10/30/2015

Tess'in Gözyaşları ( Karanlık Serisi #1) - Pepper Winters

Ekim 30, 2015 0 Yorum

Kozmokitap
Sen benim olmayabilirsin ama ben giderek daha çok senin oluyorum...
Tanıtımında dolayı merakla beklediğim , yavaş yavaş okumaya karar verdiğim Tess'in Gözyaşları hızlı bir şekilde bitti . Kitap çok akıcı. Fakat okumak isteyenleri uyarmak istiyorum bol cinsellik , şiddet , tecavüz içeriyor. Kitabı okumaya başlamadan önce cinsellik içerdiğini biliyordum fakat düşündüğümden daha farklı , daha yoğun çıktı.

Kozmokitap

  Tess erkek arkadaşı ile Meksika seyahatinde iken insan kaçakçıları tarafından kaçırılır. Fransız bir iş adamı  olan Q ya köle olarak satılır.

Bir hafta önce biri bana dünyada en çok neden korkarsın diye sorsa cevabım çekirge olurdu...
Şimdi aynı soru sorulsa cevabım tek tek kelimeydi...
Satıldım.

Tess'in her ne kadar çevresine belli etmese de isyankar ve güçlü bir tarafı vardır. Köle olmayı ve Q ya itaat etmeyi reddeder.
Kozmokitap
Acaba bende bir sorun mu var? diye düşündüm. Herhalde böyle olmam çok da normal bir durum değildi. Belki de bir tedavi ya da yöntem vardı, bir nebze de olsa nefsimi köreltecek bir şey.

Q , Tess'in isyankar ve itaat etmeyen tarafını  gördükçe içindeki unutmaya çalıştığı tarafının uyandığını fark eder. Tess ise kabul etmek istemediği karanlık tarafını yavaş yavaş kabullenmeye başlar. Q dan ise hem nefret etmektedir hem de ona karşı bedeni tuhaf bir yanıt vermektedir. Yakışıklı , çekici bir adam olması bir tarafa gizemli olması ve onu çözme isteği Tess'in ona karşı ilgi duymasına neden olur.
Kozmokitap
"Bana sahip ya da efendi demeni istemiyorum. Bundan sonra bana Q diyeceksin."
"Q?"

       Hastalıklı fantezilere sahip iki insanın buluşması olarak yorumlanabilir kitap. Q kendisindeki sorunu fark ediyor ve önüne geçmeye çalışıyor. Tess ise sonunda kendi benliğini olduğu gibi kabul ediyor. Fakat kitapta aşkı bulamadım .  Belki serinin diğer kitaplarında aşk gelecektir. Unutmadan bu kitap Karanlık Serisinin ilk kitabı.
Bir bankaya gidecek ve kendimi satın almak için kredi isteyecektim. Çünkü ben karlı bir yatırımdım. 
   Gerçek hayatta da kaçırılma olaylarını ve insan ticaretini duyuyoruz ,  çok üzücü bir durum. Tess' in kaçırılması ve başına gelenleri okuyunca derinden etkileniyorsunuz . Fakat Tess'in erkek seçimi? Belki de birbirlerinin ruh eşleridir , kim bilir... Fakat karşılaşma şekilleri düşünülürse Tess'in ne derece mantıklı düşündüğü bilinemez. Ben kesin bu Stockholm sendromu diye düşünürken Tess de kendisine aynı şeyi söyledi. Dediğim gibi bu kitapta bana göre romantik bir aşktan çok tutkular ve fanteziler ön planda olsa da diğer kitaplarda ne olacağını merak ediyorum. Kitabın kapağına gelecek olursak bizdeki kapağını orjinal kapağından daha çok sevdim. Serinin diğer kitaplarında da tarzlarını bozmazlar umarım.
Q benim evimdi. Q benim efendimdi. Q benim yeni hayatımdı.


Kozmokitap
Kitabın Adı : Tess'in Gözyaşları

Yazar: Pepper Winters
Yayınevi: Arkadya Bitter Yayınları
Orjinal adı: Tears Of Tess
Çevirmen: Arzu Sarı
Sayfa Sayısı: 496
Muhteşem bir hayatım vardı. Âşıktım, mutluydum ve istediğim her şeye sahiptim. Sonra bir gün, her şey değişti. Bir adama satıldım!
   Sevgilisi Brax Cliffingstone, yıldönümlerini kutlamak için Tess Snow'u Meksika'ya götürene kadar ikisinin de geleceğe dair umutları vardı. Altın rengi kumsalların, denizin ve güneşin tadını çıkaracak, birbirlerine yeniden âşık olacaklardı. Ancak gördükleri güzel rüyanın kâbusa dönmesi uzun sürmedi. Dünyanın gölgelerinden habersiz Tess, kaçırılmış, hırpalanmış ve satılmıştı. Yeniden aydınlığa kavuşmanın bedeli ise Şeytan'la yapacağı anlaşmada, yalnızca bedenini değil ruhunu da ortaya koyması demekti. 

 Zindanımın derinliklerinde yankılanan bir fısıltı, "Gözlerindeki karanlığı görüyorum," diyordu. "O karanlık beni besliyor, o karanlık beni çağırıyor." 
Ve karanlığın tadı kanıma karıştı. Acı, artık kalbimin en tanıdık yolcusuydu.





