12/31/2016

2017'ye Doğru Hayaller, Dilekler ve Hedefler || Mim

Aralık 31, 2016 10 Yorum
2017'ye Doğru Hayaller, Dilekler ve Hedefler

   Bir yılı daha geride bırakıyoruz. Şöyle dönüp geriye baktığımda bu yılın çok da fena geçmediğini görüyorum. Yine de bu yıl çok şanslı değildim. Çok çekiliş kazanamadım bu yıl. Kazanamamayı bırakın gönderileceği söylenen 4 kitap da nedensiz gönderilmedi. Kargoya verileceği söylenip ge gelmeyen kitaplar sinir bozukluğunu bir tarafa onu beklerken geçen zaman ve sinir bozukluğu canımı sıktı. Gönderimden vazgeçildi diye belirtilseydi bu kadar sıkılmazdım. Gelmedi mi , ne sorun var bakalım deyip de bir daha geriye dönülmemesi kendinizi nasıl hissettiriyor düşünün.

Bu mime beni davet eden Kore Fenomeni'ne teşekkür ederim. Yılın son gününde yapmak için biraz beklettim mimi.))) Gelelim sorulara:

2017'ye Doğru Hayaller, Dilekler ve Hedefler

 1. Kimse mükemmel değildir ama yine de eksikleri düzeltmek mümkün. Huylu huyundan geçmez mi dersin?

Can çıkar da huy çıkmaz demiş atalarımız. İnsan kendisini biraz törpüleyebilir ancak fazla değiştiremeyeceğini düşünüyorum. Kendimden bahsedersem her şeyi bu kadar kafaya takmamayı isterdim. Biraz vurdum duymaz olmak fena olmazdı....

2017'ye Doğru Hayaller, Dilekler ve Hedefler

 2. Meşhur Alaaddin'in Sihirli Lambası oldu ya kucağına düştü. Ve tabi ki 3 dilek hakkı verdi. Dikkatli düşün, klavyenden çıkan her cümleyi gerçeğe dönüştürebilir. Ne dilerdin?

 - Sağlıklı,mutlu , huzurlu  bir şekilde ailemle bir arada olmak istiyorum.
- Issız, deniz kenarında tropik bir adada bir - iki ay tatil fena olmazdı:))
- Çocuklarımın geleceğini garanti altına almak isterdim.







2017'ye Doğru Hayaller, Dilekler ve Hedefler

3. Şimdi gerçek hayata dönüyoruz, evin, çocukların, kendin, kedin.. için yeni yılda neler yapmak var aklında?

Boşladığım ikinci bloguma biraz daha ağırlık vermek, bahçemdeki verimi arttırmak, gelecek için yaptığım bazı planları adım adım gerçekleştirmeye başlamak....

2017'ye Doğru Hayaller, Dilekler ve Hedefler

4. Piyangodan büyük ikramiye çıksa hepimiz dünyayı gezeriz değil mi? Sen neler yapmak isterdin? 

Her zaman para mutluluk getirmiyor. Paran çok olursa paranın peşinde dolaşan da çok oluyor:))) Çok param olursa şehir dışında büyük bir çiftlik yaptırırdım. Orayı hayallerime göre döşer , bitkilerle uğraşır kitaplarımı keyifle okurum.... Bunun için piyango çıkması lazım... Ama ben piyango almam ki!:))))

2017'ye Doğru Hayaller, Dilekler ve Hedefler

 5. Para para para. Para harcamadan da gerçekleştirebileceğin hayallerin vardır elbet. Haydi onları da paylaş, bekliyoruz.


 Paramız yoksa hayallerimiz var. Hayal kurmak da parayla değil ya :D    


Son gün olduğu için kimseyi etiketlemiyorum. Yapmak isteyen olursa davetlimdir:)))                                                




                                                     

12/30/2016

Olağanüstü Bir Gece - Stefan Zweig || Kitap Yorumu

Aralık 30, 2016 8 Yorum
kozmokitap

 " Bir kez kendini bulmuş olan kişinin bu yeryüzünde yitirecek bir şeyi yoktur artık. Ve bir kez kendi içindeki insanı anlamış olan bütün insanları anlar."

