10/31/2016

Dostluk Ekmeği - Dorien Gee || Kitap Yorumu

Ekim 31, 2016 2 Yorum
Kozmokitap


 Bir damla gözyaşı ve umutla yoğrulmuş küçük bir hediye , kırılan kalbinizi iyileştirip tüm hayatınızı değiştirmeye yeter mi?  

    Günümüz toplumunda herkes bir koşturmacaya kaptırmış kendisini gidiyor. Okula, işe, kursa, spora , toplantıya.... Bu koşturmaca içerisinde değil komşuları aile üyeleri birbirlerini bile zor görebilmektedirler. Yemekte bir araya gelen sohbet eden aile bireyleri artık çoğu evde bir hayalden ibaret olmaya başlamıştır. Toplum bireyselleşmeye başlamış bu süreçte ise aile ve komşuluk ilişkileri zedelenmiştir. Fırında pişen kekin ya da böreğin komşuya gönderildiği samimi bir toplumdan, birbirlerini hiç tanımayan ya da konuşmaları bir selamdan ileriye gitmeyen bir toplum haline dönüşüyoruz.

    Eski sıcak komşuluk , dostluk ilişkilerinin özlendiği dönemde Dostluk Ekmeği bir ilaç gibi karşımıza çıkıyor. Dostluk Ekmeğini okurken kaybettiğimiz sıcacık ilişkileri, dostluğu , samimiyeti buluyoruz. Yalın bir dil ve akıcı anlatım ile yazılan kitap okuyucuyu kendisine bağlıyor ve o dostluk atmosferinin içerisine çekiyor adeta.

     Kitap üç ana karakter olan Julia, Holly ve Madeline 'in etrafında gelişiyor. Oğlunu kaybettikten sonra hayata küsen, sevdiklerini uzaklaştıran , kocası ile arasına aşılması zor bir mesafe koyan Julia'yı kızı Gracie bile hayata bağlamayı başaramamıştır. Julia, basit bir-iki işi yapmakta ve zorunlu olmadıkça kimse ile konuşmamaktadır. Bir gün evlerinin önüne bir tabağın içerisinde bir ekmek ve tarifi bırakılıncaya kadar....

   Julia'nın evinin önüne bırakılan Amiş Dostluk Ekmeği'dir ve bu tarif başta Julia olmak üzere tüm kasabanın hayatında minik dokunuşlarda bulunacaktır.

    Amiş Dostluk Ekmeği basit bir ekmek değildir. Hazırlanan hamur on gün mayalanmaya bırakılır ve bu süreçte her gün yoğurulması gerekmektedir. Sevgi ve emek ister bu ekmek. Asıl önemli olan ise piştikten sonrasıdır. Onuncu gün dörde bölünen hamurun birisini siz pişirirken kalan üç hamuru ise arkadaşlarınıza dağıtıyorsunuz . Böylece sizi paylaşıma teşvik ediyor aynı zamanda.

    Kasabaya yeni yerleşen ve kocası ile boşanmak üzere olan Holly ; tesadüf üzerine kasabadan geçerken gördüğü bir evi satın alan ve burayı çay salonu yapan Madeline ve Julia arasında başlayan güçlü dostluk onların hayata bakışını da etkileyecektir.

     Kitapta bu üç ana karakter dışında farklı birçok karaktere daha yer verilmiştir. Karakter sayısının fazla olmasına rağmen bir karışıklık söz konusu değildir. Aksine bu karakterler kitabı zenginleştirmiştir. Kitabı okurken bu karakterlerin hayatlarının küçük dokunuşlar ile nasıl değiştiğini ve insanların birbirlerine nasıl kilitlendiğini görüyoruz.

    Dostluk Ekmeğinin tarifini merak edenler için yazar kitabın sonuna tarifi ve bu hamur ile yapılabilecek değişik tatlı tarifleri kitabın sonuna eklenmiştir.

   Havaların soğumaya başladığı bu günlerde bir battaniye , sıcak bir çay/kahvenin yanında okunacak harika bir kitap Dostluk Ekmeği. Okurken içinizin sımsıcak hislerle dolduğunu hissedecek , yeri geldiğinde duygulanacak yeri geldiğinde gülümseyeceksiniz.




kozmokitap
Kitabın Adı :Dostluk Ekmeği
Yazar :Dorien Gee
Yayınevi :Arkadya Yayınları
Orjinal adı :Friendship Bread
Çevirmen :Simge Ölmez
Sayfa Sayısı :480


Kaderin ona oynadığı acımasız oyun karşısında Julia Evarts, yaşama sevincini kaybetmiştir. Çektiği tüm acıların ise tek bir sorumlusu vardır. Bir zamanlar en yakın arkadaşı olup da artık yüzünü bile görmek istemediği kız kardeşi...
Bir gün küçük kızı Gracie ile birlikte eve geldiklerinde, kapının önünde çiçek desenleriyle bezenmiş bir tabak ve yanında bir tarif bulurlar. Üzerine ise bir not iliştirilmiştir: "Umarım beğenirsiniz." Julia, bu beklenmedik hediyeden kurtulmak istese de kızını mutlu etmek adına tarifi denemeye karar verir.
Çok geçmeden kasabalarına yeni taşınmış olan iki kadınla tanışır. Eşini kaybetmiş olan Madeline Davis, hayata tek başına devam etmenin bir yolunu ararken, ünlü çellist Hannah Wang de Brisay ise kocasıyla boşanmak üzeredir. Teselliyi, adeta bir sığınak olarak gördükleri dostluklarında bulacak olan bu üç kadın, gün gelip de şu cümleyi söyleyebilecek midir? Her şeye rağmen hayat güzeldir.

Bizi bize anlatan sıcacık, lezzetli bir hikâye... Kâh ağlatan kâh sinirlendiren kâh güldüren Dostluk Ekmeği, imkânsız gibi görünenleri gerçekleştirmenin, aslında bizim elimizde olduğunu muhteşem bir dille anlatıyor.




                                                            Kozmokitap

10/30/2016

Kurt Gölü - John Verdon || Kitap Yorumu

Ekim 30, 2016 1 Yorum
kozmokitap

    Sonunda merakla beklediğim John Verdon'un yeni kitabı Kurt Gölü'nü okudum . Çoğu polisiye kitabını okurken sonunu , suçlu kim tahmin edebiliyorum , kitapları keyifle okusam da sonuçları tahmin edince bir eksiklik hissetmedim dersem yalan olur...  Kurt Gölü ise heyecan ve büyük bir merakla okumak dışında tahmin edemediğim ve  beni şaşırtan bir kitap oldu.