                                                           

10/28/2015

Sahilde Kafka - Haruki Murakami

Ekim 28, 2015 3 Yorum
Kozmokitap

  Sahilde Kafka bol ödüllü bir kitap ve Murakami'nin en iyi kitabı olduğu söyleniyor. Ben kitaplarının hepsini henüz okumadığım için bir şey söyleyemeyeceğim ancak benim de çok sevdiğim kitaplar arasında en üst sıralarda tahtını kurdu. 600 küsur sayfalık kitaba başlarken bir haftada okurum diye düşünmüştüm. Yoğun işler sebebi ile fazla vakit ayıramam diye. Fakat kitaba başlayınca nasıl bir bağımlılık yaptı anlatamam , kitabı elimden bırakamadım. Mutfakta yemek yaparken bile kitap masanın üzerindeydi ve gelip geçerken okudum.

Kozmokitap

   Kitap hakkında söylenenler kesinlikle abartı değil muhteşem bir kitap. Yalnız aralara serpiştirilmiş +18 lik bölümler var baştan uyarayım. Konu ilginç karakterler onlardan da ilginç. Bir de usta Murakami anlatımı eklenince şaheser bir yapıt çıkmış ortaya.
Sahilde Kafka

  Kitap birbirine paralel iki öykü olarak ilerliyor ve öykü bir noktada birbiri ile ilişkilendiriliyor. Birinci öyküdeki karakterimiz Kafka Tamura. Tamura gerçek isim fakat Kafka ismi evden kaçan onbeşlik karakterimizin tanınmamak için kendisine verdiği isim. Kafka'nın yanında arada belirip onunla konuşan , ona akıl veren Karga isimli bir delikanlı var. Bu da yazarın başka bir benliği, kendisi. Kafka Çek dilinde karga demekmiş. Babasının kendisi ile ilgili söylediği kehanet ya da lanet yüzünden Kafka Tamura evden kaçar. Henüz onbeş yaşında olmasına rağmen vücudunu spor ile geliştirmiş ve onyedi yaşında bir görünüme ulaşmıştır. Evden kaçması ile birlikte Kafka Tamura birçok kişi ile tanışır ve yeni dostlar edinir. Yolda karşılaştığı genç kız, kütüphanedeki Oşima, Saeki Hanım gibi. Karakterlerdeki tuhaflıkları anlıyor fakat kendileri açıklamadan ne olduğunu anlayamıyorsunuz. Ortadaki gizem kitaba daha çok bağlanmayı sağlıyor ve sayfalar birbiri ardına çevrilirken bu dünyadan kopuyor bambaşka bir aleme yolculuk ediyorsunuz.
Sahilde Kafka

İkinci öykü ise bir hayli ilginç . İkinci dünya savaşı sırasında bir dağda ders sırasında sebepsiz yere çocuklar bayılır. Birisi hariç diğerleri bir süre sonra kendilerine gelirler. Fakat Nakata kendisine gelemez ve uzun bir süre bilinçsiz kalır. Kendine geldiği zaman ise belleği silinmiştir. Ne kendisini ne de çevresindekileri hatırlayamaz. Okuma - yazmayı bile unutmuştur ve bir daha da öğrenemez. Bizim hikayemize Nakata 60 yaşlarında dahil olur. Valiliğin engelli yardımı ile yaşayan Nakata ek iş olarak kedi buluculuğu yapar. Kedilerle konuşabildiği için kayıp kedileri bulması kolay olur. Susam isimli kediyi bulmaya çalışırken başına ilginç olaylar gelecek ve o da bir yolculuğa başlayacaktır.
Sahilde Kafka


Çeşitli metaforlar , ilginç olaylar, gizem , kehanet kitabı farklı ve özel kılıyor. Kitabı çok sevdim ve mutlaka okumanızı tavsiye ederim.



KozmokitapKitabın Adı: Sahilde Kafka
Yazar: Haruki Murakami
Yayınevi: Doğan Kitap
Orjinal adı:Kafka on the Shore
Çevirmen:Hüseyin Can Erkin
Sayfa Sayısı: 656
  Kafka Tamura on beş yaşına girdiği gün evden kaçar. Uzun zamandır planladığı bu kaçışın nedeni babasının yıllar önce dile getirdiği uğursuz kehanettir. Ama babasının bir düzenek gibi içine yerleştirdiği kehanet gölge gibi peşindedir Kafka ilk kez aşkı ve tutkuyu yaşarken gizemli bir cinayetle kehanetin ve kaderinin düğümleri çözülmeye başlar.
   Sahilde Kafka, XXI. yüzyıl edebiyatına damgasını vuran, kitapları bağımlılık yaratan kült yazar Haruki Murakami'den, hayatın yavan gerçekliğine karşı büyülü bir dünyanın kapılarını açan bir roman.


Haruki Murakami Kimdir?

Haruki Murakami


  12 Ocak 1949 yılında Japonya’nın Kyoto kentinde dünyaya geldi. Dünya ve Japon edebiyatının en önemli yazarlarından olan Murakami dilimize çevrilen eseri İmkânsızın Şarkısı ile büyük bir beğeni toplamıştır. Babası Budist bir din adamı olan yazar gençlik yıllarını Kobe’de geçirmiştir. Tokyo Vaseda Üniversitesinde üniversite öğrenimini tamamlayarak mezun oldu. 1986 yılında 1995 yılına kadar Avrupa ve Amerika’da yaşadı. Çocukluk yıllarından beri edebiyata büyük bir ilgi duyan yazar birçok büyük yazarın kitaplarını da okumuştur. Batı edebiyatına duyduğu ilgiden dolayı eleştirilmiş olsa da post modern yazarlardan olan Kurt Vonnegut ve Richard Brautigan’ın etkisinde kalmıştır.  






