6/21/2019

Şimdi Elindeki Kitabı Yavaşça Yere Bırak - Hakan Urgancı

Haziran 21, 2019 8 Yorum
Şimdi Elindeki Kitabı Yavaşça Yere Bırak

  Şimdi Elindeki Kitabı Yavaşça Yere Bırak , Hakan Urgancı 'nın kalemi ile tanışma kitabım oldu. Kitabın ismi zaten ilk önce oku beni diyor.

  "Şimdi Elindeki Kitabı Yavaşça Yere Bırak" , bu başlığı okuyunca aklıma gelen ilk şey neden elimden bırakayım oldu. Hep bir muhalefet tarafı oluyor insanın , söyleneni hep sorguluyor . İşte Yazar kitabın ismi ile bile olsa bana "Şimdi Elindeki Kitabı Yavaşça Yere Bırak" dediği zaman ben de olmaz önce bir okuyayım dedim. Kitabın kapağında bir de anlatılmaması gereken öyküler yazmışlar. İnsan bu kadar de meraklandırılmaz değil mi????

   Kitabın kapağından içine geçemedin diyeceksiniz ama yine kapaktan bahsedeceğim. Kapakta Hakan Urgancı hakkında " Korkulası şeylere güldüren yazar " yazaıyor. Kısacası kapakta bizi merak duygusuna yenik düşürmek için ellerinden geleni yapmışlar. Kimdir bu Hakan Urgancı ? Siz tanıyor olabilirsiniz fakat ben yazarın kalemi ile ilk defa tanıştığım için bir bakayım nete dedim.

  1970 İzmir doğumlu olan yazar . 1994 yılında Bilkent Üniversitesi Turizm ve Otel İşletmeciliği bölümünü bitirmiş. Diksiyon ve spikerlik kurslarına da giden yazar bir çok programda spikerlik , belgesellerde ise seslendirme yapmış. Halen TRT de spikerlik yapan Hakan Urgancı kişisel gelişim alanında üniversitelerde seminer vermektedir. Halen Yeni Asır gazetesinde de köşe yazıları yazmaktadır.

Yazarı nette araştırırken Yeni Asır gazetesinden kitabından bahsettiği bir yazısına denk geldim. Kitabı için " Bu kitabımda da sizi korkmanız gereken şeylere güldüren yetişkin masalları sunuyorum. " diyordu. Bu cümle tam da yazarın yazdığı kitabı tarif ediyor.

Yazardan ve kapaktan bu kadar bahsettikten sonra kitabın konusundan bahsedebilirim. Kitap bir öykü kitabı. Birbirinden bağımsız gibi görünen altı öykü görünse de bir nokrada karakterler arasında bağlantıyı fark ediyorsunuz. Onun da ötesinden öyküler bizim toprağımızda geçiyor ve kahramanları bizden birileri...

Şimdi Elindeki Kitabı Yavaşça Yere Bırak


  İlk öykü " Geldiler " . Hollywood filmlerinde görürüz , uzaylılar hep Amerka'ya gelir ve kahraman Amerikalılar ise dünyayı kurtarır. Bir kimse de neden hep size geliyorlar demez. İnsanların lideri sorulunca da kendi başkanlarını gösterirler. Fakat bu öyküye Amerikalılar çok bozulacak çünkü ufo bu sefer Türkiye'ye geliyor. Bizim neyimiz eksik değil mi? Biz daha misafirperver bir millet olarak onları daha iyi ağırlarız :D İşte bu öykü de ufonun ülkemizde konuşlanması ve olanları trajıkomik bir biçimde anlatıyor. Tepkiler ve olanlar tam da bizim milletten beklendiği gibi...

İkinci öykü " Can Yoldaşı " nda uzun yol şoförü anlatılıyor. Türkiye'den avrupaya yola çıkan şoför , hayatı , yaşadıkları yer almış bu öyküde. Bize yol durumunu , kendi hayatını anlatırken aldığı otostopçu ve bir radyo programı ile bu yol bambaşka bir yol haline gelecektir.

Üçüncü öykü ise " Bir Halk Kahramanı" . Hiç film veya öykülerdeki süper kahramanlardan Türk olanını gördünüz mü? Bir zamanlar Gazman vardı , başka  da hatırlamıyorum. İşte bizim topraklarımızdan çıkmış ve kendini çoğunlukla gizlemiş bir süper kahramana değiniyor yazar. Artık yetmiş yaşlarına gelmiş kahramanımız bir açılış törenine davet edilir ve orada olanları ise okuyup görebilirsiniz.

Dördüncü öykü " Yeme Beni " . Her yaz yeni çıkan şarkılar eşliğinde dans edilir eğlenilir. Şarkıcıların çoğu hit şarkı peşindedir. İşte beste fabrikası da denilen şarkıcı yaz için yeni yazdığı sözleri için yeni bir yazılımı deneyerek beste yapacak ve onu ilk kez lansmanda çalacaktır. Çalınacağı güne kadar kendisi de tamamını dinlememiştir. İşte o lansmanda olanlara yer veriyor bu öykü. Gerilim - korku filmlerini aratmayan sahneler bizim kahkaha atmamızı sağlıyor. Üstelik bu öyküde yer alan bir çok isim size TV dünyasından tanıdık gelecektir. Ben bir çoğu kim çıkarttım bazılarından ise emin değilim .

Beşinci öykü ise " İstenmeyen Tüyler " . Doğrusu bu öykünün ismi konuya o yapılan işe o kadar uymuş ki çok hoşuma gitti. Bir kuaförün arka odasında yapılan ve bilmek istemeyeceğiniz gizli işleri anlatıyor öykü ...

Son öykü ise " Kaçış Edebiyatı "  Diğer öykülere göre içine girmekte zorlandım bu öykünün. Birkaç sayfa sonra ise kendimi kaptırdım ve nasıl bittiğini anlamadım. Bu öykü birçok film ve gerilim kitapta karşılaştığımız durumun birleştirilerek yeni bir yön verilmiş ve öyküleştirilmiş hali.

  Ben her öyküyü , yazarın anlatım tarzını , öykülerinde gerilim - gizem ve komediyi birleştirmesini çok sevdim.  Bu kitabı öykü sevmeyenlerin bile seveceğini düşünüyorum.