    Yazarın anlatım tarzı ve konuyu işleyişi muhteşem. Kitabın kapağı hakkında da fazla konuşmaya gerek yok bence. Koridor Yayınlarının bu beyaz kapaklarını zaten çok seviyorum ve John Verdon kitapları da farklı tarzı ile ilgi çekici bana göre.

    Emekli olan ve eşi ile bir tatile gitmeye hazırlanan Gurney , arkadaşı Hardwick'in kendisinden bir dava ile ilgili yardım istemesi ile birlikte kendisini karmakarışık bir olayın içerisinde bulur.

    Bu dava ile ilgili Kurt Gölüne giden Gurney orada  araştırma yaparken eşi Madeleine de geçmişine gömdüğünü zannettiği anıları ile mücadele etmeye başlar. Gurney eşindeki değişimi fark etmekte fakat ona yardım etmek için elinden bir şey gelmediği için üzülmektedir.

   Bir takım intihar olayları olmuş ve bu intiharların Hipnoterapist Hammond ile bağlı olduğu düşünülmektedir. Gurney ise işin aslını , gerçeği ortaya çıkarmak için oradadır. Hammond'un bu hipnoz seansları ile bazı müşterilerinin kabus görmelerini sağlayıp intihara sürüklediği düşünülmektedir ki bu fikir bana saçma gelmektedir. Hipnoza inanan bir kesim olduğunu biliyorum ve bana kızmamanızı istiyorum. Bana göre çoğu durum insanın iradesine bağlıdır.

   Gurney ne kadar başarılı ve öngörüleri kuvvetli bir dedektif olursa olsun sevdiği kadın söz konusu olunca bir şey yapamadığı için nasıl üzüldüğünü de görüyoruz kitapta. Bazı konularda insanı en yıpratan olay eli- kolunun bağlı olmasıdır.

  Olay örgüsü ve karakterler sürükleyici olsa da bana bazı  durumlar havada kalmış geldi. Kitabın sonunda suçlu ya da suçlular ortaya çıksa da tam olarak olayların nasıl geçekleştiği ortaya konulmadı . Bu durum da doğal olarak soru işaretleri oluştu  aklımda.... Daha detaylı anlatılsaydı olayın oluşumu daha da çok severdim kitabı.

  Sürükleyici bu kitapta olayların ve insanların aslında göründükleri gibi olmadığını okuyoruz . Hızlı okunan ve son ana kadar  merak ettiren , hayal gücünü çalıştıran bir kitap Kurt Gölü.

   Kitabı çok sevdiğimi söylemeliyim. Polisiye severlere tavsiyemdir....

 - Kurt Gölü  tanıtım yazımı okumak için → buraya ← tıklayınız. -
 





                                                            Kozmokitap

10/28/2016

Erik Ağacı - Ellen Marie Wiseman || Kitap Yorumu

Ekim 28, 2016 2 Yorum
kozmokitap


   Kurgu ve gerçek yaşanmışlıkları harmanlayarak kaleme alan Ellen Marie Wiseman 'ın yalın ve sade anlatımına hayran kaldım Erik Ağacı'nı okurken. Erik Ağacı İkinci Dünya Savaşı zamanında geçiyor,  yazar annesinin anılarından ve yaşadıklarından esinlenerek yazmış kitabı. Kitabı okumak isteyenler için de belirtmek isterim kitabın sonunda yazar ile yapılmış bir röportaj bulunuyor.

    Daha önce İkinci Dünya Savaşı ve Yahudilere yapılanlar hakkında çok fazla kitap okumuş ve film seyretmiştim. Bunların çoğunluğu ise yahudilerin gözünden anlatılmıştı. Erik Ağacı ise bir Alman kızının gözünden anlatılıyor. Alman bir genç kız ve yahudi delikanlının aşkının etrafında olan olaylar ve insanların yaşadıkları yer alıyor kitapta.

   Christine ve annesi Bauerman'ların evinde yardımcı olarak çalışmaktadır. Bauerman'lar zengin bir ailedir, bu zenginlikleri naziler yönetime gelinceye kadar devam edecektir. Hitler'in yönetime geçmesi ile birlikte nazi birlikleri yavaş yavaş yahudi aleyhtarı eylemlere başlamışlardır. Önce onlar ile alışveriş ve konuşma yasaklanırken sonra eşyalarına el koyulmuş, yiyecek verilmemeye başlanmış ve son olarak da toplama kamplarına gönderilmişlerdir. Christine ve Bauerman'ların oğlu Isaac birbirlerine karşı bir şeyler hissetmeye başlamışlardır ve tam birbirlerine açıldıkları sırada ayrı kalmak zorunda kalırlar ülkedeki durum yüzünden. Birbirleri ile komşu olan , dost olan insanlar birbirlerinden uzaklaştırılmış , hatta bazıları Hitler ve nazilerin söylediklerine inanarak yahudilerin gerçekten de ülkelerinin aleyhine çalıştığına inanmışlardır. Savaşmak istemeyen ve yapılanların korkunç olduğunu düşünen insanları ölümle tehdit ederek ve bazılarını da öldürerek susturmuşlardır naziler.

     Christine ve ailesi de bir çok sıkıntı ve zorluk çekmesine rağmen Christine Isaac'ten asla vazgeçmemiştir.

    Bir bölümde Hitler'in kasabaya gelişi  ve insanların bir çoğunun ondan nasıl tiksindiği de yer alıyor .Korku ve zorbalıkla azınlığın , çoğunluğu nasıl yönlendirdiği ve insanlara nasıl zulmettiği yer alıyor kitapta.

   Son derece duygusal ve hüzünlü bir kitap Erik Ağacı. Kitabın ilk yarısı biraz yavaş ilerlese de sonradan hızlandı ve büyük bir heyecanla okudum kitabı.

- Kitabın tanıtım yazıma → buradan ← ulaşabilirsiniz. -




                                                            Kozmokitap

10/24/2016

Yeni Kitaplarım || Kitap Alışverişi #11

Ekim 24, 2016 10 Yorum

Kozmokitap

      Merhaba:)) Her ne kadar kitaplığımdaki okunmayı bekleyen kitaplar bitmeden yeni kitap almayacağımı söylesem de dayanamıyorum ve alıyorum her seferinde.... Okumayı çok istediğim kitaplar ve bir de yeni çıkan harika kitaplar olunca dayanmak gerçekten de çok zor oluyor... Bazen aklıma gelmiyor değil bunun bir bağımlılık olduğu....

kozmokitap


    Bu ayın ilk kitap alışverişini Babil.com dan yaptım. Kitaplar hasarsız ve hızlı bir şekilde elime ulaştı.
Arka Kapak Ekim ayı sayısında Peyami Sefa'yı ele alıyor , okumazsam olmaz:))) Kızımın mangaları Bleach ve Naruto'nun yeni sayılarını sepete eklemezsek olmazdı. Kızım her ay dört gözle yeni sayılarını bekliyor. Linda Sue Park'ın kitaplarının harika olduğunu okudum ve yazarın iki kitabı Suya Kavuşuncaya Dek ve Kırık Çömlek Parçası da aldıklarım arasına eklendi. Kağıt Ev ve Ay Yağmurları  ise çoktandır istediğim kitaplardı onları da fırsattan istifade aldım.

