayrıntılı yazmıyorum okumak isteyenler için ...

Defne ve Umay anneanne bu bölümde biraz durgunlar. Arkasındaki sebepler tam açıklanmasa da benim bazı teorilerim var. Yine #kutadgubilig den alıntılar yer alıyor kitapta. Sonu için ise yarım kalmışlık hissi yarattı diyebilirim. Hava kitabı devam mı edecek yoksa Ateş ile mi devam edecek diye düşündüm. Bir şeyler eksik kaldı kitap biterken ...

Son olarak okuduğum üç kitap için bir şeyler söylemek istiyorum. Daha önce #kutadgubilig, #dedekorkut, #türkmitolojisi okuduğum ve #şamanlık üzerine araştırma yaptığım için verilen bilgiler benim için yeni değildi. Çorum, Kayseri , Kapadokya gezdiğim , bildiğim yerler. Kurgu kısımlar daha geri planda kalmıştı ve aksiyon azdı bana göre. Soluk soluğa bir macera değildi . İlk kitapta da dediğim gibi yazar bir şeyler anlatma , mesaj verme çabasındaymış gibi bir his uyandı bende. Bazı cümleler zorlama duruyor. Dördüncü kitap da çıkınca seriyi tamamlamak için okurum . Benim için ortalamanın biraz altında kaldı kitaplar ...


Bir Duygudan Fazlası - Ayşegül Çiçekoğlu :

Bir Duygudan Fazlası

Her duyguyu ilmek ilmek işlemiş yazar kitapta. Öyle ki okumuyor yaşıyorsunuz sanki olanları. Dram ağırlıklı olan bu duygusal kitapta hayattan çokça olayı bulabilirsiniz .

Birbirlerine çok bağlı üç kadın doğum günü için bir araya gelirler. Bu doğum gününde öyle bir sır açığa çıkar ki hepsinin hayatı ve ilişkileri etkilenecektir.

Bu olaydan sonra yazar 39 yıl geriye giderek bu üç kadının liseye başlamasını ve orada tanışıp arkadaş olmalarını anlatmaya başlıyor. Üç farklı coğrafyadan, üç farklı sosyal hayattan olan bu kızlar yatılı okulda aynı odada başlayan dostlukları okuldan sonra da devam eder. Kardeşten daha yakın hale gelirler. Onlar ne kadar yakın olurlarsa olsunlar kader aralarına sırlar sıkarak omuzlarına ağır yükler yükleyecektir.

Bir de Kerem var tabii !!! Başta sevdiğim , sonra acıdığım en sonunda da tiksindiğim Kerem ... Başına ne gelmiş olursa olsun onun yaptıklarını yapmaz karakter sahibi bir insan !!!

Aşk, sevgi, arkadaşlık, bağlılık, hüzün,... yok yok kitapta.

Yazarın kalemi bağımlılık yaratıyor. Kitabı elime alınca olaylara öyle bodoslama daldım ki bitmeden elimden bırakamadım .

Kıssalar Kitabı - Ambroce Bierce

Kıssalar Kitabı

" Kimseye zararı dokunmayan bir adam kamuya açık burçtur eli sopalı bir yabancı tarafından saldırıya uğrayıp, feci şekilde dövüldü.

Eli sopalı yabancı mahkemeye çağrılınca, davacı yargıca şöyle dedi:

"Neden saldırıya uğradığımı bilmiyorum ; benim dünyada hiç düşmanım yoktur ."

" İşte, " dedi davalı ," onu bu yüzden dövdüm."

" Mahkumu salıverin. " dedi yargıç, " düşmanı olmayan insanın dostu da yoktur. Mahkemeler böyle kişilere göre bir yer değildir. "

  Fabl türünde eserleri sever misiniz ?? Ben çok severim. Okul çağında da bolca okumuştum bu türden. Kıssalar Kitabı da bu türden gotik bir kitap.

