3/31/2019

Melek Tokadı - Daryo D. Beskinazi

Mart 31, 2019 3 Yorum
Melek Tokadı  - Daryo D. Beskinazi


   Kapağı ile ilgimi çeken ve okuyunca içindeki öykülerin de en az kapak kadar güzel bulduğum bir kitabı okudum : Melek Tokadı .

  Birbirinden güzel on sekiz öykünün yer aldığı kitap adıma imzalı olduğundan benim için daha değerli. 27 Martta yapılan kitabın lansmanına davetli olmama rağmen gidemedim. Bu durum beni gerçekten çok üzdü. O tarihte yatak yorgan hasta olarak evde yatıyordum. İyi olsam bile gitmem çok zordu ne kadar istesem de . Bütün lansmanlar İstanbul'da yapılıyor ve ben de Eskişehir'de oturuyorum. Gündüz saatlerinde olsa bir ihtimal YHT ile gider dönerim fakat akşam ve gece saatlerinde olunca çok zor oluyor. O saatlerde tren yok ve tren bileti bulabilmek için çoğu zaman bir ay önceden almam gerekiyor çünkü hemen satılıyor tüm biletler.


Melek Tokadı  - Daryo D. Beskinazi


   Ben kitap sever birisi olarak türler arasında çok ayrım yapmam . Mesela ben romancıyım öykü sevmem , şiir okumam demem. İllaki bu türler arasında hitap eden bir kitap vardır. O andaki ruh halimize hitap eden bir tanesi. Öykü okumayı severim ben ancak yarım kalam öyküleri değil. Öyküde bir konu olmalı ve sonuçta o konu bir yere bağlanmalıdır benim için. İşte Melek Tokadı'nda yer alan öyküler tam da benim sevdiğim türden. Öykü sevenlere kesinlikle söyleyebilirim ki bun kitaba ba-yı-la-cak-sı nız!!!

  Bazen düşündüm ,  bazen sesli kahkaha attım bazen da yanlış mı anladım diye tekrar tekrar okudum öyküleri. Her biri farklı bir aleme yolculuktu. Yazarın anlatım tarzı şahane ... Net ifadelerle anlatmak istediğini veriyor okuyucuya . Böylece sıkılmadan ve zevkle okuyorsunuz kitabı. Her öyküde farklı bir konuya değinmesi de konu çeşitliliği getirmiş .

  İlk öykü "Arsa" yı tam da günümüzün en çok tartışılan konularından birisi imar barışına atıfta bulunuyor. Okuduktan sonra diğer öyküye geçmeden önce düşündüm , ailede anlattım. Hatta hukuk fakültesinde okuyan kızımla konuyu tartıştım. Böyle giderse olabilir mi? Kanundaki iyi niyet karinesinin sınırı nedir ? konuştuk. Gördüğünüz gibi sadece bir öykü deyip geçilmiyor bazı konular . Hayattan , kara mizah da hayattan örnekler ...

Psikiyatrisinin ona söylediklerine kitabında yer veren bir adam ;  sessiz bir çınar ile birlikte bir devrin , aşkın , umudun sessizce çekip gitmesi ; ihanetin acısından canından vazgeçip geride kalanları düşünmek aklına gelmeyen bir adam  ; bir kasapta olanlar ve akıl almaz müşterileri gibi ilginç öyküler yer alıyor kitapta. Bir de instagramdan bahseden öykü var ki okurken sesli bir şekilde kahkaha attım.

   Arada tekrar tekrar okuyabileceğim öykülerin yer aldığı kitap kitaplığımın en iyilerinin arasında yerini aldı.






Melek Tokadı  - Daryo D. Beskinazi
Kitabın Adı :Melek Tokadı
Yazar :Daryo D. Beskinazi
Yayınevi :Oğlak Yayınları
Sayfa Sayısı :192


Önce Elena'ya baktı, sonra da o güzeller güzeli çocuğa. Birlikte o kadar mutlu görünüyorlardı ki, ona böyle bir hikâyeyi yazdırdıkları için neredeyse içinden ikisine de küfredesi geldi, dilini ısırdı.

Resme baktı. Tekrar baktı. Telefonun metal aksamı ısınıp da elini yakana kadar, birkaç dakika daha boş gözlerle baktı ekrana.

Sonra sil tuşuna bastı.

Elena da oğluyla beraber melek oldu, gitti.

Melek Tokadı, gerçekliği sertçe kıran öykülerden oluşuyor. Şaşırtmacalar tekinsizliğin kapısını aralıyor ve bu tekinsizlik size tüm öykülerde eşlik ediyor. Beskinazi sizi günlük hayatın içindeki kişi ve olayları başka bir gerçeklik düzleminde görmeye çağırıyor ve bu çağrıyı dayatıyor.

Yaşamın içine ustalıkla, incelikle yerleşmiş kötücüllüğü ancak buradan bu kadar iyi görebileceğiniz bir açı var bu öykülerde. Titizlikle yazılmış bu öyküler, birbirinden en uzak noktalara yol aldığında bile temel izleğini kaybetmeden sizi hep benzeri bir yere taşıyor: İnsan ruhunun o karanlık coğrafyasına...







Daryo D. Beskinazi Kimdir ? 

1970 'te İstanbul'da doğdu .
İstanbul Üniversitesi İngilizce İşletme Fakültesinden 1992'de mezun oldu.
Leman mizah dergisinde ve IAN ( İstanbul Art News ) adlı sanat gazetesinde köşe yazarlığı yaptı.
Halen 2004 yılında kurduğu x-ist çağdaş sanat galerisinin yöneticisidir.
                                                            Kozmokitap

3/30/2019

Yağlıboya Babaanne - Lale Tara

Mart 30, 2019 2 Yorum
Yağlıboya Babaanne - Lale Tara


 Fotoğraf sanatçısı Lale Tara'nın ilk kitap deneyimi ve ilk romanı Yağlıboya Babaanne .

   95 sayfalık incecik bir kitap olan Yağlıboya Babanne  yedi bölümden oluşuyor. Her bölümün kahramanı ve anlatıcısı aynı.

  Kitapta baş karakterimizin içsel yolculuğunda olduğu kadar yaşadıklarında da onunla beraber yola çıkıyoruz. Onun o sanatçı ,belki de normalin bir tık üzerindeki karakterine yavaş yavaş alışıyor onun o farklı tavırlarını normalleştiriyoruz.

  Yağmurluğunun adını İngiliz sihirli dadı Mary Poppins'e atfen Poppins , İkinci el dükkanından aldığı siyah yün paltoya Anna Karenina'ya atfen Anna K. adını veren ilginç bir karakter anlatıcımız. Şahsen Anna Karenina'yı çok sevdiğim için bu fikir çok hoşuma gitti. Ben giysilerime isim koymuyorum fakat arabamın bir ismi var :)))

  Sanatçı kişiliğinin etkilerine kitabın sayfalarında rastlıyoruz Lale Tara'nın . Avrupa ve Türkiye'de karakterimizin yaptığı geziler onun anılarının dışında biz okuyucu için de çok renkli ve bilgilendirici oluyor.

 Alıştığım tarzın dışında bir kitaptı Yağlıboya Babaanne. İyi ki okudum çünkü bana kattığı harika bilgiler oldu. Kitapta adı geçen tabloların bazılarını bilmiyordum ki kitabı okurken hem ressamı hem da tabloları araştırdım ve bilgi hazineme yeni veriler eklendi.







Yağlıboya Babaanne - Lale Tara
Kitabın Adı :Yağlıboya Babaanne
Yazar :Lale Tara
Yayınevi :Oğlak Yayınları
Sayfa Sayısı :96


Öykülerin birbirini tamamlayarak yol aldığı bu kitap, aşkı ve yaşamı tutkuyla deneyen bir avuç gencin, ama öncelikle İstanbullu bir genç kızın anlatısı... Genç olmanın belki de son kez bu denli düşsel, tutkulu ve masum olduğu yetmişli yıllarda, Bern’de konservatuvar sınavlarına hazırlanan genç kız, İstanbul’dan kalma koruyucu anıları ve şimdinin akışkanlığı içinde dünyada kendi adına bir öykü kurmanın yollarını ararken, bizi de sahne kostümleri gibi tamamlayıcı karakterlere dönüşen kıyafetlerinin eteğinde sürüklüyor.

Fotoğraflarıyla tanıdığımız Lale Tara ilk kitabı ile Oğlak Yayınları’nda...

Rönesans sanatının baş tacı Leonardo da Vinci’nin Mona Lisa’sıyla Louvre Müzesi’ne gelerek tanışma şansını yakalamıştım. Rahmetli babaannemin Rönesans’da gezinen ressam kişiliği ve ondan geriye kalan iki resimden biri olan kopya yağlıboya Mona Lisa, Narmanlı Apartımanı’ndaki kiralık dairede büyükbabamdan yadigâr kalan Amerikan yazı masasının yanındaki duvarda asılıydı. Haliç’i gösteren diğer yağlıboya resimse koridorun duvarındaydı. Dört yaş civarı tesadüfen babaannemin bir fotoğrafını görene kadar yazı masasının yanındaki duvarda asılı duran kopya Mona Lisa’nın babaannemin portresi olduğunu düşünüp durmuştum hep.