Haruki Murakami'nin Okuduğum  Kitapları : 

1Q84 



                                                    

10/26/2015

İsa'ya Göre İncil - Jose Saramago

Ekim 26, 2015 2 Yorum
İsa'ya Göre İncil

  Dili ve anlatımını çok sevdiğim bir yazar olan Saramago'nun kitaplarını aldıkça ya da elime geçtikçe okumaya gayret ediyorum. Kitaba başlandığım andan itibaren konunun içine sürükleniyorum ve kitabı bitesiye kadar elimden bırakamıyorum. 

   Saramago'nun İsa'ya Göre İncil kitabı ise ayrı bir ilgimi çekmişti. Bu kitap yüzünden ülkesinden sürüldüğünü ve kalan ömrünü başka bir yerde geçirmek zorunda olduğunu öğrenince kitaba ilgim daha bir arttı. Bir adamı ülkesinden sürdürecek kadar etkili kitap nasılmış merak ettim:))

  İsa'ya Göre İncil'de İsa'nın hayatını kendi bakış açısı ile kaleme almış yazar. Kitabın neredeyse 3/4 ünü İsa'nın doğumu, çocukluğu ve ilk gençliği doldurmuş. Mucizeleri, peygamberliği ve ölümüne kadar olan bölüm ise hızlandırılmış olarak yazılmış. 
İsa'ya Göre İncil

   Kendi halinde yaşayan Meryem ve Yusuf'un oğludur İsa. Yusuf marangozluk yapar, meryem ise daha yaşı küçük olmasına rağmen örücülük yaparak ev geçimine yardımcı olur. Bir gece kapılarını çalan bir dilenci sayesinde hamile olduğunu öğrenir . Bu dilenci kitap boyunca çeşitli kılıklarda karşılarına çıkacaktır. Hatta İsa'ya çobanlığı öğreten kişi de budur.
Kadının karnı şişmeden çok önce, yeni can gözlerinde parlar.
İsa'ya Göre İncil

   Bizim öğrendiğimiz , Hristiyanların'da kendi kaynaklarında gördüğü İsa ve yaşamından bambaşka bir İsa ile karşılaşıyoruz kitapta. Babasının kabuslarını miras alan, annesi ve kardeşleri ile yolları ayrılan, aşık olan bir İsa. 
İster güvercin olsun ister kuzu, isterse başka bir yaratık, bu dünyada kurban edilecek masumlar olduğu sürece saflık da olacaktır.
    Dönemin özelliği mi yoksa Saramago'nun görüşü mü  bilemiyorum kadınların hep geri planda olması, fikir beyan etmeye haklarının olmaması hoşuma gitmeyen bir durumdu. Durum böyle olunca da bana göre pasif bir Meryem ile karşı karşıya kalıyoruz.

   Saramago'nun usta anlatımı ile farklı bir İsa ve hayatını okumak istiyorsanız bu kitabı kaçırmayın derim.


İsa'ya Göre İncilKitabın Adı: İsa'ya Göre İncil
Yazar: Jose Saramago
Yayınevi: Kırmızı Kedi Yayınevi
Orjinal adı: O Evangelho segundo Jesus Cristo
Çevirmen:E. Efe Çakmak
Sayfa Sayısı: 388

Nobel Edebiyat Ödülü sahibi José Saramago, tartışmalara yol açan romanı İsa'ya Göre İncil'de İsa'nın yaşamını ve Hıristiyanlığın hikâyesini kutsal kitaplardaki kronolojiye sadık kalarak, ancak farklı bir bakış açısıyla anlatıyor. Anne rahmine düşmesinden başlayarak bir çocuk, bir genç olarak zayıflıklarını, öfkelerini, heyecanlarını, kararsızlıklarını ve Mecdelli Meryemle olan aşk ilişkisini romanına yansıtırken İsayı, Tanrının oğlu ve bir peygamberden ziyade insan olarak gösteriyor. İsa'nın ve Tanrının üzerindeki kutsallık örtüsünü kaldırıyor ve böylelikle soru sormanın, sorgulamanın önünü açıyor. Din ve inanç adına yapılan şiddet dolu eylemlerle karanlık bir mesel; şaşırtıcı zenginlikleriyle ve derinlikleriyle dünyevi bir İncil olan bu roman, Saramagonun ülkesini terk etmesine yol açmıştı.

 İsa'ya Göre İncil Hakkında Övgüler:

"Orijinal, vahşi ve çok güzel bir kitap. "
                                                   John Butt, Times Literary Supplement

" Yazarın en iyi kitabı... Saramagonun romanı, insanlığın ıstırabına karşı yoğun bir şefkatle dolu, olağanüstü, dokunaklı, inanışlara ters düşen bir anlatı. "
                                                   James Wood, New Republic

" Vahşi bir zekâyla, yumuşak bir tutkuyla ve şiirsellikle aydınlatılmış."   
                                                  Los Angeles Times Book Review


Jose Saramago Kimdir?
   
Jose Saramago   Nobel Edebiyat Ödülü sahibi Portekizli yazardır.

 Lizbon kentinin kuzeyindeki küçük bir köy olan Azinhaga'da (Ribatejo) doğdu. Yoksul bir köylü ailenin oğlu olarak büyüdü. Ailesiyle birlikte taşındığı Lizbon'da öğrenim gördü. Öğrenimi sırasında kırsal kesimde çalıştı. Ekonomik sorunları nedeniyle okulu bıraktı. Makinistlik eğitimi aldı. Teknik ressamlıktan redaktörlüğe, editörlüğe ve çevirmenliğe kadar birçok işte çalıştı.

