2/24/2021

Gümüş Serçe - Fiona Valpy

Şubat 24, 2021 2 Yorum
Gümüş Serçe


Kitabın Adı :Gümüş Serçe
Yazar :Fiona Valpy
Yayınevi : Arkadya Yayınları 
Orjinal adı : Dressmaker's Gift
Çevirmen :Yasemin Büte
Sayfa Sayısı :336
Satış Fiyatı: 30 TL
Satışa Çıkış Tarihi :  26 Şubatı 2021
Ön Sipariş Verebileceğiniz Satış Sitesi :  İstanbook


Karanlıkları ancak sevginin ışığı aydınlatabilir…

Mireille, Claire ve Vivienne… Savaşla pençeleşen Paris’in ortasındaki bir moda evinde kaderin bir araya getirdiği bu üç genç terzi, her şeye rağmen normal hayatlarına devam etmeye ve hayallerine tutunmaya çalışmaktadır. Fakat savaş acımasız yüzünü onlara da gösterdiğinde hepsi birer seçim yapmak zorunda kalır. Mireille, şahit olduklarına daha fazla katlanamayarak gizli faaliyetler yürüten

Direniş’e katılırken Claire, gönlünü düşmana, bir Alman askerine kaptırır. Vivienne ise öyle bir sır saklıyordur ki bildiklerini en yakın dostlarıyla bile paylaşamaz. Öte yandan vakti geldiğinde, hızla dünyalarını sarmakta olan karanlığı aydınlatmak için dostluğun, bağlılığın ve sevginin ışığına güvenmek zorunda kalacaklardır.

Yıllar sonra ise Claire’in torunu Harriet, şans eseri kendisini Paris’te, üstelik büyükannesinin yıllar önce yaşamış olduğu binada bulur. Fakat ailesi hakkındaki gerçeklerden oluşan bulmacayı çözerek yalnızlığını, çaresizliğini geçmişine ait herhangi bir parçayla doldurabilmeyi umarken, sandığından çok daha karanlık ve acı dolu bir hikâyeyle karşılaşır.

Washington Post, Wall Street Journal ve Amazon olmak üzere birçok çok satanlar listesinde adından söz ettiren Gümüş Serçe, gerçek hayatlardan esinlenen kurgusuyla kalplerde ve hafızalarda silinmeyecek izler bırakmaya aday.





Fiona Valpy Kimdir?

Fiona Valpy
    


     Eserleri, dünya çapında yirmiden fazla dile çevrilmiş olan FIONA VALPY,  yedi yıl Fransa’da yaşadıktan sonra tekrar İskoçya’ya dönmüştür ve hâlen orada yaşamaktadır. Kitaplarında güçlü kadın karakterlere yer vermekten hoşlanan yazarın bu iki ülkeye olan sevgisi de eserlerinde açıkça görülür.
                 www.fionavalpy.com






                                                     

2/23/2021

Tom Amca'nın Kulübesi - Harriet Beecher Stowe

Şubat 23, 2021 3 Yorum
 
Tom Amca'nın Kulübesi

  Her ay instagramda yaptığımız #1nobelbirklasik okumalarımızda bu ay sıra Tom Amca'nın Kulübesi'nde idi. Kitap hakkında bilgi vermeden önce kitabı alım maceramı anlatayım size. Kitabı ilk önce netten kitap satan bir siteden sipariş vermiştim. Kitap stokta var görünmesine rağmen 4 gün sonra hala kargoya verilmemişti. Online müşteri temsilcisi ile görüşünde temin aşamasında dediler ve hala stokta var görünüyordu . Depo sistemi bozuk yanlış görünüyor orada dediler ve güvenimi zedeledikleri için siparişi iptal ettim. Şimdi de parayı iade almak için uğraşıp duruyorum , onlar gönderdik diyor banka gelmedi ... Sinir bir durum. Neyse ben de buradaki sahafa gittim oradan alayım diye. Kitabı aradım sahafta bulamadım , satıcıya "Can yayınlarından çıkan , kalın bir kitap olan Tom Amca'nın Kulübesi'sini arıyorum dedim. Verilen cevap ben size daha güzel olan başka bir kitap önereyim oldu. Yok ben onu arıyorum deyince alt katta dediler. Alt kattaki kitapları gezdiğim için olmadığını biliyordum ancak satıcının bir bildiği vardır diye alt kata indik ve bana kaçıncı sınıf için diye sordu !!!! Ben tekrar kendim için , can yayınlarından çıkan oldukça kalın bir kitap benim aradığım dedim. Yüzüme bakarak iş bankasından çıkan bizde yok dedi !!! Güler misin ağlar mısın misali , vesübhanallah çekerek sahaftan ayrıldım ve pdf versiyonunu satın alarak canım bilgisayarımdan okudum . 