Kitaba geçmeden yazarından bahsetmek istiyorum. #ambrocebierce 'in kalemi ile yeni tanıştım. Fabl türünde verdiği eserler ile tanınan yazar hayalet ve kısa hikayeler dışında şiir de yazmıştır. Yoksul bir ailenin çocuğu olan Ambroce, ailesi ile anlaşamayınca 15 yaşında evinden ayrılmıştır. Orduya katılmış, bir şirkette çalışmış ve sin olarak da gazetecilik yapmıştır . Yazar ile ilgili olarak asıl ilgimi çeken nokta ise 1913 yılında bir arkadaşına gönderdiği mektuptan sonra ortadan kaybolmuştur. O tarihten sonra ne olduğu bilinmemektedir ...

Kitaba gelirsek üç bölümden oluşuyor :

* Kıssalar

* Gözden geçirilmiş Ezop masalları

* Çağımıza uyarlanmış bazı eski fabllar

Kısa kısa bölümlerden oluştuğu için rahat okunuyor ve çok çabuk bitiyor kitap. Özellikle ilk bölümü okurken tekrar okuduğum , üzerinde düşündüğüm ve kahkahayla okuduğum kıssalar oldu.

Yeni bir yazarla tanışmak çok güzeldi. Özellikle de gotik kıssalar ile buluşmak ...

Beyazlı Kadın - Wilkie Collins

Beyazlı Kadın

Psikolojik-gerilim türünde sayılan kitap yayımlandığı dönemde çok beğenilmiş. Hatta  Charles Dickens bile o kadar beğenmiş ki benzer bir kitap yazmaya başlamış ancak kitabı bitirmeye ömrü yetmemiş .

  Aşk, entrika, siyasi oyunlar, para hırsı, sadakat , bağlılık , ... kısaca yok yok kitapta. Yazarın kalemi öyle bir sihir yaratmış ki 700 küsür sayfalık kitap nasıl bitti anlamadım. Büyüleyici bir anlatım ile yaratılan karakterlerin her birinin başarısı kitabı yıllar sonra bile en beğenilen kitaplar arasına sokuyor .

  Resim öğretmeni olan Mr. Hartright bir akşam evine dönerken esrarengiz bir kadına rastlar. Tamamen beyazlar içindeki bu kadın biraz tuhaftır. Kitabın sonuna kadar olayların içinde adı geçen bu kadın sahnede çok az görünse de olayların merkezinde hep adı vardır ... 

   Mr. Hartright bir malikanede iki genç kıza ders vermek için gider . Oradaki genç kızlardan birisine aşık olur. Genç kız da başlası ile evlenmek üzeredir ve olaylar bu noktadan sonra birbiri ardına gelmeye başlar. Para her zaman mutluluk getirmediği gibi güzellik de şansın güzel olmasına etken değildir !!! Daha fazla ipucu vermek istemiyorum . 

Bazı olayları okurken  Yeşilçam filmlerini hatırladım. Kitabın üçte ikilik kısmı da düşündüğüm şekilde ilerledi. Bu demek değil ki kitaptan zevk almadım. Yazarın anlatırken verdiği detaylar o kadar ince ki ana konuyu tahmin etsem de ayrıntılar beni mest etti 💛💛💛 Son kısım ise beklenmedik kurgu ve komplolarla beynimi besledi 😅

Hayalet Öyküleri - M.R. James

Hayalet Öyküleri

Gotik Edebiyat 18.yy sonunda , aydınlanma hareketinin akılcılık ortamına bir tepki olarak ortaya çıkmıştır.

M.R. James - Montague Rhodes James - tanınmış bir ortaçağ uzmandır. Çağının önemli bilim insanlarından birisi olsa da gotik hayalet öyküsünü yineleyen ve 20. yy a uyarlayan kişi olarak tanımaktadır.

