11/29/2019

KatilBot Günlükleri - Martha Wells

Kasım 29, 2019 5 Yorum
Katilbot Günlükleri

  Son zamanlarda okuduğum en iyi bilim kurgu serisi olan Katilbot Günlükleri üç kitaptan oluşmakta . Tüm Sistemler Çöktü , Yapay Koşullanma ve Kaçak Protokol .

 Kitapları çok sevdiğim ve birbiri ardına mola vermeden okuduğum için kitapları ayrı ayrı değil seriyi bir seferde paylaşmaya karar verdim.

Yazar Martha Wells , Katilbot Günlükleri ile Hugo ve Nebulas ödülleri almıştır. Kİtaplar bittikten sonra rahatça söylüyorum ki bu ödülleri sonuna kadar hak etmiştir.

  Seri üç kitaptan oluşuyor. Kitaplar kısa roman oldukları için sıkmadan çok rahat okunuyor. Bu seri tek kitap olarak basılamaz mıydı diye sorarsanız bence olabilirdi  . Fakat böyle okuması daha kolay olmuş bana göre.

İlk kitap Tüm Sisitemler Çöktü'de Katilbot ile tanışıyoruz. O aslında bir GüvBirim . Organik dokular , mekanik aksam ve yapay zekadan oluşuyor. Üstelik oldukça etkileyivi silah donanımına da sahip .  Tüm GüvBirimler idare modülü tarafından kontrol ediliyor. Onlara verilen emirleri yapmak zorundalar , yazılımları böyle. Fakat bizim Katilbotumuz kendi idari modülünü hacklemiş. Fakat hacklediğini kimseye belli etmiyor .Bir görev için insanlarla birlikte bir gezegene gönderiliyor. Bu gezegende insanları tehlikede olunca o da tüm gücünü kullanarak onları korumaya çalışıyor ....

İkinci kitap Yapay Koşullanmada Katilbot'umuz yanında bulunduğu insanların yanından kaçar ve taşıyıcı bot'u kullanarak seyahat ederken farklı bir maceraya yelken açar.

Üçüncü kitap Kaçak Protokol'de ise geçmişinde aklına takılan noktaları aydınlatmak üzere bir maden bölgesine gider ve burada da ölümcül olaylar onu beklemektedir.

Yapay zekanın kendi yolunu bulmasını okurken heyecanlı bir maceranın içerisinde buldum kendimi. İlk iki kitabı fuardan almıştım . Ben seriye başlayınca üçüncü kitap da çıkınca internetten sipariş ver ve kargo bekle kısmı için sabrım kalmadığı için kitapçıya yollandım ve kitabı alıp hızla okudum. Dediğim gibi son zamanlarda okuduğum en iyi bilimkurgu idi . Fazla söze gerek yok bence ...





Tüm Sistemler Çöktü

Kitabın Adı : Tüm Sistemler Çöktü
Yazar : Martha Wells
Yayınevi :İthaki Yayınları
Orjinal adı :All Systems Red
Serisi : Katilbot Günlükleri #1
Çevirmen :Cihan Karamancı
Sayfa Sayısı :128


Kalpsiz bir ölüm makinesi olarak tam bir başarısızlık abidesiydim. Uzay araştırmalarının kurumsallaştığı bir gelecekte, araştırmalarda kullanılacak tüm malzemelerin Şirket’ten kiralanması gerekmektedir. Buna, araştırma yapacağınız gezegene gitmek için kullandığınız uzay gemisinden, sizi koruması için gönderilen GüvBirim androidi de dahil.

Uzak bir gezegende, yüzey testi yapan bir grup biliminsanına da kendine “Katilbot” diyen ve kendi idari modülünü hacklediği için bilinç kazanmış bir GüvBirim androidi kiralanmıştır. İnsanlardan çekinen ve dikkatleri üzerine çekmek istemeyen Katilbot’un tek yapmak istediği görevini başarıyla yerine getirip insanların onu rahat bırakmasıdır.

Ancak komşu bir araştırma ekibinden haber alınamadığında gerçeği ortaya çıkarmak Katilbot’a kalacaktır.
Katilbot Günlükleri, Tüm Sistemler Çöktü ile başlıyor…



Yapay Koşullanma
Kitabın Adı : Yapay Koşullanma
Yazar : Martha Wells
Yayınevi :İthaki Yayınları
Orjinal adı :Artificial Contition
Serisi : Katilbot Günlükleri #2
Çevirmen :Cihan Karamancı
Sayfa Sayısı :125



İnsanların birbirlerine ne yaptıklarına aldırış etmezdim: Tabii a) yapılanları durdurmam veya b) arkalarını temizlemem gerekmediği sürece.”
Karanlık bir geçmişi vardı. Bu geçmişin bir bölümünde de insanları öldürmüştü. Bu olay kendisini o kadar etkilemişti ki kendine “Katilbot” demeye başlamıştı. Ancak bu katliamla ilgili belleğindeki anılar belli belirsizdi ve artık daha fazlasını öğrenmek istiyordu.

Kısaltma adı GAT olan bir Araştırma Taşıyıcısıyla (“G”nin ne anlama geldiğini inanın ki bilmek istemezsiniz) bir olup her şeyin çığırından çıktığı o madencilik tesisine doğru yola çıkmak niyetindeydi.

Keşfedecekleri ise Katilbot’un bakış açısını tamamen değiştirecekti…

“Daha önce hiçbir kitabın ana karakterine böylesine bağlanmamıştım.”

-Patrick Rothfuss -

“Katilbot’a bayılıyorum.”

- Ann Leckie -

Kaçak Protokol

Kitabın Adı : Kaçak Protokol
Yazar : Martha Wells
Yayınevi :İthaki Yayınları
Orjinal adı :Rogue Protocol
Serisi : Katilbot Günlükleri #3
Çevirmen :Cihan Karamancı
Sayfa Sayısı :128

“Kalpsiz bir ölüm makinesi olmanın bu kadar çok ahlaki ikilem çıkaracağını kim bilebilirdi.”

Bilimkurgunun en sevilen yapay zekâsı yine iş başında. Alaşağı edilmesi mümkün olmayan GrayCris şirketine açılan dava zora girmişti ama daha da önemlisi yetkililer Dr. Mensah’ın GüvBirim’inin nerede olduğuna dair daha fazla soru sormaya başlamıştı.

İnsansı androidimiz maceradan maceraya koşmak zorunda kalıyor olsa da sadece yalnız kalmak istiyordu… insanlardan, gündelik konuşmalardan ve sorulardan uzakta.

Katilbot bu soruların ortadan kalkmasını istiyordu. Temelli…    


Martha Wells Kimdir ? 

Martha Wells


Martha Wells 1 Eylül 1964 tarihinde Fort Worth, Teksas, Amerika Birleşik Devletleri’nde Dünya’ya gelmiştir.

Spekülatif kurgu yazarı olan Martha Wells, fantezi ve bilim kurgu konularında fantezi romanı, genç yetişkin romanı kısa öykü, medya bağlantısı ve kurgusal olmayan yazılar yayımladı. Yazarın romanları sekiz dile çevrildi.



                                                     

Sakın Arkana Bakma - Jennifer McMahon

Kasım 29, 2019 5 Yorum

Sakın Arkana Bakma

   Elimde yayımlanmış tüm kitapları olan  sayılı yazarlardan bir tanesidir Jennifer McMahon . Yazarın tarzını ve kitaplarını çok seviyorum. Kimisini çok başarılı bulmuş kimisini de bir tık aşağıda bulsam da yazdıklarını sonuna kadar keyifle okudum. Fantastik ve gerilim öğelerini başarı ile birleştirmeyi başaran bir yazar bana göre Jennifer McMahon .

Yazarın yeni kitabının çıktığını görünce havalara uçmuştum. Gördüğüm olumsuz yorumdan sonra da "acaba mı? " diyerek bir süre kitabı almayı erteledim. Yazarın tarzını bilsem de yine de çizgisinden saptı mı diyerek bir süre tereddüt yaşadım. Eskişehir kitap fuarında kitabı internet fiyatında görünce dayanamayıp almıştım . Fuar sonrası yaşadığım üzücü olaylardan sonra kitap bir kenarda unutuldu . Geçen kitaplıkta gözüme çarpınca bekletmemeye karar verdim ve 24 saatte bitirdim kitabı .

 Yazar bu kitabında da fantastik ve gerilim öğelerini başarı ile harmanlamış. Bu sefer fantastik öğe olarak perileri tercih etmiş. Kitabın başında okumaya başlayınca bu perileri Tinkerbell tarzı düşünebilirsiniz. Çünkü 12 yaşlarında küçük çocuklar bahsediyorlar ve inanıyorlar . Kitabı okudukça daha çok süpernatural dizisinde gördüklerimiz gibi olduğu anlaşılıyor.

Kitap çift zamanlı ve iki farklı karakterin bakış açısı ve yaşadıkları ile anlatılıyor. Günümüzde Phoebe
, geçmişte ise Lisa .

Önce Phoebe'nin yirmi yaşındaki hali karşılıyor yazar bizi. Annesinden uzakta yaşamayı tercih etmiş bir genç kız olarak kaybolan küçük bir çocuğu duyar . Çocuğun kaybolduğu kasabaya gidince onun periler tarafından kaçıldığını düşündüklerini görür. Aradan on beş yıl geçer ve Phoebe otuz beş yaşındadır. Bir erkek arkadaşı vardır ve birlikte yaşamaktadırlar. Erkek arkadaşı Sam'in yıllar önce kaybolduğunu öğrendiği kız Lisa'nın kardeşi olduğunu öğrenir . Gelen telefon notlarla hayatları bir anda karışır. Lisa periler diyarından geri mi dönmüştür , onu kaçıran bırakmış mıdır yoksa bambaşka bir tuzağa mı çekilmektedirler ...