Şimdi Elindeki Kitabı Yavaşça Yere Bırak
Kitabın Adı :Şimdi Elindeki Kitabı Yavaşça Yere Bırak
Yazar :Hakan Urgancı
Yayınevi :Sola Unitas
Sayfa Sayısı :264


"Geldiler, yakından da baktılar. Yine ikna olmadılar. Bu garip topluluk, uzaylıların varlığından rahatsız olmak bir yana, onlardan kâr bile sağlamıştı. Şimdi tanışma, ödeşme zamanıydı. Beyinlerimize girdiler ve öykülerimize sızdılar. İnsan olmanın, Türk olmanın ne demek olduğunu, anlattıklarımızdan süzüp aldılar. Gündelik hayatla bilinçaltının kesiştiği bir yerde, kocaman gözleri ve olmayan kulaklarıyla kimi zaman komik, kimi zaman korkunç ama çoğu zaman delice olan öykülerimizi sabır ve ilgiyle dinlediler. Bu kitap, o öykülerin geçtiği zaman dilimlerine, o yaşamlara sizi de misafir ediyor. Dinlemek isterseniz, anlatacak tuhaf öykülerimiz var. Belki de anlatılmaması gereken öyküler..."

Dev bir uçan daire, Ankara'yı dünyanın yeni çekim merkezi yapıyor.

Bir tır şoförü, fantastik bir radyo istasyonu ile bağlantıya geçiyor.

Türkiye'nin ilk süper kahramanı, emeklilik töreninde milletvekili danışmanı ile kapışıyor.

Bir pop yıldızının albüm tanıtım gecesi, faciaya dönüşüyor.
Sıradan bir mahalle kuaförü, kadınları istenmeyen tüylerinden kurtarıyor. Hepsinin gitmesi gerektiğinden emin misiniz?
Popüler gazeteci, teknolojik bir otelde hayatının sınavını veriyor.
Bizi korkulası şeylere güldüren Hakan Urgancı, tanıdık kahramanlarını fantastik gerçeklerle çarpıştırarak fena şekilde eğleniyor. Bir yandan da ‘Günümüz Türkiyesi'nin bir portresini çiziyor. Tüyleriniz diken diken olurken kahkaha atmak istiyorsanız başlayın. Yoksa elinizdeki kitabı yavaşça yere bırakın!


                                                            Kozmokitap

Sokratis ve Siyahlı Kadın - Suphi Varım

Haziran 21, 2019 6 Yorum
Sokratis ve Siyahlı Kadın


  Suphi Varım'ın kaleminden Sokratis serisi Sokratis ve Siyahlı Kadın ile devam ediyor. Sokratis serisini merakla beklediğim serilerden oldu. O tarihi atmosferi , hayalimde canlanan siyah beyaz film misali görüntüler beni serinin en büyük takipçisi yaptı .

  Bu kitapta meşhur dedektifimiz birkaç olayı birden çözüyor yine. Konstantinopolis'e gittiği zaman görüştüğü komisyoncu öldürülür. Onun yeğenini karşılayıp onu Smyrna'dan bir gemiye bindirecektir Sokratis. Yeğen bir şairdir ve şiir yazarken dikkati çok dağınık olduğu için bunu Sokratis'ten rica etmiştir. Hem görevini yerine getirmek hem de katili bulabilmek için yeğeni aramaya başlar Sokratis . Onu ararken gizemli siyah peçeli kadın  ile tanışır ve onun için bir iş yapar. Bu olay onun bu siyahlı kadın ile tek karşılaşması olmayacaktır  , Kitapta bu kadının gizemini de çözüyor ve kim olduğunu öğreniyoruz. Bu yeğeni araştırması sırasında tanıştığı bir pansiyon sahibi de Sokratis'ten kocasını bulmasını ister. Kitap boyunca tanıştığı ve denk geldiği insanlar bir şekilde birbirleri ile bağlantılı olurlar.

 Olayın içinde olay olduğu kitapta , Soktaris ile araştırma yapmak , eşi Elenka ile tekrar karşılaşmak çok keyifliydi. Dedektif romanları sevenler bu seriye de baksınlar.



Dedektif Sokratis Serisi :

 1 - Sokratis'in Oyunları
 2- Sokratis Ölülerin Peşinde
 3- Sokratis ve Cinler
 4- Sokratis ve Siyahlı Kadın



Sokratis ve Siyahlı Kadın - Suphi Varım

Kitabın Adı :Sokratis ve Siyahlı Kadın
Yazar :Suphi Varım
Yayınevi :Maceraperest Kitaplar
Sayfa Sayısı :200


Arabadan iner inmez etrafa bakındı. Sarhoş denizcilerle doluydu sokak. Kimisi kusuyor, kimisi yoldan geçenlere sataşıyordu. Dekolte giysili şuh kadınlar, evlerin aralık panjurlarından onlara vücutlarını sergiliyor, cilveyle ve işveyle içeri davet ediyorlardı. Rum kabadayılar ceketlerini omuzlarına atmış, dudaklarında sigara, tespihlerini sallayarak tur atıyorlardı. Çoğunun yüzünde bıçak yarası izi vardı. Muhabbet tellalları, onları saygılı bir tavırla selamlıyorlardı. (...) Şeytan ona akıl vermişken ve hazır fırsat yakalamışken daha beterini yapabilirdi. Ayaklı abajurun yanından geçti, kadının üstüne eğildi. Makası onun sağ yanağına hınçla sapladı ve dişlerini sıkarak geri çekti. Sarsılarak canhıraş bir çığlık attı kadın. Gözleri yuvalarından fırlamış gibiydi. Bir çığlık daha savururken vücudu titredi, tepinmeye başladı. Şuurunu kaybetmişti sanki. (...) Kanlı makası yere atıp odadan çıktı, koşarak merdiveni indi. Sokağı yine boş görünce rahatladı. Karanlık saçak altlarına sığınarak yola devam etti...

Detektif Sokratis, yeni bir maceranın izinde bu kez Smyrna ile Konstantinopolis arasında mekik dokuyor. Acar detektif Sokratis, siyahlı kadının gizemini çözebilecek mi?

Oğlak Yayınları, polisiye edebiyatın usta yazarı Suphi Varım’ın, “Detektif Sokratis Polisiyeleri”nin dördüncü kitabı, Sokratis ve Siyahlı Kadın’ı yayımlamaktan gurur duyar...


Suphi Varım Kimdir ?