Kozmokitap


Kadran Dergi Twitter çekilişinden de sevdiğim bir yazar olan İhsan Oktay Anar'ın Kitab-ül Hiyel kitabını kazandım.

kozmokitap


Bu ay bir ilk de geçekleştirdim. Daha önce hiç oku oku'dan kitap almamıştım. Bir de bu siteyi deneyeyim diyerek oradan da sipariş verdim. Kitap hızlı bir şekilde kargoya verildi fakat kargo firmasının bir gün geciktirmesi ile elime geçti. Kitapları hasarsız olarak teslim aldım ya ona mutluyum:))  Oğlum için çok istediği Bioshock  Rapture Şehri'ni aldım. Kendim için ise Her Gün ve Berlinli Apatmanı'nı aldım. Normalde okuoku'da 75 tl üzeri kargo bedava. Bu nedenle alışveriş yapmıyordum. Sitelerini incelerken kargo ödeyen kitapları gördüm. Sevdiğim bir yazar olan Lİnda Howard'ın Aşk Tuzağı kitabını da ekleyince kargo bedavaya geldi:))

Kozmokitap


Bu ay ayrıca Erdem Yayın Grubunun instagram çekilişinden Ela isimli kitabı kazandım. Arka kapakta bir yapay zeka romanı yazıyor ve bu beni çok meraklandırdı.

Kozmokitap


Çirkin Kurbağalar Ülkesinden Senfoniler ise yazarı sevgili Nalan Tekin tarafından imzalı olarak gönderildi.

Kozmokitap


Erik Ağacı, Kurt Gölü ve Tess&Q-Dönüşüm yayınevleri tarafından okumam için gönderildi.

Bu ay çok güzel kitaplarım oldu. Hepsini okumak için sabırsızlanıyorum. Bu ay siz neler aldınız?...











                                                          Kozmokitap

10/21/2016

Tess & Q – Dönüşüm || Pepper Winters || Karanlık Serisi #2 || Kitap Tanıtımı

Ekim 21, 2016 2 Yorum


Kitabın Adı :Tess & Q – Dönüşüm
Yazar :Pepper Winters
Yayınevi :Arkadya Bitter Yayınları
Orjinal adı :Quintessentially Q
Etiket Fiyatı : 20.00 TL
Türü : Roman
Çevirmen :Esra Çetin
Sayfa Sayısı : 480
Baskı Tarihi : Ekim 2016
Çıkış Tarihi : 21 Ekim

Sen, benim esclave’imsin, ruh eşimsin.

Biz birbirimize aitiz, sonsuza kadar benimsin…

Q tüm dengeleri kontrolü altında tutsa da söz geçirmekte zorlandığı tek bir şey vardı. İçindeki karanlık… Elli sekiz numaralı kölenin dünyasına girmesiyle durumu daha da zorlaştı. Ama kendisi gibi kavgacı olan bu ruh, ona iki yanlışın tek bir doğru edebileceğini gösterdi.

Q’yu tamamlayan Tess’ti. Tess’in vazgeçilmezi de Q… Şimdi onu bütün eden kadının intikamını almak için yemin eden Q’nun vermesi gereken bir sınavı daha vardı. Sınırlarını yok edip zırhını ortadan kaldırmak… Ve dönüşümü kucaklamak.

Q karanlığın timsali olabilirdi ama o karanlık tamamen Tess’e aitti.

İhtiyacım olanı bana ver, bırak nehirler aksın, içimizdeki karanlık kazansın…

Karanlık Serisi’nde Dönüşüm’e hazır mısınız?


                                                            Kozmokitap

Kesin Ki Seni Seviyorum - Nilgün Şimşek || Kitap Tanıtımı

Ekim 21, 2016 0 Yorum

kozmokitap

Kitabın Adı :Kesin Ki Seni Seviyorum
Yazar :Nilgün Şimşek
Yayınevi :Yitik Ülke Yayınları
Sayfa Sayısı :316


   Büyük ilgi gören "Siyah Sardunyalar" adlı romanın yazarı Nilgün Şimşek'ten yeni bir eser: "Kesin ki Seni Seviyorum"

    Tren tünele girmişti. İyice karardı her yer. İs kokusu sardı etrafı. Yavaşça saçlarımdan öptü. Öylece kaldım, havada asılı kalan soruları araladım. Bu karanlık kardan çıkmak istiyordum artık. Işık her şeyi çözer diye düşündüm. Göğsüne başımı yaslayıp, "Sakın bir yerlere gitme, benimle kal!" dedim. İnci bir ömrü, aşkını, düşüncesini ona mektuplarla açan Vural'a adar.

     Altmışların başlarında genç bir eczacı kadın olarak, ailesine rağmen aşkının peşinden İstanbul'dan Malatya'ya sürüklenen İnci, varoluşu edebiyatta arayan Vural'la çalkantılı bir hayat geçirecektir. Bir gün sormadan edemez, ben kimdim? Kimi sevdim? Peki ya Vural?

     Kesin ki Seni Seviyorum, okuru Vural Bilgin'in mektuplarının derinliğinde İnci Uslu'nun hatıralarının ışığında Orta Anadolu'da sıkışıp kalmış aydınların hüzünlü ve zorlu aşk hikâyesine sürüklüyor.




                                                            Kozmokitap

10/20/2016

Maruha - Bade Osman Erbayav || Kitap Tanıtımı

Ekim 20, 2016 2 Yorum

kozmokitap

Kitabın Adı :Maruha
Yazar :Bade Osman Erbayav
Yayınevi :Yitik Ülke Yayınları
Sayfa Sayısı :364


    Okyanusların kalbinde iki asi ruh. Farklı zamanlarda yaşamış iki yürekli kadın. Boğaziçi'nin usulca kaynayan sularından ölgün ışıklarıyla geçen gemilere binerek Paris'e gitme hayalleri kuran Çingene ruhlu ressam Maruha ile Sheerness'li korsan Mary Anne'in rüyalarda kesişen büyülü hikâyesi.

   Tatavla'da Bir Delirme Vakası adlı kitabın yazarı Bade Osma Erbayav'ın ilk romanı Maruha, ustalıklı bir dille kurguladığı çok katmanlı anlatımıyla okura nitelikli bir kadın korsanlar atlası sunuyor.