Geçmişte ise Lisa'yı , aile yaşamını ve onun kaçırılasıya kadar yaşadıklarını okuyoruz. Lisa ormanda perilerin yaşadığına inanmaktadır . Sadece o değil kasabalıların çoğu buna inanmaktadır . Lisa'nın annesi de bu inancı destekler nitelikte hikayeler anlatmaktadır. Babası hasta olan Lisa kafayı peri kralına takmaktadır . Ona hediyeler bırakır ve bir gün periler diyarına gideceğine inanır ...

Gerçekten periler var mıdır yoksa efsanelerle bambaşka bir kötülük mü saklanmaktadır ? Lisa kaçırıldı mı periler diyarına mı geçti ? Gelen not ve telefonların anlamı nedir ? Gibi bir çok soru kitapta cevaplanıyor.

 Kitabın ilk yarısını okurken yazarın bazı bölümleri gereksiz uzattığını hissettim. Bu ikinci yarısına geldiğim zaman ise heyecan dozu arttığı için tüm işlerimi bir kenara bırakıp kitaba yoğunlaştım ve elimden bırakamadım . Ne olacak merakı , acaba mı teorileri derken kitabı bitirdim. İyi ki farklı yorumları görmezden gelip kitabı alıp okudum dedim. Yazar beni hayal kırıklığına uğratmadı . Kitabı çok sevdim. Hatta sonundaki belirsizlik ile birlikte yazarın sonunu siz seçin dediğini düşündüm. İster fantastik dünyayı kabul edip o gerçekliğe inanın , ister bilim ve tıpa inanıp ona göre düşünün. Ben bilim ve tıp  alanını tercih ettim. Küçüklükten beri insan beynine yazılan efsaneler ve korkular yetişkinlik hayatını da nasıl etkiliyor Phobe üzerinden görüyoruz aslında . Ben çok sevdim  , okuyup okumamak size kalmış :)








Sakın Arkana Bakma - Jennifer McMahon
Kitabın Adı : Sakın Arkana Bakma
Yazar : Jennifer McMahon
Yayınevi :Ephesus Yayınları
Orjinal adı :Don't Breathe A Word
Çevirmen : Çiğdem Köfüncü
Sayfa Sayısı : 432


Bir yaz gecesi 12 yaşındaki Lisa evlerinin arkasındaki ormana gider ve bir daha geri dönmez. Bu gizemli olaya dair tek ipucuysa, Lisa’nın kayıplara karışmadan önce küçük kardeşi Sam’e büyülü dünyalara açılan bir kapıdan bahsetmiş olmasıdır. Lisa o kapıdan geçip Periler Kralı’yla tanışacağını ve kraliçe olacağını düşünmektedir.

Aradan 15 yıl geçer ve Sam, Phoebe isimli bir kızla sevgili olur ama ikilinin sıradan hayatları, Sam’in yıllar önce verdiği bir söz yüzünden çok geçmeden tepetaklak olur ve kendilerini gerçekle hayalin giderek birbirine girdiği, lanetli bir geçmişin gölgesinde yaşanan, tüyler ürpertici olayların içinde bulurlar.

Sakın Arkana Bakma! hem dünyada hem de Türkiye'de kendine kemik bir hayran kitlesi yaratan Jennifer McMahon'un en özgün yapıtlarından biri olarak görülüyor.

“Jennifer McMahon'un romanları her zaman okuru şaşırtmayı başarıyor. Bu kitap da bu başarının en somut örneklerinden."

- Randy Susan Meyers -
“Özgün bir dil, müthiş bir hayal gücü ve tüyler ürpertici bir evren. McMahon korku-gerilim konusundaki tüm hünerini ortaya koymuş."

- Publishers Weekly -






Jennifer McMahon Kimdir ?

Jennifer McMahon
 1968 yılında Hartford, Connecticut, ABD'de dünyaya gelmiştir. İlk kısa öyküsünü üçüncü sınıfta yazan yazar 1991 yılında Goddard College'da lisans eğitimini tamamlamıştır. Daha sonra Vermont College'daki Yazı Programı Yüksek Lisansında bir yıl şiir okumuştur.Bir şiir,bir romana dönüşen karasızlığı ile kendine biraz zaman ayırmaya karar vermiştir. Jennifer McMahon, evsiz barınak personeli, yetişkinler ve akıl hastalığı olan çocuklar için danışman olarak çalışmış, 2000 yılında tam zamanlı çalışmak için işinden ayrılmıştır.Halen Vermont'taki Montpelier'deki evinde yaşamaktadır.

Jennifer McMahon'ın Okuduğum Diğer Kitapları :

Kayıp Kızlar Adası 

29. Oda 

Söylemeyeceğine Söz  Ver

Neptün Cinayetleri

Şeytanın Eli

Eva'nın Çığlığı 


                                                            Kozmokitap

11/28/2019

Annemin Saklı Defteri - Büşra Küçük

Kasım 28, 2019 6 Yorum
Annemin Saklı Defteri

“İyiyim, ölmeyecek kadar iyiyim ama yaşayacak kadar da değil.”

  Yani bir yayınevi olan Pika Yayınları ile tanışma kitabım oldu Annemin Saklı Defteri . Yayınevi kadar yazarla da tanışma kitabım oldu. Öncelikle kitabın ciltli olmasını , sayfaların dizaynını , kapak kalitesini , yazım ve basım hatası olmamasını çok hoşuma  gitti. Zaten olması gereken de bu fakat her yayınevi bu kadar özen göstermiyor maalesef.

  Roman Melnik Rusya'da yaşamaktadır . Babası Rus  , annesi de Türk'tür. Babası hapse girmiştir , annesinin de intihar etmesi ile birlikte dayısı Kaya , Roman'ı alıp Türkiye'ye getirir.






 Türkçeyi çok iyi konuşup anlamasına rağmen ilk defa geldiği bu ülkede kendisini yabancı hissetmektedir Roman . Dayısı ve eşi ona çok iyi davransalar da onlarla da ilk defa tanışmaktadır sonuçta. Yeni bir çevreye uyum sağlama , annesinin onu bırakıp gitmesi ve yalnız kalması onu etkilemiştir. Yapayalnız hisseder kendisini. Köpeği gaga olmasa daha da kötü hissedecektir kendisini. Bir gün dolaşırken bir kız ile karşılaşır Açelya . Komşularıdır bu kız . Açelya Roman'ın ilk ve en yakın arkadaşı olur Türkiye'de . Dayısının eşi annesine ait eski bir günlük verince Roman'a hayatı biraz renklenmeye başlar. Bu günlüğün içinde yazılanları Açelya ve sonradan tanıştığı arkadaş grubu ile birlikte çözmeye çalışırlar.

Günlükte annesi yapmaya başladığı bir besteden de bahsetmektedir. Roman 'ın yeni gayesi bu besteyi bulmak olmuştur. Bu besteyi bulursa annesini daha iyi tanıyabileceğini ve onu anlayabileceğini düşünmektedir.

  Genç bir çocuğun yaşadıklarını   , arkadaş grubu ile olan dayanışmasını  ve bir dedektif misali günlüğü çözmeye çalışıp bestenin yerini araştırmalarını okumak heyecan vericiydi . Gençlik filmi tadında , hızla okunan güzel bir kitaptı Annemin Saklı Defteri . Büyük bir keyifle okudum kitabı  , kurgu çok güzeldi .





Annemin Saklı Defteri - Büşra Küçük
Kitabın Adı : Annemin Saklı Defteri
Yazar : Büşra Küçük
Yayınevi : Pika Yayın
Sayfa Sayısı : 260


Satürn, Güneş, Mars, Venüs… Anahtarlıklar, kolyeler, boş evler, tamamlanmamış besteler… Tek bir defter, çözülecek bir sürü gizem… Roman Melnik annesinin ölümünün ardından, dayısıyla yaşamak üzere Rusya’dan Türkiye’ye gelir. Dayısının evinde onu bekleyen yeni bir hayatın yanı sıra annesinin gençlik yıllarından kalma bir defterdir. Hayallerle, kırgınlıklarla, küçük mutluluklarla dolu bir defter. Ve tabii bir sürü şifreyle ve gizemle de. Roman, geçmişi geride bırakmak için annesinin geride bıraktığı gizemi çözmek zorunda. Gittikçe daha fazla huzur bulduğu yeni evinde, yeni arkadaşlarla. Açelya’yla…


                                                            Kozmokitap

11/27/2019

Hükümdar - Niccolo Machiavelli

Kasım 27, 2019 2 Yorum
Hükümdar - Niccolo Machiavelli

Kurgu kitaplarını çok sevdiğim Salon Yayınları klasik eserler de basarak gönlümde taht kurmaya devam ediyorlar. Niccola Machiavelli 'nin Hükümdar isimli eseri de bunlardan bir tanesi.

  İzmit Kitap Fuarından almıştım kitabı . Klasik kitaplarda yayınevi ve çevirmen çok önemli. Bunu ne kadar duysam da tecrübe ile de sabit bir durum oldu . Artık kitap alırken bunlara mutlaka dikkat ediyorum. Fuarda da yayınevinin klasik eserlerini görünce iki tanesini  - Hükümdar ve Ütopya - aldım , şimdi kitabı okuyunca diyorum ki gönül rahatlığı ile hepsini alabilirmişim ...