Suphi Varım1960 İzmir doğumlu olan Suphi Varım, İzmir Ticaret Odası ile Ege Sanayicileri ve İş Adamları Derneğinde profesyonel yönetici olarak çalışmıştır. Muğla Üniversitesinde kısa süreli bir öğretim üyeliği olmuştur.

Kamu Yönetimi dalında lisans, Ekonomi alanında yüksek lisans ve doktora dereceleri bulunmaktadır. Uzun yıllar ekonomi ve siyaset alanında analizler yapıp makaleler yazmıştır.


Emekli olan Suphi Varım, tüm zamanını polisiye yazarı olmak için ayırmış yazmaya devam etmiştir. Yazar aynı zamanda evli ve bir kız çocuk babasıdır.


Suphi Varım'ın Okuduğum Diğer Kitapları

Sokratis ve Cinler

Sokratis Ölülerin Peşinde 

Sokratis Ölüler Şehrinde

                                                            Kozmokitap

6/19/2019

Küçük Bir Sıkıntı - Mark Haddon

Haziran 19, 2019 1 Yorum
Küçük Bir Sıkıntı


İyi bir insan olmanın iki kısmı olduğunu düşündü. Bir kısmı diğer insanları düşünmekti. Diğer kısmı da diğer insanların ne düşündüğünü umursamamaktı.

Süper İyi Günler kitabı ile adından sıkça söz ettiren Mark Haddon'un yeni kitabı Küçük Bir Sıkıntı. 15 yaşında otizmli bir genci anlattığı kitabı Süper İyi Günler'i ben de okumuş ve çok sevmiştim. Yoğun bir tempoda olduğum için kitaba blogumda  yer verememiştim maalesef. İş Bankası Kültür Yayınları satış noktasında yazarın yeni kitabını görünce be nedenle hemen aldım. Okuyup sevdiğim kitabı referans noktası oldu benim için.

  Küçük Bir Sıkıntı' da bir aileyi iyisiyle  kötüsüyle ele alıyor yazar . George'u tanıyarak başlıyoruz kitaba . 57 yaşında emekli olmuştur George. Bahçeli evinde karısı Jean ile birlikte yaşamaktadır. Hobi olarak kendisine bahçede atölye inşa etmektedir. Karısı ile aralarında bir sorun yok görünmektedir. Dışarıdan bakanlar için mükemmel bir hayatları vardır . George'un bacağında bir lezyon keşfetmesi ile sorunlar yavaş yavaş kendisini göstermeye başlar .

  Aslında önemli bir olay değildir bu lezyon fakat George bunu kanser olarak niteler ve ölüm korkusu başlar. Öleceğini bilerek doğan ve büyüyen insanda bu ölüm korkusunu anlamak mümkün değildir. Kaçınılamayacak bu olaydan kaçmak için yaşamı kendine zehir edenden tutun da olmayacak işlere kalkışana kadar her çeşidine rastlamak mümkündür. İşte George da bu insanlardan bir tanesidir. Hele bu lezyonu yok etmek için yaptığını okuduğunuz zaman inanamayacaksınız.

  Bu dışarıya mükemmel izlenim veren ailenin iki de çocuğu vardır . Kate 'in bir çocuğu vardır ve ikinci evliliğini yapmak üzeredir. Kitap boyunca yer yer onların düğün hazırlıklarına da yer veriyor yazar. Ray , Kate'in müstakbel eşi. Aile Ray'e onay vermemektedir aslında. Kendilerine göre olmadığını , kaba saba biri olduğunu düşünürler. Aslında ima ettikleri kendilerinde düşük sınıfa ait olduğudur. Kitabı okudukça onların da aslında normal bir aile olmadığını ve kimseyi eleştirmeye hakkı olmadıklarını düşündüm.

Ailenin diğer çocuğu ise Ray. Farklı bir şehirde yaşayıp çalışan Ray bir eşcinseldir. Kendi içinde bile tam olarak bu durumu kabul edemediği için bazı sorunları vardır . Ailesi de bu durumu kabullenmiş değillerdir ve çevreye belli etmemeye uğraşmaktadırlar.

Eş ve anne Jean. O ise George'u , onun eski iş arkadaşı ile aldatmaktadır. Ne demişler aldatan kendini aldatır...

Dış görünüşü ile mükemmel olan bu ailenin içine girdikçe sorunlarını , yaşadıklarını trajikomik bir biçimde okuyoruz. Yer yer sıkıcı olan yerler olsa da genel anlamda düşündürücü , yazarın anlatım tarzı ile hızla okunan bir kitaptır. Kitabı orta seviyede buldum , Süper İyi Günler benim için yazarın en iyi kitabı hala.









Küçük Bir Sıkıntı
Kitabın Adı :Küçük Bir Sıkıntı
Yazar :Mark Haddon
Yayınevi : İş Bankası Kültür Yayınları
Orjinal adı :A Spot Of Bother
Çevirmen : Övgü Doğangün
Sayfa Sayısı :504


Elli yedisindeki George, konforlu bir emeklilik için hazırdır. Bahçeli, müstakil evinde küçük bir atölye inşa etmek, caz dinleyerek çizim yapmak, sorumluluklardan ve sorunlardan uzak bir emeklilik yaşamı... Ancak Katie, onun tekinsiz kızı, Ray’le evlenmeye karar verdiklerini açıklar. Bu ikinci evliliği olacaktır. İlk evliliğinden oğlu Jacob’la Ray çok iyi anlaşmaktadır. Ray beceriklidir, Ray güçlüdür ve Ray kültürsüz görünen bir adamdır. Bu yönüyle aile tarafından pek de arzu edilen bir damat değildir. Katie de emin değildir, ona karşı hissettiği aşk mı yoksa minnet duygusu mudur? Jean kızı “özgür ruh” Katie için endişelenirken, bir yandan soluk aldığı ve kendisini özel hissettiği gizli ilişkisini de sürdürür.

Ve bir gün George kalçasına yerleşmiş o sinsi lezyonla karşılaşır. Artık dünya onun için tepetaklaktır.
Süper İyi Günler’in yazarı Mark Haddon, aklını yitirmenin eşiğindeki karakterlerini onların bakış açısından incelemeyi sürdürüyor, edebi yazımını ve mizahı hiç elden bırakmayarak. Haddon kahkaha ve acıyla dolu, müthiş sürükleyici bir romana daha imza atıyor.


Mark Haddon Kimdir ? 