   Kölelik karşıtı olduğu bilinen yazar Harriet Beecher Stowe , Hartford Female Seminary'de öğretmendir. Yazarın en çok bilinen kitabı Tom Amca'nın Kulübesi'dir . Bir kitap ve oyun olarak Amerika ve Britanya'da birçok kesime ulaşmıştır . Kitap 19.yy da İncil'den sonra en çok satılan kitaplar olmuştur . Tom Amca'nın Kulübesi Kuzeyde kölelik karşıtı güçleri harekete geçirirken güneydekileri de öfkelendirmiştir. 

   Kaçak kölelere yardım eden Harriet Beecher Stowe , 18 aylık oğlunu kaybettikten sonra fakir , çaresiz kölelere daha fazla sempati duyabildiğini söylemiştir. Haftalık kölelik karşıtı bir dergi olan The National Era'nın editörüne yazarak kölelik sorunu hakkında bir hikaye yazmayı planladığını söyleyerek "Özgürlük ve insanlık için bir kelime söyleyebilen bir kadın veya çocuğun bile konuşmaya mecbur olduğu zamanın geldiğini hissediyorum ... Umarım yazabilen her kadın sessiz kalmayacak." demiştir.  Bu sözlerinden bir yıl sonra da Tom Amca'nın Kulübesi bölümler halinde yayımlanmaya başlamıştır . Kitap köleliğin kaldırılması ile ilgili bir çok tartışmaya konu olmuştur ve kitap yayımlandıktan sonra da 300 bebeğe kitaptaki bir karakterin ismi olan Eva verilmiştir. 


“ÖLÜM! Böyle bir sözcüğe gerek olması ne garip!” dedi kendi kendine. “Böyle bir şey olması da... Hiç unutamadığımız bir şey. İnsan bir gün yaşıyor, sıcak, güzel, umutlarla dolu, istiyor, tutku duyuyor, ertesi gün tümüyle ve sonsuza dek gidiyor!”

  Kitabın yazılması ve yazar hakkında kısaca bilgi verdikten sonra kitabın konusuna ve hissettiklerime gelebilirim.   

  Oldukça kalın bir kitap olmasına rağmen  Tom Amca'nın Kulübesi yazarın sade ve akıcı anlatımı sayesinde akıp gidiyor ve nasıl bittiğini anlamıyorsunuz . Oldukça üzücü bir konuyu işlemesine rağmen olayları dramatize etmeden ve duygu sömürüsüne katmadan sakin bir şekilde aktarıyor okuyucuya.  

   Kitabın ismi Tom Amca'nın Kulübesi olsa da kitap bu kulübe ya da Tom Amca etrafında dönüyor . Aslında birçok ana ve yan karakter mevcut kitapta. Yazarın onlara verdiği başarılı rol sayesinde de hepsi kendi sahnesinde oldukça başarılı oluyor .   

  Köleliği ve tarihini gerek kitaplardan gerek filmlerden gerek de dizilerden az çok biliyoruz. İnsanlık tarihinin en utanılacak durumlarından birisi bu bana göre . İnsanları renklerine göre aşağılamak ve kullanmak . Onları insan gibi bile görmemek . Dokunmaya tiksinmek .... Bunları yapanların insan olduğunu söylemeye utanıyorum .    