   Zweig kitaplarını okumayı seviyorum. Daha önce hiç yazarın kitaplarını okumayıp merak edenler için söylemek isterim ki sevmemin nedeni kitapların konusu değil. Konusu değil derken çok da farklı konuları yok kitapların . Benim yazarı ve kitaplarını sevmemin asıl neden, anlatım tarzı. Konuyu anlatırken kelimeleri seçişi... Olaylara ve kişilere yaptığı psikolojik tahliller... Öyle bir ahenk ile anlatıyor ki yazar, tüm duyguları ve kitapta olanları tüm çıplaklığı ile hissedebiliyorsunuz. Bu nedenle her ay bir Zweig kitabı okumaya çalışıyorum. Bu ay da okuduğum kitabı Olağanüstü Bir Gece.

Kitaptaki kahramanımız burjuva kesiminden bir erkek. Artık tüm duyularını kaybettiğini düşünen ve yaşama karşı hiçbir şey hissetmediğini düşünen birisi. Bir gün gittiği at yarışlarında bir bahis taşını saklaması ve  sonrasında onu sahibine iade etmeyerek çalması sonucunda gelişen olayları ve bu olay ile birlikte bir şeyler hissetmeye başlayan karakterimizi okuyoruz kitapta. Hissettiği suçluluk duygusunu yaşadığını hissettiği için bastırak karakter, o günü hiç yapmadığı şeyleri yaparak ve yaşadığını hissederek geçirir.

 Çünkü sadece kendi kaderlerini bir gizem olarak yaşayabilenlerin gerçek anlamda yaşadıklarına inanıyorum. 

Sonuç olarak Zweig okumaya ilk başladığınızda başlarda sıkılsanız da biraz sabredin. Kitabın sizi nasıl içine aldığını ve kelimelerin içindeki duyguları hissedince tekrar okumak isteyeceksiniz....





kozmokitapKitabın Adı :Olağanüstü Bir Gece
Yazar :Stefan Zweig
Yayınevi :İş Bankası Kültür Yayınları
Orjinal adı :Phantastische Nacht
Çevirmen :İlknur İgan
Sayfa Sayısı :80


   Olağanüstü Bir Gece, seçkin bir burjuva olarak rahat ve tasasız varoluşunu sürdürürken giderek duyarsızlaşan bir adamın hayatındaki dönüştürücü deneyimin hikâyesidir. Sıradan bir Pazar gününü at yarışlarında geçirirken, belki de ilk kez burjuva ahlakından saparak "suç" işler. Böylece yeniden "hissetmeye" başladığını, kötücül ve ateşli hazları olan gerçek bir insan olduğunu fark eder. İçindeki haz dolu esrime, aynı günün akşamında onu gece âleminin son atıklarının arasına, "hayatın en dibindeki lağımlara" sürükleyecek, varış noktası ise ruhani bir uyanış olacaktır.


                                                            Kozmokitap

12/29/2016

Rüya Dedektifi - Bülent Ata || Kitap Yorumu

Aralık 29, 2016 0 Yorum
kozmokitap


   Bir rüya gördüm. Yaşlı, bir kadın dedi ki " Her rüya bir evdir. Rüya aleminde sen de bir misafirsin. Ne zaman can bedenden çıkar artık sen de bir ev sahibi olursun."

  Erdem Yayınlarından okuduğum ikinci kitap Rüya Dedektifi. İlk olarak Ela'yı okumuştum. Bir yapı zeka romanı olan Ela farklı konusu ile beni cezbetmişti. Şimdi ikinci kitap olarak ise Rüya Dedektifi'ni okudum. Diyebilirim ki bu da farklı bir tarzda yazılmış bir kitaptı. Siz de benim gibi farklı tarzları keşfetmeyi seviyorsanız bu kitapları seveceksiniz...