Mark Haddon
Mark Haddon, 1962 yılında İngiltere’de doğdu. Oxford Üniversitesi’nde İngiliz Dili ve Edebiyatı eğitimi aldı. Çeşitli yaş gruplarında zihinsel ve bedensel engelli insanlarla ilgili çalışmalar yaptı. Senaryoları ve illüstrasyonlarıyla da tanınan Haddon çocuk kitapları yazdı. 2003’te Whitbread, Guardian, Yılın Romanı ve Yılın Kitabı ödüllerini kazandığı Süper İyi Günler’in ardından Küçük Bir Sıkıntı’yla roman yazarlığını sürdürüyor.



Yazarın Okuduğum Diğer Kitapları :

Süper İyi Günler





                                                     

6/18/2019

Kırmızı Piyano - Josh Malerman

Haziran 18, 2019 5 Yorum
Kırmızı Piyano


Zaman içinde nesneler değişirdi . Elbiseler , konuşmalar , diller ve silahlar da öyle. Fakat savaşın gerekçeleri, anlamı ve müziği asla değişmezdi.

  Josh Malerman'ın  okuduğum üçüncü kitabı Kırmızı Piyano . Kitap hakkındaki olumsuz yorumları ve kitabı yarım bıraktıklarını söyleyenleri duyup , okuduğum zaman ben sever miyim diye aklıma geldi.  Daha önceki tecrübelerime dayanarak kimsenin yorumunun beni etkilemesine izin vermiyorum artık  .  Zevklerin ne kadar farklı olduğunu yaşadıkça daha iyi öğreniyor insan .   Yakın zevklere sahip olduğum birisi bile benim çok sevdiğim kitap için vasat terimini kullandı. Tamam sana uymamış olabilir , sevmemiş olabilirsin ama karşındakine , o kitabi sevdim diyen birisine de o vasattı diyemezsin. Demek ki senin görmediğin şeyleri görmüş senin yakalayamadıklarını yakalamıştır o kitaptan. Herkes hayata aynı gözle bakmadığı gibi okuduğundan da aynı şeyi anlamaz . Benim çok sevdiğim ve fuardan para ile satın aldığım bir kitaba bile buram burak reklam kokuyor diyen oldu. Ne yazar ne da yayınevi satın alıp okuyup beğendiğim için bana para ödüyorlar. Yok öyle bir dünya , keşke yazdığım bu yazılar ya da beğendiğim kitaplar için bana para ödeseler de ihtiyaçlarımı satın alsam !!!!

Yazarın kitaplarının ortak noktası bilinmezlik ve kitabın sonunu tam olarak bağlamayıp açık kapı bırakması . Özellikle çok beğenilip , filmi de yapılan Kafes'i okuduktan sonra aklımda deli sorularla ortada kalakalmıştım. Kırmızı Piyano 'da ise o kadar çok soru kalmadı aklımda. Yazılan ve yapılan açıklamalar yeterli geldi benim için .

 Çölde kaynağı belli olmayan bir müzik işitilmektedir. Bu öyle bir müziktir ki nükleer silahları bile etkisiz hale getirmektedir. Böyle bir durum olunca tabi hemen Amerika ordusu harekete geçerek oraya asker gönderiyor. Fakat bir sonuç elde edilemiyor. Son çare olarak bir müzik grubuna bu teklif ile geliyorlar. Çöle gidecek ve o müzik kaynağını bulacaklardır. Bu bildiğiniz bir müzik gibi de değildir.

   Kitap iki zamanlı olarak ilerliyor. Bir bölümde müzik grubuna teklifin gelmesi  çöle gitmesi ve yaşadıkları anlatılırken , diğer bölümde müzik grubundan Philip'i okuyoruz. Philip hastanede ve tüm kemikleri kırılmış halde yatmaktadır. Çok hızlı bir şekilde iyileşen Philip'e sesin kaynağını bulup bulmadığı sorularak gördükleri öğrenilmeye çalışılmaktadır.

  Kitabın ilk bölümlerinde özellikle müzik grubu ile alakalı bölümleri okurken sıkıldığımı ve bazı bölümlerin uzatılmış olduğunu belirtmeliyim. Bu bölümleri atlatıp okumaya devam ederseniz kitabı seveceğinizi düşünüyorum çünkü ben sevdim. Yazarın gizem öğelerini ustaca kullanması sayesinde merak duygum kitabı hızla bitirmemi sağladı . Araya serpiştirilen gerilim öğeleri de kitaba heyecan katmıştı.

  Benim sevdiğim kitaplardan oldu Kırmızı Piyano. 5 üzerinden 5 alamasa da 4 aldı benden . Okuyup okumamak size kalmış .)









Kitap Hakkındaki Övgüler :

"Sınır bilmeyen bir türde sınır tanımadan yazan Malerman, yirminci yüzyılın büyük korku ustaları Shirley Jackson ve Robert Aickman'ın yaptığı gibi dehşeti ve tüyler ürperten tuhaflığı anlatmayı çok iyi başarıyor. Bu son romanını da okurlar çok sevecek." –Library Journal (starred review)
"Josh Malerman'ın Kafes'i beklenmedik ve dehşet vericiydi. Korku okurları Kırmızı Piyano'da da benzer hisleri yaşayacak."

-Booklist-
"Malerman'ın yaratıcılığına söylenecek tek söz yok. Yazarın rahatsız edici, korku veren, karanlık ve sürükleyici ikinci romanı ise bu yıl içerisinde okuyacağınız en sıradışı kitaplardan biri olacak."
-Kirkus-
"Malerman'ın üslubu heyecan verici bir deneyim sunuyor. Konu ne kadar gerginse, yazarın üslubu da o kadar kusursuz."

- NPR-





Kırmızı Piyano
Kitabın Adı :Kırmızı Piyano
Yazar :Josh Malerman
Yayınevi :İthaki Yayınları
Orjinal adı : Blacl Mad Wheel
Çevirmen :Aslı Dağlı
Sayfa Sayısı :360


Sese Kulak Verme

Kafes Kitabının Çoksatan Yazarı Josh Malerman'dan Benzersiz Bir Gizem Romanı

Çölde keşfedilen, kaynağı belirlenemeyen bir ses...