   Ayaklarıyla yeri dövebilen İspanyol kadınlar gördüm. Güçlü ciğerleriyle ağıtlar yakabilenleri. Tutkuyla havada döndürdükleri elleriyle karanlıktan aydınlık yaratabildiklerini gördüm, en alımlılarını ve en mahzunlarını izledim. O kadınlar hep benim içimdeler... Biliyorum oradalar. Bulacağım onları.




                                                            Kozmokitap

10/19/2016

Kurt Gölü - John Verdon || Kitap Tanıtımı

Ekim 19, 2016 3 Yorum
kozmokitap


Kitabın Adı :Kurt Gölü
Yazar :John Verdon
Yayınevi :Koridor Yayıncılık
Orjinal adı :Wolf Lake
Kitabın Türü: Polisiye- Gerilim
Çevirmen :Ender Nail
Sayfa Sayısı :472
Etiket Fiyatı : 24 TL
Çıkış Tarihi : 18.10.2016

Gördüğünüz bir kabus, cinayet silahı olarak kullanılabilir mi?

   Ülkenin farklı yerlerinde yaşayan dört kişinin tek ortak noktası; aynı rüyayı gördüklerini ve bu rüyada kurt başlı bir hançerle öldürüldüklerini söylemiş olmalarıdır. Dördü de bu ifadelerinden hemen sonra, bilekleri kesilmiş halde bulunur ve yanı başlarında hepsini ölüme götüren kurt başlı bir hançer duruyordur. Onları intihara götüren bu kabuslar mıydı?

     Bir anda tüm dikkatler, ürkütücü atmosfere sahip Kurt Gölü diye bilinen yerde, hipnoz terapileri yapan Psikolog Richard Hammond’a yönelir. Her bir kurban ölmeden kısa bir süre önce Hammond ile Kurt Gölü’nde hipnoz terapisi görmüştür.

     Kurt Gölü’nün şeytani esrarengizliğinde en az onu tuzağa düşüren kar fırtınası kadar acımasız olan düşmanları, ne pahasına olursa olsun Gurney’i gerçeklerden uzak tutmaya kararlıdırlar. Duygusal açıdan kırılma noktasına gelen Gurney, şimdiye kadarki en korkunç düşmanı ile kendini ölümcül bir oyunun içinde bulur.




                                                            Kozmokitap

10/17/2016

Yeşil Bisikletli Kız - Çimen Erengezgin || Kitap Yorumu

Ekim 17, 2016 3 Yorum
kozmokitap

   Yeşil Bisikletli Kız , Çimen Erengezgin'in ikinci kitabı. Gezginname ile başlayan farkındalık yolculuğuna ikinci kitabı ile devam ediyor  yazar . Gezginname yorumum için → burayı ←  tıklayabilirsiniz.

   Kısa hikayelerden oluşan kitap sade ve akıcı bir dil ile yazılmış . Kişisel gelişim kitaplarına karşı ön yargınız varsa bu kitaba bir şans vermenizi isterim. Çünkü sıkıcı ya da bilimsel bir dilden öte masal- hikaye karışımı bir kitap olduğunu söyleyebilirim. Hayata kısa bir mola vermek için ideal bir kitap. Okurken sıkılmıyorsunuz. Hikayeler kısa olduğu için çok çabuk bitiyor ve bir sonraki ne olacak diye merak duygusu uyandırıyor.

kozmokitap

   Hikayeler pembe portakaldan mürekkep yapılan meyveye, çekmeceden ihtiyaca göre hediye çıkaran küçük kızdan kitaba da adını veren yeşil bisikletli kıza değişik konular içeriyor . Bu hikayelerde minik cümleler ile çoğunu bildiğimiz fakat hayatın koşturmacası arasında unuttuğumuz , hatırlamadığımız konulara değiniyor. Çevremizin ve olayların arkasındaki fark etmediğimiz ya da görmezden geldiğimiz gizler olabileceğini hatırlatıyor bize. Her şeyi öyle normal olarak kabul ediyoruz  ki olayların arkasındaki muhteşemliğe gözümüzü kapatıyoruz. Hayata kısa bir mola vererek devam edelim. Fakat bu sefer çevremizdeki insanların, canlıların daha çok farkında olalım. Doğanın muhteşem renklerinin içimize akmasına izin verelim. Bazen kendi varlığımızı bile unutuyoruz rutin işlerimizi yetiştirmekten. Kendimizin de farkına varmak için daha ne bekliyoruz ki!....

    Yazarın kitabı benim için hayata kısa bir mola oldu. Zevkle okudum , tavsiyemdir.....

kozmokitap







kozmokitap
Kitabın Adı : Yeşil Bisikletli Kız
Yazar : Çimen Erengezgin
Yayınevi : Yitik Ülke Yayınları
Sayfa Sayısı : 184


Hikâyeler arası paslaşmalarla bireysel ve toplumsal yüzleşmeler ve kabullenmeler içeren bir kitap bu elinizdeki. Yeşil Bisikletli Kız, Gezginname ile başlayan farkındalık yolculuğunun ikinci durağı. İnkârların aşılıp, kabullenmelere geçiş halleri. Olumsuzlukların, olumluya dönüşme şekilleri. Hayal kuranların, gerçekleri açığa çıkartma yöntemleri. Yılmadan, umudunu yitirmeden, emek sarf ederek, sevginin ve BİR'liğin harf diziminden çıkartılıp, anlam kazandırılma biçimleri. Düşmekten korkmayan, cesaretle ayağa tekrar kalkmayı bilen ya da bilmeyi hak edenlerin hikâyeleri. Hayatta ilk adımlar hep önemli olmuştur. Ancak, adımlar atıldıkça, düşme ihtimali de artar ve bu düşmeler, ayağa tekrar kalkmak için birer fırsattır aslında. İlk düşmede pes edersen, bir daha hiç ayağa kalkamaz, gereğince yol alamaz ve hep olduğun yerde kalırsın. Oysa ilk düşmede hemen ayağa kalkıp yürürsen, sonrasında koşmaya da başlarsın. Ayakların yere her geçen gün daha sağlam basar ve diğer düşmelerde tekrar tekrar kalkmayı başarırsın.


                                                            Kozmokitap

10/12/2016

Cesur Yeni Dünya - Aldous Huxley || Kitap Yorumu

Ekim 12, 2016 5 Yorum

kozmokitap

 
    Bilimsel gelişmeler ve ilerlemeler bir kesim tarafından merakla takip edilirken bir kesin tarafından da korku ile karşılanmaktadır . Çoğu bilim kurgu filminde hayatı kolaylaştıran ve insan ömrünü uzatan bilim ve teknoloji sonuçta bir gerilim ortamına dönüşür. Bazıları için oluşan bu durum ütopik iken bazıları için ise istopiktir. İşte Aldous Huxley'in Cesur Yeni Dünya'sı da böyledir.