Lale Tara Kimdir ? 

Fotoğraf sanatçısı Lale Tara 1957 yılında İstanbul'da doğdu. Genç yaşta hayallerini de yanına alarak İstanbul'dan ayrılsa bir süre sonra doğduğu ve büyüdüğü şehre geri döndü.

  Tara , Yağlıboya Babanne adlı ilk deneysel romanıyla hayallerinin kapısını farklı bir boyutta araladı. Lale Tara halen tutkuyla bağlı olduğu İstanbul'da yaşamakta ve üretmeye devam etmektedir.

  (Kaynak : Yağlıboya Babanne kitap iç kapağı . )


                                                            Kozmokitap

3/29/2019

Çarpışma - Tuğba Sarıünal

Mart 29, 2019 6 Yorum
Çarpışma - Tuğba Sarıünal


"Hayatın sadece yüzde onu başımıza gelenlerken, yüzde doksanı onlara verdiğimiz tepkilerden oluşur."

Sosyal medyada adını sıkça duyduğum yazar Tuğba Sarıünal'ın Çarpışma kitabını sonunda alıp okudum. Sonunda diyorum çünkü alıp almamak arasında tereddütte idim. Sosyal medyada adı sıkça duyulan ve abartılan kitapların bir kısmını o anda akıma kapılıp aldım sonuç tam anlamıyla hayal kırıklığı oldu. Objektif yorum yerine kusura bakmayın ama beş para etmez kitaplar göklere çıkarılıyor. İlk zamanlar bu tarz hesapları fark edemesem de artık hangi hesabın reklam koktuğunu fark edebiliyorum. Kitabı araştırmadan ya da bana çekici gelmeden almıyorum artık. Bizde de yurtdışındaki gibi olsa çok güzel olurdu. Oradaki sosyal medya hesaplarında görüyorum "objektif yorum karşılığında gönderildi " diyor. Okuyan kendisine ters durumlar varsa açık açık yazıyor. Bizde ise bu tarz yorumlar nadir oluyor !!

Yine kitap ile başlayıp dertleşmeye geçtim. Affınıza sığınıyorum bu konuda . Aldığıma pişman olmadığım , sevdiğim kitaplardan oldu  Çarpışma . Çok dizi seyretmiyorum fakat duyduğum kadarıyla kitabı tv de oynayan bir dizinin kitabı zannedenler varmış . Ona da bir açıklama getireyim aralarındaki tek ilişki isimmiş :))

Sade ve yalın bir anlatımı var Tuğba Sarıünal'ın . Kitabı okurken sıkılmadım ve merak unsurunu dozunda kullanmış yazar . Fazla ipucu vermeden , konuyu dağıtmadan ,tam kararında yazmış kitabı.

Çocukken annesi intihar eden Mert asla normal bir çocuk olamamıştır o günden sonra. Babası yıllar sonra evlendiğinde ise evlendiği kadına alışamamıştır. Kimseyle yakınlaşamayan Mert sonunda internet üzerinden bir kız ile tanışmış ve ilk defa birisine karşı ilgi duymuştur. Her şeyin yolunda gittiğini düşünürken kız ondan ayrılmıştır. Bunu kabul edemeyen Mert her yerde kızı aramaya başlamış onu bulduğu zaman ise tüm olayları başlatan olay yaşanmıştır. Mert yabancı bir apartman dairesinde bayılmış olarak bulunmuş ve kız arkadaşının camdan atlayarak intihar ettiğini söylemiştir. İşin garibi polisler Mert'i bulduklarında apartmanın bahçesinde ya da önünde bir ceset yoktur.

 Mert'in babası polistir. Oğlunun başına tam olarak ne geldiğini araştırmaya başlayınca işler tuhaf hale gelir ve oğlunun hastanedeki durumu da kötüleşir.

 Oyunun içinde oyun olduğu işin ucunun insanın midesinin kaldırmayacağı pislikler yapan insanlara dayandığı bir maceranın içinde buldum kendimi okurken .

  Sonuç olarak sevdiğim kitaplardan bir tanesi oldu Çarpışma. Yazarın diğer kitapları da bu kitabı kadar güzelse okumak isterim. Yazarın tavsiye ettiğiniz kitapları varsa bana yorumda yazarsanız sevinirim :))






Kitabın Adı :Çarpışma
Yazar :Tuğba Sarıünal
Yayınevi :Olimpos Yayınları
Sayfa Sayısı :232


  Henüz kendi hikâyemin bile kahramanı olamamışken, benden kendi hikâyelerinde kahramanlık göstermemi bekliyorlar. Oysa ben sadece dünyanın yaşanabilir bir yer olduğuna inanmak istiyorum. 

       “Çocuğum daha.” diyorum. 
 Susuyorlar. 

Anılarla dolu geçmişlerini değil de kayıp giden masumiyeti 
özlediklerini bile anlamıyorlar. 
 İçlerindeki boşluk büyürken ben de büyüyorum. 
 Etrafım kalabalık ama iliklerime kadar yalnızlık çekiyorum. 
 Ben boğulurken diğerlerinin nefes alışlarını seyrediyorum. 
 Karşılarında duruyorum ama görünmüyorum. 
 "Kimim ben?" diye soruyorum kendi kendime. 
 Kimim ben? 
 Onu bile bilmiyorum. 

 İyiliğin sınır tanımaz gücü ve insanlık kavramı üzerine 

yazılmış muhteşem bir roman.







Tuğba Sarıünal Kimdir?

Tuğba Sarıünal18 Mart 1988 yılında dünyaya gelmiştir. Ankara Gazi Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi’nden mezun oldu. Bir süre yüksek lisans düzeyinde eğitimine devam etti.

 Ardından Drama İstanbul Senarist Geliştirme Okulu’nda yaratıcı senaristlik eğitimi gördü. Reklam ve TV programı metin yazarlığı yaptı. İlk romanı Nakil 2011 yılında yayımlanmıştır.

 2012 yılında katıldığı Best Model yarışmasında en iyi fizik ödülünü aldı. Dinle Sevgili, Türk’ün Uzayla İmtihanı dizilerinde ve İncir Reçeli 2 filminde rol aldı. Günümüzde senaristlik ve yazarlık yapmaya devam eden Sarıünal’ın yayımlanmış 6 romanı ve 2 senaryo projesi mevcuttur.

Tuğba Sarıünal'ın Okuduğum Diğer Kitapları :

* Fil Saati

                                       
                                                       

3/28/2019

Deniz Feneri - Virginia Woolf

Mart 28, 2019 5 Yorum
Deniz Feneri - Virginia Woolf

   Her ay bir Virginia Woolf okumasında bu ay Deniz Feneri'ni okudum.  Kendine Ait Bir Oda kitabını okuduktan sonra bir çok kişiye hitap etmeyen bu kitabı çok sevmiş ve yazarın diğer kitaplarını da okumak istemiştim. Kitapları indirimde bulunda beş kitabını daha satın aldım. Bazen kitap alma hastalığım mı var diye düşünmeden edemiyorum :D Toptan almak yerine teker teker alsam daha doğru olur çünkü kitapları sevmeyince vicdan azabı çekiyorum ...

  Deniz Feneri'nde normal kitaplarda olduğu gibi giriş - gelişme ve sonuç kısımları yok. Aslında bakılırsa ilginç bir konusu da yok kitabın . Fakat yazarın en çok sevilen kitabıymış Deniz Feneri . Bilinç akışı tekniği ile yazılan kitap bu alanın öncülerinden sayılıyor. Daha önce okuduğum Mrs. Dalloway kitabını yazarken bu konudan da bahsetmiştim. 




 Tatile giden bir aileyi anlatıyor kitapta Virginia Woolf. Arkadaşları ile birlikte tatile giden bu ailenin küçük çocuğu deniz fenerine gitmek ve görmek istemektedir. Ailenin annesi ertesi günü gideceklerini söylerken babası havanın yağmurlu olacağı için gidemeyeceklerini söyler. Akşam bu konuşmalar ve akşam yemeği , herkesin düşünceleri arasında gidip gelmeler ile devam eder. Kitabın ikinci ölümünde ise aradan yıllar geçmiştir. Ailenin babası yaşlanmış annesi ise ölmüştür. Yıllar önce gidemediği deniz fenerine yıllar sonra giden evin oğlunun hislerini de öğreniyoruz bu bölümde. Hiçbir şey tabii ki çocukken hissedilenler gibi olmuyor.

Deniz Feneri - Virginia Woolf


  Virginia Woolf’un biyografisini yazan  Mina Urgan’ın, “annesine, babasına, çocukluğuna yakılan bir ağıt” şeklinde tanımladığı Deniz Feneri adlı romanında Woolf, özellikle Mrs ve Mr Ramsay karakterinde anne ve babasını yazdığı söylenir . Bu yüzden okurken özellikle bu karakterlere çok dikkat ettim.