  Tom Amca'nın Kulübesi paraya ihtiyacı olan bir çiftlik sahibinin çok sevdiği kölesini satmak zorunda(!) kalması ile başlıyor . Her türlü işini emanet ettiği , güvenilir ve sadık bu adam / köle Tom Amca'dır . Tom Amca evli ve çocukları vardır . Kendisi satılırsa karısı ve çocukları çifltik sahibinin olduğu için onlardan ayrılmak zorunda kalacaktır . Bu sahiplerin / beyaz adamların çoğunun umurunda mıdır? Onlar nasıl olsa zencidir ve gittikleri yerde unutur başka bir eş bulurlar. Düşüncenin saçmalığını görüyor musunuz ??? Bir annenin çocuğunu kollarından söküp alarak satmak ve onları birbirinden ayırmak nasıl bir vicdana sığar!! Onlarda beyazlardaki gibi duygu olmadığını düşünüyorlar ve çocukları arkasından acı çekip , farklı baş etme yolları aradıkları için de onlara kızıyorlar... Ben okurken ve yazarken bu tarz insanlara sinir oluyorum , Allah'tan yanımda değiller. Yoksa olanlara karışmazdım :))  Kölelere iyi davranan , onların hislerine kendi çaplarında değer verenler olduğu gibi onları sadece dayak ve kamçı ile idare edeceğini düşünenler de vardır .    

  Yazarın dindar bir aileden gelmesinin etkisini kitapta da hissediyoruz. Okuyucuya Hristiyan okurum diye sesleniyor bir yerde. Onun dönemindeki yazarlardan çoğu kitaplarından Hristiyanlığı ön planda tutmuş hatta misyonerliği benimsemişlerdir. Bunun haricinde Hristiyan olan ve İncil okuyup onun öğretilerini yapan kölelerin kötü davranışlarda bulunmayıp , sadık olacaklarına inanmaktadırlar. Bizdeki Allah korkusu yerine onlar Hristiyan olmak demişlerdir. Tom Amca'da Hristiyandır . İncili okuyup onun söylediklerini dinlemekte ve kaderci bir yapıyı benimsemektedir. Kadere inanmak bizde de olsa da insan kaderine yön vermek için de elinden geleni yapmalıdır . Yoksa kaderim bu deyip her türlü eziyete ve işkenceye de katlanmamalıdır. Tom ne kadar sevdiğim bir karakter olsa da bu kadar kaderci olması  beni sinir etti.  

  Bir de Eva var. Bir çocuk Eva. Annesinin tersine kölelerini insan gibi görüp , insan gibi davranan Eva. Yazar onu bazı konuşma ve davranışları ile azizlik mertebesine terfi ettirmiştir. Bu bölümde benim de üzülüp ağladığımı itiraf edeyim. Yazarın duygusal yazmadığını belirtmiştim. Üzülüp , ağlamam kitap yüzünden değil bu bölümleri okurken aklıma bir yıl önce kaybettiğim babamın gelmesi idi.   

  Kitabın  köleliğin kaldırılmasında etkili olduğu söyleniyor . Kölelik kaldırıldı her şey süt liman mı oldu dersiniz. Yıllarca beyazların oturduğu mahallelerde oturamadılar , Beyaz ile siyah evlenemedi , evlenenler toplumdan dışlandı ya da öldürüldü. Siyahi otobüsleri bile ayrıydı. Hatta aynı iş yerinde çalışsalar bile renkliler için tuvalet diye ayrı bir tuvaletleri vardı . Beyazların kahve içtiği sürahiden onlar koyamıyor onların ayrı sürahisi oluyordu . Bu konuyu ayrıntılı olarak anlatan Gizli Sayılar filmini izlemenizi öneririm. 

  Yaklaşık on yıl önce bir belgesel izlemiştim . Orada geleneksel yemeklerini yapıp sattıkları küçük bir lokanta işleten Siyahi bir bayan ile röportaj yapıyorlardı ve hala dışlandıklarını insanların onlara olan istemez tavırlarını anlatıyorlardı . 