İtalyan Rönesans hareketinin en önemli isimlerinden biri olan Floransalı yazar ve düşünür Niccoló Machiavelli tarafından kaleme alınan kitap , o dönemde Floransa'yı yöneten Piero de Medici 'ye hitaben yazılmış. Machiavelli  1500'lü yılların başlarında bir dönem hapis yatmış sonrasında da Firenze yakınlarında köyünde inzivaya çekilmiştir. Hükümdar'ı da  bu dönemde yazmıştır. Birçok devlet adamı bu kitabı okumuş ve başucu kitabı haline getirmiştir.  Üçüncü Napolyon hükümet darbesini yapmadan önce Hükümdar'ı okumuştur. Yaptığı darbede bu kitabın etkisinin büyük olduğu düşünülmektedir.




   Bir hükümdara atlar, silahlar, mücevherler , süslü eşyalar hediye edilirken yazar deneyimleri ve sürekli okuması sayesinde edindiği bilgileri kitap haline getirerek hükümdara sunmuştur. Henüz kitabın başında olmama rağmen ve yazarla aramızda yaklaşık 500 yıl olmasına rağmen çok doğru noktalara değinip ifade ettiğini belirtmeliyim. Düşünür olan Michiavelli aynı zamanda iyi bir gözlemcidir de. İnsanı , davranışını gözlemlemiş, tutku ve zaaflarını incelemiş, okuduğu kitaplarla gözlemlerini birleştirerek bir hükümdar nasıl olmalıdır, bir devlet nasıl yönetilir gibi sorulara yanıtlar vererek ortaya kitabını çıkarmıştır. Ulusal devlet yapısının babası sayılan ve faşizmin öncülerinden kabul edilen Machiavelli 'ye göre ülkeyi yönetmek ve koruyabilmek için her yol mübahtır. Kitapta yazılanlar hükümdara yazılmış olsa da okurken sadece bir ülkeyi yöneten değil bir şirketi yönetenlere de hitap ettiği anlaşılıyor. Anlattığı yöntemler arasında doğru dediğim olduğu gibi tasvip etmediğim yöntemler de vardı. Ayrıca kitabın sayfalarında Türklerden de bahsettiğini görünce biraz şaşırdım. Özellikle de kafir olarak bahsedince ... Yine sayfalarda kilisenin nasıl güçlendiğini ve kontrolü nasıl ele geçirdiğini okumak da bilgilendirici oldu. Bolca işaretleyerek , düşünerek ve araştırarak okuduğum bir kitap oldu. Tarihin arasından çıkıp gelen ve okurken günümüzde de gördüğümüz yönetim ve davranışları içerisinde bulduğum bu kitap benim için oldukça bilgilendirici oldu.

Hükümdar - Niccolo Machiavelli


Hükümdar Kitabından Alıntılar : 

" .. bir insana baskı yapıldığı zaman öyle davranmalı ki intikam almaya imkanı olmasın. "

"... bir bölgede asker bulundurmak ne kadar faydasız ise göçmen yerleştirmek de o kadar faysalıdır. "

"... her kim yeni çıkarların büyük kişilere eski haksızlıkları unutturduğunu sanıyorsa, kendini kandırıyor demektir. "

"... bir hükümdar halkıyla öyle yaşamalıdır ki iyi ya da kötü hiçbir yaşanan davranış tarzını değiştirmesini gerektirmesin. "

" Ele geçirilen devletler kendi yasalarına uyarak özgür bir şekilde yaşama geleneğine sahiplerse orayı ele geçiren hükümdarın buraları elinde tutmak için izleyeceği üç yol vardır : Birincisi buraları yakıp yıkmaktır ; ikincisi bizzat oraya gidip yerleşmektir ; üçüncüsü ise fethedilen devletlerin yasalarını olduğu gibi bırakıp burayı sadece vergiye bağlamakla yetinip halkın sadakatini sağlamak üzere da kalabalık olmayan bir yönetim kadrosu oluşturmaktır. "

" Ama şunu tekrar ediyorum , hükümdar insanlara dostça   yaklaşmalıdır aksi halde güvende değildir . "

"Güçlü ve cesur bir hükümdar , ister halkına kötü kötü halin uzun sürmeyeceği umudunu vererek , isterse düşmanın acımasızlığıyla onların gözünü korkutarak ya da fazla tepkili bulduğu kişileri ustaca etkisiz hale getirerek her zaman bu zorlukların üstesinden gelecektir ."

" İnsanlar o kadar basittirler ve anın gereklerine öylece boyun eğerler ki , aldatan kişi , her zaman aldatılmaya hazır birisini bulacaktır . "

" Hükümdardan nefret ettirecek şeyler ise tutarsız , ciddiyetsiz , kadınsı , korkak ve kararsız görünmektir. "

" Birçok imparatorluğun batışının sebebi , aynı zamanda hem askeri hem de halkı memnun etmenin çok güç olmasıdır. "

        



Hükümdar - Niccolo MachiavelliKitabın Adı :Hükümdar
Yazar :Niccolo Machiavelli
Yayınevi :Salon Yayınları
Orjinal adı :Il Principe
Çevirmen : Teslime Gökgöl
Sayfa Sayısı :128

İtalyan Rönesans hareketinin en önemli figürlerinden biri olan Floransalı yazar Niccolò Machiavelli (1469-1527) tarafından 1513 yılında o dönemde Floransa’yı yöneten Lorenzo Di Piero De Medici’ye ithafen yazılan ve orijinal adı “Il Principe” olan bu eser, güçlü bir hükümdarlığın nasıl oluşturulabileceği ve nasıl daha da güçlendirebileceği konusunu ele alır. Machiavelli’ye göre ahlaki ilkeler duruma göre değişebilir. Bir hükümdar sevilmekten çok korkulmalıdır ama yine de kendinden nefret ettirmemelidir.

“Dolayısıyla, bir hükümdarın yukarıda belirttiğim bütün iyi niteliklere sahip olması gerekli değildir, ama bunlara sahipmiş gibi görünmesi son derece önemlidir. Hatta daha da öteye gidip şunu belirtmeliyim; bu niteliklere sahip olmak ve her zaman uymak zararlı, sahipmiş gibi görünmek ise yararlıdır.”

Niccolo Machiavelli, 1469 yılında köklü bir ailenin oğlu olarak Floransa'da dünyaya geldi. 1498 yılında Floransa Cumhuriyeti'ne sekreter ve ikinci başkan olarak atanana dek yaşamı hakkında çok az şey bilinmektedir. Memuriyeti sırasında XII. Louis ve İmparator Maximiliani e Romagna'da Cesare Borgia'yı ziyaret etiiği birtakım resmi geziler yaptı. 1503 yılında papa seçimlerini gözlemledikten sonra ilk fetih seferine katılmak üzere II. Julius'a eşlik etti. 1507 yılında Novedi Milizia'ya yeni atanmış bir başkan olarak, 1509 yılında Pisa'nın ele geçierilmesinde rol alacak piyade gücünden oluşan bir ordu meydana getirilmesini organize etti. Üç yıl sonra bir ordu Prato'da Kutsal İttifak yenildi ve Medici tekrar Floransa'ya döndüğünde Machiavelli, toplumsal yaşamdan sürgün edildi. Hapis hayatı ve eziyetlere katlandıktan sonra, eşi ve altı çocuğuyla beraber San Casciona yakınlarındaki çiftliğinde yaşadı ve kendisini çalışmaya ve eserlerini oluşturmaya adadı. Çalışmaları arasında Hükümdar, Liy'nin İlk On Yılı Üzerine Anlatılar, Savaş Sanatı ve baştan çıkarıcılık üzerine bir hiciv olan Mandragola'yı sayabiliriz. 1550 yılına Kardinal Giuilio de'Medici ona 1525 yılında tamamlayacağı Floransa Tarihi'ni yazma görevini verdi. Sosyal yaşama tekrar katıldıktan kısa bir süre sonra 1527 yılında öldü.
                                                            Kozmokitap

11/23/2019

Dava - Franz Kafka

Kasım 23, 2019 2 Yorum
Dava - Franz Kafka

   Milena'ya Mektuplar kitabı ile tanıştım Franz Kafka'nın kalemi ile. Sonra hayran olduğum Dönüşüm kitabını okudum. Dönüşüm ile kendisine  , anlatımına , kalemine hayran oldum Kafka'nın . Bu kadar hayran olduğum yazarın ismini çok duyduğum ve henüz okumadığım eseri Dava'yı aldım hemen . Aldım almasına da kitapta bir bölüm ancak okuyabildim. Kitap akmadı bir türlü , ben de dikkatimi tam olarak kitaba veremedim derken kitabı yarım bırakmak zorunda kaldım. Hiç sevmem böyle yarım bırakmayı fakat olmadı mıydı olmuyor işte. Zamanı daha gelmedi diyerek bir kenara bıraktım kitabı. Bu olayın üzerinden tam dört sene geçti. r Dava - Franz Kafka esene sonra kitaplığıma bakarken tekrar gözüme ilişti Dava. Belki zamanıdır diyerek aldım ve o zaman kitabı okuyamamış olan ben üç günde kitabı bitirdim ve üstelik de çok sevdim. Bir kitap size de uzak geliyorsa zorlamayın zamanı gelince okursunuz siz de ....