    Yazarın 1932 yılında kaleme aldığı  Cesur Yeni Dünya günümüzde hala en çok ilgi gören kitaplardan bir tanesidir. Yazıldığı döneme bakıldığında yazarın hayal gücüne ve öngörülerine hayran olmamak elde değil.

   Huxley'nin Cesur Yeni Dünya'sı bir küresel kast sistemi olan Dünya devletidir. Dünya devleti Ayrı bölge adı verilen ve eski sistemle yaşayan insanlardan dikenli tellerle ayrılmışlar ve kendilerini bu dünyadan izole etmişlerdir. Zorbalıkla değil bilimsel gelişmeler ve mühendislik ile oluşan bu sistemdir. İnsanlar zeka ve yeteneklerine göre sınıflandırılırlar. alfa , beta , epsilon...  İnsanlar artık anne kanında büyümez ve doğarak dünyaya gelmezler. Laboratuvarda , şişelerde büyür ceninler. Öyle ki anne - baba olmak bir utanç kaynağıdır bu dünyada. Uykuda öğrenme yöntemi ile insanlar şartlandırılırlar. Kitap okumayan ve okutulmayan, sorgulamayan bir toplumdur oluşturulur. Tüketim teşvik edilir . Bedava olan ve çiçeklreden uzak tutmak için insanlar Pavlov yöntemi ile şartlandırılırlar. Bu toplumda tek eşlilik ve evlenme yoktur . "Herkes herkes içindir." Küçük yaşta cinsellik adını verdikleri oyunlar ile çocuklar bu duruma alıştırılırlar. Herkes çok mutludur. Çünkü başka türlü bir yaşantıyı bilmezler. Seks hormonu içeren sakızlar , sıkıntılı anlarında aldıkları "soma " adını verilen , yan etkisi olmayan uyuşturucular ile oldukça mutludur halk. Bu toplum için önemli olan istikrardır . Bu istikrar bozacak unsurlar - kitaplar, din- toplumdan çıkarılmıştır.

     Dünya devleti Fortd'un T modelinden sonra kurulmuştur. Ford bu toplulukta adeta ilahlaştırılmıştır. Haçların ise üst kısmı kırılarak T haline getirilmiştir. Din ne kadar toplumdan uzaklaştırılmış olsa da "Ford aşkına" tabirleri ile T işareti yapmalarında hristiyanlığın izlerine görebiliyoruz.

   Dünya devletinde ölünceya kadar genç ve sağlıklı olurken insanlar  ayrı bölgede hala evleniyor , çocuk doğuruyor ve yaşlanıyorlar. Bu bölgeden aralarına katılan Jack , onların bu mükemmel dünyasını sorgulamaya başlar. İki farklı dünyanın yaşayanlarının bakış açısı ile bu dünyanın artı ve eksilerini görüyoruz.

    Aldous Huxley'nin Cesur Yeni Dünya'sı ile günümüz toplumu  arasında benzerlikler olduğu inkar edilemez.....






kozmokitap
Kitabın Adı :Cesur Yeni Dünya
Yazar :Aldous Huxley
Yayınevi :İthaki Yayınları
Orjinal adı : Brave New World
Çevirmen : Ümit Tosun
Sayfa Sayısı :349


   Aldous Huxley, sadece kurgularıyla değil, kurgudışı kitaplarıyla da 20. yüzyılın en üretken isimlerinden biri. Yazarın en bilinmedik ve en güçlü eseri olan Cesur Yeni Dünya ise satirle öngörünün birleştiği, kendi distopyasını yaratan bir ütopya .
    Teknolojik tek gerçeklik, duyguların ise uzak durulması gereken kavramlar olduğu bu gelecekte Ford, Tanrı'nın yerini almıştır. Aile kavramının yozlaşma göstergesi olarak algılandığı bu çağ, soma adı verilen hap sayesinde herkesin mutlu ve hayattan keyif aldığı bir sistem üretir.
      Hiç kimse daha önce beraber olduğu kişiyle bir kez daha beraber olmaz, çünkü "herkes herkes içindir". İnsanlar makinelerden doğar, üretim kalitesine göre ise Alfa, Epsilon gibi sınıflara ayrılır. Ancak bu sistemin dışında, şehirden uzak bir yerlerde komün hayatı sürdüren bir başka topluluk daha vardır.

    Bu topluluğun sürdüğü yaşam, teknolojinin egemenliğine bir alternatif olabilir mi? Yoksa bu ütopya da başarısız olmaya mahkum mudur?
      Cesur Yeni Dünya, korkak bir geleceğin en eski anlatılarından.


                                                     

10/06/2016

Yazın Enleri

Ekim 06, 2016 10 Yorum
Yazın Enleri

Sevgili Şeyda'nın Günlüğü beni yazın enleri mimine davet etti. Teşekkür ederim kendisine , çok zevkli bir mim oldu. Gelelim sorulara:

1- Bu yaz okuduğun en güzel kitap?

Yaz mevsiminde okuduğum kitaplardan birçoğu çok güzeldi . Aralarında ayrım yapamadım. Onun yerine beni en çok etkileyen kitabı yazacağım :  Sineklerin Tanrısı .


 2-Bu yaz okuduğun ve sana en büyük hayal kırıklığı yaşatan kitap?

 Bu yaz okuduklarım arasında beni en büyük hayal kırıklığına uğratan Kocan Kadar Konuş - Diriliş oldu. Reklamları ve anlatımlarından beklentim çok fazlaydı. Beklentimin yüzde birini bile karşılamadı.

 3-Bu yaz izlediğin en güzel üç film? 

Tinkerbell ve Peri kurtaran ,  Casuslar Köprüsü,  Otel Transilvanya


 4-Bu yaz dinlediğin en güzel şarkı?

Yazın dinlemekten en çok hoşlandığım şarkı Summer Wine. Dinlemekten hiç bıkmıyorum.

 5- Bu yazı bir kelime ile tarif et.

Muhteşem.... Bu yaz çok güzeldi fakat çok çabuk bitti, tadı damağımda kaldı:))))

Bu mime yapmak  isteyen herkesi davet ediyorum......