Philip Tonka ve grubu The Danes'in bir sonraki hit şarkıları için umutsuzca ilham arama çabaları, Amerikan ordusundan bir generalin ziyaretiyle bölünmüştü. Bir Afrika çölünde nükleer silahları bile etkisiz hale getirebilen bir ses keşfeden Amerikan ordusu, bu sesin kaynağını bulmak için Philip ve arkadaşlarını bir göreve göndermek istiyordu. Bu keşif yolculuğu, kızgın çöl kumları arasında gömülü kalmış bir gizemin kalbine yapılan bir yolculuğa dönüşecekti.

Amerika'da, gözlerden saklı bir hastanede Ellen isimli bir hemşire, vücudundaki tüm kemikleri kırılmış bir hastaya bakıcılık yapıyordu. Hasta bu şekilde nasıl yaralandığı bilmiyordu fakat vücudu mucizevi bir hızda iyileşiyordu. Başına gelenler hakkında her geçen daha çok şeyi hatırlayan bu gizemli hasta, Ellen'ı hiç beklemediği bir yola sokacaktı. Peki bu gizemli hastanın Afrika'daki olaylarla ne gibi bir ilgisi vardır?



Josh Malerman :

Josh Malerman

24 Temmuz 1975’te doğdu. Çıkış kitabı olan Kafes, 2014’te yayımlandı. Michigan’da yaşamakta olan Malerman, “The High Strung” grubunun solistidir.


                                                         






Yazarın Okuduğum Diğer Kitapları : 

Gölün Dibindeki Ev 

Kafes 





                                                     

Kayıp: Ruhlar Savaşı - Dilara Kaymak

Haziran 18, 2019 3 Yorum
Kayıp: Ruhlar Savaşı


   Fantastik tarzda kitaplar okumayı sever misiniz? Ben çok severim . Farklı dünyalar, farklı ırklar, süper güçlü insanlar... Bu hayatta yapamadıklarımızı ve göremediklerimizi fantastik kitaplarda okuyor , yaşıyoruz. Kayıp : Ruhlar Savaşı fantastik türde bir kitap. Yazar Dilara Kaymak'ın kalemini ilk defa okudum . Wattpadde yazmış yazar ve kitabı Sola Unitas Yayınları tarafından kitap haline getirilmiş. İyi ki getirmişler çünkü ben wattpad okumuyorum. Kitabı gerçekten çok başarılı buldum. Konu , karakterler muhteşemdi. Yazarımızın kalemine yüreğine sağlık. İkinci kitap yoldaymış umarım fazla bekletmez bizi

.Kısaca kitabın konusundan bahsedeyim: Altı krallık uyum içinde yaşarken Güneş Krallığı , Ay Krallığına saldırır ve onu hakimiyeti altına alır. Ay krallığının küçük prensesi annesinin yardımı ile kaçar ve kendisini gizlemek zorunda kalır .

Bu noktada dünyanın farklı krallıklara bölünmüş olduğunu okuyunca aklıma Avatar : Son Hava Bükücü  çizgi filmi geldi. Orada da ateş ulusu diğer krallıkları tehdit ediyor , ele geçirmeye çalışıyordu. Çocuklar küçükken pazar sabahları çok severek seyrederdik . Ahh eski günler, tadı bambaşkaydı. Şimdi aynı tadı veren bir çizgi film bulamıyorum maalesef. Hatta bu çizgi filmi sinema filmi halinde yayımladılar onu da sevmedim. Avatar karakterini canlandıran oyuncu bana göre çizgi filmdeki kadar sevimli ve sempatik değildi .

 Kitapta dünya Avatardakinden farklı olarak dört değil altı krallığa ayrılmıştı. Dört elemente ek olarak Ay ve Güneş Krallığı.  Ay krallığı denilince de aklıma tahmin edebilirsiniz ki Sailoormoon geldi. Usagi'yi az seyretmemiştim zamanında .)) Bizim kanallarda bütün bölümler yayınlanmayınca devam bölümlerini Alman kanallarında almanca olarak izlemiştim. Şimdi almanca biliyor musun diye sorsanız hayır derim. Çoğu kelime zaten ingilizceye benziyor ve konunun gidişatından anlıyorsunuz :D

Avatar


Konuyu dağıtıp çorba yapmadan kitaba döneyim ben yine ...

Yıllar önce söylenen kehanet iki çocuğu karşı karşıya getirecektir. İki varis ... Bu karşılaşmadan sadece birisi canlı çıkacaktır...

Bu noktada da kehaneti söyleyenlerin işi gücü yok mu diye düşünüyorum. Bir çok insanın hayatını mahvediyorlar. Sonlarda da görüyoruz ki çoğunlukla bu kehaneti söyleyenlerin de kendi çıkarları söz konusu ya da bir intikam meselesi var. Neyse onlara nazaran biz sessiz sakin yaşamaya devam ediyoruz işte..


Kehanetler, özel güçler, büyücüler, gizlenen prenses, ailesinin yaptıklarını onaylamayan ancak karşı da gelmeyen bir prens ...

 Bir prens bir de prenses , arada da kehanet olunca insanın aklına ister istemez aşk da var mı diye geliyor . Okuyup göreceğiz var mı yok mu ;)

Gizem, heyecan , sevgi duygularını bir arada yaşadım, büyük bir merak ile sayfaları çevirdim kitapta. Bazı bölümlerde kızdığım karakterler de oldu, farklı davranmalarını istediklerim de. Bir de öyle bir yerde bitti ki merakta ölüyorum ... Serinin devamını sabırsızlıkla bekliyorum. Fantastik kitap severler bu kitabı kaçırmayın  . .



Kayıp Ruhlar Savaşı Kitabın Adı :Kayıp: Ruhlar Savaşı
Yazar :Dilara Kaymak
Yayınevi :Sola Unitas
Sayfa Sayısı :552


Altı krallığın uyum içinde yaşadığı Terra’da patlak veren isyan, yüzyıllar boyunca süregelmiş barış ve huzurun son bulmasına neden olmuştu. Başkent Lotus’ta can veren her bir beden, topraklarını kana bulamış düşmanın öfkesini daha da alevlendirmişti. Düzen altüst olmuştu, üstelik düşmanın pes etme gibi bir arzusu da yoktu. Hiçbir şeyden haberi olmayan iki küçük çocuk, sonu gelmez gibi görünen bu büyük savaşın tam ortasında kalmıştı. Bir kehanet vardı ve bu iki çocuğun da kaderlerinin tekrar kesişmesini sağlayacaktı. Birbirinden habersiz, ait olmadıkları, evlerinden uzak yerlerde büyüyerek daha onlar doğmadan önce belirlenmiş gelecek için savaşacaklardı. Ancak sadece biri hayatta kalabilecekti.