   Kitap hakkında biraz bilgi verdikten sonra şahsi okuma tecrübemden de bahsetmek istiyorum . Kitabın başlarında kitabın içine girmek çok zor oldu. Bende mi problem var yoksa çeviriden mi diye çok düşündüm. Hatta ilk on sayfa içerisinde bazı yerleri sanki google çeviri ile çevrilip yazılmış zannettim. Belki çeviride bir problem olabilir fakat yazarın tarzından da kaynaklanıyor bu durum. Yazın bırakılmış cümleler . Benzer ifadelerin birbiri ardına kullanılması .. Açıkçası benim için zor bir okuma süreci oldu. Beni hiç bir klasik yıldıramaz derden Virginia Woolf kitapları bezdirdi ... Bu kitap ile şunu anladım ki yazarın tarzı bana göre değil. Şİmdi neden yazının başında toptan aldığım için pişmanlık duyduğumu anladınız mı!!! Kendime bazen kızsam da oluyor böyle şeyler :D Okumadığım sıfır kitapları satmayı planlarken kızım engel oldu. Sakın yapma sonra bundan da pişman olursun diye .... Neyse elimdeki kitapları okumaya devam...

Yazarla ilgili öğrendiğim ilginç bir anıyı da burada paylaşmak istiyorum. İnstagramda yazmıştım fakat kalıcılık açısından burada da bulunmasını istiyorum.

   Son yıllarda ( tarihi tam hatırlamıyorum ) ortaya çıkan bir mektuptan öğrenilmiş bu olay. " Yıl 1910. İngiliz donanmasının en yeni ve en büyük gemisi Dreadnaught’u görmek için Habeşistan kralının İngiltere’ye geleceği bilgisi telgrafla İngiliz donanmasına ulaşır. Kral ve heyetine, bahsi geçen gemide donanma tarafından bir karşılama töreni hazırlanır. Hatta Habeşistan bayrağı bulunamayınca Zanzibar bayrağım göndere çekilir. Habeşistan’ın milli marşı bile çalınır. Ancak sonraki günlerde gazetelerde flaş bir haber patlar; hem de fotoğraflarla kanıtlı! Yüzlerine kömür sürüp Habeşli gibi giyinerek orduyu selamlayan bu beş kişilik grup, uyduruk bir dil ve sahte bir çevirmenle koskoca İngiliz donanmasını trollemiştir. Daha da garibi, bu beş kişilik gruptan biri takma bıyık takmış bir kadındır; ve o muzip şakayı yapan kadın Virginia Woolf’tan başkası değildir! " Diğerleri de yazar ve oyuncudur. Hatta karşılamaya giden askerlerden birisi Woolf'un yeğenidir ve o da tanımamıştır yazarı








Deniz Feneri - Virginia Woolf
Kitabın Adı :Deniz Feneri
Yazar :Virginia Woolf
Yayınevi :Aylak Adam Yayınları
Orjinal adı : To the Lighthouse
Çevirmen : Sevda Duman
Sayfa Sayısı :240


Modernist edebiyatın öncü yapıtlarından olan ve karakterlerinin iç dünyalarını keşfe çıkan eşsiz bir bilinç akışı tekniğine sahip Deniz Feneri yirminci yüzyılın en büyük edebî başarılarından biri olarak kabul edilir. Bir aile tatilinin canlı, izlenimci bir betimlemesi olarak ele alınabilecek roman, evlilik, ebeveynlik, çocukluk, keder, zulüm ve acı hakkında okuru bir iç hesaplaşmaya sevk eder. Bu psikolojik içe bakışla ele alınan bellek, anılar ve sürekli değişen bakış açıları romana samimi ve şiirsel bir öz verir. Virginia Woolf, 1927'de yayımlanan yapıtıyla Victoria ve Edward dönemi edebî geleneğini reddederken, yitik zamanlara ve aile yaşamına döneminin çok ötesinde bir ağıt yakar.


Yazarın Okuduğum  Kitapları :

* Kendine Ait Bir Oda

* Mrs. Dalloway 


Virginia Woolf kimdir ?

Virginia Woolf
 1882 yılında Londra'da doğan Virginia Woolf , Victoria devri'nin tanınmış yazarlarından Sir Leslie Stephen'ın kızıdır .  Virginia Woolf, çocukluk yıllarında  kadınların ikinci planda kalması nedeni ile okula gönderilmedi. Victoria Devri'nden ve bu devirde olanlardan nefret eden Virginia Woolf  bir yazar olmaya karar verir. Kendisini babasının kütüphanesinde geliştiren Virginia Woolf, 1895'de bir gazetede kısa hikâyelerini yayımlatır.

   Virginia Woolf 1912 yılında Leonard Woolf ile evlenmiştir. Leonard Woolf eşi için bir basımevi kurmuştur ve bu da Virginia Woolf'un yazdığı kitapları yayımlatması için bir fırsat olmuştur. Perde Arası romanını yazdığı sıralarda artık kendini yeterince yetenekli hissetmiyor, yeteneğini kaybettiğini düşünüyordur. Her gün savaş korkusu ve yeteneğini kaybetmenin vermiş olduğu stres, dehşet ve korku sonucu ruhsal bunalıma girmiş, 28 Mart 1941’de içinde bulunduğu duruma daha fazla dayanamayıp evlerinin yakınlarında bulunan Ouse nehrine ceplerine taşlar doldurarak atlayıp intihar etmiştir. Virginia Woolf, geride iki intihar mektubu bırakmıştır. Birisi kardeşi Vanessa Bell'e diğeri ise kocası Leonard Woolf'a.


                                                     

3/23/2019

Bay Mercedes - Stephen King

Mart 23, 2019 5 Yorum
Bay Mercedes

  Stephen King okumayı her zaman sevdim. Yazarın o müthiş hayal gücüne hayranım. Zaman zaman da nasıl bir beyin bu tarz şeyler hayal eder diye de düşünmeden edemiyorum.

  Stephen King'in bu kitabı diğer alışıldık korku ve doğaüstü kitaplarının aksine polisiye- gerilim türünde. Kitap üçlemenin ilk kitabı. Serinin diğer kitaplarını da her ay bir tane olmak üzere okuyacağım.

 Kitap belediyede işe girebilmek için gece yarısı kuyruğa giren insanları anlatarak başlıyor. Bir umut ile soğuk havaya rağmen sırada bekleyen insanların üzerine bir mercedes hızla dalıyor ve sekiz insanı öldürüyor , çoğunu da yaralıyor. Ölenlerden bir tanesi de bebek... Polis bu olayı araştırmasına rağmen katil bir türlü yakalanamıyor. Geride hiçbir ipucu , dna örneği yok. Araba da çalınmış. Fakat araba sahibinin çalındığından haberi yok , hatta arabanın kapısını da kilitlediğini söylüyor.

Olayı araştıran dedektif emekli olmuş ve evinde depresyon ve intiharın eşiğinde gezinmektedir. Taa ki bir gün gelen bir mektuba kadar . Mektup mercedesli katilden gelmektedir. Yine hiç bir parmak izi içermeyen mektupta dedektif ile konuşmak için bir internet sitesi adresi vermekte ve onun depresyonunu daha da ilerletmeyi planlamaktadır. Fakat işler istediği gibi gitmez. Dedektif  intiharı bir tarafa bırakıp katilin peşine düşer.

  Katili ilk sayfalardan itibaren bize veriyor King. Bir tarafta dedektif ve araştırmalarını okurken diğer taraftan katilin yaşamını , düşüncelerini ve yaptıklarını okuyoruz. Biz katili bilsek de bilmeyen dedektifin gözünün önündeki katili yakalama çabasını okumak güzeldi. Bir çok okuyucu tarafından vasat bulunan kitabı ben sevdim. Diğer kitaplarını da merakla okuyacağım.

  Tam ben kitabı okumaya başladığım dönemde televizyonda MR Mercedes'in dizisine denk geldim. Kitabı bitirmediğim için izlemedim tabii. Seriyi bitirince ilk işim diziyi izlemek olacak :)

Bill Hodges Üçlemesi :

1- Bay Mercedes
2- Kim Bulduysa Onundur
3- Son Nöbet






Kitabın Adı :Bay Mercedes
Yazar :Stephen King
Yayınevi : Altın Kitaplar
Orjinal adı : Mr. Mercedes
Çevirmen : Zeynep Heyzen Ateş
Sayfa Sayısı :432
Serisi : Bill Hodges Üçlemesi #1


Bakalım bu oyunda kim av, kim avcı olacak? 

 BILL HODGES:
emekli polis

BRADY HARTSFIELD:
Bill Hodges'un asla çözemediği cinayetlerin faili.

Şimdi bir kez daha büyük bir oyunda karşı karşıyalar.


Dünyanın en çok satan yazarı Stephen King'den zamana karşı yarışan

yüksek gerilimli bir roman.


Stephen King Kimdir?

Stephen King Stephen Edwin King, 21 Eylül 1947 yılında Amerika Birleşik Devletleri’nin Maine eyaletindeki Portland şehrinde dünyaya geldi.1970 yılında Maine Üniversitesi’nde Edebiyat Fakültesi’ne girdi. Kendisi gibi bir yazar olan Tabitha Spruce ile evlendi ve üç çocukları oldu.

Psişik güçlere sahip bir kızı anlattığı ilk romanı Göz (Carrie), 1974 yılında yayımlandı ve büyük başarı elde etti. King, bu başarıyla birlikte kendini tamamen yazmaya adadı. Göz’ün getirdiği başarı, Stephen King’i korku öyküleri dalında zirveye taşıdı. Ardından okuyucular tarafından çok beğenilen diğer kitaplarını yazdı .