   Bir rüya gördüm. Yaşlı, sakallı bir amca dedi ki " Her rüya bir yolculuktur, Rüya aleminde alırsın, verirsin ama hiçbir şeyi değiştiremezsin. Sadece sen değişirsin bu yolculukta.

   Rüyalar bilinmezliğini korurken insanlar da rüyalara karşı meraklarını her daim canlı tutarlar. Rüyalarını hatırlayamayanlar olduğu gibi gördüğü rüyaların söyleyen insanlar da vardır. Hal böyle olunca Rüyalar ile ilgili kitaplar da daha ilgi çekici oluyor. Rüya dedektifi de adını ilk duyduğum zamandan beri dikkatimi ve ilgimi çeken bir kitap oldu. Alacaklar listemde yer alan kitap Babil.com aracılığı ile Erdem yayınları tarafından gönderilince çok mutlu oldum:))))

   "Evvel zaman içinde bir yol varmış. Yolun iki kıyısında deniz gibi tarlalar. Şehrazat , elinde tuttuğu güvercini boynundan öpüp açık pencereden uçurmuş. Güvercin kanatlarını açıp bir zaman parisi gibi alemi katlandığı, dürüldüğü yerlerden açıp yol bulmuş kendine." Kitap bu cümleler ile başlıyor. Böyle başlayınca da meraktan elimden bırakamadan bir günde bitirdim kitabı...

" Rüya öğretir. Öğrenme biçimleri hep bir müfredata ve öğretici kabiliyetine bağlıdır. Oysa rüyada anlayıverirsin bilinmeyeni,sırası gelmeden . Bilginin havuzunda yüzersin ve gözüne su kaçar gibi bilgi sana ulaşır ve sende kalır. "

    Kitap farklı bir tarz ile yazılmış dedim. Bu tarz her bölümde bir karakterin bakış açısı ile anlatılıyor. Başlarda sanki biraz karışık gibi gelen kitap okudukça , karakterleri tanıdıkça anlam kazanıyor ve sonunda ne olacağını merak ediyorsunuz.

" Rüyada mazur sayılırsın gördüklerinden . Kim olduğun değişmemiş olabilir. Ama değişebilir de her an . Bir bakmışsın hiç tanımadığın biriymişsin. Hiç bilmediğin bir şehirde bundan yıllarca önce , belki yıllarca sonradasın. Aynı anda birkaç kişisin. şekillerin ve zamanın dünyanın bilinen bilinen fizik kurallarını pek tanımadığı söylenebilir. Gördüğün canlı ve cansızlar biçin değiştirebilir. "

  Kitapta bir polis olan Ali boşanma sürecindedir. Aynı zamanda bir suçtan dolayı zanlı konumuna düşmüştür. Bu zor durumlardan kurtulma çabalarını ve kendisine kurulan kumpasın aydınlatılması anlatılıyor kitapta. Rüya dedektifi denmesinin sebebi de Ali'nin bir çok olayı ve gerçeği rüyasında görmesidir.

   Farklı bir anlatım tarzını keşfetmek isterseniz kitaba bir şans verin derim:)) Ben kitabı çok sevdim.....


kozmokitap
Kitabın Adı :Rüya Dedektifi
Yazar :Bülent Ata
Yayınevi : Erdem Yayınları
Sayfa Sayısı :120