                                                            Kozmokitap

6/13/2019

Yalancının Mumu Aşkla Söner - Mehtap Soyuduru Çiçek

Haziran 13, 2019 6 Yorum
Yalancının Mumu Aşkla Söner


Kahkahalarla okuduğum , bittiği zaman da etrafıma anlatmaya devam ettiğim, kafa dağıtmak için bir kitap arayanlara ya da ne okusam diye fikrimi soranlara tavsiye etmeye doyamadığım bir kitap Yalancının Mumu Aşkla Söner. Tam yaz mevsimine göre kitap. Yormuyor , cıvıl cıvıl ve çok rahat okunuyor .

  Karşısındakine kızınca , başı sıkışınca ya da eğlenmek için hemen yalana sarılan , yalanlar üzerine master yapmış , babaannesi ile yaşayan , anne ve akraba yönünden şansı küsmüş, deli dolu, sevimli bir karakter Funda. Aslında söylediği yalanlara kızmak gerekiyor ama öyle bir şeytan tüyü var ki kızamıyorsunuz.

Cihan ... Esas oğlan ... Yakışıklı , karizmatik , anlayışlı, destekleyici .... Of ki of diyorum ve siz anlıyorsunuz ;) Sakın kitabı okuyup da gerçek hayatta ava çıkmayın böylesi zor bulunur. Sonra hayata küsersiniz , neme lazım baştan çok umutlanmayın. Şansınıza böylesi çıkarsa da söylemeyin ki nazar değmesin ya da sizden çalmasınlar :D

   Bu iki karakteri bir kahve falı ve ödünç bir kitap bir araya getiriyor gibi görünse de kuyruklu bir yalan etrafında birleşip benim de keyifle okuduğum bir maceraya yelken açıyorlar. Baştan iki karakter arasındaki çekimi hissetsek de aradaki o kuyruklu yalan yüzünden nasıl olacak diye merakla okurken , yaşanan olaylar ve ikili arasındaki diyaloglar kitaptan alınan zevki arttırıyor. Yazarın diğer kitaplarını da severek okumuştum ancak bu kitap bambaşka ...

    Çok uzun yazmayacağım herkes alsın okusun , harika bir kitap derken kendime hakim olamadım doldurdum yine. Ben fazla uzatmayayım siz bu kitabı kesinlikle kaçırmayın ...






Yalancının Mumu Aşkla Söner
Kitabın Adı :Yalancının Mumu Aşkla Söner
Yazar :Mehtap Soyuduru Çiçek
Yayınevi :Yediveren Yayınları
Sayfa Sayısı :344


İki aşık, biri yalancı…

Üç vakte kadar çıkan fallara kalmışsa tüm umutlar yalancının mumu yatsıya kadar değil üç vakte kadar yanar ve ancak aşkla söner. Haciz memurları kapısında beklerken gönlünü karizmatik ve başarılı bir psikoloğa kaptıran Funda’nın yalanlarla örülü ağın ortasında çırpınışını kahkahalarla okuyacaksınız.

Sadece komik değil bir de üstüne romantiğiz. Eros ölmedi sevgili okurlar, aşka inanan herkesi bir yerlerde pusuya yatmış bekliyor!









Mehtap Soyuduru Çiçek Kimdir?

23 Ağustos 1987 tarihinde İstanbul’da doğmuştur. Erciyes Üniversitesi mezunu, evli, iki erkek çocuk annesi ve bir kamu kuruluşunda memur olan yazar aslen Yozgatlıdır.
Mehtap Soyuduru Çiçek ilk önce wattpad platformunda yazmaya başladı. Daha sonra lacivert renkli bir ajandaya karalamaya başlamıştır. Yazarın ilk kurgu kahramanları kadınlardı. Yazarın basılan kitaplarının bir çoğunda kahramanları hep kadınlardan oluşmaktadır.







 Mehtap Soyuduru Çiçek'in okuduğum diğer kitapları :

*Pedina 

*Yolcu 

*Gitmesen Olmaz Mı? 

*Çiçek Gelin

*Güven Bana 

* Veda Ederken 

                                                     

6/11/2019

Kadife Pantolonlu Çocuk - Nadia Hashimi

Haziran 11, 2019 3 Yorum
Kadife Pantolonlu Çocuk

    Siz " bacha posh" nedir bilir misiniz? Ben   taa ki bu kitabı okuyasıya kadar. Bazen ne kadar şanslı olduğumuzu unutuyoruz. Bu coğrafyada doğduğumuz için ve yaşam bizim için nispeten daha kolay olduğu için. Aynı havayı soluduğumuz  dünya üzerinde bizim kadar şanslı olmayan , bizim normal kabul ettiğimiz onlar için özgürlük demek olan insanların olduğunu unutuyoruz bazen .

 Afganistan'da bir adettir bacha posh . Erkek çocuğu olmayan aileler küçük kız çocuklarının saçlarını keserek , onları erkek gibi giydirerek ve onlara erkek çocuğu gibi davranarak bir erkek çocukları olacağına inanırlar . Bacha posh erkek gibi giyinmiş kız anlamına geliyor tam olarak . Ergenlik çağına gelmeden bu kız çocukları tekrar normal hallerine döndürülüyorlar.

On yaşında bir kız çocuğudur Obayda. Ailesinin erkek çocuğu yoktur. Yengesinin önerisi ve aslında bir tür baskısı ile annesini ikna eder Obayda'yı bacha posh yapmak için. Saçları kısacık kesilir , erkek kıyafetleri giydirilir ve Obayda artık Obayd'dır. Anne ve babası ona oğlum diye seslenmektedir. Artık kız kardeşleri gibi anneline yardım etmesine , ev işi yapmasına gerek yoktur çünkü artık bir erkektir. Dışarıya çıkıp erkek çocukları ile oynaması , ağaca tırmanması , bisiklete binmesi beklenir. Okulda da erkek tarafında okumalıdır bir de. Afganisan'da kız ve erkekler ayrı binalarda okumaktadırlar. Kızların bir çok yönden özgürlükleri kısıtlanmıştır. Bu nedenle bacha posh olan kızlar başta zorluk çekseler de kavuştuğu özgürlüklerden vazgeçmek sonra zor gelir.