Kafka öldükten bir yıl sonra basılmış Dava. Yazıldığı dönemin ötesinde bazı evrensel sorunlara ve değerlere de değiniyor kitapta Kafka. Birçok inceleme okuyabilirsiniz bu eserle ilgili. Farklı görüşlere göre ve metnin altında anlatılmak istenenleri , imgeleri ele alıyorlar. Ben profesyonel bir yorumcu değilim. Bu yazıda tamamen kendi düşündüklerimi ve kitabın bana hissettirdiklerini yazıya dökmeye çalışacağım.

Kitaptaki baş karakterimiz Josef  K . . Kitap boyunca K. olarak geçiyor ve gerçek ismini öğrenemiyoruz. Bir sabah uyandığında tutuklandığını öğreniyor. Aynı bir sabah Gregor Samsa'nın böceğe dönüşmüş olarak uyanması gibi . Tutuklanıyor ancak hapse koyulmuyor. Davasının konusu da bildirilmiyor kendisine. Bu noktada okuyucu olarak kendimi K. nın yerine koyunca çok kolostrofobik hissettim. Kapana sıkışmış ve çıkamıyormuş gibi.  Tutuklandığınız söyleniyor , hakkınızda bir dava var üstelik de zor bir dava olduğu söyleniyor ancak ne neden tutuklandığınız  ne de davanızın konusu belli değil ....

  K. başta çok önemsemiyor olanları ve hayatına aynı rutinde devam ediyor. Arada dava aklına gelse de yanlışlık olmuştur deniliyor. Bir gün gelen bir telefona kadar . O telefonda haftasonu davanın görüleceği kendisine bildirilir. İşin ilginç yanı davanın saati söylenmez. Üstelik dava bir mahkeme salonunda da değil kenar mahallelerden birisinde bir apartman dairesinde görülecektir. Ne yargıcın davranışları normaldir ne de K. kendisini savunmak için söyledikleri. Sanki trajikomik bir olayı seyrettiğimi hissettim.

  Aslında Kafka'nın anlattığı ortam ve olaylar distopik bir ortamı anlatmaktadır . Dikkatli olarak okunduğunda ise sistemin çarpıklığını vurguluyor yazar . Adaletin sadece isimde kaldığı bir düzen !!! Tüm bu sıkıntıların ortasında ise stajer avukat ve yargıcın şehvete düşkünlüğü de vurgulanıyor. Gittiği yerdeki kadınların K. yı baştan çıkarma çabaları da çabası ...

Kitabı okumak isteyenler isminden yola çıkarak bir davanın anlatıldığını düşünmesinler. Bu kitap bir davadan çok daha fazlası . Josep K. nın bir nevi hayatı , kendisini sorgulaması ve çevresini eleştirel gözle incelemesi. Okuması kolay bir kitap demeyeceğim.  Zor bir kitap . Yeri gelip gülecek yeri gelip bunalacaksınız. Ama dediğim gibi kitabı zamanı gelince okursanız benim gibi büyük bir keyif alabilirsiniz.



Kitabın Adı :Dava
Yazar :Franz Kafka
Yayınevi :İş Bankası Kültür Yayınları
Orjinal adı :Der Prozess
Çevirmen : Gülperi Sert
Sayfa Sayısı :224



Dava yazılışından bir süre sonra dünya sahnesine çıkan, yurttaşlık haklarının askıya alındığı, bir sivil itaatsizlik imasının dahi zulümle karşılandığı totaliter rejimlere dair bir öngörü ve eleştiri olarak yorumlanır çoğunlukla. Nazi Almanya'sına dair bir "önsezi" barındırdığı söylenebilir belki. Erişilmez bir otorite tarafından yöneltilen ve ne olduğu hiçbir zaman açıklanmayan bir suçlamayla karşı karşıya kalan Josef K.'nın davasında, mahkemeye dinsel ya da metafizik bir otorite de atfedilebilir.

Kafka Dava'da suçu yalnızca bir eylem olarak tanımlamayıp zanlının "kötü niyeti"yle de ilişkilendiren ve suçtan çok suçluya odaklanan absürd bir hukuk sistemi paradigması inşa eder. Kuramsal olarak ortada yasadışı bir eylem olmaksızın suçu mümkün kılan bir sistemdir bu. Ancak Kafka suç, sorumluluk ve özgürlük üzerine yazarken bir sistem ya da doktrin ortaya koymaz, çözüm önermez. Okuru ister istemez içine çeken bu karanlık dünya tasavvurunun tartışmaya açık olmayan tek bir özelliği varsa, o da müphemliğidir.






Franz Kafka Kimdir ? 

Franz Kafka Yahudi asıllı Praglı yazar 3 Temmuz 1883 yılında doğdu. Liseden 1901 yılında mezun oldu ve ardından Prag’taki Karl-Ferdinand Üniversitesine girdi. Kafka, Hukuk tahsilli yazarlardan biriydi. Eserlerinde suç, özgürlük, yabancılaşma gibi dönemin edebiyatında sıklıkla işlenen temalara ve konulara değindi. Despot bir babası vardı ve Kafka’nın babasıyla ilişkisinin etkileri eserlerine yansımaktaydı. Kafka, 3 Haziran 1924’te 40 yaşında öldüğünde ardında birkaç eser bıraktı. Bu eserlerden en çok bilinenleri Dava, Dönüşüm, Şato ve Milena’ya Mektuplar adlı eserleriydi.

Kafka, yakın arkadaşı Max Brod’a eserlerinin hepsini yakmasını vasiyet etti. Kafka’nın vasiyetini yerine getirmeyen Max Brod, Kafka’nın dünya edebiyatında önemli bir konuma gelmesini sağladı.


 Franz Kafka'nın Okuduğum Diğer Kitapları :

Milana'ya Mektuplar 

Dönüşüm 

Aforizmalar



                                                     

11/22/2019

Mutlu Bir Çocuk - Bjornstjerne Bjornson

Kasım 22, 2019 4 Yorum
Mutlu Bir Çocuk


   Yeni keşfettiğim yayınevlerinden birisi Kuzey Işığı Yayınları . Son anda katıldığım çekilişlerinden kazandığım kitaplardan bir tanesi Mutlu Bir Çocuk. Yayınevinin instagram hesabından yaptığı çekilişten 5 tane kitap kazandım ve hepsi de klasiklerden , üstelik daha önce okumadığım ve ismini duymadığım klasiklerden .

  Mutlu Bir Çocuk  dilimize ilk kez çevrilmiştir.İnce olan bu kitap yazarın sade , anlaşılır ve eğlenceli anlatımı sayesinde hızla okunuyor.

En derinlerde herkes iyidir; sadece biz onları iyi değilmiş gibi görürüz.

" İsmi EYVİND'di ve doğarken ağlamıştı . " diye başlıyor kitap . Bu ilk paragraftaki farklı başlangıç ile ilk anda gönlümü çaldı yazar. İlk cümleden de anlaşıldığı gibi kitap Eyvind'i anlatıyor.  Eyvind'in çok sevdiği bir keçisi vardır . Birgün tanıştığı küçük bir kıza , Marit'e bir dilim kek karşılığında keçiyi verir. Sonradan çok pişman olsa da çocukların tepkilerini ve olaylar karşısındaki tepkilerini kelimelere çok güzel yansıtmış yazar . Eyvind ekseninde olaylar anlatılsa da Marit de kitapta büyük yer kaplıyor .

  Norveç'in kırsal kesiminde geçiyor kitap. Bu bölgedeki insanların sıkıntılarını , yaşama şekillerini ve birbirleri ile ilişkilerini de alt metin olarak anlatıyor yazar.  Okuldaki eğitimi , müdürün hem çocuklarlar hem de kasabalılarla ilişkisi anlatılırken onun geçmişi ve bugüne nasıl geldiği de anlatılıyor. Tüm toplumlarda değişmez , yazılmayan bir kural olan sosyal statüden ve bu durumdan çocukların nasıl etkilendiği ve insanların bakış açısı da yansıtılıyor.

   " Bir çiftçinin çocuğu olarak ,çok fazla bir seçeneğim yok , "

Kitabın adı " Mutlu Bir Çocuk " olmasına rağmen Eyvind sürekli mutlu olan bir çocuk değil. İnişleri çıkışları , sorgulamaları oluyor  onun da. Belki kitabın sonu mutlu olduğu için öyle bir isim koyulmuştur.

 Kitabın dili ve yazarın anlatım tarzından dolayı her yaşa hitap edebilen bir kitap olan Mutlu Bir Çocuk iyi ki okuduğum kitaplardan birisi benim için  .




Mutlu Bir Çocuk - Bjornstjerne Bjornson
Kitabın Adı :Mutlu Bir Çocuk
Yazar :Bjornstjerne Bjornson
Yayınevi :Kuzey Işığı Yayınları
Orjinal adı :En Glad Gutt
Çevirmen : Kerem Topçu
Sayfa Sayısı :128


“Sana daha önce neden çok mutlu olduğumu söyleyeyim. Daha önce kimseye âşık olmadım. Âşık olduğumuz anda mutluluk biter.”

İskandinav edebiyatına adını altın harflerle yazdırmış olan, Nobel ödüllü yazar Bjornstjerne Bjornson’un dilimize ilk kez çevrilen bu naif eserinde; özenle çizilmiş karakterler ve harikulade sadelik kendisini an be an hissettiriyor; yazarın derin psikolojik içgörüsü ise eserin masalsı ve akıcı diliyle birleştiğinde okurlarını hem şaşırtıyor hem de büyülüyor.





Bjornstjerne Bjornson Kimdir ? 