  Yıl 2021 , tv de özellikle Amerika'da öldürülen silahsız insanları gösteriyorlardı haberlerde.  Bunların çoğunluğunun yine siyah ırktan olması bir tesadüf mü??   Sömürge ülkelerin bulunması da bir nevi kölelik bana göre. 

  Irkçılık davranışları da yine benzer kökenden gelen düşünceler ve uygulamalar .   İnsanlık birçok zorluktan geçerek bugünlere geldi ve hala önümüzde halletmemiz gereken birçok sorun var!!!


Tom Amca'nın Kulübesi
Kitabın Adı :Tom Amca'nın Kulübesi 
Yazar :Harriet Beecher Stowe
Yayınevi : Can Yayınları
Orjinal adı :Uncle Tom's Cabin; or, Life Among the Lowly
Çevirmen :Tülin Nutku
Sayfa Sayısı :499

Tom Amca’nın Kulübesi hem dünya edebiyatının klasiklerinden biridir hem de yarattığı toplumsal ve siyasi fırtınalarla ABD tarihine damgasını vurmuş bir romandır. Amerikan toplumunun kölelik konusundaki utanç verici tutumunu acımasızca yargılayan ve siyahların yaşadıkları acıları ayrıntılarıyla gözler önüne seren yapıt 1852’de yayımlandığında büyük tepki almıştı. Amerika’da kölelik kurumunun kaldırılmasında büyük rolü olduğu söylenen bu kitap köleliğin korkunçluğunu, ahlaki ve dinî açıdan yanlışlığını, özgürlüğü elinden alınmış insanın çaresizliğini dile getirir.

Yazıldığı dönemin koşulları içinde değerlendirilmesi gereken romanda yazar, köleliği beyazların sorunu olarak ele almış, kölelerin çektiklerini ön planda tutmuş, Tom Amca başta olmak üzere bütün zencileri ahlaklı, yumuşak huylu, inançla donatılmış kişiler olarak yansıtmıştır.








Harriet Beecher Stowe Kimdir? 

Harriet Beecher Stowe
Harriet Beecher Stowe 14 Haziran 1811 yılında ABD'de dünyaya geldi. Babası bir rahiptir. Harriet'in annesi Roxana yazar 5 yaşında iken ölmüştür. Öğrenimine Hartford'da başlamıştır. Öğretmenlik mesleğini seçmiştir. Hartford Kız Akademisinde Latince , İtalyanca ve Fransızca öğrenmiştir.

Ailesi Cincinnatti'ye taşındı. Burada ablasının açtığı okulda öğretmenlik yaptı. Köleliğin olmadığı bir yerdi burası. Burada kaçak köleler ile tanıştı. Kölelerin insanlık dışı yaşam koşulları hakkında bilgiler edindi. Çalıştığı dönemde bir yandan da yazarlık yapmaya başlamıştı.

Bir yarışmaya Ünde Lot isimli bir öyküsünü gönderir ve birinci olur. 1834 yılında Nisan ayında öyküsü dergide basılır. 1843 yılında yani okuz yıl sonra Mayflower isimli kitabında bu öyküsü yer aldı.

1851 yılında öyküsünün bir bölümünü bitirir. Washington'da Era isimli bir gazeteye yollar. Yazı işleri ise 3 ay boyunca yayınlanacak bir tefrika roman yapmasını ister. 1852 yılında çıkan Tom Amca'nın Kulübesi Amerikanın güneyinde köle sahiplerinin vahşetini anlatmaktadır.

Bu bir çok köle sahiplik karşıtı hareketini tetiklemeye neden olmuştur. Amerikanın kuzeyinde övgü ve saygı almış olmasına rağmen güneyin ağır eleştiriler almıştır. Hatta kitabın yasaklanmasına kadar gitmiştir. Harriet Beecher Stowe1 Temmuz 1896 yılında ABD'de 85 yaşında vefat etmiştir.
                                                     

2/10/2021

Foucault Sarkacı - Umberto Eco

Şubat 10, 2021 2 Yorum
Foucault-sarkacı



Foucault Sarkacı , Umberto Eco 'nun ikinci romanı. Benim de okuduğum ikinci kitabı. İlk olarak Gülün Adı  ile tanıştım kendisinin kalemi ile. Kurgu muhteşem olduğu gibi yazar bilgi birikimini de konuşturmuş aynı zamanda. O da Foucault Sarkacı gibi kalın bir kitaptı. İkisi arasındaki konu hariç en büyük fark onun okunmasının daha kolay olmasıydı.