Kitapta beş öykü yer almaktadır. Okumak isteyenler için baştan belirteyim gotik öyküler alışık olduğumuz korku öykü ya da romanlarına benzemiyor. Korkudan tüylerinizi diken diken eden gerilim değildir öykülerde yer alan. Farklı , açıklanamaz olayların normal hayat akışı içerisinde belirsizlik ve ürpertici olarak yer almasını açıklamaya çalışıyor öyküler. Bazı tuhaf olaylar olmuştur ve bu olayların nasıl olduğunu karanlık bir atmosferde anlatır yazar. Türün yabancısı iseniz adapte olmak için durarak okumak isteyebilirsiniz . Türe alışık olan okuyucular ise büyük bir merak ile okuyacaktır öyküleri ✌

Öyküler :

👻Whitminster'deki Kont : Günümüzden bir anlatıcı 1730 da iki erkek çocukluğunun ölümünü ve ardındaki musallat öyküsü ortaya koyuyor.

👻Bay Poynter'ın Günlüğü : Eski bir günlüğü satın alan beyefendi evinin dekorasyonu için günlüğüne içinden çıkan bir duvar kağıdındaki modeli kullanmaya karar verir. Biz de bu olaydan sonra olan tuhaf olayları okuyoruz.

👻Katedral Tarihinden Bir Bölüm : Tadilat yapılan bir katedralde ortaya çıkan gizemli bir mezar anlatılıyor.

👻Bir Ortadan Kaybolup Bulunma Öyküsü : Bu öykü mektuplardan oluşuyor. Kaybolan amcasının arayan birisinin kardeşine yazdığı mektuplar. ..

👻 İki Doktor : 1911 de satın alınan bir defterin içerisinde eski bir davaya ait bilgiler ve paraflar vardır. Bu davaya ait olaydaki baş karakter iki doktordur.

Stephen King, Lovecraft gibi ustaları derinden etkileyen M.R. James 'ın kalemi ile tanıştığıma çok memnun oldum.

Cem Yayınevi Gotik -korku serisinde yer alan kitabın çevirisi Altay İlhan Aktürk 'e ait.

Şeyh Ata - Talih Cesaret Edene Güler  | Onur Ataç :

Şeyh Ata - Talih Cesaret Edene Güler

"Eyleme dönüşmeyen söylemler hiçbir zaman kıymet taşımaz. " -Şeyh Sadi Şirazi - 

 Tarihimizde nice kahramanlar var ki yeni yeni öğreniyorum. Şeyh Ata da bunlardan birisi ... 

  İstanbul'da bulunan Özbekler Tekkesinin Şeyhi olan #şeyhata, Kurtuluş Savaşı zamanında İstanbul'dan Anadolu 'ya silah ve cephane sevkiyatında önemli rol oynamıştır. İstanbul'dan Anadolu'ya güvenli geçiş rotaları belirlemiş ve bu rotalarda silah ve cephane dışında tekkede misafir edip işgalci kuvvetlerden sakladığı komutan ve önemli kişilerin geçişini sağlamıştır. Halka moral vermiş ve kurtuluş savaşında destek için elinden ne geliyorsa sonuna kadar yardım etmiş , var gücüyle çalışmıştır Şeyh Ata'nın hayatını okurken o günlere gitmek , o günlerde bulunmak duygulandırdı beni. İlgi ve takdirle okudum kitabı. Tarih sayfaları arasında kalmış kahramanlarımız hakkında yazılan bu tarz kitaplar artmalı ve 7 den 70 e herkes okumalı diyorum .

 "Zaferin tadına ancak acı çekenler varır. "

Ben de Sevmeyi Öğrendim - Selmin Kutanis Doğan :

Ben de Sevmeyi Öğrendim

"İnsanoğlu daha kendini tanıyamamışken başka birini tanıdığını da sanır. Keşfetmeye çalışır, sever , güvenir, bağlanır. Sonra zamanla tanıdığını sandığı aslında o kişi değil de kendi kafasında yarattığıdır. Hemen her insanın düştüğü bir tuzaktır bu."