Bjornstjerne BjornsonNobel edebiyat ödülü (1903) sahibi Norveçli şair, hikâyeci, romancı, gazeteci ve oyun yazarı. Ayrıca Henrik Ibsen, Alexander Kielland ve Jonas Lie ile birlikte 19. yüzyıl norveç edebiyatının dört büyük adından biri olarak kabul edilmiştir.
İskandinavya'ya ilk 1903'te nobel ödülü kazandıran norveçli yazardır. Ayrıca Norveç milli marşının yazarıdır. "Fikirlerinin tazeliği ve ruhunun nadir bulunan saflığı nedeniyle her daim seçkin olan şiir yazma sanatındaki asil, ihtişamlı ve esnek yazım nedeniyle" Nobel edebiyat ödülü'ne ödüle layık görülmüştür.                                                          


                             
                                                         Kozmokitap

11/21/2019

Rosshalde - Hermann Hesse

Kasım 21, 2019 5 Yorum
Rosshalde - Hermann Hesse

"İnsan karşılaştığı olayları çocukluğunda tüm derinliği ve tazeliğiyle yaşar ancak, yani on üç-on dört yaşına kadar, ondan sonra hazırdan yer, çocukluğundaki yaşantılarla beslenir hep."

Siddhartha kitabı ile tanıştım Hermann  Hesse'nin kalemi ile . Rosshalde ise yazarın okuduğum ikinci kitabı . Açık ara farkla Rosshalde'yi daha çok sevdiğimi , beni daha etkilediğini baştan söyleyeyim.

 İnstagramda yaptığımız #1nobel1klasik etkinliği kapsamında okuduk bu ay kitabı . Okumak isteyenler için ilk başta söyleyeyim ki arka kapak yazısını okumayın. Kitap bittikten sonra okuyabilirsiniz çünkü içerik hakkında çok fazla bilgi veriyorlar ki bu çoğu okuyucuyu rahatsız ediyor.

  Kitaba ismini veren Rosshalde bir malikanenin ismi. Kitabın başında yazar öyle bir tasvir ediyor ki işte benim oturmak istediğim ev bu dedim. Evi , arazisini ve herkesten uzak oluşunu çok sevdim. Tam huzur bulunacak bir yer. Bu evde Veraguth ailesi oturuyor. Kitap da bu aileyi anlatıyor. Bay Veraguth bir ressam . Sergilerde resimleri sergileniyor ve uluslararası bir üne sahip . Eşi sessiz , sakin bir ev hanımı. Karakter olarak  Bay Veraguth'un tam tersi diyebiliriz. Bay Veraguth yani Robert her şeyi incelemeyi seven , duygu geçişleri hızlı olan ve çoşkuyu uçlarda yaşayan birisi. Yazar Robert karakterine kendisini yansıtmış .Bu karakter ile birçok ortak özellikleri var. Robert ve eşinin iki oğulları var. Albert ve Pierre. Albert şehir dışında okuyor , küçük Pierre ise yanlarında ...

  Yazar farklı karakterler sahip parçalanan bir aileyi anlatıyor. Kitabı okuduğunuz zaman karakter farklılıkları bir yana Robert'in yaptıklarına çok kızdığımı söylemeliyim. Bir çocuğu annesinden kıskanmak ne demek ? Bunu sanatçı duyarlılığı ya da duygusallığı ile açıklamaya çalışıyor gibi hissetsem de normal bir davranış olmadığını söylemeliyim . Bir de eşi Adele var. Duygularını çok da yansıtmayı sevmeyen bir kadın. Sakin birisi ya da sakin kalmak için elinden geleni yapıyor. Onun da bu evlilikte çok mutlu olmadığı barizdir . İkisi de birbirlerini anlamak için birşeyler yaptılar mı bilmiyorum. Kitap geçmişten çok bahsetmiyor sadece en önemli noktalara değiniyor yazar. Uzakta bir okulda okuyan ve tatilde eve dönen Albert var. Babası ile arası pek iyi değil . Ama yine de sevgiye ihtiyacı olan bir çocuk o. Okudukça ve davranışlarını gördükçe anlıyorsunuz. Bir de küçük Pierre var. Kendine has bir karakteri olan sevimli bir çocuk...

Bu aileyi ve yaşadıklarını okumak beni gerçekten çok etkiledi. Her karakterle çok fazla empati yaptım sanırım çünkü kendimi teker teker tüm karakterlerin hislerini içimde hissettim. Yazar o kadar başarılı şekilde tüm duyguları hissettirdi ki kitap bitince dondum kaldım. Kitabın sonuna da o kadar üzüldüm ki bu konuda hislerimi kelimeler ifade etmiyor. Yaşananlar , yapılanlar ... Aslında hayatta da o kadar küçük ve boş işlere kafa yoruyor ve can sıkıyoruz ki güzel anları kaçırıyoruz. An'ın tadını çıkaralım ve sevdiklerimizle birlikte bolca vakit geçirelim diyorum son olarak .





Rosshalde - Herman Hesse
Kitabın Adı :Rosshalde
Yazar :Herman Hesse
Yayınevi :Yapı Kredi Yayınları
Orjinal adı : Roßhalde
Çevirmen :Kamuran Şipal
Sayfa Sayısı :176


Parçalanmanın eşiğindeki bir aileyi barındıran hüzünlü bir malikane Rosshalde. Ressam baba, mutsuz evliliğinin yarattığı düş kırıklığı içinde "kale"sine çekilmiş, bahçedeki atölyesinde kalırken, piyanist karısı ve onları bir arada tutan son bağ olan küçük oğulları malikanede yaşamaktadır. Küçüğün amansız bir hastalıktan ölmesiyle, aile bir daha birleşmemek üzere dağılır: Baba kendini sanatına adayıp Hindistan'a gitmeye karar verirken, anne büyük oğluyla birlikte belirsiz bir geleceğe adım atar. Rosshalde'nin kapıları, belki de bir daha açılmamak üzere kapanır.

Hermann Hesse'nin 1914'de kaleme aldığı Rosshalde, yazarın kendi yaşamından izler taşıyor: Ressamlık, Hesse'nin sanatçı kişiliğinin bir parçasıydı. Doğu kültürüne yakınlığıyla tanınan Hesse 1911'de uzun bir Hindistan yolculuğuna çıkmış, 1919'da ise ilk karısından ayrılmıştı.Oysa romanın yayımlanması üzerine babasına yazdığı mektupta bambaşka bir dilek saklıydı : " Kitaba konu olan mutsuz evliliğinin tek nedeni yanlış  seçim değil; sorun çok daha derinlerde , bir sanatçının ya da düşünürün evliliğe yatkın olup olmadığında . Bunun cevabını bilmiyorum , ama benim durumum kitaba alabildiğince yansıdı ; burada sona eren bir şey var , umarım gerçek hayatta onunla başka türlü başa çıkabilirim . " 





Hermann Hesse Kimdir ? 

Herman Hesse Hermann Hesse, 1877'de Almanya'nın Calw Kasabası'nda doğdu. İlk şiirini yirmi beş yaşında yazdı. Bunu Peter Camenzind, Çarklar Arasında, Gertrud, Rosshalde, Demian ve diğer romanları izledi. Birinci Dünya Savaşı'nda Alman militarizmini protesto etmek için İsviçre'ye yerleşen, İkinci Dünya Savaşı'nda hem Nazilerin hem de antifaşistlerin ağır eleştirilerine maruz kalan Hesse, bu ortamın, ayrıca sorunlu aile yaşamının ve savaş esirlerine yardım konusundaki yoğun çalışmasının sonucu ağır bir bunalım geçirdi. Jung'un öğrencisi Lang ona psikanaliz tedavisi uyguladı. Lang ile dostluğu Hesse'nin ruhbilime ve Jung'a duyduğu ilgiyi körükleyerek şiirsel iç dünyasını zenginleştirdi. İnsancıllığı, barışseverliği ve insan yaşamını irdeleyen felsefesi, Bozkırkurdu, Narziss ve Goldmund ve Siddhartha adlı romanlarında özellikle belirgindir. Boncuk Oyunu adlı romanından sonra 1946'da Nobel Edebiyat Ödülü de alan Hesse'nin Doğu edebiyatına ve mistisizmine düşkünlüğü, ayrıca bireysel bunalımlara çözümü Doğu felsefesinde arayışı, 1960 yıllarında canlanan Budizm ve Zen Budizmi akımlarının da yardımıyla özellikle Amerikan hippi gençliği arasında en çok okunan yazarlar arasına girmesine neden oldu. Hermann Hesse, 1962 yılında İsviçre'nin Montagnola Kasabası'nda öldü.


                                                     

11/20/2019

Asi - Monica McCarty

Kasım 20, 2019 2 Yorum
Asi

  Ününü çok duyduğum okuyanların öve öve bitiremediği Monica McCarty ile sonunda tanıştım. Kitapçıda yazarın bazı kitaplarını indirimli görüyordum . Ben almaya kalkınca piyasada kitaplarını bulamaz oldum. Bir gün halk pazarına - bit pazarı da deniyor - gittiğimde sergilerin birinde kitabı gördüm. 3 TL ye aldım kitabı. Pazarlık etmeye de çalıştım ancak 5 kuruş bile inmediler :(

Bir üçlemenin ilk kitabı Asi . Seri kitabı olduğunu bilmeden aldım , şansıma serinin ilk kitabı çıktı. Kitabın türü tarihi aşk romanı . İskoçya'da geçiyor. Sade bir anlatım ve hızla okunan bir kitap. Kitabı okumak isteyenler içinm de +18 bölümlerin olduğunu da belirteyim.