Edebiyatta olduğu kadar vizyonda da büyük başarı yakalayan ve övgüyle bahsedilen Stephen King filmleri arasında Yeşil Yol da bulunmaktadır. 1996 yılında yayımlanan eserin Hollywood uyarlamasında Tom Hanks’in etkileyici oyunculuğunu görürürüz. Ayrıca Johnny Depp’in başrolünde oynadığı Gizli Pencere filmi, bir Stephen King uyarlamasıdır. John F. Kennedy süikastini konu aldığı 11/22/63 adlı romanı sinemaya uyarlanan eserleri arasına çoktan girdi bile.
Stephen King kitapları gibi filmlerinde de sayısız ödül kazanmıştır. Hikayelerindeki korku temalarını ve fantastik ögeleri mevcut toplumsal sorunlara ve insan psikolojisine dayandırarak anlatır ve yazarın başarısı bu temaları harmanlama konusundaki üstün yeteneğinden kaynaklanır.






Yazarın Okuduğum Kitapları :

* Kurt adamın Döngüsü 

* Tom Gordon'a Aşık Olan Kız

* Yüzyılın Fırtınası

* Rüyalar ve Karabasanlar 1-2-3

* Ruhlar Dükkanı

* Çılgınlığın Ötesi

* Christine

* Falcı

* Rüya Avcısı

* Doktor Uyku

* Tılsım

* Bay Mercedes 

* Kim Bulduysa Senindir 

* Son Nöbet 

* Gwendy'nin Düğme Kutusu 





                                                     

3/22/2019

Kanlı Selfie - Chris Carter

Mart 22, 2019 3 Yorum
Kanlı Selfie - Chris Carter

  Robert Hunter serisinin sekizinci kitabı olan Kanlı Selfie yazarın Arkadya Yayınları'ndan yayımlanan ilk kitabı .  Serinin ilk kitabı Haçlı Katil de Pegasus Yayınları'ndan yayımlanmış. Onu okumadım , araştırırken yeni fark ettim kitabı. Güzel bir indirimde denk gelirsem o kitabı da almak isterim. Seri bağımsız da okunabiliyor fakat yine de bütün kitaplarının dilimize çevrilmesini isterim.

 Sosyal medya ve akıllı telefonların hayatımızı neredeyse işgal ettiği ve özellikle yeni nesil için bağımlılık haline gelen Sosyal medyanın karanlık yüzünü en acımasız şekilde gösteriyor bize yazar. Tam da gündeme uygun , sosyal medyanın kötü düşüncelere sahip insanlar tarafından nasıl kullanıldığını biraz uç noktada da olsa gösteriyor Chris Carter .

Psikolojik gerilim türünde olan kitapta yazar kalemini ustaca kullanmış . Kİtabı okuyunca yazara neden türünün ustası dediklerini anladım :)

 Los Angeles , Melekler Şehrinde aşırı şiddet suçları için ayrı bir birim kurulmuştur. Dedektif Robert Hunter ve ortağı bu birimde çalışmaktadırlar. Robert IQ seviyesi oldukça yüksek birisidir. FBı davranış analizi biriminden de kendisine teklif geldiği halde o polis olarak kalmayı tercih etmiştir.

  Aldıkları ihbara gittikleri zaman vahşice işlenmiş bir cinayet mahaline giderler. Genç bir kadın öldürülüştür. Bir sandalyeye bağlanarak oturtulmuştur . Yüzü cam kırıkları ile paramparça bir haldedir. Esas kan donduran nokta ise katil kurbanı öldürüşünü en yakın arkadaşına görüntülü konuşma ile izletmiştir...

  Kurbanın en yakın arkadaşını görüntülü olarak aramış ve ona iki soru soracağını söylemiştir. Bu soruları bilirse gidecek bilemezse arkadaşını cezalandıracaktır. İlk soruyu bilip biraz rahatlasa da ikinci soruyu bilemez... Size sorayım bir de  : En yakın arkadaşınızın cep telefonunu ezbere biliyor musunuz?

 Akıllı telefonlar hayatımıza girdiği günden beri beynimiz tembelleşti bir anlamda . Kitabı okurken kendi hayatınızı da gözden geçirmeden edemeyeceksiniz.

 Bu cinayetlerin ilkidir . Katil cinayet işlemeye devam edecek her seferinde bir yöntemlerini biraz değiştirse de vahşiliğinden bir şey kaybetmeyecektir.

Olay yerlerinde ne parmak izi , ne dna ne da farklı bir delil vardır. Bu konuda polis çok zorlansa da dedektiflerimiz de alanının en iyisidir.

 Büyük bir merakla okuduğum kitabın etkisinden çıkmam uzun sürdü. Yalnız son kısmı katilin tespiti biraz hızlı geldi bana . Ayrıntılı olarak konuları okurken jet hızı ile bir anda katil yakalandı. Gerçi benim aklıma farklı bir son gelmese de farklı olabilir miydi diye düşünmedim değil.

 Gerilim sevenlere tavsiyemdir.


Kitap Hakkında Övgüler

Carter , yazmanın zahmetsiz görünmesini sağlayan yazarlardan biri ... Elimden bırakamadım .
                               - Crime Squad -
Carter'ın suçlu psikolojisiyle ilgili bir geçmişi var ve romanlarının merkezindeki katiller bu nedenden dolayı çok daha korkutucu oluyor.
                                -Mail on Sunday -






Kitabın Adı : Kanlı Selfie
Yazar :Chris Carter
Yayınevi : Arkadya Yayınları
Orjinal adı : The Caller
Çevirmen : Ali Kemal Yakar
Sayfa Sayısı : 480


Bir sonraki aramayı cevaplamadan önce dikkatli ol. Belki de en kötü kâbusunun başlangıcı olacak.

Zor bir haftadan sonra Tanya Kaitlin dört gözle sakin bir gece geçirmeyi beklemektedir, ancak duştan çıkarken telefonun çaldığını duyar. En yakın arkadaşı Karen Ward’dır arayan ama pek alışılmadık bir şekilde görüntülü aramıştır. Tanya’nın telefona cevap vermesiyle hayatı boyunca hiç unutamayacağı kâbusu başlar.

Tanya ekranda Karen’ı ağzı kapalı bir şekilde kendi oturma odasındaki bir sandalyeye bağlanmış halde görünce deliye döner. Ardından hattın diğer ucundan tüylerini diken diken eden mekanik bir ses gelir. Arayan kişi basit bir oyun oynayacaklarını, iki sorusu olduğunu ve Karen’ın hayatının tamamen vereceği cevaplara bağlı olduğunu söyler. Bu esnada Tanya eğer ekrandan gözünü ayırırsa ya da telefonu kapatırsa Karen’ı cezalandıracaktır. Ve oyun başlar!

Kanlı Selfie’yi okuduktan sonra sosyal medyaya olan bakışınız değişecek.





Chris Carter Kimdir ? 


An Evil Mind , One by One , The Death Sculptor , The Night Stalker , The Executioner adlı romanları ile Birleşik Krallık'ta kitapları çok satanlar yer alan Chris Carter , Los Angeles'a taşınmadan önce kriminolog olarak çalışmıştır . Los Angeles'a taşınan yazar orada müzikle ilgilenmiştir . Birkaç sene önce ise herşeyi bırakarak şimdi tüm zamanını Londra'da yazarak geçirmektedir .



                                                            Kozmokitap

3/21/2019

5. Cinayet - J. D. Barker

Mart 21, 2019 7 Yorum
5. Cinayet - J. D. Barker

Şeytan'ı bilmeden Tanrı'yı oynayamazsın . 

  Sürükleyici , başladığınız zaman elinizden bırakamayacağınızı garanti ettiğim , tüyleri diken diken eden bir kitap Beşinci Cinayet. 4 MY  serisinin ikinci kitabında yazar J.D. Barker yine beni hayal kırıklığına uğratmadı. Yazıyı sonuna kadar okumak istemeyenler için baştan belirteyim gerilim sevenlere kesinlikle tavsiyemdir kitap. Fakat önce serinin ilk kitabı 4. Maymun'u okumalısınız .

  Kitap hakkında söylemek istediğim birçok şey bulunmasına rağmen kitabı okumak isteyenler için hepsini yazmamaya gayret edeceğim. Kimsenin bana kızmasını istemiyorum.

 Dedektif Porter ve ekibi ile yine beraberiz kitapta. Bir cinayeti araştırıyorlar. Dedektif Porter ise 4 MY katilini saplantı haline getirmiş durumda. Gizli olarak bu konuda bir araştırma yapmaktadır. Birçok meslektaşı katilin ellerinden kurtulması konusunda onu suçlamaktadırlar. Hatta onunla haberleştiğini bile söyleyenler vardır. Bütün bu baskı ve suçluluk duygusu Barker'ı etkilemektedir.

"Bazen en iyi saklanma şekli açıkta durmaktır."

  Evinde FBI ın yaptığı aramada yaptığı araştırma ve belgeler ortaya çıkar. Davadan uzaklaştırılan Porter serbest olarak elindeki ipuçları ile tekrar 4 MY katilinin peşine düşer.