İnsanoğlu bütün sıkıntıları bir şekilde atlatıp yoluna devam eder gibi görünür fakat çocukluktaki yaralar dışarıdan görünmesi de bir ömür boyu kanamaya dvam eder. Selma için de öyle olmuştur . Şimdi mutlu bir evliliği , başarılı bir işi olsa da geçmiş yaraları onun hayatına tam anlamıyla konsantre olup devam etmesini engellemektedir.

Henüz küçük bir çocukken yara almaya başlar çünkü sevgi görmemektedir. Bunun nedenin yıllar sonra çok acı biçimde öğrenir. İçinde hep acı ile hatırlayacaktır o günleri ve 'O'nu...

Bir de Sinan var tabii ... Büyük aşkı ... Bir trafik kazasında ortadan kaybolan Sinan. .. Yanında olduğunu hiç ispatlayamadığı Sinan ...

Tüm yaralarını saran ve ona mutlu bir yuva veren eşi Aydın...

Selma bize hayatını , duygularını ve yaşadıklarını tüm çıplaklığıyla anlatıyor. O kadar içten ki !! Onu dinlerken sıkılmıyor , onunla üzülüyor onunla gülüyorsunuz. Beklentimin çok üstünde bulduğum , içten anlatımı ile elimden bırakamadığım, son sayfalarda ise gözyaşlarımın istemsizce aktığı bir kitap oldu

Durgun Don Cilt 2 - Mihail Şolohov

Durgun Don Cilt 2

"Ya biz , ya onlar! Bunun ortası yok . Kana kan. Anlıyor musun !"

  İlk kitapta Don kıyılarında yaşayan Hristiyan Kazakların köyüne konuk olmuş, yaşayış biçimlerini görmüş ve savaşa giriş yapmıştık. Bu kitapta çoğunluk olarak savaş ve savaş ortamına tanıklık ediyoruz.

Birinci Dünya Savaşı 'ndan çekilen Rusya'da iç karışıklıklar başlamış ve Bolşevikler sahneye çıkmış , çar devrilmiştir . Kazakların bir kısmı eski sistemi benimserken bir kısmı kızıllardan yana olmuş kardeş kardeşi kırmıştır. Bir kısım ise bağımsızlıklarını isteyerek kendi sistemlerini kurmak istemişlerdir.

Savaş sahneleri, acı ve kan ön planda bu kitapta . Bu nedenle de ilk kitaba nazaran daha ağır ilerliyor. Fakat Şolohov 'un kalemi o kadar kuvvetli ve anlatımı o kadar gerçekçi ki kitabı bırakamıyorsunuz.

Yeni karakterler ve acı sonlar ile karşılaştığımız bu kitabın ardından 3. kitapta bizi neler bekliyor meraktayım .

Amatörler - Marcus Sakey

Amatörler

"Hepimiz kendi ışık çemberimizde yaşıyoruz. Görebildiğimiz kadar uzağı görüyor ve her şeyin bundan ibaret olduğunu sanıyoruz."

Kitaplığımı karıştırırken bir süredir bekleyen Amatörler gözüme ilişti. Kapakta yazan "Dahice "yorumu da merakımı üst seviyeye çıkardı. Kitabı okumaya başladıktan sonra çok da doğru olmadığını fark ettim.

Kitabın ilk yarısı oldukça yavaş ilerledi. Sonra bir tık heyecan arttı. Sonuna doğru da adrenalini hissettim.

Her perşembe buluşan dört arkadaş ekseninde gelişiyor olaylar. Kiminin paraya ihtiyacı olduğu için kimi de heyecan aradığı için soygun yapmaya karar verirler. Bu soygunda yanlış giden işler yüzünden olaylar karışık bir hale gelir.

Bu kitabı okumazsanız bir şey kaybetmezsiniz .