McLeod'lar ve McDonald'lar düşmandırlar. Kral bu düşmanlıkları sonlardırmak için McLeod'ların reisi Rory ile McDonald'ların kızı İsabel evlenmesini istemektedir. Rory ise evlenmeyi istemez fakat bir yıl bir gün nişanlı kalmayı kabul eder. Bu sürenin sonunda ya evleneceklerdir ya da İsabel ailesinin yanına dönecektir. Aslında bu olayın adı nişanlılıktır fakat bu sadece isimdir , evlilik deneyimidir yaşanacak olan . Rory İsabael'den uzak durmaya niyetlidir . Onunla evlenmek istemez. İsabel'in ise bu işi kabul etmesinin arkasında bambaşka bir şey vardır ... Bu iki gencin aklına gelmeyen şey ise "aşk" tır ve bundan kurtuluş yoktur ...

Hızla okudum kitabı. Zaten okurken çok düşünmenize gerek yok , beyninizi de zorlamıyor. Yazar ve anlatımı iyi olsa da illa okumak istediğim bir yazar , ya da kitaplarını mutlaka bulup okumalıyım diyemem . Çünkü bu türde yazan benzer yazarlar da var ve Monica McCarty'nin çok fazla bir üstünlüğü yok onlara bana göre...





Asi - Monica McCarty
Kitabın Adı :Asi
Yazar :Monica McCarty
Yayınevi : Koridor Yayınları
Orjinal adı :Higlander Untamed
Serisi : Mcleods Of Skye #1
Çevirmen :Aslıhan H. Bağdatlı
Sayfa Sayısı :352


"Dolu dolu, romantik ve mest edici!"
Teresa Medeiros
Onu kendine aşık etmek için yalnızca bir yılı vardır... Isabel MacDonald, amansız kavgaya bir son vermek için klanının en azılı düşmanı Rory MacLeod ile nişanlanmayı kabul eder. Ancak nişan onun kaleye - ve biraz tahrikle kalbine - girişini kolaylaştırmak için bir paravandır. Ne var ki haince planları hayranlık duyduğu her şeye sahip güçlü ve korkusuz bir Highland reisi olan Rory tarafından sınanır. Şimdi Isabel hep hayal ettiği mutluluğu, tam da ihanet etmesi gereken adamda bulmuş ve ihtirasın, intikamdan çok daha tehlikeli olabileceğini görmüştür. Dostların yakınında olsun ama düşmanların daha da yakında... Rory'nin MacLeod klanının reisi olarak görevi açık ve nettir: Kralın emrine itaat edip MacDonald'ların kızı ile evlenmek - şartları ise kendisi belirleyecektir. Rory nişanın yalnızca bir yıl sürmesine karar verip kızı ailesine teslim ettikten sonra başka biriyle evlilik yapmayı planlar. Fakat bu baştan çıkarıcı güzellikteki kadının, onun çelik gibi dirayetine meydan okuyacağını ve sert görünüşünün altında içten içe kaynayan dizginlenmemiş ihtirası ortaya çıkaracağını tahmin edemez.






Monica McCarty Kimdir ?


Monica McCarty Toronto ABD'de dünyaya gelen Monica McCarty, Downingtown Lisesinden mezun olmuş ve 1995 yılında New York Üniversitesini bitirmiştir. 2005 yılında kadar Shepard Time, Inc. Özel Yayıncılıkta çalıştı ve kurumsal müşterilere özel yaşam tarzı dergileri üretti. 2002-2005 yılları arasında kendi kitaplarını yazmaya başlayan Monica McCarty'ın Prettey Little Liars ve Yalancılık Oyunu adlı eserleri televizyon dizisi haline getirilmiştir. Şu anda ise Pittsburgh içinde yaşamına devam etmektedir.






                                                            Kozmokitap

11/15/2019

Kardan Kız - Eowyn Ivey

Kasım 15, 2019 6 Yorum
Kardan Kız


Kardan Kız kitabını ilk olarak üç -dört yıl önce kış temalı kitapları karıştırırken görmüştüm. Gerek kapak görseli gerekse arka kapak yazısı beni mest etmişti. O dönem kitabı alıp bir arkadaşıma hediye ettim , aklımın bir köşesinde de kendime kitabı almak hep kaldı. Yaklaşık bir yıl önce de internette kitabı indirimde görünce tekrar aklıma geldi. Artık zamanıdır bu kitabı al ve oku dedim. Kitabı aldım da zor bir yıl olunca bir türlü sıra bu kitaba gelemedi. Kitaplığımı toparlarken elime tekrar geçince bekletmeden okumak istedim. Aslında kar yağdığı zaman okusam görseller daha güzel olurdu fakat tekrar kitabı bekletmek istemedim.

 Arka kapak yazısını okuduğum zaman daha çok fantastik ağırlıklı bir kitap olacağını düşünmüştüm. Fakat kitap fantastik değil ilk olarak onu belirteyim.Gizem öğeleri barındırsa da dram ağırlıklı kitap. Bu söylediklerimden kitabı sevmediğim anlaşılmasın. Kitabı bu hali ile daha çok sevdim. Belki sonu daha farklı olsun isterdim o kadar...

  Yaklaşık elli yaşlarında bir çiftin hayatı anlatılıyor kitapta. Çocukları olmayan bu çift ailelerinden ve diğer insanlardan uzakta , Alaska'da yeni bir başlangıç yapmak isterler. Jack ve Mabel . Dondurucu soğuk ve adam etmek gereken toprak parçası . Doğa yeterince zorken  birbirleri ile yeterince iletişime geçmeyen , sessizliği tercih eden çiftimizin işi çok zor. Aslında birbirlerini çok seviyorlar. Fakat yaşadıkları ve içinde oldukları ruh hali onları sessizleştirip yalnızlaştırıyor. İlk kar yağdığı zaman beraber kardan adam yaparlar. Sabah uyandıkları zaman kardan adam bozulmuştur ve yanında küçük bir kız çocuğunun ayak izleri vardır. Bu küçük kız nereden gelmiştir ? Bu havada kaybolmuş bir çocuk mudur yoksa kardan adam canlanmış mıdır ?

Dediğim gibi gizem öğesi canlı tutsa da yazar kitabın esas konusu Jack ve Mabel üzerine kurulu. Bu ciftin ayakta kalmak için verdikleri mücadele , komşuluk ilişkileri , yaşananların anlatılış tarzı ve doğanın betimlenme şeklini çok sevdim ben. Ailece seyredilen pazar sineması tadında keyifli bir kitap. Bir şans verebilirsiniz...





Kardan Kız Hakkında Övgüler :

“Fevkalade bir başarı... Çok heyecanlanacaksınız ve uzun, çok uzun bir zaman aklınızdan çıkmayacak.”
                -Robert Goolrick, A Reliable Wife''ın yazarı -

“Willa Cather ve Gabriel García Márquez birlikte bir kitap yazsa, Kardan Kız çıkardı ortaya. Fevkalade bir başarı... Çok heyecanlanacaksınız ve uzun, çok uzun bir zaman aklınızdan çıkmayacak.”
              - Robert Goolrick, A Reliable Wife''ın yazarı -

“Coşkulu bir hikâye... inanılmaz bir başarı.”
              - Sena Jeter Naslund, Ahab''s Wife''ın yazarı -

“Eowyn Ivey''nin bu ilk eseri okuru, hem keyifli hem de ürpertici bir peri masalına götürüyor.”
              - Melanie Benjamin, Alice I Have Been''in yazarı -

“Kardan Kız baştan sona etkileyici bir kitap... Çok güzel.”
              - Keith Donohue, The Stolen Child''ın yazarı -

“Bu kitap büyüleyici... Eowyn Ivey karın cezbedici inceliklerini inanılmaz bir güzellikle ifade etmiş.”
               - Ali Shaw, The Girl with the Glass Feet''in yazarı -

“Büyüleyici evet, ama Kardan Kız aynı zamanda 1920''lerdeki Alaska''yı da tüm gerçekçiliğiyle gözler önüne seriyor. Orada yaşayan insanlar ve güçlü bir sevgiyle birbirine tutunan çift de dahil. Eowyn Ivey''nin dokunaklı romanı beni ilk sayfadan itiraben etkilemeyi başardı.”
                 - Andromeda Romano Lax, The Spanish Bow''un yazarı -





Kardan Kız - Eowyn Ivey
Kitabın Adı :Kardan Kız
Yazar :Eowyn Ivey
Yayınevi :Feniks Kitap
Orjinal adı : The Snow Child
Çevirmen : Solina Silahlı
Sayfa Sayısı :448


Çiftlikte yaşayan Jack ve Mabel çok çalıştıkları günlerin ardından 1920'lerin Alaska'sında kendilerine sakin bir yaşam kurarlar. İkisi de artık sahip olmaları imkânsız bir çocuk özlemi çekmektedirler. Yine de birbirlerine olan aşkları çok güçlüdür ve mevsimin ilk karı yağdığında birlikte oynayıp kardan bir çocuk yaparlar. Ertesi sabah kardan çocuk gitmiştir ama minik ayak izleri oradadır.

Eowyn Ivey'nin büyüleyici ve şaşırtıcı bu ilk romanı, çocuk özlemleri, onun yaşadığını düşündürecek kadar yoğun olan bir çiftin hikâyesi. Hikâyenin geçtiği karlı Alaska kadar büyüleyici olan Kardan Kız imgesel bir güçle okuru hem uzak hem de tanıdık bir yere, hem evrensel hem de inanılmaz derecede eşsiz bir hikâyeye taşıyor.