  İlk kitaptaki günlük de ona ipucu olmaktadır. Bu günlükte yazılanların hepsi doğru mudur yoksa sahte ipuçları ile mi doludur???

  Bu olayı ve katili takıntı haline getiren Porter önündeki gerçekleri fark edebilecek mi yoksa katilin oyununa mı gelecektir?

  Her an ne olacak merakı ile kitabın sayfalarını çevirirken dış gözlemci olarak olayları bazen daha erken fark edebiliyorsunuz . Olayın içinde olan Porter ise çoğu zaman  geç tepki veriyor ya da geç fark ediyor. Saplantısı o kadar gözünü kör etmiş ki olacakları sezemiyor.

  Kitapta hem Porter hem de katil hakkında daha fazla bilgi ediniyoruz. Araştırma ekibi genişliyor ve onları da daha yakından tanıma fırsatımız oluyor bu kitapta.

Ruh olmadan beden sadece bir kabuk gibidir ve beyin bir şekilde bunu bilir.

 Kitabın sonu ise tam bir bomba!!!!! Yazar okuyucuyu şoka sokarak serinin diğer kitabını merakla beklemesi için elinden geleni yapmış. Şimdi nasıl bekleyeceğim bilemiyorum.

Serinin ilk kitabını merak ediyorsanız  → 4 Maymun ← incelememi okuyabilirsiniz . Bu kitapla ilgili tek eleştirim ciltli olmaması olacak . İlk kitap ciltli iken ikinci kitabın ciltsiz olması olmamış . Seri nasıl başladıysa aynı şekilde devam etmeliydi :D






Kitap Hakkında Övgüler :

“J. D. Barker, o az bulunur, gizli yeteneğe sahip şahsına özgü yazarlardan. İnsanın aklına Stephen King geliyor ya da Lee Child veya John Sanford. Tamamıyla özgün biri. J. D.’nin kaleminden çıkan hiçbir şeyi kaçırmayın.”
                     - James Patterson - 
 “Bu kitaptaki yetenek en üst düzeyde. Hikâye okuru sıkmadan girift olmayı başarıyor, karakterler son derece belirgin, diyaloglar akıcı ve sonuna gelince… Olanca hızıyla dağa çarpan bir trendeymiş gibi hissettiriyor: beklenmedik, ani, acı dolu. Macera, daha da iyi olacağı şimdiden belli olan sonraki kitaplarda devam edeceğe benziyor.”
                           - Booklist -






5. Cinayet - J. D. Barker

Kitabın Adı :5. Cinayet
Yazar :J. D. Barker
Yayınevi : Nemesis Kitap
Orjinal adı : The Fifth to Die
Çevirmen : Tolga Toprak
Sayfa Sayısı : 664
Serisi : 4 MK #2


Annecik. Biliyorum hep sana anne dememi istedin ama gerçekten
sana annecik demek istiyorum. Bu yanlış mı?
Annecik... Annecik... Annecik... Annecik...
Üzgünüm, anne.
Çok üzgünüm. Beni arkada bırakıp gitmene sebep olacak
her ne yaptıysam çok üzgünüm.
O adamlar eve geldiğinde başka bir şansın olmadığı için mi
beni bırakıp gittin? Öyle, değil mi? Yoksa beni bırakıp gitmezdin.
NOT: Bayan Carter'a selam söyle, uzun sarı saçlı adama da. Eminim bir gün hepinizi yeniden göreceğim. O güne kadar bıçağım yanımda ve keskin olacak. Onu bana geri verdiğin için teşekkür ederim.


Yazarın Okuduğum Kitapları:

 4 Maymun






J.D. Barker : 

5. Cinayet - J. D. Barker   1971 doğumlu olan yazarın tam adı Jonathan Dylan Barker 'dır. Genel olarak korku , suç , gizem , bilim kurgu ve doğaüstü konuları içeren kitaplar yazan uluslararası çok satan Amerikalı bir yazardır.

 Tam bir kitapkurdu olan J.D. Barker altı yaşına kadar Hardy Boys ve Nancy Drew serilerini okuyup bitirmişti. Küçük yaşta yazdığı ilk hikayeleri evlerinin yakınındaki ormanda yaşayan cadılar ve hayaletler hakkında idi.
Yazarın şu anda yayımlanmış dört kitabı bulunuyor ve yeni kitap projeleri de var. Yazar hakkında daha fazla bilgi almak için kendi sitesi J.D. Barker  ' a bakabilirsiniz.




                                                     

3/19/2019

Lotus'un İzinde ( Kehanet Serisi #1 ) - Pınar Uzun

Mart 19, 2019 6 Yorum
Lotus'un İzinde  ( Kehanet Serisi #1 ) - Pınar Uzun

"Tek istediğim, hiç kimsenin benden beklentisi olmadan normal bir hayat sürmekti..."

Merhaba  , bu ay bol kitap okumaya verdim kendimi. Hatta kitap okumaktan yorumları girmeye vaktim kalmıyor dersem yalan olmaz :)) Bol bol gerilim kitapları okurken araya fantastik türünde bir kitap olan Lotus'un İzinde'yi ekledim. Fantastik kitaplar bu dünyadan ve kurallarından sıyrılarak hayal gücünün gelişmesini ve dinlenmeyi sağlıyor bana göre .

Lotus'un İzinde , Kehanet Serisinin ilk kitabı ve yazar Pınar Uzun'un ikinci kitabı . İlk olarak kitabın kapağını gördüğüm anda çok sevdiğimi söylemeliyim . Fantastik bir türe yakışan bir kitap ve bana animasyonları hatırlattı ki çok severim animasyon seyretmeyi .İkinci olarak son zamanlarda yayınevlerinin çoğunda rastladığım yazım hatalarının bu kitapta olmaması beni çok sevindirdi. Çünkü hata dolu bir kitabı okumak sinir bozucu oluyor. Yanlışlar mı düzeltilecek yoksa konuya mı adapte olunacak . Kitabın edisyonunun çok başarılı olduğunu gönül rahatlığı ile söylüyorum.


Lotus'un İzinde


   Kitabı okumaya başlayıp sayfalar ilerlemeye başladıkça "vay be " demekten kendimi alamadım. Buradan yazar Pınar Uzun'u tebrik ediyorum çünkü kitap beklentimden çok çok güzeldi. Ba-yıl-dımmmm!!! Kitabı elimden bırakamadım ve her an ne olacak beklentisi ile sayfaları çevirmeye devam ettim. Beni şaşırtan , sürükleyen harika bir kitaptı. Devamını da şimdiden sabırsızlıkla bekliyorum ;)

Zalim bir hükümdarın insanlara zulmettiği bir ülkede geçiyor konu. Bir kahinin kehanetine göre doğan bir kız çocuğu hükümdarın sonuna neden olacaktır . Bu kehanetten sonra her doğan kız çocuğunu öldürtmektedir hükümdar.

   " Yağmurlu bir gecede dünyaya gelecek bir kız çocuğu
   
      Gümüşten parlak saçları ile aydınlatacak gecenin karanlığını
      Menekşe rengi gözleri ile dindirecek yağmurları ..."

   Hirna'nın bir kızı olur . Tıpkı kehanetteki gibi gümüş rengi saçlara ve menekşe gözlere sahiptir. Kızının yaşaması için kız kardeşi Harni'ye vererek oradan hemen gitmelerini ve kızını korumasını ister. Minik kız Kutana'nın iyiliği için teyze Harni evden ayrılır ve bebekler saklanarak uzaklara kaçmaya çalışır. Kimsenin yerini bilmediği gizli bir köyde bulur bir şekilde kendisini . Kutana burada güvendedir . Savaş eğitimi alarak ve dış dünyanın gerçeklerinden uzak büyür. Herkes onun kehanetteki kız olduğunu düşünse de o ve teyzesi buna inanmaz daha doğrusu inanmak  istemezler.

   Kitabı üç bölümden oluşuyor diyebilirim. İlk bölümde Kutana'nın gözünden olanları ve başına gelenleri okuyoruz. İkinci Bölümde Lili'nin gözünden okuyoruz. Lili , Kutana 'nın ilk kez dış dünyaya açıldığında karşılaştığı kendi yaşında , yakışıklı bir adam .Kutana'nın ilk aşkı da diyebiliriz.

 Çok fazla konuya girmeden nasıl anlatabileceğimi bilemiyorum açıkçası. Büyük aşk ve duyulan güvenin boşa çıkması desen biraz açıklamış olurum sanırım. Madalyonun iki yüzü olduğunu da unutmamak gerek tabii ki. Birinci bölümde Kutana'nın gözünden ve onun bakış açısından okurken , ikinci bölümde olayları bir kez de Lili'nin bakış açısından ve onun nedenleri ile okuyoruz.