İkinci Kıyamet - Güneşin Doğduğu Yer | Buğra Gülsoy :

İkinci Kıyamet

"Zaman kolumuza taktığımız , ya da evlerimizin duvarlarına astığımız bir aksesuar kadar basit değildi. Asıl zaman bizlerdik, kendimiz, kafamızın içi. Kaybetmememiz gereken tek şey varlığımızdı, unutmamamız gereken tek şey bizdik. Çünkü kendini unutursa insan zamanı da unutacaktı. "

Birinci Kıyamet ile başladığımız #sabrimahir in hayatını anlatan kurgu -roman serisi İkinci Kıyamet ile son buluyor.

İlk kitapta öyle bir yerde kalmıştık ki Sabri Mahir'e ne olacak , Pera'ya ne oldu, kavusabilecekler mi soruları kafamda döndü durdu.

Sabri Mahir canavarı ile yüzleşmemek için bokstan ne kadar uzak durmak istese de karnını doyurmak, hayatına devam etmek için ringlere çıkmak zorunda kalır. Bazen de öğretmenlik yapar bu konuda. Aklında ise tek bir şey vardır : Pera'sına kavuşmak. Sürekli mektuplar yazmaya , olanları ve kendini anlatmaya devam eder. Mesafeler ya da ondan haber almamak etkilemez duygularını. Onlarınki zaman ve mekandan büyük bir aşktır.

Farklı şehir ve ülkelerde bulunan Sabri Mahir artık Dersaadet'e dönmek istemektedir ki bu arada savaş çıkar. Savaş yıllarında yaşananlar, Hitler, insanların içinde oldukları çaresizlik , savaşın insanlar üzerinde etkileri de yer alıyor kitapta.

Kitapta hayatını yeni okuduğum Brecht ve Lolita'nın yazarı Nabokov ile karşılaşmak da süpriz oldu benim için.

Sabri Mahir'in dilinden hayatını ve duygularını okumak çok etkileyici oldu benim için . Buğra Gülsoy un oyunculuğu nasıl bilmiyorum, seyretmedim . Yazarlığının ise muhteşem olduğunu söyleyebilirim. Sabri Mahir 'in hayatını okurken bir edebiyat ziyafet çektim. 

Son Zeytinler - Berna Güzey Yırtıcı :

Son Zeytinler

Kısacık ebatlarına rağmen içine koskoca bir dünya sığdıran ve ruha dokunan öyküleri seviyorum. Bazen kalın bir kitaba sığacak konular usta kalemler tarafından kısacık bir öykünün içine yerleştiriliyor ve bu öyküyü okuduktan sonra diğerine geçmeden önce etkisinden çıkmak , durup soluklanmak , duygu ve düşünceler ile baş başa zaman geçirmek gerekiyor. Benim için böyle oluyor , sizi tam olarak bilemem tabii ki ... Bu yüzden öykü okumayı seviyorum.

 Berna Güzey Yırtıcı tarafından kaleme alınan Siyah Zeytinler dokuz öykü ve iki denemeden oluşuyor ve bunlardan üçü ödüllü . Sade ve kolay okunur bir dille yazılan kitapta öyküler ruha dokunuyor. Öykülerdeki kahramanlar kah siz oluyorsunuz, kah bir yakınınız kah da toplumdan birisi ...

Arada fantastik bir hava da verilmiş . Örneğin Yeşiltaş isimli öyküyü okurken aklıma bir anda Alis Harikalar Diyarinda geldi. Sanırım kraliçe yüzünden 😂😂

Kitaba ismini veren ve ilk öykü olan  Siyah Zeytinler ise beni en çok etkileyen öykü oldu. Öyküde yaşanılanlar o kadar tanıdık ve yaşanılabilir ki hüzün dalgası sardı dört bir yanımı ...

Kedilerin Kahkası ve Azime de beni en çok etkileyenlerdi. Azime bittikten sonra ilkokul arkadaşlarımı ve isimlerini düşündüm. Acaba şimdi neredeler, ne yapıyorlar ??