Eowyn Ivey Kimdir ? 

Eowyn Ivey Eowyn LeMay Ivey , Alaska'da doğmuş , kocası ve iki kızı ile birlikte hala orada yaşamaktadır . Batı Washington Üniversitesi'nde gazetecilik okumuş ve on yıla yakın bir süre Frontiersman gazetesinde ödüllü muhabir olarak çalışmıştır . Palmer , Alaska'da Fireside Books'ta kitapçıdır. Kardan Kız yazarın ilk romanıdır. Kardan Kız New York Times en çok okunanlar arasına girdi ve 25 dile çevrildi kitap. Kardan Kız 2013 yılında Pulitzer ödülü finalisti , 2012 yılında İngiltere Ulusal Kitap Ödülü , ilk yetişkin kitabı dalında 2013 İndies Choice ödülü , PNBA kitap ödülü kazananı olmuştur .






                                                            Kozmokitap

11/14/2019

"Sobe, Öldün" - J.C. Lane

Kasım 14, 2019 2 Yorum
Sobe, Öldün

‍️Bazen rakibinizin kim olduğunu öğrenmek, onları yenmek için en iyi -bazen de tek- yöntemdir.

 Merhaba , ilk defa okuduğum J.C . Lane 'in "Sobe , Öldün "kitabı ile geldim bugün. Kafamı dağıtacak , aynı zamanda da yormayacak bir kitaba ihtiyacım vardı ve bu ihtiyacı tam olarak karşıladı "Sobe ,Öldün". Kitabı okurken dış dünya ile bağlantınız kopuyor ve kitabın o gerilimli atmosferine uyum sağlıyorsunuz. Yazarın dili sade , puntolar da göz yormayan cinsten olunca da okumak çok rahat oluyor.

  Çocukken saklambaç oynamayan yoktur sanırım ya da saklambaç oyunun nasıl olduğunu bilmeyen. Bir ebe vardır ve saklanan kişileri bulup sobeler. Bu oyundan yola çıkarak bambaşka bir oyun oluşturulmuş ve bu oyunun nasıl olduğu ve sonuçları anlatılıyor kitapta.






  Bir ebe var oyunda. Ebe para vererek oyuna dahil oluyor ve oyunun çeşidini belirliyor. Oyunun bazı seviyelerinde sobelediği zaman oyun biterken bazı seviyelerinde de sobelediği zaman sobelenen " av" ölüyor. Birkaç tane ebe var kitapta. Bunlar sobeleyecekleri kişiyi yani avlarını kendileri seçiyorlar. Bu kişi ya tanıdıkları birisi ya da oyunu kuran şirketin belirlenen kriterlere uyanları sıralaması ile aralarından seçiliyor. Av kendi isteği ile oyuna dahil olmuyor. Kaçırılıyor , tehdit ya da zorda bırakma yolu ile oyuna dahil oluyor. Kollarına takılan ve oyun bitesiye kadar çıkaramayacakları bir akıllı saat aracılığı ile oyun hakemi ile görüşebiliyorlar ve navigasyonu kullanıyorlar. Avların dezavantajı ebeyi tanımamaları . Yolda gördükleri herhangi birisi ebe olabilir...

Kısa kısa bölümlerden oluşan kitapta her bölümü ayrı bir karakter anlatıyor. Böylece hem av hem de ebenin gözünden olanları , nedenleri ve sonuçları okuyoruz. Kitabın sonuna kadar bu oyunu oluşturan hakemin kimliği gizli kalıyor . Kitabın sonunda onu biraz tanıyoruz. Başladığım zaman elimden bırakamadığım , soluksuz okuduğum bir kitap oldu "Sobe, Öldün ".




Sobe Öldün
Kitabın Adı :Sobe Öldün
Yazar :J.C. Lane
Yayınevi :Bilgi Yayınevi
Orjinal adı :Tag, You're Dead
Çevirmen :Duygu Özcan
Sayfa Sayısı :448


Sobelenenin öldüğü, oyun alanının koca bir şehir olduğu, Ebenin oyuna katbekat avantajlı başladığı dehşet verici bir ebe sobe serüvenine davetlisiniz.

Sobe Oyununun Kuralları:

Sen Ebesin. Avını Sobelemek için istediğin her kaynağı kullanabilirsin ancak oynadığın Oyunun kanunlara aykırı olduğunu, yakalanacak olursan Oyunun hiçbir yasal güvence sağlamayacağını unutmamalısın.
Avınla aranda doğrudan hiçbir iletişim olmayacak.
Oyunda olmayan hiç kimseye zarar veremezsin. Sivil zayiat olması durumunda doğrudan Oyun Dışı kalarak yetkililere teslim edilirsin.
Başladıktan sonra Oyun durdurulamaz. Bu, vazgeçmek için son şansın. Oyundan ayrılmak istiyorsan bu mesajı VAZGEÇ yazarak yanıtla. Oyunun tasarlanması için ödenen ücretin iadesi yapılmayacaktır.


J.C. Lane Kimdir ?

"Sobe, Öldün" - J.C. Lane
J.C. Lane Ohio’nun güzel kırlıklarında yaşamakta, yazmadığı zamanlarda pastalar yapmakta, kitap okumakta ve çocuklarını futbol antrenmanlarına götürmektedir. Beden Eğitimi öğretmeni olan eşinin sınıfında oynattığı çeşit çeşit Sobe oyunları, J.C.’ye Sobe, Öldün’ün fikrini vermiştir. Tabii eşinin okulunda oyunun kitaptaki bu versiyonu oynanmayacaktır. J.C. koşmayı, Noel Baba’yı, bibloları ve çikolata içeren her şeyi yemeyi çok sevmektedir.





                                                            Kozmokitap

11/13/2019

Fısıldayan Gölgeler || Jan-Philipp Sendker

Kasım 13, 2019 2 Yorum
Fısıldayan Gölgeler ||  Jan-Philipp  Sendker


Hayat devam ediyor.
Bu kelimelerden nefret ediyordu.Ölümün telaffuz edilemeyen adaletsizliğini ve son derece itici adiliğini somutlaştırıyorlardı.

Koridor Yayınlarının beyaz kapaklı polisiye kitaplarını seviyorum. Kitapçılarda dolanırken Fısıldayan Gölgeler'i indirimde görünce dayanamadım. En sık uğrak yerlerimden birisi zaten Koridor Yayınları standı . Yaz başında almış olsam da kitabı okumaya yeni zaman bulabildim. Daha doğrusu kitabı alıp koyduğum yerden yeni elime geçti ...

    Jan-Philipp  Sendker'in Her Kalp Kendi Şarkısını Söyler isimli kitabını okumuştum ve çok sevmiştim. O farklı tür bir kitaptı ve okumayanlara kesinlikle okumasını tavsiye ederim.

Fısıldayan Gölgeleri'in  bir serinin ilk kitabı olduğunu okuyup bitirdikten sonra öğrendim. Yazarı da bildiğimi kitap bittikten sonra fark ettim. Bu sıraları kafamın ne kadar karışık olduğunu anlamışsınızdır bu durumdan ...

Dost olmayan ruhlara dostça yaklaşın,çünkü buna en çok onların ihtiyacı var.

Paul  oğlu öldükten sonra kendisini suçlamış ve hayata tutunmayı başaramamıştır. Hayata tutunan eşine de kızmıştır kendi içinden ve evlilikleri de son bulmuştur. Bir adada sessiz , ıssız , herkesten ve her şeyden uzak yaşamaktadır . Birgün Elizabeth isminde bir kadın ile karşılaşır. Kadın iş için Çin'e gelen oğlundan haber alamadıklarını söyler. Hong Kong'da yaşayan bir batılı olarak Paul'den kendisine yardım etmesini ister. Paul başta isteksiz olsa da zamanla kendisini olayların içinde bir dedektif gibi iz sürerken bulur...




 Fısıldayan Gölgeler bir polisiye . Aksiyon dolu bir polisiye değil de ip uçlarının peşinde ağır ağır ilerleyen , yer yer dram ağırlıklı ve duygu yükü fazla olan bir kitap. Birçok farklı duyguyu barındırdığı ve merakla okuttuğu için kitabı sevdim. Heyecan ve sakinlik ... Birbirine tezat gibi görünse de bir arada harika giden ikili oldular bence kitapta.

   Paul'un yasını ve yas ile başa çıkma çabası yanında farklı bir ülke ve kültürde yaşananlar da anlatılıyor. İnsan gittiği yerleri ve ülkeleri tam olarak tanıyamıyor ve kendi bakış açısı ile değerlendiriyor. Çin'de kaybolan  Michael de böyle aslında . Olması gerekeni söylüyor ve düşünüyor. Ancak görünen ve uygulanan her zaman aynı olmuyor. Yazılı hukuk kuralları olsa da onları uygulayan hakimler olsa da düzen bozuk , rüşvet her yerde , korku insanları sindirmiş olunca adalet göstermelik oluyor.

  Kitapta Çin'in geçmişinden , geçmiş ve bugün arasındaki farktan ve insanların düşünce yapısından da oldukça bahsetmiş yazar. Bir kurgunun ötesinden oldukça dolu dolu bir kitaptı bana göre Fısıldayan Gölgeler .  Bu tarz kitapları sevenlere tavsiyemdir .