   Üçüncü bölüm ise tam olarak sürpriz !!! Lotus ortaya çıkıyor ve kehanet yerini buluyor . Kehanet yerini bulsa da serinin ikinci kitabı için merakı ayakta tutacak şekilde bitiriyor kitabı yazar. Şİmdi bana da büyük bir merakla beklemek kaldı ki umarım fazla beklemem :D





Lotus'un İzinde  ( Kehanet Serisi #1 ) - Pınar Uzun
Kitabın Adı :Lotus'un İzinde
Yazar :Pınar Uzun
Yayınevi : La Kitap
Sayfa Sayısı :334
Serisi : Kehanet Serisi #1


Gelecekte yaşanacak tüm olayların ağırlığı başkaları tarafından omuzlarına yüklenen Gümüş Saçlı Kız, bu yükü taşımayı reddederek kendi umuduna doğru yola koyuldu. Bu yolda hem ezeli düşmanını hem de ebedi aşkını bulurken, güvenebileceği tek şeyin “güvensizlik” olduğunu öğrendi. Attığı her adım bilmediği bir diyara doğru götürüyordu onu. Tüm yaşanacaklar yaşanıp bittiği anda, kanlı bir savaşın ve acıyla kabullenmek zorunda kaldığı ölümlerin tam ortasında can buldu. Kehanet söylenmişti, kader yazılmıştı… Değiştirilemezdi. Peki, gerçek bilinenden mi ibaretti, yoksa hiç açılmamış kapıların ardında mı gizliydi?

Yazarın okuduğum diğer kitapları :

Aşk Vursun Kalbinden


                                                            Kozmokitap

3/15/2019

Kendinle Savaşma Sanatı - Fumitake Koga / Ichiro Kishimi

Mart 15, 2019 3 Yorum
Kendinle Savaşma Sanatı


    "Kendinle Savaşma Sanatı " içsel keşif, kendini özgür bırakma ve daha anlamlı bir hayat için mutluluk psikolojisi rehberi olarak belirtiliyor kitapta. Freudyen psikolojinin ön planda olduğu günümüzde ona göre nispeten daha geri planda kalan "Adler Psikolojisi "ni anlatıyor kitap.

Japonya'da 3,5 milyon satan kitap milyonlarca insanın hayatını değiştirmiş. Yazar Fumitake Koga 1999 yılında bir kitapçıda bulduğu ve Ichiro Kishimi 'nin yazdığı Adler Psikolojisine Giriş kitabı ile hayatının değiştiğini belirtiyor. Yirmili yaşlarda okuduğu bu kitap onun için çok özel olmuş. Adler psikolojisi onun ilgisini çekerken onun esas ilgisini çeken Ksihimi ve Adler fikirlerinin karışımı imiş . Bu nedenle Ichiro Kishimi ile bağlantıya geçerek kitap fikriden bahsetmiş . İkili karşılıklı olarak fikir alışverişi ile ortaya Kendinle Savaşma Sanatı çıkmış.


Kendinle Savaşma Sanatı


   İki kişi arasındaki  diyaloglar halinde ilerleyen kitap bu özelliği nedeni ile okuyucuyu sıkmıyor. Genellikle kişisel gelişim , felsefe ya da psikoloji kitapları tür itibari ile pür dikkat okumayı gerektiren ve sıkıcı olabilecek kitaplar oluyorlar. Ben bu tür kitapları beyin yakan kitaplar olarak nitelendiriyorum. Bu kitap bu üç kategori içerisine girse de onlardan farklı olarak sıkmadan , dikkat dağınıklığına sebep olmadan ilerliyor.

   Genç öğrenci sorular sorarken filozof bu sorulara cevaplar veriyor ; cevap ve örneklemeler ile genci aydınlatırken Adler psikolojisini ve temellerini de anlatmış oluyor. Sadece basit bir soru cevap değil kitapta olanlar . Genç her cevabı kabul etmiyor ve sorguluyor, anlamaya uğraşıyor. Ben okuyucu olarak kendimi bazen yanlarında misafir , bazen soru soran ve sorgulayan genç bazen de yol gösteren filozof olarak hissettim.


Kendinle Savaşma Sanatı


Beş gece olarak bölümlenen  kitabı ben de ona uyarak beş günde okudum. Mola vererek ve düşünerek... Ben daha önceden Adler Psikolojisi hakkında bilgi sahibi olduğum için kitap benim için bilgi pekiştirmesi oldu. Psikoloji ve felsefe konuları ilginizi çekiyorsa bu kitaba kesinlikle bakın , bu kitabı  seveceksiniz .




Kitaptan Alıntılar :

"İnsanlar için itici güç , geçmişte aldıkları sonuçlar değil , kendi belirledikleri hedefe doğru ilerlemektir. "

"Değişimin ilk adımı bilmektir."

"Bilgiler er ya da geç atılana dek bilgi olarak birikecek."


Önemli olan kişinin nasıl dünyaya geldiği değil , elindeki malzeme  ile ne yaptığıdır."

Yaşam tarzlarımızı değiştirmeye çalıştığımızda , cesaretimizi sınarız . Değişim endişe yaratır , değişmemekse hayal kırıklığı."

Adler , " Kişinin sorunlarından kurtulmak için yapabileceği tek şey , evrende tek başına yaşamasıdır, " der .

"Şu an" denen bir dizi andan ibarettir. Sadece burada ve şu anda yaşayabiliriz. Hayatımız sadece anlarda var olur.







Kendinle Savaşma Sanatı
Kitabın Adı :Kendinle Savaşma Sanatı
Yazar :Fumitake Koga - Ichiro Kishimi
Yayınevi :Koridor Yayınları
Orjinal adı: The Courage to be Disliked
Çevirmen : Belgin Selen Haktanır
Sayfa Sayısı :296


Bir filozof ve genç bir adamın, Freud ve Jung’la birlikte on dokuzuncu yüzyılın en önemli isimlerinden Avusturyalı psikoterapist Alfred Adler’in önünü açtığı yolda deneyimledikleri beyin fırtınası, Japonya’da milyonlarca insanın hayatını değiştiren bir fenomene dönüştü ve şimdi de size duygularınızdan korkmadan yaşamanız, geçmişin zincirlerini kırarak özgürleşmeniz ve kendiniz olmanın önündeki en büyük engele yani kendinize karşı savaştan galip çıkmanız için gerekli strateji ve felsefeyi sunuyor.

İkili arasında geçen diyaloglarda, kendi içinize dönüp cevaplamak isteyeceğiniz ve her cevapta gerçek ‘siz’ olmaya yaklaşacağınız soruların olduğu bu kitapla, artık rüzgarın önüne kattığı başıboş savrulan bir yaprak gibi hissetmeyecek, kendini tanımanın sonsuz okyanusundaki değerli sırra erişerek yaşam bilgeliğini kavrayacaksınız.


Fumitake Koga :

Fumitake Koga


1973 Japonya doğumlu , ödüllü bir  yazardır. Kurgusal olmayan  , çok satan kitap Kendinle Savaşma Sanatı'nı yazdı. Yirmili yaşlarında karşılaştığı Adler Psikolojisinden derinden etkilendi . Daha sonra Koga , Kishimi'yi Kyoto'da ziyaret etti ve Adler psikolojisinin özünü öğrendi ve  Yunan Felsefesindeki gibi  klasik diyalog yöntemi ile kitabı kaleme aldı.
                                                     




                                                         Kozmokitap

3/12/2019

Kafes - Josh Malerman

Mart 12, 2019 5 Yorum
Kafes - Josh Malerman


"İnsanoğlu aslında korktuğu yaratığın ta kendisidir. "

 Gölün Dibindeki Ev ile tanıştım yazarın kalemi ile. Kitaplarının sonlarını tamamlama işini okuyucunun hayal gününe bırakan farklı bir yazar Josh Malerman. Bazı okuyucular tarafından bu yönüyle eleştirilse de ben kitabını sevmiştim. Yazarın farklı tarzını sevince hazır indirimdeyken tüm kitaplarını topladım ben de  :)

  İlk olarak da hazır filmi çıkmışken önce Kafes'i okumak istedim. Bu arada heyecanı kaçmasın diye ne arka kapak yazısını ne de filmin konusunu okudum. Sadece fragmanı biraz izlemiş olabilirim :D Orada da Sandra Bullock ve yanındaki iki çocuğun gözlerinin bağlı olduğunu gördüm ve aklıma kitap ile ilgili binlerce teori geldi. Kitabı bitirdikten sonra fragmanın tamamını seyrettim. Yani ipucu olabilecek şeyler görmemiştim. Hayal ettiğimden oldukça farklı bir kitap buldum. Tür olarak korku yazsalar de bana göre korku değil sadece gerilim vardı . Ben korkmadım şahsen...

Bird Box


 Filmin fragmanı biraz  seyrettiğim için Malorie gözümde Sandra Bullock olarak canlandı ki kendisini de zaten çok severim. Hızla okuduğum farklı bir kitaptı. Ne olduğu belli olmayan yaratıklar vardır dünyada. Ne olduğu belli olmayan diyorum çünkü gören herkes deliriyor, etrafındakileri öldürüp sonra da intihar ediyorlar. Dünyaya açılan tek organımız göz artık tehlikelidir. Bu yaratıkları görmemek için göz kapalı olarak dolaşmak zorundadır insanlar ; evlerinde de dış dünyaya kapalı , dış dünyayı görmeden yaşamalılardır. Bu nedenle camlar battaniye ya da farklı şeyler ile tamamen kapatılarak dışarıyı göremeyecek hale getiriliyor.