Foucault Sarkacı 912 sayfalık kalın bir kitap . Bunun 848 sayfasını roman oluşturuyor. Kalan sayfalar ise sözlük , kaynakça ve dip notların olduğu bölüm. Kitapta geçen yabancı kelimelerin anlamları sayfanın sonunda değil kitabın sonunda yer alıyor bu da okumayı oldukça zorlaştırıyor .

Kitap bir çok türü içinde barındırıyor, yazara özgü bir tarz. Çevirmen Şadan Karadeniz 'in tabiri ile bir "ecoroman".

Kitaba başlayınca ilk bir - bir buçuk bölüm çok ağır ilerliyor. Sabırla okumaya devam ettikten sonra ise açılıyor. Oldukça yoğun bilgi yağmuru yüzünden beynim yanma noktasına geldi ve kitabın yarısında bir gün mola verdim. Araya hafif bir kitap alarak dinlendim ve bu kitabın devamı için beni motive etti, yenilendim. Kitap 600. sayfadan sonra daha da hızlandı ve kitabın tanıtımlarında bahsedilen gerilim bu sayfalarda yer alıyor.

Foucault Sarkacı

 

Bu kadar ön bilgiden sonra kitabın konusuna geleyim. Casaubon kitabımızın anlatıcısı. O , Belbo ve Diotavalli bir yayınevinde çalışırken Tapınak şövalyeleri , gül-haç kardeşliği hakkında araştırma yaparken ellerine bir belge geçer. Başta bu belgedeki eksikleri tamamlama üzerine araştırma ve tahmin yürütürken sonra bu iş bir oyuna dönüşerek geçmişi araştırmaya ve eksik kalan noktaları bazen sadece fikir yürüterek tamamlamaya çalışırlar. Başta bir oyun gibi başlasa da sonu farklı olacaktır.

Kitap boyunca farklı mekan ve yerlere götürüyor bizi Eco. Üç arkadaş ve araya katılan farklı kişiler ile geçmişe, ortaçağa uzanıyoruz. Burada sadece tapınak şövalyeleri ya da gül-haç kardeşliği değil, büyüler, medyumlar , kabala, Hristiyanlar, Yahudiler , Müslümanlar, cizvitler , haşhaşiler de yer alıyor. Ayrıca tarihe damga vurmuş bir çok isim de karşımıza çıkıyor : Barbara Cardland, Joyce, Proust, İbni Sina, Voltaire, Bacon, Shakespeare, Hitler , Hasan Sabbah... gibi.

Özellikle Bacon üzerinden birçok gönderme de yapılmış. Shakespeare 'in eserlerini ise kendi yazmadığı ima ediliyor yine kitapta.

  Kitabın başında müzede Foucault Sarkacının   bulunduğu yerde başlayan kitap sonunda yine aynı yerde bitiyor ve sarkaç ile kitabın bağlantısını en sonunda anlamış bulunuyoruz. 

Dediğim gibi çok yönlü bir kitap. Hangi konuyu açıp yazsam bilemiyorum. Kitabı okurken resmen bilgi bombardımanına tutulduğumu hissettim. Anlatılanların bir çoğunu duymuş ve okumuş olmam , bahsedilen yazarlar ve tarihi şahsiyetleri tanışmam benim için avantaj oldu.  Bilgi birikimime rağmen araştırdım ve notlar aldım . 