Fısıldayan Gölgeler ||  Jan-Philipp  Sendker
Kitabın Adı :Fısıldayan Gölgeler
Yazar :Jan-Philipp  Sendker
Yayınevi :Koridor Yayınları
Orjinal adı : Whispering Shadows
Serisi : The Rising Dragon #1
Çevirmen :Çiğdem Balkanlı
Sayfa Sayısı :416


Paul lösemiden kaybettiği oğlunun üçüncü ölüm yıldönümünde, hep onunla gittiği dağ yolunda esrarengiz bir kadınla karşılaşır. Elizabeth bir süredir haber alamadığı ve ünlü bir işadamı olan oğlu için hiç tanımadığı bu adamdan yardım istemektedir.

Yaşadığı trajediden sonra bir adaya yerleşip hayatla ve insanlarla ilişiğini tamamen kesen Paul'e tanıdık gelen ve onu bir dedektif gibi ipuçlarının peşine takan şey neydi? Herkesin sormaktan korktuğu soruların cevaplarını duymaya hazır mıydı?

Her acının bir uyanış ve her uyanışın da sürprizlerle dolu olduğu bir dünyada Paul için geçmişin karanlık koridorlarında kaybolmadan yürümek hiç kolay olmayacaktı çünkü insan ancak başkalarının kalbine kulak verdiğinde kendi kalbinin sesini duyabilirdi.

Kitap Hakkında Övgüler  :

“Polisiye dendiğinde ne bekleyeceğinizi bilirsiniz. Aşk romanlarının sonu da hep bellidir. Fakat Jan-Philipp Sendker, romanında bu ikisinin özgün ve heyecan verici bir karışımına ulaşmış. Bir cinayet hikayesi hiç bu kadar büyüleyici olmamıştı.”

                                    - Caroline Leavitt -


Jan-Philipp Sendker Kimdir ? 




1960 yılında Hamburg'da doğdu.1990-1995 yılları arasında Stern gazetesinin Amerika muhabiri , daha sonra 1995-1999 Asya muhabiriydi . Her Kalp Kendi Şarkısını Söyler ona dünya çapında ün kazandıran ilk romanıdır.






The Rising Dragon Serisinin Diğer Kitapları :

The Rising Dragon 2 The Rising Dragon 3
                                     


                                                                   Kozmokitap

11/05/2019

Willnot Kasabası - James Sallis

Kasım 05, 2019 6 Yorum
Willnot Kasabası


Birçok kurgu ve şiir kitabı yazan James Sallis ile benim ilk tanışmam. Ayrıntı Yayınları sitesinde indirimli kitaplara bakarken önce kapağı sonra da ismi ile dikkatimi çekti kitap. Arka kapak yazısını okuyup bir de kara kitaplar serisinden olduğunu öğrenince kendime hakim olamadım , bu kitabı mutlaka okumalıyım dedim. Okumalıyım derken beklentim tavan yaptı zannetmeyin sakın! Merak sadece ;))

" Çoğumuz kendimizi olacağımızı düşündüğümüz yerde bulmalıyız "

Kara kurgu ya da kara kitap deyince aklıma ilk gelen isim H.P. Lovecraft oluyor. Kendisinin iki kitabını okudum daha önce , okumadığım kitaplığımda bekleyen kitapları da var. Willnot Kasabası da kara kitap olunca acaba benziyor mu ? diye aklımdan geçmedi değil :D Anlatım ve kurgunun tamamen farklı olduğunu kitabı bitirmişken rahatça belirtebilirim.

Öncelikle kitaba ismi ile başlayayım "Willnot Kasabası " ya da Orjinal ismi ile "Willnot " .

Willnot Kasabası'nda hiç kilise yoktur . Kasaba  sınırlarının dışında sürüsüne bereket fakat içinde yönetmelik gereği yoktur . Walmart yok , market zinciri ya da eczane, ucuzluk ya da mega mağaza yok . Billboard  yok,   sokak ilanı yok,  vitrinler gösterişsiz .  "2002 yılında otobüse bindim ve 1970'de indim "derdi Richard buraya geldiğinde.

Sıradışı bir kasaba. İsmini de sanırım bu yüzden Willnot koymuş yazar. Olmayan ve hiçbir şeyin olmadığı bir  kasaba. İngilizce will ve not kelimelerini bir araya getirmiş.




Kitap kasaba dışında boş bir arazideki çukurda cesetler bulunması ile başlıyor. Şerif yardımı olabilir diye kasaba doktoru Lamar'ı da çağırıyor olay mahalline. Kitap boyunca anlatıcımız da Lamar. Böyle bir başlangıç olunca benim gibi sıkı bir polisiye okuru da katil araştırılacak, cesetlerin kimlikleri bulunacak, adlı tıp araştırması yapılacak diye bekliyor. Bu noktada beklentinizi yüksek tutmayın. Kitap aynı ismi gibi farkı bir kitap. Arada merak konusu olsa da kapsamlı bir araştırma olmuyor. Kitapta daha çok kasaba insanına yoğunlaşıyor. Anlatıcı Lamar olunca da onun yaşamı, düşünceleri ve onun etrafında olanlar ön planda oluyor.


Kitapta ara ara geçmişe giderek Lamar'ın çocukluğuna , aile yaşamına da değiniyor. Onun hastaları muayene etmesi sırasında da bu insanların geçmişlerini ve yaşayış tarzlarını öğreniyoruz.

Lamar partneri Richard ve yaşlı kedisi ile oturmaktadır. Richard okulda öğretmendir. Bu iki karakter sayesinde gencinden yaşlısına kasabalı hakkında bilgi sahibi oluyoruz . Herkesin deniz piyadesi zannettiği aslinda keskin nisanci olan Boby , FBI ajanı , gazeteci de kasabaya geçici süre gelenler arasındadır .  Kitapta bir olay anlatılmıyor. Olaydan daha çok karakterler ön planda. Farklı ve birbirinden tuhaf karakterlerden oluşan bu kasabayı okumak ilginç bir deneyim oldu benim için.

Kitap için herkese hitap eder diyemiyorum . Benim gibi farklı kitap ve kurgu sevenler Willnot Kasabası 'nı ilginç bulacaklardır.


Willnot Kasabası Kitabından Alıntılar : 

"Tarihçiler binlerce ırmağı Bir düzine akıntıya indirgeyerek gerçek yaşamların üzerine yazarak Geçmişe dair sahte açıklamalar uydu verirler Muazzam fikir ve güdülerin anlatımları ile birlikte sadece bildikleri dünyada geçinip gitmek isteyen bütün o insanların hikayeleri."

"İnsanlığın becerisi " dedim ona, " muazzam mücadeleyle, temel içgüdülerinden ve eğilimlerinden asgari oranda daha iyi olmaktır. "

" Yıllarca biriyle yaşarsınız bütün hikayeleri duyduğunuzu düşünürsünüz ama asla duymamışsınızdır."










Willnot Kasabası - James Sallis
Kitabın Adı :Willnot Kasabası
Yazar :James Sallis
Yayınevi :Ayrıntı Yayınları
Orjinal adı :Willnot
Çevirmen :Özde Çakmak
Sayfa Sayısı :192


Övgüye değer kariyeri boyunca James Sallis polisiye romanın en incelikli çizilmiş karakterlerinden birkaçını yarattı. Bu karakterlerin hepsi de insanlık hâlinin düşünceli gözlemcileridirler: siyahi özel dedektif Lew Griffin; emekli dedektif John Turner; Sürücü’deki adsız sürücü. Ve şimdi de Sallis’in en iyi karakterlerinin hanesine katılan Dr. Lamar Hale.

Willnot kasabasının dışındaki ormanlıkta çok sayıda kişinin cesedi bulunur. Bu durum yöre halkını sarstığı kadar kasabanın pratisyen hekimi, cerrahı ve vicdanı olan Hale’i de huzursuz eder. Bu sırada, FBI tarafından takip edilmekte olan Bobby Lowndes gizemli biçimde doğduğu kasabada, Hale’in kapısında yeniden ortaya çıkar. Lowndes’in ilerleyen aylarda karşılaştığı günlük dramlar Willnot’taki önceden kestirilemeyen hayatla çakışır. Ve Lowndes’e yöneltilen bir kurşun partneri Richard’ı yaraladığında Hale’in dünyası altüst olur.

James Sallis, taklit edilemez ve ustalıklı tarzıyla etkisinden uzun süre kurtulamayacağınız karakterler ve hafızalardan silinmeyecek sahneler canlandırıyor. “Yıllardır birlikte yaşadığın biri varsa tüm hikâyeleri duyduğunu sanırsın” der Lamar Hale, “ama asla duymamışsındır.”

James Sallis Kimdir ?

James Sallis

1944 yılında Helena, Arkansas'ta doğan James Sallis Amerikalı bir yazar, şair ve müzisyendir . Aralarında  Lew Griffin  serileri,  daha sonra sinemaya da uyarlanan Sürücü , Cypress Grove,   The Killer is Dying  ve Others of my Kind olmak üzere onlarca kurgu ,şiir, çeviri , makale ve eleştiri kitabı bulunmaktadır . Sallis eşi Karyn  ile birlikte Phoenix , Arizona'da yaşamaktadır
                                                            Kozmokitap
Web sitemizdeki fotoğrafların, yazıların izin alınmadan kopyalanması, yayınlanması, alıntı olduğu ve kaynağı belirtilmeden bir takım amaçlar için kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri yasasına aykırıdır. İzin alınmadan kopyalanan resim ve yazılarımızla ilgili dilekçe ve dava açma hakkımız saklıdır.