                                                     

10/05/2016

Bir Kadının Yaşamından Yirmi Dört Saat - Stefan Zweig || Kitap Yorumu

Ekim 05, 2016 4 Yorum

Bir Kadının Yaşamından Yirmi Dört Saat - Stefan Zweig


   Sevdiğim yazarlardan bir tanesi olan Zweig'in bu kitabını kitap fuarından almıştım ve kitaplığımda bekliyordu. Artık çok fazla kitap almadan okunmayı bekleyen kitaplarımı okumayı planlıyorum. Bu kararım beni çok zorlasa da çok fazla kitap almak yok:)))) Belki bir iki tane o kadar.

     71 sayfa olan kitabı bir öğleden sonra oturdum ve bitirdim. Yine Zweig' in muhteşem , ruha dokunan anlatımı ...  Kitap Fransız Riviera'sında geçiyor. Farklı milletten ve kültürden gelen insanların toplandığı otelde bir gün evli ve iki çocuk annesi bir bayanın genç bir erkekle gittiği ve ailesini sessizce bıraktığı duyulur. Bu olay üzerine çeşitli yorumlar ve eleştiriler yapılır. Fakat anlatıcı kadın ile empati yaparak onu anlayabildiğini söylemektedir. Bu olay üzerine kinse ile fazla konuşmayan , genelde günlerini kitap okuyarak geçiren Mrs. C. geçmişinden unutamadığı ve herkesten gizlediği yirmi dört saati anlatır anlatıcıya. Biz de anlatıcı ile beraber Mrs. C. nin unutamadığı  büyük utanç duyduğu yirmi dört saati öğreniyoruz.

    Bu kitapta yazar yine beğendiğim tarzında yazsa da okuduğum diğer kitaplarının yanında bana biraz sönük geldi.





Kitabın Adı :Bir Kadının Yaşamından Yirmi Dört Saat
Yazar :Stefan Zweig
Yayınevi :İş Bankası Kültür Yayınları
Orjinal adı :Vierundzwanzig Stunden aus Dem Leben Einer Frau
Çevirmen :Mahmure Kahraman
Sayfa Sayısı :80


   Zweig bu novellası’nda bir kadının yaşamını bütünüyle değiştiren yirmi dört saatlik deneyimini anlatırken, insanda içkin saplantıların ve dayanılmaz arzuların sınırlarında gezinir. Özgürce ve tutkuyla içgüdülerinin peşine takılan bir kadının bu kısa ve yoğun hikâyesi, kadın kalbinin sırlarına ermiş ustanın kaleminde olağanüstü bir anlatıya dönüşür. Yapıtı için mekân olarak muhteşem atmosferiyle Fransız Riviera’sını seçen Zweig, 1920’li yılların sonlarında Avrupa’nın “kibar” tabakasının ikiyüzlü ahlak anlayışına yönelik eleştirel tavrıyla dikkat çeker.


Stefan Zweig (1881-1942): Roman, şiir, öykü, deneme ve oyun gibi farklı türlerde yetkin ürünler veren yazar, Viyana’da doğdu. Avusturya, Fransa ve Almanya’da öğrenim gördü. Yaşamı boyunca Avrupa’nın hızlı değişimine tanıklık eden Zweig, 1913’te Salzburg’a yerleşti. 1934’te Nazilerin baskısı yüzünden bu kentten ayrıldı. Önce İngiltere’ye, 1940’ta da Brezilya’ya göç etti. 1942’de karısıyla birlikte intihar etti. Psikolojiye ve Freud’un öğretisine duyduğu ilgi onu derin karakter incelemelerine götürmüştü. Önemli denemeleri arasında Balzac, Dickens ve Dostoyevski’yi konu aldığı Drei Meister (1920; Üç Büyük Usta); Hölderlin, Kleist ve Nietzsche’yi incelediği Der Kampf mit dem Dämon (1925; Kendileriyle Savaşanlar) ile Casanova, Stendhal ve Tolstoy’la ilgili Drei Dichter ihres Lebens (1928; Kendi Hayatının Şiirini Yazanlar) sayılabilir. Yazara ün kazandıran bir başka yapıtı Sternstunden der Menschheit’tır (1928; Yıldızın Parladığı Anlar). Zweig ayrıca Joseph Fouché, Marie Antoinette ve Mary Stuart’ın nesnellikten çok sezgiye dayanan biyografilerini yazmıştır. Çok sayıda yapıtı arasında Verwirrung der Gefühle (1925; Karmaşık Duygular) adlı bir öykü kitabıyla, Ungeduld des Herzens (1938; Sabırsız Yürek) adlı bir psikolojik romanı da mevcuttur.


Yazarın okuduğum diğer kitapları: 

Sabırsız YürekSatranç Amok Koşucusu & Sahaf MendelKorku<                                                             Kozmokitap

10/04/2016

Sineklerin Tanrısı - William Golding || Kitap Yorumu

Ekim 04, 2016 4 Yorum
Sineklerin Tanrısı - William Golding

   Sineklerin Tanrısı yazarı William Golding in ilk kitabı bir şiir kitabıdır. İlgi çekmeyen bu kitabından yirmi yıl sonra 1954 'te Sineklerin Tanrısı'nı yazmıştır. "Şiir yazamadığım için düzyazı yazıyorum" diyen Golding bu kitabından sonra büyük üne kavuşmuştur.

   Sineklerin Tanrısı simgesel anlamları olan bir romandır. Bu nedenle her yaş grubuna hitap eder diyebilirim. Küçük yaş grupları roman olarak okurken daha büyükler ise simgesel anlamları kavrayıp eleştiriler yapabilecektir. Kitabı okuduktan sonra sonsöz kısmını atlamamanızı öneririm. Çünkü sonsöz kısmı ile kitaptaki bazı noktalar yerlerine oturacak ve yazarı daha iyi anlayacaksınız. Ben sonsöz kısmını çok sevdiğimi söylemeliyim.

           Canavarın avlanıp öldürülebilecek bir şey olduğunu sanmak da nereden aklınıza geldi!

İkinci Dünya Savaşı zamanında çocukları korumak için uzakta bir yere gönderirler. Fakat çocukları götüren uçak düşer ve çocuklar başlarında yetişkinler olmadan ıssız bir adada mahsur kalırlar. Yaşları 12 ila 6 arasında değişen çocukların adaya uyum sağlamaları ve birbirleri ile olan iletişimleri anlatılıyor kitapta. Çocuklar arasında en zeki ve mantıklı olanı Domuzcuktur. Kitap boyunca çocuğun ismini öğrenemiyoruz . Bir arkadaşına beni domuzcuk diye çağırmasınlar da ne derlerse desinler diyor ve çocuk herkese onu domuzcuk olarak tanıtıyor. İşte ilk güvensizlik ortamı bu noktada oluşuyor. Bu gerçek dünyada da böyle değil midir? Kime güveneceğimizi bilemeyiz, bazen de güvendiğimiz dağlara kar yağar...... Çocukların şefi secilen Raph ve avcıların lideri seçilen Jack arasında bir rekabet vardır. Ralph mantığı temsil ederken Jack vahşi dürtüleri temsil etmektedir. Sizce bir toplulukta hangisi kazanır? Mantık mı vahşi dürtüler mi? Demokrasi mi yoksa diktatörlük mü....