Kapsamlı ve güzel bir kitap olmasına rağmen bazı yerlerin uzatıldığını düşünüyorum .  Buna rağmen iyi ki okudum diyorum . Buna rağmen herkese tavsiye ederim diyemiyorum çünkü herkese hitap eden bir kitap değil. Kararınızı siz verin :))


Kitaba adını veren Foucault Sarkacı hakkında da kısaca bilgi vermek istiyorum: 

 Foucault Sarkacı, adını Fransız fizikçi Léon Foucault’dan alan, ilk defa deneysel olarak Dünya’nın kendi ekseni çevresinde döndüğünü kanıtlayan sarkaç düzeneğidir. 

Foucault sarkacı



Bir sarkacın asılma noktası değiştiği halde salınımı değişmediğini gözleyen Foucault, yeterince büyük bir sarkaç harekete geçirildiğinde, bunun salınım düzeninin değişmeyeceğini, fakat yerin, yani dünyanın hareket edeceği kuramını geliştirmiştir. Eğer dünya dönüyorsa, dünya ile birlikte sarkacı izleyen gözlemciler de dönecekler, buna karşın sarkacın salınım düzlemi hareketsiz kalacaktı. Bu nedenle sarkacın salınım düzlemi gözlemcilere göre yavaşça hareket ediyor gibi görünecekti. Gerçekte ise, gözlemcilerin dolaysız bir yolla izlemiş oldukları olay, dünyanın kendi etrafında dönmesinin bir sonucuydu.




Düşünceleri ile toplumda büyük bir ilgi uyandıran Foucault’ya imparator III. Napolyon, deneyini Paris’teki büyük kubbeli Panthéon binasında yapmasına izin vermiştir. Foucault, kubbenin ortasına 67 metrelik çelik telle 28 kg ağırlığında bir demir top asmıştır. Topun alt tarafına sivri bir uç takılarak, yere serili ince kum tabakasında, bu ucun bıraktığı izlerden yararlanarak, sarkacın salınım düzlemindeki değişimin gözlemciler tarafından izlenebilmesi sağlanmıştır.Bu tarihi deneyi izlemek için Pantheon’a büyük bir kalabalık toplanmıştır. Foucault’nun sarkacı hareket ettirmesinden bir saat önce, titreşim ve hava akımlarına engel olmak üzere, gözlemcilerin hareketsiz ve sessiz olmaları temin edilmiştir. Sessizce salınımına başlayan sarkacın salınım düzleminde, bir süre her hangi bir değişim gözlenmemiştir. Bu sessiz bekleyişin ardından gözlemciler, kumun üzerindeki izlerin yavaşça değiştiğini görmüşlerdir. Sarkacın salınım düzlemi gözle görünür biçimde dönmektedir. Bu topluluk, tarihte ilk kez dünyanın kendi ekseni etrafında döndüğüne tanık olmuştur. 

Foucault’nun 1851’de, bu deney sırasında Pantheon’a yerleştirdiği bu sarkaç hala aynı yerde asılı durmaktadır.




  Dünya'daki pek çok kurum, müze ve laboratuvarlarda, Foucault sarkaçları bulunmaktadır. Hatta Güney Kutbu'nda da bir Foucault sarkacı bulunur. Türkiye'de Bilkent Üniversitesi Fen Fakültesi binasında, Ege Üniversitesi Rasathanesi'nde, Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi Gözlemevi'nde, Gaziantep Büyükşehir Belediyesi Gezegenevi'nde, Eskişehir Büyükşehir Belediyesi Bilim Deney Merkezi'nde, Ankara'da MTA'ya bağlı müzede ve Isparta Belediyesi Halı Kilim ve Etnografya müzesi'nde Foucault sarkacı bulunmaktadır.