Senaryodan denemeye, masaldan öyküye her türlü anlatıya dönen bir kaleme sahip Bülent Ata. İnsan hikâyelerini her yolla görünür kılmak için aralıksız çalışan yazarlardan. Onun insanları, ulaşılmaz uzak yerlerin, bilinmedik dünyaların yaşayanları değil. Tam içimizden, şehrimizden, semtimizden, mahallemizden... Yaşadığınız herhangi bir an, umut etmek istediğiniz uzun geceler, bitmek bilmeyen günler... Bülent Ata tadı damakta kalacak bir anlatıyla rüyadan rüyaya, kalpten kalbe geçiriyor okuyucuyu. Çaresizlikten aşka, hüzünden umuda kadar hayatın her türlü cilvesini rüya âlemlerinin somut eşyaları hâline getiren unutulmaz bir hikâye...
"Bir rüya gördüm. Yaşlı, sakallı bir amca dedi ki 'Her rüya bir yolculuktur. Rüya âleminde alırsın, verirsin ama hiçbir şeyi değiştiremezsin. Sadece sen değişirsin bu yolculukta.'
Bir rüya gördüm. Yaşlı, bir kadın dedi ki 'Her rüya bir evdir. Rüya âleminde sen de bir misafirsin. Ne zaman can bedenden çıkar artık sen de bir ev sahibi olursun.'

Onu tanıdığımda kanatları kırılmıştı. Revirdeydi. Muhsin Ağabey başında. 'Üzülme.' diyordu. Bana döndü 'Evine kadar bırak.' dedi. İstemedi önce. Muhsin Ağabey ısrar edince çaresiz kabul etti. Birlikte emniyetten çıktık. Yüzüne baktım. İyi görünmüyordu. 'Ne tarafa?' diye sordum. Bir şey söylemeden öylece sustu. Nereye gideceğini bilmediğinden öyle kalakalmış filan değildi. Uçmak istiyordu. Her ileri atılışında çaresizce düşüyor, kalkıyor yeniden uçmaya çalışıyordu. Anlamıyordu kanatlarının kırık olduğunu, bir anlam veremiyordu. Peşinde birileri varmış gibi uzaklara gitmek isteyen biri. Gözlerini gördüm. Güvercin gözlerini."


                                                            Kozmokitap

12/28/2016

Takvim Kızı - Şubat || Audbey Cablan || Kitap Tanıtımı

Aralık 28, 2016 4 Yorum
Takvim Kızı - Şubat || Audbey Cablan || Kitap Tanıtımı


Kitabın Adı :Takvim Kızı - Şubat
Yazar :Audbey Cablan
Yayınevi :Arkadya Bitter Yayınları
Orjinal adı : Calendar Girl - February
Çevirmen :Esra Çetin
Sayfa Sayısı :164
Etiket Fiyatı : 17.00 TL
Türü: Roman
Baskı Tarihi : Aralık 2016
Çıkış Tarihi : 27 Aralık

Bir İlham Perisi! Hem de ben! Yani sert motorcu kız Mia Saunders, bu kez bir aylığına dünyanın en ünlü ressamlarından birinin İlham Perisi olmaya gidiyor.

Açıkçası bir takvim kızı olmayı kabul ederken Seattle’daki boş bir tuvalin önünde çıplak kalacağım aklımın ucundan bile geçmemişti. Ancak görünen o ki Ressam Alec Dubois’in fırçası kadar ikna yeteneği de oldukça güçlü.

Öte yandan güçlü olduğu yanların bunlarla sınırlı kalmayacağını da tahmin etmek zor değil. Sanırım şubat ayının kahramanı Bay Dubois’ten hayat ve aşk adına öğrendiklerim ömrümün sonuna dek aklımdan çıkmayacak.




                                                            Kozmokitap

12/27/2016

Takvim Kızı - Ocak || Audbey Cablan || Kitap Tanıtımı

Aralık 27, 2016 0 Yorum
Takvim Kızı - Ocak || Audbey Cablan ||  Kitap Tanıtımı


Kitabın Adı :Takvim Kızı - Ocak
Yazar :Audbey Cablan
Yayınevi :Arkadya Bitter Yayınları
Orjinal adı : Calendar Girl - January
Çevirmen :Esra Çetin
Sayfa Sayısı :164
Etiket Fiyatı : 17.00 TL
Türü: Roman
Baskı Tarihi : Aralık 2016
Çıkış Tarihi : 27 Aralık

1 MİLYON’dan fazla adetle satış rekorları kıran, listeleri altüst eden ve hakları 30 farklı ülkeye satılan…

New York Times Çoksatanlar Listesi’nin 1 numarası…

Audrey Carlan’ın dünya çapında ses getiren TAKVİM KIZI Arkadya Bitter farkıyla sizlerle.