Bir yayınevinde, yayın hazırlığı ve üretim departmanında görev yaptı. Diario ve Lisboa gazetelerinde kültür editörü olarak çalıştı. Siyasi yorumlar yazdı. Portekiz Yazarlar Birliği'nin yönetim kurulunda görev üstlendi. 1976'dan sonra kendini tümüyle kitaplarına verdi.

1993'te Kanarya Adaları'nda Lanzarote'ye yerleşti. Pilar del Rio ile evlendi. İlk romanı Günah Ülkesi (Terra do Pecado) 1947'de yayınlandı.

Yazarın romanları ve denemelerinin yanı sıra iki şiir kitabı ve oyun kitapları da vardır. Saramago, 1998 Nobel Edebiyat Ödülü'ü kazandı.

Yazarın biçemi gayet dikkate değerdir. Düz yazılarında, noktalama işareti olarak nokta ve virgülden başkasını kullanmaz. Anlatım dili de oldukça muzipçedir; bu da, okuyucuyu yazara bağlayan bir diğer etkendir.Ünlü yazar 87 yaşında hayatını kaybetmiştir.


Okuduğum diğer Jose Saramago kitapları:

 Bilinmeyen Adanın Öyküsü

Ölüm Bir Varmış Bir Yokmuş

Kabil 



                                                                  

10/22/2015

Afrikalı Leo - Amin Maalouf

Ekim 22, 2015 0 Yorum
 
Afrikalı Leo
 
   Yazarın Semerkant isimli kitabını okurken anlatımına hayran olmuştum. Yazarın  hakkında araştırma yaparken ilk kitabı Afrikalı Leo'nun klasikler arasına girdiğini öğrenince mutlaka bu kitabını da okumalıyım diye düşündüm. Yolum kütüphaneye düşüp de  bu kitabı  raflar arasında görünce " tamam, bu kitap onu okumamı istiyor" diyerekten üstüne atladım.

"Ben Hasan, tartıcıbaşı Muhammed 'ın oğlu, ben, Giovanni Leone de Medicana ; bir berberin sünnet ettiği , bir papağan vaftiz ettiği ben. Şimdi Afrikalı diye anlıyorum, ama Afrika 'lı değilim. Bana Granadalı , Faslı, Zeyyatlı da derler ama ben hiçbir ülkeden, kentten ya da boydan değilim. Yolların oğluyum ben, ülkem kervan , yaşamımda yolculukların en beklenmedik olanı. " 
Afrikalı Leo

   "Benim Arapça, Türkçe, Kastilya dili, Berberi dili, İbranice, Latince, sokak İtalyanca’sı konuştuğumu duyacaksınız; çünkü bütün diller ve dualar benim dillerim ve dualarım.  Fakat ben hiçbirine ait değilim. Ben yalnızca Tanrı'ya ve dünyaya aidim; ve yakında bir gün yine onlara döneceğim. "
   Kitabın başındaki bu iki paragraf kitabın geneli hakkında bize ipucu veriyor ve kitabı kısaca özetlemiş oluyor. Kitap gerçek bir karakter olan Afrikalı Leo'nun (Hassan el-Wazzan) gezi notlarından derlenmiştir ve gezgin hakkında çok fazla kaynak olmadığı için, yazar, Maalouf kitabı dönemin önemli olayları ve şahsiyetleriyle donatmıştır.
Nereye gidersen git, birileri sana derinin rengini ve dualarını soracak. Onların itkilerini hoşnut etmekten uzak dur! Oğlum, çoğunluk önünde boyun eğmekten kaçın! İster Müslüman, ister Hıristiyan, ister Yahudi olsunlar, seni olduğun gibi kabul etmeliler ya da seni yitirmeyi göze almalılar. İnsanların görüşünü dar bulduğun zaman kendi kendine Tanrı'nın ülkesinin çok geniş olduğunu söyle; O'nun elleri çok geniştir, O'nun yüreği de çok geniştir. Uzaklara gitmek, denizler, sınırlar, ülkeler, inançlar aşmak fırsatı çıktığı zaman hiç duraksama.
Afrikalı Leo

    Yazar kitabına doğunun özelliklerini, aile düzenini çok güzel yansıtmış. Kitapta Hasan'ın doğumundan önce anne ve babasının ilişkileri , babasının annesi ve cariyesi arasındaki sıkışmışlığı, cariyesinden bir türlü vazgeçememesi dönem erkeklerinin bir çoğunun sıkıntısını dile getirmektedir.
Biz Granada kadınları için özgürlük, köleliğin aldatıcı biçimidir, kölelikse özgürlüğün kurnazca bir biçimi.
   Kitap ilk sayfadan itibaren beni içerisine aldı, sıkılmadan ilgiyle kitabı okudum. Bulunduğu ülkeleri, insanların tepkileri, özellikle Osmanlıdan bahsettiği bölümler dikkatimi çekti. Hayata müslüman olarak başlayan birisinin birçok ülkede devam eden hayatı papanın yanında vaftiz edilerek devam ediyor . Her olayda tabiri caiz ise dört ayak üzerine düşüyor karakterimiz. Kötü olayları kendi lehihe çeviriyor ve dikkatimi çeken bir diğer olay ise Afrikalı Leo'nun bulunduğu yerlerdeki güzel kızlar gönüllerini ona kaptırıyorlar:))

Sonuç olarak çok mekanlı , farklı karakter özellikleri ile bezeli , sıkılmadan okunacak bir tarihi kurgu.
“Tanrı’ya beni uğursuzluklardan koruması için dua etmiyorum.. Böyle durumlarda beni umutsuzluktan koruması için dua ediyorum.. İnan, Tanrı bir elini bıraksa öteki elinden tutar..”