Foucault Sarkacı

Kitabın Adı :Foucault Sarkacı
Yazar : Umberto Eco 
Yayınevi : Can Yayınları
Orjinal adı :Il pendolo di Foucault
Çevirmen :Şadan Karadeniz
Sayfa Sayısı :912

"Umberto Eco"nun ilk romanı olan "Gülün Adı" gibi, bu ikinci romanı "Foucault Sarkacı" da, bildiğimiz roman türlerinden hiçbirine girmiyor. Belki de en uygunu, onu bir "bilim-roman" ya da "Eco-roman" diye nitelendirmek. "Foucault Sarkacı", çok-katlı, çok değişik düzlemlerde okunabilecek bir roman. Bu da romana, değişik açılardan yaklaşmamıza olanak veriyor. "Foucault Sarkacı", kısaca, irrasyonel düşüncenin 500 yıllık tarihinin 500 küsur sayfalık bir serüveni: Pozitif bilimin yanısıra, uzantıları günümüze dek süregelen, gizli bilimlerin, Ortaçağı da kapsayan çok uzun bir zaman dilimi içinde bilim-büyü kardeşliğinin öyküsü. Okuyucuların, bu çetin, ama keyifli okuma serüveninden nice hazlar derleyecekleri umuduyla. - Şadan Karadeniz- 










                                                     

2/09/2021

Bobby Brown'un Olağan ve Üstü Öyküsü - Arzu Birol

Şubat 09, 2021 2 Yorum
Bobby Brown'un Olağan ve Üstü Öyküsü


" Gerçeğin tek olmadığını kendi gözlerinle gördün . Hatta gerçek nedir ? Camdaki buğu? Rüzgarın savurduğu kum tanesi? Sadece güçlülere ait olduğu iddia edilen bu gezegendeki en eski yalan , gerçeğim ta kendisi..."

Arzu Birol'un ilk kitabı Bobby Brown'un Olağan ve Üstü Öyküsü . Kitap fantastik tarzda olsa da verdiği alt mesajlar ile harika bir kitap ve hızla okunuyor. 

Havtor gezegeninden dünyaya ışınlanan Albay Algor 'un minik bir köpeğin bedeninde sevip , koruyacağı insanın bulma görevini yerine getirirken başından geçen olayları anlatıyor kitap. 

Bir köpeğin gözünden insanları , Sirius gezegeninden gelmiş olan kedileri , Orion'lu kargaları keyifle okurken ince ince işlenen mesajları okumak çok keyifliydi. 

Okurken bir hayvan olarak bu dünyada yaşamanın ne kadar zor olduğunu bir kere daha fark ettim . Sevgi ve bağlılık ise her zorluğu yeniyor , süreç ne kadar zorlu olsa da !! Sevmek bazen vazgeçmek , arkanı dönüp gidebilmektir. Bobby Brown bu yolculukta kendinden vazgeçmeyi öğrenirken , sevgi uğruna pişip olgunlaşıyor. 

Dostluk için hepimizin aynı olasına gerek yok . Farklılıklarımız eksi değil artılarımızdır aslında . Bu kitabı okuduğum zaman çevreme bakış açım farklılaştı. Artık bahçede kedileri beslerken bizim siriuslular geldi diyorum :DD Şaka bir yana bütün hayvanların da canlı olduğunu ve onların da duyguları olduğunu unutmayalım!!!!


Bobby Brown'un Olağan ve Üstü Öyküsü
Kitabın Adı :Bobby Brown'un Olağan ve Üstü Öyküsü
Yazar :Arzu Birol
Yayınevi :İnkılap Kitabevi
Sayfa Sayısı :216

“Evet Albay. Şanslısınız. Gördüğüm kadarıyla insan türü bir varlıkla direkt iletişime geçme hakkı verilmiş size... Bakalım… Bu bir dişi. Yirmili yaşlarının sonunda… Üstelik bu kadının sana evini açacağı da yazılmış. Biliyorsun senin gibi Dünya gezegenine ışınlanma hakkı kazanan pek çok kardeşimizin atandığı özel bir insan olmuyor. Genelde bu zorlu gezegende kendi başlarına hayatta kalıp evrimleşme mücadelesi veriyorlar. Dünya gezegeni buraya benzemez Algor. Orası tahmin ettiğinden daha tehlikeli bir yer.”

Albay Algor, Havtor gezegeninden insanını bulmak üzere Dünya’ya gönderilir. Kendini kahverengi küçük bir köpek bedeniyle Şişli Cami’nin avlusunda bulur… İnsanını bulana kadar geçecek olan süre tam bir serüvenler silsilesidir. Arzu Birol’dan fantastik bir roman.