Takvimlerinizi hazırlayın! Her aya farklı bir kitap, her ay farklı bir macera.

Para! Para! Para!

İşte bu kadar basit. Herkes gibi benim de ona ihtiyacım var. Hem de çok!

Üstelik o parayı bulmak için yalnızca bir yılım var. Yoksa bir mafya babası bu dünyada herkesten çok sevdiğim adamı –yani babamı- bilirsiniz işte, BOM!

Peki, o kadar parayı nereden bulacağım dersiniz?

 Elbette çalışarak! Fakat bu sizin bildiğiniz işlerden değil.

 Kuralları olan, tehlikeli ama bir o kadar da tutkuyla yapılması gereken bir iş. Kurallar belli. Her ay farklı bir adam.

Âşık olmak yok, bağlanmak yok, yakınlaşmak yok… Tek yapmam gereken birbirinden zengin ve yakışıklı adamların kollarına girip salınmak. Desem de inanmayın… Tabii ki işler öyle yürümüyor. Hiçbir zaman öyle yürümez.

Yine de eğlenceli olacağını düşünüyorum. Unutmayın her ay bir adam.

 Ben Mia Saunders. Cemiyetin yeni TAKVİM KIZI! İddia ediyorum bana abone olacaksınız.



                                                            Kozmokitap

12/24/2016

Matilda'nın Son Valsi - Tamara McKinley || Kitap Yorumu

Aralık 24, 2016 5 Yorum
Matilda'nın Son Valsi - Tamara McKinley


"Ruh şarkı söylediğinde gözlerde yaş yoksa, kalp kırıklıkları iyileştiremez..."

      Arkadya'nın pembe kitaplarına bayıldığımı beni takip edenler bilirler. Kapak tasarımlarıma, ayraçlarına ve seçtikleri kitaplara bayılıyorum. Matilda'nın Son Valsi kitabını da kapağına vurularak aldım ... Arkadya okuyucuyu büyülemeyi biliyor kapak konusunda!...

     Kitap Avustralya'da geçiyor ve şok bir olayla başlıyor. Birinci Dünya Savaşı sonrası bir çiftlik: Churinga. Matilda 14 yaşında bir çocuk. Annesi öldükten sonra çiftliğin bütün işleri onun üzerindedir. Babası Mervyn - ki bu adamı ben bir kaşık suda boğabilirim - Gelibolu'dan döndükten sonra psikolojisi iyice bozulmuş ve kendisini içki ve kumara vermiştir. Çiftlikle ilgilenmediği gibi ailesine de işkence etmektedir.

    Günümüzde Sidney'de yıldızı parlayan bir ressam olan Jenny eşini ve oğlunu bir kazada kaybetmiştir. Eşinden kendisine bir çiftlik miras kaldığını öğrenir. Bu çiftlik Churinga'dır. Orayla ne yapacağına karar vermeden önce gidip görmek ister.

    Issız bir arazideki Churinga'da ruhundaki yaraları iyileştirmeye çalışan Jenny bir sandıkta Matilda'nın günlüklerini bulur. Bu zavallı kızın başına gelenleri okurken hem çevresindeki insanlar hakkında daha fazla bilgi sahibi olacak hem de sırları aydınlatacaktır. Bu sırlardan kendisi de nasibini alacak olan Jenny'nin geleceği de bu çiftlikte onu beklemektedir.