   Bulunduğu evden iki küçük çocuk ile ayrılıp gözleri kapalı olarak nehirden güvenli bir yere girmeye çalışan Malorie ile tanışıyoruz kitapta. Başta anlatımında tam olarak ne olduğu anlaşılmıyor. Fakat Malorie ara ara geçmişe dönerek bize o güne kadar olanları  ,insanların nasıl o hale geldiğini ve dünyaya bildiği kadarı ile ne olduğunu anlatıyor. Gözleri kapalı gezen insanları okudukça aklıma Jose Saramago'nun körlük kitabı geldi nedense. Oysa hiç alakası yoktu.

  Kitabın yine yazarın tarzına uygun olarak nokta atışı bir sonu yoktu. Noktalandığı yerden siz hayal gücünüzü kullanarak devamını getirebilirsiniz. Kesin sonlu kitapları sevsem de yazarı beni rahatsız etmeden bitiriyor kitaplarını .

Kitabı gerçekten çok sevdim. Fakat abartıldığı kadar da çok muhteşem olduğunu düşünmüyorum. Kitap bittiği zaman aklımda hala tek bir şey vardı : Bu yaratıklar nereden geldi ve neye benziyor ????


Kitaptan Alıntılar : 

Fırtınada sığınak bulma, yağmurda dans etmeyi öğren.

Bir insanı kazanmak zaman meselesi, kaybetmek ise an meselesidir.

"Oradan ayrıldık çünkü bazı insanlar gelecek en küçük bir haberi beklerken bazıları kendi haberlerini yazar."




 Ödüller :

This Is Horror Ödülü - En İyi Roman

 Michigan Notable Book

Bram Stoker Ödülü - En İyi İlk Roman Finalisti

Goodreads En İyi Korku Romanı Finalisti

James Herbert Korku Ödülü Finalisti

Shirley Jackson Korku Ödülleri Finalisti

Kitap hakkında yazılanlar : 

"Bir oturuşta ve parmakların arasındaki çıtırtılar hissedilerek okunması gereken bir kitap. Buna benzer bir korku öyküsü şimdiye kadar hiç anlatılmadı. Josh Malerman bu işi biliyor."
                                      -Hugh Howey-
"Çok iyi, çok başarılı ve doğrudan yazılmış büyük bir takdirle okuduğum çarpıcı bir roman. Josh Malerman, işini hızlı konuşan ve ne yaptığını bilen bir meleğin edasıyla yapıyor."
                                     -Peter Straub-
"Tüyler ürperten bir ilk kitap. Malerman okuyucuyu soğukkanlı ve acımasız anlatımıyla diken üstünde tutuyor. Hitchcock'un Kuşlar'ı, Stephen King'in en iyi işleri ve Jonathan Caroll'la karşılaştırılmayı hak eden sarsıcı bir macera."
                                      -Kirkus Reviews-
"Stephen King hayranları bayılacak."
                                     -Publishers Weekly-








Kafes - Josh MalermanKitabın Adı : Kafes
Yazar :Josh Malerman
Yayınevi : İthaki Yayınları
Orjinal adı : Bird Box
Çevirmen : Aslı Dağlı
Sayfa Sayısı :336

Dışarıda bir şey var…

Görülmemesi gereken korkunç bir şey… Ona atılan bir bakış kişiyi ölümcül bir deliliğe sürüklüyor. Ne olduğunu ve nereden geldiğini ise kimse bilmiyor.

Malorie ve iki çocuğu, olayların başlangıcından beş yıl sonra hayatta kalmayı beceren bir avuç insan arasındaydı. Nehrin kenarındaki terk edilmiş bir evde çocuklarıyla yaşayan Malorie, ailesinin güvende olabileceği bir yere gitmenin hayalini kuruyordu. Fakat onları bekleyen yolculuk tehlikelerle doluydu. Tek bir yanlış hamle ölümlerine yol açabilirdi. Ve onları takip eden bir şey vardı.

Bu bilinmeyene doğru gözbağının karanlığında yaptığı yolculukta Malorie sık sık geçmişi hatırlıyordu. Bilinmez tehlikenin karşısında bir araya gelerek hayatta kalmaya çalışan, kendisini de aralarına kabul ederek onu da kurtaran ev arkadaşları teker teker aklına geliyordu: Bir zamanlar yabancı olan bir grup insanın birer birer kapısını çaldığı evde kurdukları ortak hayat... Ancak sağ kalan ve kapılarını çalan insanlar arttıkça ortaya yüzleşmeleri gereken bir soru çıkmıştı: Herkesin aniden delirdiği bir dünyada kime güvenilebilirdi?

Bird Box Film Fragmanı : 





Josh Malerman :

Josh Malerman

24 Temmuz 1975’te doğdu. Çıkış kitabı olan Kafes, 2014’te yayımlandı. Michigan’da yaşamakta olan Malerman, “The High Strung” grubunun solistidir.







Yazarın Okuduğum Diğer Kitapları : 

Gölün Dibindeki Ev 



                                                     

3/11/2019

Son Raunt - Liv Constantine

Mart 11, 2019 2 Yorum
Son Raunt - Liv Constantine

" Birini yakından tanımak için o kişiyle çıkmak bence biraz fazla abartılıyor. Hormon seviyeleri tavan yapmış ve karşı cinse duyduğun ilgi de kontrolden çıkmışsa, o zaman beyin zaten çalışmayı bırakır. "

  Mart ayının ilk bitirdiğim kitabı Son Raunt 'tu fakat yoğunluktan yeni paylaşabiliyorum. Kitap ilk çıktığı zaman almıştım ve okuma sırası yeni geldi kendisine .

Psikolojik-gerilim türündeki kitap iki bölümden oluşuyor. İlk bölümde Amber 'ı ve yaptıklarını okurken ikinci bölümde Daphne 'yi ve onun davranışlarının nedenlerini ve sonuçlarını okuyoruz.

 Amber 'ın hikâyesini okumaya başladığımda seyrettiğim bazı filmlere benzettim. Her şeyi planlayan ; sinsi , kurnaz bir kadın. Hedefinde zengin ve mutlu bir aile ve yakışıklı bir adam var. Kadının hassas noktasından faydalanıp onunla yakınlaşır ve aralarına karışır. Sonra ise sıra kocayı ayartmaya kalır.

Daphne'nin anlattığı bölümde ise kızdığım , bazen de sinir olduğum bazı davranışlarının nedenlerini ve olayların gelişimini onu gözünden görüyoruz. Onun bakış açısı ile okumak , yaptıklarına birebir tanık olmak çok güzeldi. Olayların aslında göründüğü gibi olmadığını ve perde arkasının ne kadar da üzücü olduğunu fark ediyoruz onun hayatını okurken . Amber'ın anlattığı bölümlerde bazı ip uçları olsa da derinden konuyu işlemek bambaşka...


Kitabı okumaya başladığımda bu klasik bir hikaye inşallah yazar böyle ilerlemez ve farklı bir seyir alır kitap derken yazar beni duymuş gibi olayın çizgisini değiştirdi. İşte dedim aradığım kitap ve aradığım yazar. Daha bir zevkle okumaya devam ettim kitabı. Bazı bölümlerde nedeni kesinlikle bu dedim ki yazar da beni doğruladı. Sonuna kadar zevkle okudum ve benim düşündüğüm çizgide ilerledi kitap. Fakat son üç -dört sayfada olanları ben de tahmin edememiştim. Kitap tam puan aldı benden . Kesinlikle tavsiyemdir .

 Son olarak "ava giden avlanır" atasözü çok uygun bu kitap için. Fakat bu kitapta ava giden bir kişi değil ve bu kitabı daha da çekici hale getiriyor !!






Kitap hakkında yazılanlar : 

“Zekice kaleme alınmış bir gerilim romanı. Sayfaları çevirmeden duramadığım gibi, sürprizleri de aklımı başımdan aldı.”
                                       - John Green - 
“Son Raunt herkesin birbirine okuyup okumadığını sorduğu türden bir kitap. Çünkü okuru hiç beklemediği bir yerden vuruyor.”
                                      - New York Times - 
“Kıskançlığa, ihanete ve güce dair muazzam bir anlatı. Ve Tanrım, o nasıl bir son!”
                                         - Reese Witherspoon - 
“Çok şaşıracağınızdan ve soluk soluğa kalacağınızdan şüpheniz olmasın.”
                                         - People -





Son Raunt - Liv Constantine Kitabın Adı :Son Raunt
Yazar :Liv Constantine
Yayınevi :Ephesus Yayınları
Orjinal adı :The Last Mrs. Parrish
Çevirmen :Ahmet Bora Pekiner
Sayfa Sayısı :464


Yayımlandığı andan itibaren büyük yankı uyandıran, kısa sürede New York Times bestseller olan ve pek çok dile çevrilen Son Raunt’da, gözü dönmüş bir kadının zafer uğruna yaptıklarına, beklenmedik gelişmelerle kontrolden çıkan hayatlara ve insan doğasının en vahşi haline tanık olacak; kötülük, intikam ve aşk gibi konular üzerine tekrar düşüneceksiniz. Liv Constantine’in tempoyu bir an bile düşürmediği bu karanlık hikâye, şoke edici finali, eşsiz üslubu ve sürprizlerle dolu olay örgüsüyle psikolojik gerilim meraklılarının yeni gözdesi olmaya aday.