                                                     

2/08/2021

Alıştığımız Gibi Değil - Pandemi Döneminde Ebeveyn Olmak Sorunlar ve Çözümler

Şubat 08, 2021 1 Yorum
Alıştığımız Gibi Değil


Korono hiç beklenmedik bir anda hayatımıza girip tüm hayatımızı ve hayatın olağan akışını değiştirdi. 

Önce bilinmeyen bir hastalık ve ya bulaşırsa endişesi... Sonra okulların geçici tatil olup bir daha açılmaması ... Maskenin hayatın bir gerçeği haline gelmesi ve sokakta insanlardan uzak kalma çabası ...  Tabii bu çaba çoğunlukla tek taraflı oldu . Kişisel olarak , kendi tecrübelerime dayanarak söyleyebilirim ki ne kadar uzak durmaya çabalarsam insanlar o kadar yaklaşmak için uğraştılar , marketlerde dibime girdiler. Maskelerini düzgün takmadılar çoğunlukla . Her uyardığımla da tartışma derecesine geldik ve ne hikmetse kendilerini hep haklı görme çabası içindeydiler . Bahaneleri yaptıkları eylemden beterdi!!!! Bu tarz insanları gördükten sonra düşündüm de aslında bizim ülkemizdeki yayılım gerçekten az... Allah'ın hikmeti... 

   İşte bu dönemde rehber olacak nitelikte bir kitap Alıştığımız Gibi Değil . Pandemi döneminde yaşananları kaleme alan yazarlar , bu dönemi daha rahat atlatabilmek için neler yapılabilir anlatıyorlar kitapta. Çocuklar , ebeveynler ve öğretmenler için verilen tavsiyelerin yanında etkinlik örnekleri ile de keyifli vakit geçirecek önerilerde bulunuyorlar . 

  Benim de iki çocuğum var ve ikisi de üniversite öğrencisi . Biz bu dönemi rahat atlattık ve evde sıkıntı olmadı. Daha küçük yaş grubunda çocuğu olanlar bu dönemde zorlanmışlar . Çocuklar parka gidip oynamak , arkadaşları ile bir arada olmak istediler ve online eğitim onlar için zor oldu . Çünkü ya uyanmak istemediler ders için ya da online ders için oyunlarını bozmak .  Evden çıkmayınca artan kardeş kavgaları da anne-babayı bunaltmış durumda. İşte siz de böyle zorluklar yaşıyor ya da bu yaş grubu çocukların öğretmeni iseniz bu kitap tam da sizlere göre. 

  




Alıştığımız gibi değil
Kitabın Adı :Alıştığımız Gibi Değil - Pandemi Döneminde Ebeveyn Olmak Sorunlar ve Çözümler 
Yazar :Seçil Akaygün Cüntay - Şükran İlimsever Başarır
Yayınevi :İnkılap Kitabevi
Sayfa Sayısı :176

“Alıştığınız gibi değil, üstelik sadece alıştığınız gibi değil değil, bildiğiniz gibi de değil. O nedenle yeni bilgilerle dönemin gerekliliklerine uygun yeni alışkanlıklar geliştirirken pusulalarımızı ayarlayacağımız ilkelere ihtiyacımız var.

Çocuklarınızın gelecekte bugünlerden hatırlayacakları şeyin sıcak, kabul edici, gerçekçi bir ev ortamı olmasını istediğinizden kuşkum yok. Bu isteğiniz yönünde adımlar atarken çok yararlanacağınız bu kitap, su gibi akıp gidecek.”

Prof. Dr. Yankı Yazgan










                                                     
Web sitemizdeki fotoğrafların, yazıların izin alınmadan kopyalanması, yayınlanması, alıntı olduğu ve kaynağı belirtilmeden bir takım amaçlar için kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri yasasına aykırıdır. İzin alınmadan kopyalanan resim ve yazılarımızla ilgili dilekçe ve dava açma hakkımız saklıdır.