     Hızlı okunan ve merakı üst seviyede okunan bir kitap olsa da bazı şeylerin kitaplarda bile olsa çocukların başına gelmesi beni sinir etti. Kitaplarda bari , kurgu olsa bile çocukları rahat bırakın!.... Spoiler vermemek için ayrıntılı yazamıyorum fakat eminim okuyanlar da benimle aynı şeyleri düşünüyorlardır. Bir deyim vardır ya pişmişmiş tavuğun başına gelmez diye işte bu tam da Matilda'ya göre. Matilda'nın başına gelenler pişmiş tavuğun başına gelmez.

    Kitap sürükleyici, betimlemeler güzel olsa da size kesin okuyun diyemiyorum. İçerisinde ki bazı olaylar sizi de etkileyebilir. Belki Matilda'nın mezar taşında yazanlar bir ipucu olabilir:

                                   Matilda McCauley Burada Yatıyor
                                   Sevgili, Anne, Kardeş ve Eş
                                   Tanrı Bizi Bağışlasın


Matilda'nın Son Valsi - Tamara McKinley/>
Kitabın Adı :Matilda'nın Son Valsi
Yazar :Tamara McKinley
Yayınevi :Arkadya Yayınları
Orjinal adı :Matilda's Last Waltz
Çevirmen :Ayhan Ece Şirin
Sayfa Sayısı :552


Ruh şarkı söylediğinde gözlerde yaş yoksa, kalp kırıklarını iyileştiremez...

Jenny Sanders renkleri tuvalde konuşturan ünlü bir ressamdır. Ama hayatı, siyah-beyaz renklere bürünmüştür. Ta ki yirmi beşinci yaş gününde çok sevdiği eşinden ummadık bir hediye alana kadar… Bu hediye hep hayalini kurduğu bir çiftlik evidir. Churinga…

Jenny merakına yenik düşerek Avustralya kırsalındaki çiftliğe gitmeye karar verir. Adıyla adeta bir tılsımı çağrıştıran bu evdeki bir tablo ise onun dikkatini çeker. Churinga'yı tasvir eden bu tabloya bakarken kulağına uzaklardan bir yerden bir vals çalınır. O an bu yerle ilgili duyduğu dedikodular gelir aklına. Churinga ve eski sahibesi Matilda Thomas efsanesi… Jenny artık sahibesi olduğu Churinga'nın kutsal mı, yoksa lanetli mi olup olmadığını zamanla görecektir. Ve bunu öğrenmek için de tek yapması gereken, dillere destan Matilda'nın çağrısına cevap verip valse eşlik etmektir…

Parçalanmış bir hayatı yeniden inşa etmenin, çaresizliği çareye dönüştürmenin ve bazen de imkânsıza yenik düşmenin hikâyesi Matilda'nın Son Valsi…


                                                            Kozmokitap

12/23/2016

Yaralı Duello - Yağmur Yağmur || Kitap Yorumu

Aralık 23, 2016 2 Yorum
kozmokitap


Kaçıncı elden düşme bir hayat yaşıyoruz mesela?
Hayaller... Kaç kez el değiştiriyor?
Uykular kaç kez?
Uyanışlar kaç kez?
Hazlar kaç kez?
Düş kırıklıkları kaç kez?
Düşmeler ve düşünüşler kaç kez?
Üşüşmeler kaç kez?

1986 İstanbul doğumlu Yağmur Yağmur'un deneme türünde yazdığı Yaralı Düello üç bölümden oluşuyor.

* İlkyaz - Serseri Zamanların Serseri Alfabesi

* Zamana Dair Bir Not - İkircikli Yaz

* Sonu Gelmeyen Yaz - Arpa Boyu Yol Gidemeyen Harfler

   Her bölüm kendi içerisinde kısa metinlerden oluşuyor. Böyle olunca da sıkılmadan bölümler arasında yol alıyorsunuz. Her metinin sonunda yazar metinleri yazdığı tarihi ve yazılan yeri belirtmiş.