Obayda'nın ailesi diğer ailelere göre daha hoşgörülü olsalar da yaşadıkları sıkıntılar onları bu tuhaf adeti yapmaya yönlendirmiştir. Her zaman bu yenge gibi bir insan çıkar ortaya. Hepimizin hayatında buna benzer bir figür vardır aslında. Kitabı okurken sürekli olarak bacha posh olan kızların psikolojisini düşündüm. Bir anda artık sen erkeksin ona göre davran deniyor. Toplumdaki herkes de bu " oyuna " ortak oluyor. Aslında onların kız çocuğu olduğunu fark eden yok mu ?? Çoğunluk farkında fakat bu oyuna devam ediyorlar. Erkek gibi davranmaya başlayan , erkekler ile arkadaşlık kurup onlardan biri olduğunu düşünmeye başlayan kıza ergenliğe dönmeden önce tamam artık geri eski haline dön sen kızsın dendiği zaman hissettiklerini düşünebiliyor musunuz? Aklıma gelen ilk şey kimlik karmaşası oluyor. Her ne kadar erkek giysileri giyen bir kız olsa da zamanla , etrafındaki herkesin davranışı ile o da kendisini erkek gibi hissetmeye başlayabilir. Offf , aklıma gelen ı kadar çok şey var ki!!! Bu çocuklara çok üzüldüm. Bu insanlar nasıl bir çaresizlik içinde ki böyle akla mantığa aykırı bir adeti devam ettiriyorlar. Daha önce de dediğim gibi dışarıdan onları eleştirmek çok kolay. İçinde olmadan , o şartlarda yaşamadan fikir üretmek ne kadar doğru olabilir.

  Kadife Pantolonlu Çocuk beni etkileyen , çok beğendiğim bir kitap oldu. Beyaz Balina Yayınları 'nın okuduğum tüm kitapları gibi bu kitap ta her yaşa hitap eden ve rahatça okunabilecek bir kitap. Yetişkinler kadar çocukların da okuyup , bu dünyada onlar kadar şanslı olmayan çocukların olduğunu öğrenmesi ve onlara yardım etmek için neler yapılabileceğini düşünmesi gerekir.


Kadife Pantolonlu Çocuk Alıntılar : 

Bir erkek gibi davranmaya çalışmak , yeni bir dil öğrenmeye benziyordu ve ben kelimeleri bulmakta zorluk çekiyordum . 
Neden tuhaf görüneceğini düşünüyorsun? Kısa saçlı bir kız mı yoksa koltuk değnekli bir hayalet görecekleri için mi? Sana söz veriyorum ,görecekleri tek şey tek bacaklı kayıp bir ruhu yürüyüşe çıkarmayı başaran sihirli bir çocuk olacak .
Eğer bildiklerinizi paylaşmazsanız o şeyi bilmenizin hiçbir anlamı olmaz . Hiçbir şey bilmemekle aynıdır. 
En azından okula gidebildiğimiz için şanslı olduğumuzu bilirdik  çünkü bazı çocuklar okula gitmek yerine çalışıyordu. 
Sen daha yenisin. Kız olmanın ne demek olduğunu bildiğin anlamına geliyor. O şekilde yaşamaya değer mi? 
Bütün yetişkinler bir zamanlar çocuk olduklarını unutmuyor muydu sanki ?









Kadife Pantolonlu Çocuk
Kitabın Adı :Kadife Pantolonlu Çocuk
Yazar :Nadia Hashimi
Yayınevi :Beyaz Balina Yayınları
Orjinal adı :One Half From The East
Çevirmen : Yasemin Büte
Sayfa Sayısı :296


Bacha posh nedir bilir misiniz?

Afganistan’da, hiç erkek çocuğu olmayan aileler, genellikle ailenin en küçük kızını bir süreliğine erkeğe çevirirler. Böylece eve şans geleceğine ve bir sonraki bebeğin erkek olacağına inanırlar. Obayda ve ailesi de Kâbil’de kendi hâllerinde, mutlu bir hayat sürerken yaşanan bir kazayla her şey altüst olur. Bacağını kaybeden babası artık çalışamayacak durumdadır. Aile geçinebilmek için küçük bir köye, akrabalarının yanına yerleşir. Hiç erkek kardeşi olmayan Obayda, ablaları ile bu yeni hayata alışmaya çalışmaktadır. Ancak ailenin büyüğü olan yengeleri, Obayda ve ailesinin talihsizliğinden hoşnutsuzdur. Günün birinde Obayda’nın annesini, onu bir erkeğe çevirmesi için ikna edince, Obayda’nın bildiği her şey elinden alınır. Artık upuzun saçları, giymeye bayıldığı birbirinden güzel elbiseleri yoktur. Güzel Obayda, kadife bir pantolonun içindeki ürkek bir çocuk olup çıkmıştır. Bu hiç bilmediği yeni dünyada kaybolmaktan korkarken Rahim’le tanışır. Bu iki çocuğun sıra dışı dostluğu ve kesişen kaderleri, her şeyi değiştirecektir.


                                                            Kozmokitap

6/10/2019

Mayıs Ayında Okuduğum Kitaplar

Haziran 10, 2019 6 Yorum
Mayıs Ayında Okuduğum Kitaplar

  Uzun bir aradan sonra merhaba …  Bayram hazırlığı ve bayram derken bloga yazı girmem gecikti. Öncelikle hepinizin geçmiş bayramı kutlu olsun.  Önceden yazı hazırlasam iyi olacak sanırım , böyle zamanlarda kurtarıcı olur :))


  Bu senen ramazan hayatımdaki en kötü ramazandı . Bir hastalık peyda oldu , ramazanın sonuna kadar da geçmedi. Bu nedenle istediğim performansta kitap okuyamadım. Gerçi fotoğraf çekmek için kitapları toparlarken okuduğum kitap sayısının 10 olduğunu fark ettim ama o isteğine ulaşamama hissi hiç gitmedi üzerimden. Sanırım bu okumaya başladığım kitaplardan bir tanesinin bitmemiş olması ile alakalı da olabilir. Ramazanda bitirmeyi planladığım "Aşkname " yarım kalan kitabımdı . Bu ay da kitabı az az , sindire sindire okuyup bitireyim diyorum. Acelesi kalmadı nasıl olsa …


Gelelim okuduğum kitapların isimlerine ve kısa bilgilerine  :


Son Nöbet
1- Son Nöbet

Stephen King'in Bill Hodges üçlemesinin son kitabı Son Nöbet . Yazarın tarzının dışına çıktığını düşündüğüm seride en sevdiğim kitap ilk kitap Bay Mercedes idi. Polisiye ve paranormal olayları harmanladığı bu kitap ile ilgili yorumumu okumak → burayı  ← tıklayabilirsiniz.