 Bizden başka canavar yok belki

   Kitabı okurken simgesel anlatımın dışında bir de gerçek anlamıyla düşündüm. Issız adaya düşen İngiliz değil de Türk çocukları olsaydı nasıl davranırlardı....  Tek bir sonuca varıyorum: bu şekilde davranmazlardı. Bazı olaylar karşısında davranışlar biraz da kültür ile alakalı olduğunu düşünüyorum.

   Bu kitaptaki çocukları ve davranışlarını sevemedim. Domuzcuk ve Simon'a ise çok üzüldüm. Sonuç olarak aldığı ödülü hak eden muhteşem bir kitap. Tavsiye ederim:)))



Sineklerin Tanrısı - William Golding
Kitabın Adı :Sineklerin Tanrısı
Yazar :William Golding
Yayınevi :İş Bankası Kültür Yayınları,
Orjinal adı : Lord of the Flies
Çevirmen : Mîna Urgan
Sayfa Sayısı :264


“Sineklerin Tanrısı başlangıçta, ıssız bir adaya düşen çocukların serüvenlerini anlatan, küçükler için yazılmış bir öykü, R.M. Ballantyne’ın Mercan Adası’nın çağdaş bir uygulaması sanılabilir. Hatta Golding, kendine özgü buruk alaycılıkla, okuyucunun bu sanısını pekiştirmek istercesine, Sineklerin Tanrısı’nın başlıca iki kişisine Mercan Adası’ndaki çocuklardan aldığı Ralph ve Jack adlarını verir. Mercan Adası’nda Ballantyne, oldukça duygusal ve biraz da bön bir iyimserlikle, gemileri battıktan sonra Pasifik Okyanusu’nda ıssız bir adaya sığınan üç İngiliz gencinin, Büyük Britanya uygarlığının oldukça başarılı bir küçük örneğini nasıl yeniden kurduklarını anlatır. Golding’in Sineklerin Tanrısı’nda da bir mercan adası ve İngiliz çocuklar vardır. Ama altı ile on iki yaş arasında olan bu çocuklar, gelecekteki atom savaşı sırasında, güvenilir bir yere götürülmek üzere bindikleri uçak bir saldırıya uğradığı için bu mercan adasına düşmüşlerdir. Ve bu mercan adasında olup bitenler, Ballantyne’ın romanında olup bitenlere hiç mi hiç benzememektedir… Sineklerin Tanrısı’nda gördüğümüz ıssız ada da yeryüzünün cennetlerinden biridir. Çocuklar da bu adanın, okudukları Mercan Adası’na çok benzediğini söylerler. Ne var ki, başlangıçta bunu hiç sezinlemediğimiz halde, atom çağının çocukları, bu güzelim adayı her açıdan bir cehenneme çevireceklerdir.”
                                                                                                 Mîna Urgan
 WILLIAM GOLDING 1911 yılında Cornwall’da doğdu. Oyuncu, öğretim görevlisi, denizci, müzisyen ve son olarak okul müdürü sıfatlarıyla çalıştı. 1934’te Şiirler adlı ilk kitabını yayımladı. 1940 yılında Kraliyet donanmasında görev aldı. 1954’te ilk romanı Sineklerin Tanrısı’nı yayımladı. Bu romanın yakaladığı yazınsal ve ticari başarının ardından 1961 yılında öğretmenliği bıraktı ve kendini tamamen yazmaya adadı. Kule ve Çatal Dil de dahil olmak üzere toplam on iki roman yazdı. Sineklerin Tanrısı 1963 yılında Peter Brook tarafından filme alındı. 1983 yılında Nobel Edebiyat Ödülü’ne değer görülen Golding, 1993 yazında hayata gözlerini yumdu.


                                                            Kozmokitap

10/03/2016

100 Otobiyografi - Tolga Arvas

Ekim 03, 2016 1 Yorum

100 Otobiyografi - Tolga Arvas

Kitabın Adı :100 Otobiyografi
Yazar :Tolga Arvas
Seri: Hazır Bilgi Serisi - 8
Yayınevi :Ağaçkakan Yayınları

      Tolga Arvas’tan otomobilli biyografi, “100 Otobiyografi” Ağaçkakan Yayınları’ndan yayımlandı. 

    Ağaçkakan Yayınları’na ait “Hazır Bilgi” serisinin sekizinci kitabı Tolga Arvas’tan “100 Otobiyografi” oldu.

Arka kapak yazısından: 

 “Öğretmen sorar,
- Aranızda otobiyografinin tanımını yapabilecek olan var mı?
Ali heyecanla yanıtlar,
- Otomobillerin biyografisine denir öğretmenim.”

    Çocukken güldüğümüz basit fıkralardan biri bu kitabı hazırlama fikrini veren. Bu kitapta 100 tane otomobilin hikayesini anlatılıyor. Aralarında Hacı Murat da var, Susurluk Kamyonu, Bob Marley’in BMW’si, Mayakovski’nin Renoshka’sı da. Otomobillere yapılmış bir güzellemeden çok, siyaset, edebiyat, sinema, müzik, tarih üzerinden anılara yapılmış bir yolculuk.

 Tolga Arvas kimdir?

1969’da Ankara’da doğdu.
İçinde yer aldığı çalışmalar:
Efsane Arif Takvimileri (1997-2002)
Tren Bir Hayattır, İletişim Yayınları (Ortak kitap), 2012
Resimli Türkçe Edebiyat Takvimi, İletişim Yayınları, 2015
100 Lakap Alınış Velveleleri ile, Ağaçkakan Yayınları, 2015
Virgül ve Albüm dergilerinde köşeler hazırladı.



                                                     

Mazi Kalbimde Bir Yaradır - Nihal Yeğinobalı || Kitap Yorumu

Ekim 03, 2016 1 Yorum
Mazi Kalbimde Bir Yaradır  - Nihal Yeğinobalı

 
   Üzgün , mutsuz anlarımızda çocukluğumuza karşı bir özlem duymaz mıyız? Çocukluk günlerimize , mutlu olduğumuz günlerin geçtiği yerlere dönmek isteriz. Dönersek gene o çağın güvenliğine kavuşabilirmişiz gibi gelir, o günlerin sorumluluktan uzak hafifliğine...