Kelimelerle adeta oyun hamuru misali oynayan , eğip büken yazarın bu becerisi beni hayran bıraktı.

" Bir de gülümseyiş, bir de aşk ve bir de kaçıp giden bazen namuslu bir küfür, bazen de başı eğik başak misali sıcacık ve bilgece bir özür tadındaki KELİMELER!"

Farklı konularda görünmeyen , aslında orada var olan ince detayları fark eden ve onları nakış işler gibi yazıya işleyen yazarın kitabı kafanız dolu ya da meşgul değilken okumanızı tavsiye ederim. Bir roman ya da öykü gibi dünyadan uzaklaştırmanın aksine dünya hakkında düşünmeye sevk eden kitap beyninizi yeterince meşgul edecektir diye düşünüyorum.

" Yüklüdür harfler de insan kadar, yaşam kadar anlamlarla ya da koskoca bir anlamsızlıkla! "

Kitabı okumam için bana gönderen sevgili yazar Yağmur Yağmur'a teşekkür ediyorum. Yakında çıkacak olan " Kız Ruleti " isimli şiir kitabını da merak ediyorum.



Yaralı Duello - Yağmur Yağmur
Kitabın Adı :Yaralı Düello
Yazar :Yağmur Yağmur
Yayınevi : Minval Yayınları
Sayfa Sayısı :144


Yağmur Yağmur'dan hayatın ikircikli nüanslarında dans eden çarpıcı denemeler: "Yaralı Düello"
Girift yazım etkisiyle dikkat çeken ve birbirinden çarpıcı denemelerden oluşan "Yaralı Düello", Ocak 2013'te aramızdan ayrılan Türk Edebiyatı'nın en özgün yazarlarından Metin Kaçan'ın eser için yazdığı önsözle ve Jeanette Winterson'ın "Yara kendi kendisinin merhemidir." sözüyle açılıyor. Kadınlık, varoluş, yalnızlık, başkaldırı, yazgı, sanat, umutsuzluk, tutku, aşk, kent yaşamının ayrıksı ayrıntıları ve 1980 sonrası kuşağın kırık dökük anlarının sindiği "Yaralı Düello" zaman zaman sert ve aykırı, zaman zamansa naif bir üslupla tınlıyor. Özgün tarzıyla dikkat çeken metinlerde, çelişkili bir yazınsal dünya öne çıkıyor.


                                                            Kozmokitap

12/22/2016

Erkekler Başka Sever - Nermin Kılıçman || Kitap Yorumu

Aralık 22, 2016 5 Yorum
kozmokitap

   Erkeklerin duygusuz olduğunu düşünürüz çoğu zaman.Fakat neredeyse bütün  şairler erkektir. 

   1970 doğumlu üç çocuk annesi olan Nermin Kılıçman'ın üçüncü kitabı  Erkekler Başka Sever. Yazarın kalemi ile ilk defa tanıştım. Kitabı okumaya başlamadan önce ismini okudum ve bir süre düşündüm. Erkekler Başka Sever, nasıl? Yazar bir kadın ve kitabı erkeklerin gözünden mi yazmış, duyguları iyi aktarabilmiş mi?..... gibi bir sürü soru sordum kendi kendime... Bu sorular kitabı okumaya başlamamla birlikte yok oldular!...

Nikah keramet göstermiyormuş gönlü başkasında olana;
Zaman kimseyi kimseye sevdiremiyormuş zorla...

   Öncelikle söylemeliyim ki kitabı çok sevdim. Anlatımdaki sadelik beni benden aldı. Farklı bir kitap oldu benim için ki bu farklılık iyi anlamda. Dinlendirici bir süreç oldu kitabı okuma süreci. Bazı kitaplar vardır kitabı çok severim fakat kitabı okuduktan sonra kafamda bir dolgunluk hissederim ve başağrısı olur uzun bir süre geçmeyen. Nedenini tam bilmiyorum fakat bazı kitaplar böyle bir etki yapıyor. Bu kitap ise dinlendirdi beni. Akın gibi ben de tatil yaptım:))  Akın kim diye soracak olursanız kitaptaki baş kahramanımız.