Kitabın Adı: Afrikalı Leo
Afrikalı LeoYazar: Amin Maalouf
Yayınevi: Yapı Kredi Yayınları
Orjinal adı:Léon l'Africain
Çevirmen: Sevim Raşa
Sayfa Sayısı: 373
   'Afrikalı Leo', gerçek bir yaşam öyküsünden çıkarılmış düşsel bir yaşamöyküsü: "Bir berberin sünnet ettiği, bir Papanın vaftiz ettiği" Hasan ibn Muhammed el-Vezzan ez-Zeyyati alias/namı diğer Giovanni Leone de Medici'nin, Leo Africanus yani Afrikalı Leo'nun özyaşamöyküsü -yazmış olsaydı yazacağı gibi...
  Amin Maalouf, bu ilk romanında -daha sonra Semerkant (YKY, 1993) ve Tanios Kayas'ı (YKY, 1995) romanlarında da yapacağı gibi- tarihle/tarihten olağanüstü bir halı dokuyor. Bir uçan halı...







Amin Maalouf  Kimdir? 

Amin Maalouf Türkiye’de bilinen ismi Emin Maluf 1949 yılında Beyrut’ta doğmuştur. Hristiyan bir ailenin çocuğu olan Amin Maalouf anadili Arapça olmasına rağmen kitaplarını Fransızca olarak yazmaktadır.

Lübnanlı yazar 1976 yılından itibaren Fransa’da yaşamaktadır. Türkiye’de çok okunan yazarlar içerisinde yer alan Amin Maalouf 1993 yılında Goncourt Akedemi Edebiyat ödülünü almıştır.

Dünya çapında kitapları 40’ın üzerinde dile çevrilmiş, neredeyse her dilde geniş bir okuyucu kitlesi edinmiştir.

Ekonomi ve toplum bilimi okuduktan sonra gazetecilik yapan Amin Maalouf iç savaşın çıktığı 1975 yılına kadar ülkesinde yaşadı.

Bundan sonra Paris’e yerleşen yazar hala Paris’te yaşamaktadır. Yayın organlarında yöneticilik yapmasının yanı sıra köşe yazarlığı da yapan Amin Maalouf artık gününün çoğu zamanını kitap yazmakla geçirmektedir.

Amin Maalouf kitaplarında sıklıkla Asya ve Akdeniz kültürüne dair unsurlar kullanır. İlk kitabı olan Arapların Gözüyle Haçlılar eseri ile tanınmıştır. Bu kitap her çevrildiği dilde büyük ses uyandırarak büyük başarılara imza atmıştır.

1986 yılında yayınlanan kitap aynı sene Fransız-Arap dostluk ödülüne layık görülmüştür. Yazarın ikinci kitabı ve ilk romanı olan Afrikalı Leo bugün dünyada bir klasik olarak kabul edilmektedir.

1988 yılında yayınladığı bir diğer romanı Semerkant’ta sevilerek okunan eserlerden biri olarak birçok dilde çevrilmiştir. Daha sonra sırası ile Işık Bahçeleri ve Beatrice’den Sonra Birinci Yüzyıl kitaplarını yayınlamıştır.

Doğunun Limanları ve Ölümcül Kimlikler denemelerini yayınladı. Yüzüncü Ad- Baldassare’nin Yolculuğu isimli romanını yayınlandı. Amin Maalouf eserlerinde genellikle doğu kültürüne ait öğeleri işler. Kitaplarında Osmanlı ve Türkiye üzerinde sıklıkla durmaktadır. Roman tarzında yazılmış eserler olsa da sosyolojik öğeleri çok sıklıkla kullanır.

Amin Maalouf'un Okuduğum Diğer Kitapları :

* Semerkant


                                                     

10/14/2015

Yeni kitaplarım...

Ekim 14, 2015 8 Yorum
 
Kozmokitap
  Merhaba, yeni kitaplarımı sizlerle de paylaşmak istedim. Yeni kitaplarımı instagramda paylaşıyorum , blogumda yazmak ise bazen daha uzun sürdüğü için arka plana kalıyor. Ara sıra tembellik yapıyorum sanırım;)
kozmokitap

  Okunmayı bekleyen fazla kitabım olduğu için uzun süre yeni kitap almayı düşünmüyordum. Fakat banka işlerimi halletmek için dışarı çıktığımda yolum kütüphaneye düştü. İçeriye girip kitapları karıştırayım ve kokularını içime çekeyim derken kitapların arasında çok istediğim kitapları görünce dayanamadım. Eskiden dört kitap ödünç veriliyordu fakat artık üç kitap veriyorlarmış. Ben de en çok istediğim kitapları aldım. Haruki Murakami- Sahilde Kafka, Jose Saramago- İsa'ya Göre İncil, Amin Maalouf- Afrikalı Leo. Hepsi çok güzel kitaplar , Afrikalı Leo'yu okumaya başladım bile...
kozmokitap

Haftasonu standart alışveriş turumuzu yaparken DR indiriminde sevdiğim yazarlardan bir tanesi olan Lisa Gardner'dan Korkuya Yer Yok  ve çıktığı andan itibaren okumayı çok istediğim ve indirime girmesini beklediğim Freud'un  Kız Kardeşi isimli kitapları aldım. Teknoloji market Mediamark'tan da instagramda hakkında çok güzel yorumlar okuduğum Linda Howard'ın Gözyaşlarımı Sildiğim Gün romanını aldım. Bu benim ilk Linda Howard romanın olacak . Elimdeki kitap biter bitmez bu kitaba başlayacağım.
kozmokitap

  Sinan Akyüz'den Piruze- Şam'da Bir Türk Gelin  ve Şahika &Feraye kitapları ise kardeşimin hediyesi.