Kısaca kitabı sevdim ve bende büyük bir iz bıraktı. Öykü severlere tavsiyemdir.

Benim Kıymetli Yalnızlığım - Seçil Çömlekçi

Benim Kıymetli Yalnızlığım

"Her toprak eşelenmemeli , her tencerenin dibi kazınmamalı ... Çünkü topraktan yılan , tencere dibinden zehir ,cevaplardan hüzün çıkabilir."

 Benim Kıymetli Yalnızlığım eğlenceli , eğlenceli olduğu kadar da verdiği mesajlar yönünden çok hoşuma giden bir kitap oldu.

Erkek arkadaşından ayrılan Eda kendisini boğazda bulur. Orada başına gelenlerden sonra o ve ona yardım edenlerin hayatı birazcık değişir. Birazcık diyorum da aslında daha fazlası var. Anlaşılmadığını ve kimsenin kendisini yeteri kadar sevmediğini düşünen Eda baygınlık sonrasına kendisine verilmiş bir görev ,bir sorumluluk olduğunu düşünerek uyanır. O sırada etrafında olan ve ona yardım eden insanlar da bu olaya dahildir ona göre. Zorla birazcık da tehditle onları da olaya dahil eder ve farklı bir maceraya atılırlar...

Kendimizi anlamanın yolu başkalarına anlamaktan geçer demişler. Eda çevresine yardım ederken kendi duygularının ve hatalarının farkına varıyor, kendini anlıyor aslında . Kitapta sık sık tekrar ettiği gibi " insan insana iyi gelir. "

Ne olacak merakı ile hızla okuduğum, eğlendiğim ve düşündüren bir kitap oldu Benim Kıymetli Yalnızlığım. Eğlenceli bir macera olduğu kadar subliminal mesajları ile de harika bir kitaptı .

Dur Be Kadın Sen İki Canlısın - Ayşe Gizem Ünüvar

Dur Be Kadın Sen İki Canlısın

Ben yazarı ve tarzını bu kitap ile tanıdım. Kitap okumadım aslında  Ayşe Gizem Ünüvar konuştu ben dinledim . Maşallah ne çene varmış , konuştu da konuştu 😂😂😂 Ağlanacak ve sinir olunacak halleri öyle bir anlattı ki kahkahalara gözyaşları eşlik etti.

Malum #pandemi ve #korona tüm dünyanın gündeminde. Oğlu ve bakıcısı ile yaşayan yazarımız da koronaya yakalanıyor ve o günleri , hissettiklerini ve çevresindekilerin tavırlarını kaleme alıyor. Onun yaptığını herkes yapmaz . Evini bakıcılara bırakarak kendi farklı bir yerde karantinaya giriyor. Kendi diyorsam oğlu da yanında. Ayrıntı vermiyorum #spoiler olmasın. Zaten yazarı tanıyan ve takip edenler biliyordur 🙈🙈 Neyse bu olaydan sonra aklıma bir atasözü geldi. Ne güzel demiş atalarımız " iyilikten maraz doğar "diye ...

Bu dönemden sonra aklına hamilelik dönemi gelen Ayşe Gizem bana başladı bu dönemi anlatmaya ...

Bende hamileliği 7,5 ay bulantı ve kusma ile geçirdim. O yüzden onu çok iyi anlıyorum. Duygusal hallerini da anlasam da onun kadar ağlak değildim 😅😅 Tabii benim yanımda Romeo karakterde birisi yoktu , iyiki de yoktu !!! Sinir oldum resmen adama. Kişilik , karakter farklı olsa da insan eşine hele de hamile ise o şekilde davranmaz . Juli iyi dayandı , ben olsam dayanır mıydım 🤔 Yaşamadan bilinmez 😥