Liv Constantine : 

Liv Constantine

Liv Constantine, USA Today'in, Wall Street Journal'ın ve uluslararası çok satan kitapların yazarı olan   Lynne Constantine ve Valerie Constantine kız kardeşlerin kalem adıdır. Kardeşler  karanlık hikayelerini ve  uydurma yeteneklerini Yunan büyükannelerinin  hikayelerini dinlemek için harcadıkları zamana bağlıyorlar.


Lynne bir sonraki kitabı üzerinde çalışan kahve tiryakisi ve twitter bağımlısı bir yazardır.

Valerie ise kitap okumayı çok seviyor. Çoğu gece  üçe kadar yatak baş ucu lambasının ışığında kitap okuyor.

Yazarlar ile ilgili daha fazla bilgi almak için sitelerini ziyaret edebilirsiniz : http://livconstantine.com



                                                            Kozmokitap

3/01/2019

Ve Dağlar Yankılandı - Khaled Hosseini

Mart 01, 2019 9 Yorum
           
Ve Dağlar Yankılandı - Khaled Hosseini
             

                Doğru ve yanlış kavramlarının ötesinde
               uzanan bir toprak var.             
                Seni orada bekleyeceğim.                                                   
                                        -Mevlana Celalettin Rumi, 13.yy     -     

    Yazarın diğer kitaplarını okuduktan sonra bu kitabını da sabırsızlıkla bekliyordum. Beklentimi fazla abartmışım sanırım . Tam olarak aradığımı bulamadım. Birazıcık hayal kırıklığı...Kitap bir masalla başlıyor. Çocuklarını çok seven onlara her akşam masal anlatan bir baba... Afganistan'ın Şadbağ kırsalında yaşayan karınlarını zor doyuran bir aile... Birbirlerinden ayrılmak zorunda kalan iki kardeş ve bir ömürlük bir hikaye...

     Kitapta tam bir konuya yoğunlaşmış okurken yeni bölüm yeni karakterle başlıyor. Kim bunlar diye düşünüyorsunuz. Bölüm devan ettikçe konuyla bağlantısı ortaya çıkıyor. Kitap Abdullah ve Peri çevresinde dönüyor. Diğer tüm karakterler bir şekilde bu kardeşlerle bağlantısı olan insanlar. Yeni karakterlere geçtikçe ben bazen konudan koptuğumu , sıkıldığımı hissettim. Herkesin çok sevdiği bir kitapta benim böyle hissetmem dediğim gibi belki de beklentimin çok fazla olmasıydı.

  Doğu edebiyatı okumayı seviyorum. Ne kadar kitabı okurken sıkıldığımı hissetsem de kitaptaki duygular ve insan motiflerini kendime yakın buldum . Kültürümüze daha yakın bulduğum kitabı okueken  sımsıcak duygular da hissettim. . Yaşanan çaresizlikler gözlerimi doldurdu.

                                   Kağıttan bir ağacın altında
                                   minik, hüzünlü bir peri buldum.
                                   Bir gece rüzgarlarla savrulan,
                                   minik, hüzünlü bir peri tanıdım.

    Sonuç olarak bu kitaptan da şunu çıkarıyorum: Şu anın ve sevdiklerimizin değerini bilelim. Onlara sıkıca sarılalım. Bugünün değerini bugünde verelim.....







 Kitaptan Alıntılar :

Sizi selden çekip kurtaran ip, ileride boynunuza dolanmış bir ilmeğe dönüşebilir.
Bazı insanların mutsuzluğu, diğerlerinin aşkı hissetiği gibi hissetiğini biliyorum artık: mahrem, yoğun ve karşılık beklemeksizin.
Doğru ve yanlış kavramların ötesinde bir toprak var. Seni orada bekleyeceğim.
İyi şeylerin hiçbiri bedava değildi. Sevgi bile. Her şeyin bedelini ödüyordun. Ve eğer yoksulsan, elinde ki tek nakit, kahır çekmekti.
İnsanlar habire bunu söyler. 'Anlamsız bir şiddet eylemi. Anlamsız bir cinayet.' Anlamlı bir cinayet işlenebilirmiş gibi...
Sevecenlik bir insanın asla pişman olmayacağı tek şey. Yaşlandığında kendine kesinlikle şöyle demezsin: Ah, keşke şu kişiye iyi davranmasaydım.
Ancak bunu bilmek, köklerini tanımak öyle önemli ki. Varoluşunun nerede başladığını bilmek. Bilmediği zaman, yaşamı insana gerçek dışı geliyor. Bir bilmece gibi.







Kitabın Adı :Ve Dağlar Yankılandı
Yazar :Khaled Hosseini
Yayınevi :Everest Yayınları
Orjinal adı :And The Mountain Echoed
Çevirmen :Püren Özgören
Sayfa Sayısı : 410


VE DAĞLAR YANKILANDI; Uçurtma Avcısı ve Bin Muhteşem Güneş ile dünya çapında sevilen bir yazar olan Khaled Hosseini’nin yazarlığında bir dönüm noktası.

Gece vakti, çölü bir el arabasını çekerek geçen bir baba. Arabanın içinde annesiz iki çocuk; iki kardeş; biri kız, biri erkek. Küçük Peri için ağabeyi Abdullah, ağabeyden çok öte. On yaşındaki Abdullah’a sorsanız Peri, her şey demek. Köylerinden Kâbil’e varmak için çıktıkları yolculuğun sonunda aileyi yürek parçalayıcı bir son bekliyor. Fakat aslında bu bir son değil... Kardeşlerin başlarına gelenler -yakın ya da uzak- ilişki kurdukları tüm insanların hayatlarında nesiller boyu yankılanacak...

Hayat farklı aileleri sevgi ve fedakârlık, ihanet ve sadakat gibi ortak duygularla sınarken, karakterlerin başlarına gelenler ve yaptıkları seçimler, kitabın her biri ayrı bir renk ve lezzet taşıyan katmanlarını oluşturuyor. Afganistan’ın küçük bir köyünde doğan ve okuru Kâbil’den Paris’e, San Francisco’dan Tinos adasına taşıyan bu öykü, her sayfada renklenip güçleniyor.

Ve Dağlar Yankılandı, bizi biz yapan değerler üzerine düşündüren, ustalıkla yazıldığını her bölümde yeniden kanıtlayan, büyüleyici bir roman. Uçurtma Avcısı ve Bin Muhteşem Güneş ile dünya çapında sevilen bir yazar olan Khaled Hosseini’nin yazarlığında bir dönüm noktası.







Khaled Hosseini :


 '' Afganistan'da çocuk çok ama çocukluk yok ''diyen Khaled Hosseini  1965 yılında Afganistan’ın Kabil şehrinde dünyaya gelmiştir. Babası Dış İşleri Bakanlığı’nda çalışmıştır. 1970 yılında babasının Afganistan elçiliğinde görev almasıyla Hosseini ailesi ile birlikte İran’ın başkenti Tahran’a yerleşmiştir.1976 yılında baba Hosseini’nin Fransa’da iş bulmasıyla aile Paris kentine taşınmıştır. Ailenin Kabil yerine Paris’e yerleşmesinin nedeni ise o dönemlerde Afganistan’da yaşanan siyasi karışıklıklardır. Bu sebepten dolayı aile, 1980 yılında ABD’den sığınma hakkı kazanmıştır. Yazarın ilk kitabı olacak Uçurma Avcısı adlı eserde bu göç dolu yaşamın esintileri yer almıştır. Khaled Hosseini, 1984 yılında Independence Lisesi’ni bitirmiştir ve eğitimine Santa Clara Üniversitesi’nin Biyoloji Bölümünde devam etmiştir. Bu bölümden 1988 yılında mezun olan yazar, daha sonra California Üniversitesi’nde tıp okumaya başlamıştır ve 1993 yılında cerrah unvanını elde etmiştir. Khaled Hosseini 2003 yılında yayımlamış olduğu ilk kitabı Uçurtma Avcısı (The Kite Runner), uluslararası alanda beğeni kazanmış ve birçok dile çevrilmiştir. Yazar bu ilk kitabında kendi hayatından da esinlenerek Afganistan’da yaşanan ve günümüzde hâlâ bir sonuca ulaşamayan iç savaşın izlerini taşımıştır. Yazarın bu eseri 2008 yılında yönetmen Marc Foster tarafından beyazperdeye uyarlanmıştır. Kitabın filmi de izleyeciler tarafından beğeniyle karşılanmış ve birçok ödül almıştır. Yazar 2007 yılında Bin Muhteşem Güneş (A Thousand Splendid Suns) ve 2013 yılında da Ve Dağlar Yankılandı (And the Mountains Echoed ) kitabını yayımlamıştır.


                                                             Kozmokitap

Web sitemizdeki fotoğrafların, yazıların izin alınmadan kopyalanması, yayınlanması, alıntı olduğu ve kaynağı belirtilmeden bir takım amaçlar için kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri yasasına aykırıdır. İzin alınmadan kopyalanan resim ve yazılarımızla ilgili dilekçe ve dava açma hakkımız saklıdır.