   Kitap almaktan ya da hediye gelmesinden daha güzel bir his yok... Kitaplarımız hiç eksilmesin:)))



                                                           

10/09/2015

Semerkant - Amin Maalouf

Ekim 09, 2015 2 Yorum
Semerkant

   Lübnan doğumlu Amin Maalouf'un üçüncü kitabı ve ikinci romanıdır Semerkant. Kitaplarını Fransızca yazan yazar 1976 yılından beri de Fransa'da yaşamaktadır. Kitaplarında genellikle doğuya ait öğeler işleyen yazar , genellikle roman tarzında yazmış olsa da kitaplarında sosyolojik öğeler işlemektedir. Yazarın ilk romanı olan Afrikalı Leo bugün bir klasik olarak kabul edilmektedir ve ben de bu kitabını en kısa zamanda  okumak istiyorum.
 
     Semerkant ismini çok duyduğum ve okumayı çok istediğim bir kitaptı. Kitabı temin etmem biraz uzun sürdü ancak beklediğime değdi. Bu kitabı okurken fark ettim ki daha önce okuduğum ve beğendiğim kitapların bir kısmı bu kitabın yanında ilkokul kitabı gibi kaldı. Bazı kitaplar mum işiğı gibidirler okurken size ışık verir vr mutlu ederler. Biraz uzaklaşında da aslında çok az ışık verdiğini ve aslında kendisine bile faydası olmadığını görürsünüz. Semerkant ne kadar uzaklaşırsam uzaklaşayım sürekli ışığını fark edeceğim ve beğendiğim kitaplar arasında ilk ona yerleşen bir kitap bana göre...

     Kitabı yeni okudum ve bitirdim. Etkisi azalmadan , hislerimi dilimin döndüğünce sizlere aktarmaya çalışacağım.
Semerkant

     Ömer Hayyam benim çok sevdiğim ve arada şiirlerini instagramdan da paylaştığım çok değerli bir şair, filozof ve bilim adamıdır. Kitabın ana konusu da Hayyam ve rubailer olunca doğal olarak benim ilgimi daha çok çekti. Kitabı okurken sanki ben de o anlar yaşıyormuş gibi hissettim.

    Kitabın başında anlatıcımız Benjamin Omar bize Rubaiyat'ın Titanic ile birlikte battığı ve şimdi denizin dibinde dinlemekte olduğundan bahsediyor ve hemen akabinde bu kitabın yazılmaya başlamasından bugüne kadar olan olaylar aktarılıyor.

   Semerkant'a gelen Hayyam tatsız bir olay neticesinde oradaki kadı Ebu Tahir  ile tanışır. Ebu Tahir'in ona verdiği deftere rubailerini yazmaya başlar ki bu da bizim Titanik ile batan kitabımız olacaktır. Ebu Tahir ile birlikte gittikleri Nasır Han'ın sarayında bayan şair Cihan ile karşılaşırlar. Cihan , Hayyam'ın yaşamında önemli bir yere sahip olacaktır. O zamanların şehirleri , yaşayış biçimleri , devletin yönetilişi okuyucuyu sıkmadan romanlaştırılmış. Bize bu bölümde hem Hayyam'ın hayatı anlatılırken hem de dönemin özellikleri ve entrikaları gözler önüme serilmiş.

   Hayyam'ın ölümünden sonra Haşşaşiler, bu ismi nasıl aldıkları ve etrafa yaydıkları korkular anlatılırken bir taraftan da Rubaiyatın yolculuğu anlatılmış. Elden ele gezen kitabın nasıl Benjamin'e ulaştığı kitabımızın konusunu oluşturuyor. Bunun yanı sıra kitabın son bölümünde İran'ın durumu, şahın çökertilmesi ve ülkenin yönetimindeki kargaşalıklar ayrıntılı olarak anlatılmış. Bu ayrıntılı anlatımın 10 sayfasında sıkıldığımı itiraf ediyorum:(

    Kitabı beğenmem ve etkileyici bulmamda yazarın anlatımının yanı sıra çevirideki başarıyı da hesaba katmak gerekiyor. Çevirilerde yaşanan problemlerden dolayı çeviri yabancı kitapları okumayan birçok arkadaşım var. Ülkemizde de başarılı çevirilerin sayısı artıyor ve daha artmasını diliyorum.

    Son olarak kitapta aldığı çizdiğim beğendiğim birçok bölüm oldu. Burada paylaşmayı düşünmüştüm ancak son anda vazgeçtim. Çünkü kitaptan bir parça değil tamamını okumanızı isterim...

Semerkant
Kitabın Adı: Semerkant
Yazar:Amin Malouf
Yayınevi:Yapı Kredi Yayınları
Orjinal adı: Samarcande
Çevirmen: Ali Bektay
Sayfa Sayısı: 318
    Amin Maalouf,  Doğu'ya, İran'a bakıyor. Ömer Hayyam'ın Rubaiyat'ının çevresinde dönen içiçe iki öykü... 1072 yılında, Hayyam'ın Semerkant'ında başlayan ve 1912'de Atlantik'te bit(mey)en bir serüven... Bir elyazmasının yazılışının ve yüzlerce yıl sonra okunurken onun ve İran'ın tarihinin de okunuşunun öyküsü / tarihi...