   Mazi Kalbimde Bir Yaradır yazarın kendi adı ile yazdığı ilk romanı. Üniversite eğitimini Amerika'da alan Yeğinobalı Türkiye'de döndüğünde çevirmenlik yapmıştır. Bu dönemde yazdığı ilk romanı Genç Kızlar'ı  Vincent Ewing adını koyduğu sözde bir Amerkalı yazarın imzası yayımlanmıştır ve kitap çok sevilmiştir.

    Yazarın kalemi gerçekten de çok başarılı . Eski Türk filmi tadında bir kitap Mazi Kalbimde Bir Yaradır . Karakterlerle ile yollarımız ayrı olsa, yeri geldikçe kızsam ve tasvip etmesem de yazarın kalemi kullanmasındaki gücü ve anlatımın başarısını inkar edemem.

     Lamia'yı okuyoruz kitapta. Annesi küçük yaşta ölmüş , teyzesinin yanında büyüyen bir kız Lamia. Babasının ise adı var kendi yok. Annesi ile Lamia'yı terk etmiş, İstanbul'a yerleşip orada başka birisi ile evlenmiştir. Buna rağmen Lamia hep bir gün babasının döneceğini düşünmektedir. İlginç bir kadın olan teyzesi biraz de bana göre dengesiz birisidir. Kuzeni Suzan ise -  ki o da kendisine Susi ismini vermiştir - Lamia'nın kendisini kötü hissetmesi için elinden geleni yapmaktadır. Bu ortamda içine kapanık yaşayan birisi haline gelmiştir Lamia. Lamia'nın kendi dünyasındaki kararsızlıkları ve biraz da kendisi yüzünden nasıl zor bir hale geldiğini okuyoruz kitapta.

    Yazarın kalemini ve anlatımını çok sevdim demiştim . Sevmediklerime gelirsek Ailenin yardımcısı Hacer ile namaz ve dua konusunda dalga geçmeye varan konuşmaları sevmedim. Kitaptaki aile hayatı, Lamia'nın kararsızlıkları, yaşam şekillerini sevemedim. Bazı yerlerde erotik kitap olarak geçiyor , kitap cinsellikle ilgili bölümler içermesine rağmen erotik kitaplar sınıfına gireceğini zannetmiyorum.

   Kitabı tavsiye edip etmeme konusunda açıkcası kararsızım. Yazarın anlatımı iyi olsa da konu olarak bana pek hitap etmediği için bu kararsızlığım . Yazarın diğer kitaplarının da nasıl olduğunu merak ediyorum. Bir gün bir yerde denk gelirse okumak isterim onları da.....



Mazi Kalbimde Bir Yaradır  - Nihal Yeğinobalı

Kitabın Adı : Mazi Kalbimde Bir Yaradır
Yazar : Nihal Yeğinobalı
Yayınevi : Can Yayınları
Sayfa Sayısı : 337


Mazi Kalbimde Bir Yaradır , ilk bakışta evli bir kadının aşk öyküsü. Ancak gerisinde tutkular, şehvet, aşk ve türlü sevgi motiflerinden örülmüş ve bir dönemin sosyal atmosferini de yansıtan bir roman var. Yıllarca gizli kalmış eski bir ihanetin su yüzüne çıkmasıyla sarsılan bir evlilik ve ilk aşkıyla kocası arasında kalan Lamia; kıskançlık, kin ve hoşgörü duyguları arasında bocalayan Ali; ilk gençliğin romantik hayallerinden sıyrılamayan ve gerçekle yüzleşince sarsılan Turan, bu çelişkili duygularla bocalayan kişileri görünmez iplerle yönetmeye kalkan, tek yanlı tutkusunun öcünü almak için her şeyi göze alan ikiyüzlü Süsi ve tabii kimilerince romanın başkişisi sayılan, okurları nostaljik ortamlara taşıyan küçük, büyülü Ege kenti Yeşilce. Ustalıklı ve seçkin çevirileriyle ve bir süre önce yayımladığı "Sitem" adlı romanıyla tanıdığımız Nihal Yeğinobalı, bu karmaşık kişilikleri ve ilişkileri, çelişkili tutkuları kusursuz bir kurgu içinde örüp beklenmedik sonuçlarda çözümlerken cinselliği ve erotizmi de şiiri ve gizemiyle, yalın bir içli-dışlılıkla sergiliyor.


                                                            Kozmokitap

10/02/2016

Hayal Mimi

Ekim 02, 2016 4 Yorum
Hayal Mimi


   Deep Tone beni etiketlemiş Hayal Mimi'ne. Sıkıntılı günler geçirdiğimiz bu günlerde bu mim ilaç gibi gelecek. Hayal kurmak her zaman ruha iyi gelmez mi??? Rahatlarız ve uzaklaşırız sıkıntılardan.... Kısa bir süre de olsa huzura ermiş oluruz.


 1. Hayal kurmaktan hoşlandığınız bir yer ya da zaman dilimi var mı?

  Hayal kurmak için yer veya zaman olur mu? Ben her daim hayal kurmaktan hoşlanırım. Bazen farklı yerler , bazen farklı karakterler bazen de sihirli güçler.... Hayal bu sınırı olur mu  hiç? Uçsuz bucaksız bir hayal gücü ile istediğim yere gidebilir , istediğimi olabilirim.


 2. En çok nelerin hayalini kurarsınız?

     Hayaller de aslında insanın ruhsal durumuna göre değişiklik gösterir. Canım ev işleri ile uğraşmak istemediğinde süper güçlerim olduğunu hayal ederim  ya da çok sıkıldığım zaman  ıssız bir yerde , bir tarafın orman diğer tarafın deniz olduğu bir yerde küçük bir bungalovda yaşadığımı hayal ederim.


 3. Şimdiye dek çok hayalinizi gerçekleştirdiniz mi?

 En çok olmasını istediğim hayalim müstakil bir evde huzur içinde ailemle birlikte yaşamaktı. Şimdi o hayalimi yaşıyorum zaten.



 4. Henüz gerçekleşmemiş ama illa da gerçekleşecek dediğiniz bir hayaliniz var mı?

      Her yıl yurt dışında belirlediğim ülkeleri gezmek ve keşfetmek.....  


Mimlediklerim:

Deryanın Spor Günlüğü

Kore Fenomeni

Cafe Tigris

Şeyda'nın Günlüğü



                                                     
Web sitemizdeki fotoğrafların, yazıların izin alınmadan kopyalanması, yayınlanması, alıntı olduğu ve kaynağı belirtilmeden bir takım amaçlar için kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri yasasına aykırıdır. İzin alınmadan kopyalanan resim ve yazılarımızla ilgili dilekçe ve dava açma hakkımız saklıdır.