Dert Etme Sabret
2- Dert Etme Sabret :
Kitabın isminden de anlaşılacağı gibi kitabın ana teması " Sabır " . Çoğu bölümde konu ile ilgili kısa hikayelere yer veriliyor ve arkasında sohbet ediyormuş gibi okuyucu kısa açıklamalarda bulunuyor ; sabrı , sabretme karşılığında daha da olgunlaşacağımızı ve sabrın sonunun güzel olacağından bahsediyor. Kitabın yorumunu okumak için → burayı  ← tıklayabilirsiniz.





Ya Nasip
3- Ya Nasip :

 Ramazan ruhuna uygun kitaplar okumaya gayret etmiştim mayıs ayında . Ya nasip de o kitaplardan bir tanesi idi. Ya Nasip bir roman . Aslında bir aşk romanı da diyebiliriz. Nasıl olur da bir aşk romanı Ramazan ruhuna uygun derseniz, tasavvufla, sahabelerimizin hayatı ile bezeli bir kitap.  Kitabın yorumu blogumda yok , instagramda paylaştığım kitaplardan . Oradaki yazımı okumak için → burayı  ← tıklayabilirsiniz.





Kya'nın Şarkı Söylediği Yer 4 - Kya'nın Şarkı Söylediği Yer :

Kya’nın Şarkı Söylediği Yer , Kya isimli bir kızın hayatını anlatmaktadır. Küçük yaşta annesi sonra sırası ile kardeşleri tarafından terk edilen bir kızdır Kya. Zor şartlarda Kya'nın hayata tutunmasını , kendini geliştirmesini ve başına gelenler etkileyici bir biçimde yazmış yazar. Çok sevdiğim ve tavsiye listemde olan bir kitap .Kitabın yorumunu okumak için → burayı  ← tıklayabilirsiniz.





Yargıç 5 - Yargıç :

Kalemini çok sevdiğim polisiye yazar Günay Gafur'un son kitabı Yargıç. Kitap başlarda beni sarmasa da yarıdan sonra elimden bırakamaz hale geldim. İyi ki okduğum dediğim kitaplardan .  Kitabın yorumunu okumak için → burayı  ← tıklayabilirsiniz.





Körleşme - Elias Canneti 6- Körleşme:


Basit bir roman gibi karakterler sinir olarak okuyacağımız bir kitap olduğu gibi Körleşme , anlamının dışında metaforik olarak da değerlendirilebilir. Başta Kien olmak üzere her bir karakter bu dünya üzerindeki bir kesimi temsil eder .Kalın bir kitap olması gözünüzü korkutmasın hızla okunuyor kitap. Kitabın yorumunu okumak için → burayı  ← tıklayabilirsiniz.




Hay Bin Yakzan 7- Hay bin Yakzan :

Hay bin Yakzan  bir kaç kelime ile özetlenemeyecek dev bir eser. Sakin bir kafa ile , araştırma yaparak ve düşünerek okunması gerekiyor.Kitabın yorumunu okumak için → burayı  ← tıklayabilirsiniz.







Hay bin Yakzan'ı Okumak
8- Hay bin Yakzan'ı Okumak :

Araştırmacı yazar Avner Ben Zaken  Hay bin Yazan'ın kısa özeti ile başladığı kitapta , İbn Tufeyl'in hayatını ve kitabın yazdığı çağdan günümüze kadar farklı tarih ve coğrafyalarda etkilediği felsefecileri ve yazarları , Hay bin Yakzan'dan etkilenerek yazılan kitaplar yer alıyor. Bu kitap da sakin bir kafa ile ve bol bol not alarak okunması gereken kitaplardan.






Mehmet Akif Ersoy ve Zekai
9- Mehmet Akif Ersoy ve Zekai :

Şiire meraklı ve ileride büyük bir şair olmak isteyen Zekai , okulda İstiklal Marşı konulu bir yarışma olduğunu öğrenince yarışmaya katılmak ve birinci olmak ister. Yarışma için yazacağı şiiri düşünürken okulda Profesör Keşşaf ile tanışır ve onunla geçmişe İstiklal Marşı'nın yazıldığı zamana bir yolculuk yapar …

Keyifli, bilgilendirici, çocukları öğrenmeye ve araştırmaya teşvik eden bir kitap Mehmet Akif Ersoy ve Zekai. Bölüm başlarında verdiği kelimeler ve anlamları ile çocukların kelime dağarcığı gelişimine katkı sağlamayı amaçlayan kitap bazı bölüm sonlarında bıraktığı boş sayfalarla da onlara görevler vererek etkileşimi arttırıyor. Kitaptaki çizimleri de çok sevdim. Çocuklar boyayabilir aynı zamanda bu çizimleri. Bu kitabı gönül rahatlığı ile tüm çocuklara tavsiye ederim.



10- Farahnaz'ın Çiçeği :
,
Farahnaz'ın Çiçeği
Ne yazsa tereddüt etmeden alıp okuduğum ve okuduğuma asla pişman olmadığım yazarlardan Yaprak Öz 'ün son kitabı Farahnaz'ın Çiçeği . Her kitabı ile farklı bir olay örgüsü ve yaşamlara bizi götüren Yaprak Hanım bu kitabı ile de bizi  Zonguldak 'a Kılıç Sitesine götürüyor. 1970 li yılların sonu ve hala sıcacık komşuluk ilişkilerinin olduğu bir yer. Kitabın baş karakteri Yıldız Alatan. 50 li yaşlarda , ev hanımı, bir eş, anne, anneanne, iyi bir komşu , terzi, sıkı bir kitap okuyucu ve acemi dedektif. Gerçi kitapta polislerin bile çözemediği olayları çözdü.  Severek , gülümseyerek okuduğum kitaplardan oldu.





                                                     
Web sitemizdeki fotoğrafların, yazıların izin alınmadan kopyalanması, yayınlanması, alıntı olduğu ve kaynağı belirtilmeden bir takım amaçlar için kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri yasasına aykırıdır. İzin alınmadan kopyalanan resim ve yazılarımızla ilgili dilekçe ve dava açma hakkımız saklıdır.