Amin Maalouf  Kimdir? 

Amin Maalouf Türkiye’de bilinen ismi Emin Maluf 1949 yılında Beyrut’ta doğmuştur. Hristiyan bir ailenin çocuğu olan Amin Maalouf anadili Arapça olmasına rağmen kitaplarını Fransızca olarak yazmaktadır.

Lübnanlı yazar 1976 yılından itibaren Fransa’da yaşamaktadır. Türkiye’de çok okunan yazarlar içerisinde yer alan Amin Maalouf 1993 yılında Goncourt Akedemi Edebiyat ödülünü almıştır.

Dünya çapında kitapları 40’ın üzerinde dile çevrilmiş, neredeyse her dilde geniş bir okuyucu kitlesi edinmiştir.

Ekonomi ve toplum bilimi okuduktan sonra gazetecilik yapan Amin Maalouf iç savaşın çıktığı 1975 yılına kadar ülkesinde yaşadı.

Bundan sonra Paris’e yerleşen yazar hala Paris’te yaşamaktadır. Yayın organlarında yöneticilik yapmasının yanı sıra köşe yazarlığı da yapan Amin Maalouf artık gününün çoğu zamanını kitap yazmakla geçirmektedir.

Amin Maalouf kitaplarında sıklıkla Asya ve Akdeniz kültürüne dair unsurlar kullanır. İlk kitabı olan Arapların Gözüyle Haçlılar eseri ile tanınmıştır. Bu kitap her çevrildiği dilde büyük ses uyandırarak büyük başarılara imza atmıştır.

1986 yılında yayınlanan kitap aynı sene Fransız-Arap dostluk ödülüne layık görülmüştür. Yazarın ikinci kitabı ve ilk romanı olan Afrikalı Leo bugün dünyada bir klasik olarak kabul edilmektedir.

1988 yılında yayınladığı bir diğer romanı Semerkant’ta sevilerek okunan eserlerden biri olarak birçok dilde çevrilmiştir. Daha sonra sırası ile Işık Bahçeleri ve Beatrice’den Sonra Birinci Yüzyıl kitaplarını yayınlamıştır.

Doğunun Limanları ve Ölümcül Kimlikler denemelerini yayınladı. Yüzüncü Ad- Baldassare’nin Yolculuğu isimli romanını yayınlandı. Amin Maalouf eserlerinde genellikle doğu kültürüne ait öğeleri işler. Kitaplarında Osmanlı ve Türkiye üzerinde sıklıkla durmaktadır. Roman tarzında yazılmış eserler olsa da sosyolojik öğeleri çok sıklıkla kullanır.

Amin Maalouf'un Okuduğum Diğer Kitapları :

* Afrikalı Leo 
                                                     

10/01/2015

Göçebe - Jamil Ahmad

Ekim 01, 2015 0 Yorum
Kozmokitap

Yüzyıllarca hiç değişmeyen geleneklerin ve aşiretlerin acımasız baskısı altında ezilen insanların öyküsü...
Farklı ortamlarda , farklı işlerde , farklı insanlarla çalışan insanların çoğunun başına ilginç olaylar gelmiştir ya da ilginç olayları, diyalogları gözlemlemişlerdir. Bu insanlardan bir kısmı ise bu gözlemlerini kısa notlar alarak kaydetmeyi seçmişlerdir. İşte Jamil Ahmad de yıllar boyunca gözlemlediği olaylar hakkında kısa notlar aldı. Aldığı notları bir araya getirdi ve 30 yıl beklemek üzere bir kenara bıraktı.  2008 yılında 75 yaşında iken memuriyetten emekli oldu ve Pakistan'ın başkenti İslamabad'da yaşamaya başladı. O dönemde kardeşinin desteği ve önayak olması ile 35 yıllık notlarını tekrar düzenleyerek Penguin editörlerine gönderdi ve 78 yaşında bir yazar oldu.


                                     kozmokitap

   Göçebe bir roman olarak görünse de aslında kısa hikayelerden oluşuyor .Aşiret reisinin kızı iktidarsız bir adam ile zorla evlendirilir. Bu durum karşısında kız sevdiği deve çobanı ile kaçmayı tercih eder. Altı yıl boyunca arkalarını kollayarak yaşarlar. Bir oğulları olur bu arada. Bir gün izlerinin bulunduğunu anlarlar ve bulundukları yeri terk ederler ancak kaçabilecekler midir?...

   Kitap kısa öykülerden oluşmasına rağmen bütün hikayelerde ortak karakter Tor Baz yani Göçebe Şahin'dir. Gezdiği yerlerde kimsenin hangi aşiretten olduğunu bilmediği göçebe olarak yaşayan ve farklı işler yağan Tor Baz.

   Afganistan ve pakistan sınırında göçebe olarak yaşan aşiretlerin o çetin şartlarda nasıl hayatta kaldıkları, bu halka yerleşik düzende yaşayanların bakış açısı, kadın pazarları, insan ticareti, uyuşturucu, bilgi satıcılığı ve fidye karşılığında insan kaçırılması..... Sadece kurgu olmasını istediğimiz ancak farklı bir coğrafyanın farklı insanların gerçekleri....