Neyse çok uzatmayayım ağlanacak , sinir olunacak hallere güle güle bitirdim kitabı. Benim suçum yok bu olayda 😏 Yazar eğlenceli yazmış ne yapayım 😌

Bu kitap mola oldu benim için . Elime aldım ve bitirmeden yatamadım . Bir sayfacık daha okuyayım, ne olacak bu kızın hali derken kitap bitti 🙃

Bakalım yeni kitap bakıcılar üzerine mi yoksa lohusa bir anne üzerine mi olacak 🤔 göreceğiz 😄😄

Eşekli Kütüphaneci - Fakir Bayburt :

Eşekli Kütüphaneci

" ... aydınlık dostların politikası yoktur ama düşmanlarının vardır."

 " Köylere kitap götürmek çöle su götürmek gibidir ." 

 1929 doğumlu olan Fakir Bayburt'un hasta yatağında yazdığı son romanıdır Eşekli Kütüphaneci. Kitap gerçek bir hayat hikayesine Mustafa Güzelgöz'ün öyküsüne dayanmaktadır. 

 Kitabı üç bölümde ele alabiliriz. İlki yemeğe Dimitros ve Aziz'in tanışması , ikincisi Mustafa Güzelgöz'ün öyküsü ve son olarak da yıllar önce ülkeden göçmüş olan Yunanlılar ve yöre halkının dostluğu . 

 Sade ve akıcı bir dili olan kitap aktı gitti ,kısa kısa bölümlerden oluşunca da nasıl bitti anlamadım. Kütüphanede memur olan Mustafa Güzelgöz oturup insanların gelmesini beklemektense eşeğe kitapları yükleyerek köylere gitmiş, insanların ayağına götürmüş kitapları . Sadece o da değil kadınların okuyup kendini geliştirmesi için uğraşmış, köylülerin kazancı artsın diye örgütlemiştir . 

Her devirde olduğu gibi o zaman da onun yaptıklarından rahatsız olanlar olmuş ve Mustafa Güzelgöz'ün kalbinin kırılmasına ve başka olaylara neden olmuşlardır. İyi ki okudum dediğim kitaplardan oldu bu kitapta. Ders alınacak çok şey var...

Beşiktaş Masalı - Muharrem Kaşitoğlu :

Beşiktaş Masalı

Çocuk kitabı olan Beşiktaş Masalı'nda papağan Boncuk ile #beşiktaş semalarında dolaşıp ilçeyi yakından tanımaya ne dersiniz ;)
 Bu keyifli geziden önce Afrika ya , papağanların anavatanına uzanıyoruz kitapta . Afrika 'da Omondi 'nin köyüne gidip zorlu yaşam şartlarına tanık oluyor ve onu hayvanları ulusal parktan kaçırıp satmaya iten nedenleri okuyoruz. Bu sefer kaçırdıkları hayvanlar papağanlardır ve Boncuk da onlardan bir tanesi. Onun Afrika 'dan İstanbul'a uzanan yolculuğu ve İstanbul'daki dostları ile tanışması , bundan sonra yaşayacağı yer olan Yıldız Korusu ve Beşiktaş 'ı tanımasını kaleme almış yazar .  

   Kitabın içerisinde renkli resimler de mevcut. Kitabı okurken PC veya tabletten anlatılan yerleri bularak ve görsellerini inceleyerek okunursa daha akılda kalıcı olur diye düşünüyorum. Ben İstanbullu değilim ve her yerini gezdiğimi söyleyemem. Kitap ile birlikte Beşiktaş turu yapmış ve tarihi hakkında bilgilenmiş oldum.




                                                     
Web sitemizdeki fotoğrafların, yazıların izin alınmadan kopyalanması, yayınlanması, alıntı olduğu ve kaynağı belirtilmeden bir takım amaçlar için kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri yasasına aykırıdır. İzin alınmadan kopyalanan resim ve yazılarımızla ilgili dilekçe ve dava açma hakkımız saklıdır.