"...Adamın kucağına oturup bir insanın nasıl bu kadar yaşlanabileceğini sormuştun. ... Yaşlı adamın verdiği cevabı hatırlıyor musun ? ... 'İşin sırrı çiğ soğanda. Ben çiğ soğan yiyerek bu yaşa geldim, 'dedi. Ardından, senin başının üzerinden bana doğru baktı; gözlerimiz buluştuğunda birbirimizi anladık biz. O gün sana söylediği şey hayatın sırrıydı. İnsan acı ve nahoş şeyleri yutabiliyor ve sindirebiliyorsa hayatını sürdürebilir."

Kozmokitap


Bir tarafta İngilizler diğer tarafta Almanlar arasında sıkışmış insanlar. Bu devletlere bilgi satarak , onların lehine kendi insanlarını ikna etmeye çalışarak yaşayan ve bu sayede para kazanan insanlar... Okuma yazma bilmeye ancak ellerine geçirdikleri bir broşür ile devletin kurumlarına gidip göçebe hayatları ile ilgili bir anlaşmaya varmak isteyen aşiret adamları. Anlaşma için gidip kendilerini mahkemede bulmaları ve daha ne olduğunu anlayamadan hapse düşmeleri. Kendilerini ifade edememek ve iletişim kopukluğu çok güzel ve hazin bir şekilde anlatılmış kitapta.
"... Ben ilerliyorum. Develer ölmemeli. Başımın üzerine Kur'an koyarak yürüyeceğim. Hiçbir şey yapamayacaklar bana." .... Daha 50 metre bile gidememişlerdi ki makineli tüfeklerle ateş başladı ve develeri kurşun yağmuruna tuttu. Ateş ayrım yapmıyordu. Adamlar , kadınlar ve çocuklar öldüler. Gul Jana'nın inandığı gibi Kur'an da kurtaramadı onu...
Kitapta  aslında sadece oralarda değil dünya düzenindeki haksızlık ve insanların nasıl olayları görmemezlikten geldiğine de yer verilmiş.
Belucilerin davaları, hayatları ve ölümleri üzerine tam bir sessizlik vardı. Hiçbir gazete editörü onların yanında yer alarak ceza alma riskine giremiyorlardı. Pakistanlı gazeteciler; Güney Afrika'da , Endonezya'da, Filistin'de ve Filipinler'de yapılanları yazarak vicdanlarını rahatlatmaya çalışıyorlardı ama kendi insanı ile ilgili hiçbir şey yazmıyorlardı. Hiçbir politikacı hapse atılmayı göze alamıyordu; kişi hakları, insan haysiyeti, yoksulların sömürülmesi üzerine konuşmaya devam ediyor ama hemen gözlerinin önünde yaşanan yanlışları ortaya çıkaramıyorlardı. Hiçbir bürokrat görevden alınmayı göze alamıyordu. Gücünü, incir çekirdeğini doldurmaz konular hakkında kullanarak vicdanlarını rahatlatmaya devam ediyorlardı.
Doğru söze ne denir!... Farklı bir kültürlere ait özellikle doğuya ait kitapları okumayı seviyorum. Güzel bir kitaplıkta her kültüre ait eser olması gerektiğine inanıyorum. Farklı bir coğrafyadaki zorlu yaşamlara kısa bir an da olsa bakmak isteyenler bu kitabı seveceklerdir.

                                                                   Puanım: 
                             




kozmokitapKitabın Adı: Göçebe
Yazar: Jamil Ahmad
Yayınevi: Yakamoz Kitap / Sonsuz Kitap
Orjinal adı: The Wandering Falcon
Çevirmen: Elif  Yüksel
Sayfa Sayısı: 256
Yıllarca Afganistan ile Pakistan sınırının kesiştiği yerdeki aşiretler bölgesinde görev yapmanın ve yaşamanın ardından Jamil Ahmad, bu vahşi ve çetin yeri yazmak için oturdu. Seksen yaşındaki yazar, o dünyada yaşayan insanları, hem kültürel hem de coğrafi açıdan sürekli uçlardaki şartlara maruz kalan bir halkı kaleme alarak dikkate değer bir çıkış yaptı.
Göçebe, aşiretin aşk ve evlilik konusundaki katı kurallarına karşı çıkmanın getireceği acımasız cezadan kurtulabilmek için kaçan genç bir çiftle başlıyor. Aşiret reislerinin ve kanun karşıtlarının soyundan gelen oğulları Tor Baz, aşiret köylerinin ve çadırlarının arasında, dağlarda ve ovalarda yaptığı yolculuklarla Göçebe Şahin olur.
Jamil Ahmad klasik anlamda bir hikâye anlatıcısıdır. Yazdıklarında başka zamanlara uzanan bir gerçeklik ve bilgelik vardır. Göçebe bize neden okuduğumuzu, kurgunun hayal ve algımıza yeni dünyalar açmadaki yaşamsal önemini hatırlatır.
Muhteşem. Kurguladığı dünyada yaşamış, okurlarına örneğine az rastlanır bir anlayış, bilgelik ve hepsinin ötesinde keyif sunan yetenekli bir yazarın elinde çıkma.  -Mohsin Hamid-


Web sitemizdeki fotoğrafların, yazıların izin alınmadan kopyalanması, yayınlanması, alıntı olduğu ve kaynağı belirtilmeden bir takım amaçlar için kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri yasasına aykırıdır. İzin alınmadan kopyalanan resim ve yazılarımızla ilgili dilekçe ve dava açma hakkımız saklıdır.