Vücudun görünen yerlerindeki izler ne kadar kalıcı olurlarsa olsunlar, kalpteki izler kadar acı vermiyorlar. 

    Sevgisiz bir evlilik yapmış olan Akın'ın bu evlilikten bir de oğlu vardır. Oğlu için ayrılmayı düşünmeyen Akın senede bir kaç günü kendisine ayırıp evden, karısından uzaklaşmak için tatil yapmaktadır. Yine tatil için Köyceğiz'e gittiği zaman hayatı değişecek ve aradığını bulacaktır.

O çok iyi biliyordu yalnızlığın her çeşidini. İki kişilik yalnızlık, kalabalıklar içinde yalnızlık, sokaklarda , işte , arkadaş grubunda yalnızlık...

    Tatil için gittiği Köyceğiz'de Derya isimli bir yazar ile tanışır Akın. Daha doğrusu ilk tanıştıklarında yazar olduğunu bilmemektedir. Bu kendi halinde kadında özel bir şeyler görür Akın ve bir anda kendisini sürekli bu kadının etrafında bulur.

    Bir erkek başka ne ister ki diye düşünebilirsiniz. Sevmek ister mesela; sevilmek , değer görmek ; şu hayatta , en azından bir kişi için vazgeçilmez olmak... Unutabilmek, affedebilmek ister

 Akın ve Derya'yı tanır ve diyaloglarına şahit olurken kitapta bir taraftan da Derya'nın öykü kitabını Akın ile beraber biz de okuyoruz. Bu kısa hikayeleri de çok sevdim. Her biri farklı bir güzellikte. Aslında bir kitap içerisinde farklı bir kitap da okumuş oluyoruz.

   Erkeklere kapılarını kapatmış, güven duygusunu kaybetmiş, kendini yazmaya adamış bir kadınla; aynı duyguları kadınlara karşı hisseden bir adam, birbirlerine aşık olabilir miydi?

 İlk sayfadan daha içine çeken , okudukça daha çok kendisine bağlayan ve asla sıkılmadan okuyacağınız bir kitap Erkekler Başka Sever. Akın'a ne kadar sinir olsam da çok da fazla kızamadım. Kısa öykülerdeki erkeklerin hikayeleri de farklı bir etkileyiciliğe sahipti. Bambaşka bir lezzet bıraktı kitap bende . Çok sevdim tavsiyemdir:))




Erkekler Başka Sever - Nermin Kılıçman

Kitabın Adı :Erkekler Başka Sever
Yazar :Nermin Kılıçman
Yayınevi : Mola Kitap
Sayfa Sayısı :240


Duyguları, duygusallığı  hep kadınlara yakıştırırız...
 Erkeklerin duygusuz olduğunu düşünürüz çoğu zaman. Fakat neredeyse bütün şairler erkektir. Belki de onlar duygularını içlerinde yaşadıkları için böyle düşünürüz. Hislerini dışa vuramamak erkeklerin duygusuz olduğunu mu gösterir? Yoksa toplumun onlara biçtiği rolü çok iyi oynadıklarını mı? 

Kim bilir; erkekler başka türlü seviyordur belki... 

Aşka kapılarını kapatmış, kadınları yalnızca seks objesi olarak gören bir erkek ve erkeklerin sevebileceğine inanmayan bir kadın, birbirine aşık olabilir mi? 

Kâh eğleneceğiniz, kâh şapkanızı önünüze alıp düşüneceğiniz, fakat mutlaka kendinizden bir şeyler bulabileceğiniz bir kitap; 

Erkekler  Başka Sever


                                                            Kozmokitap

12/21/2016

Gitmesen Olmaz Mı? - Mehtap Soyuduru Çiçek || Kitap Yorumu

Aralık 21, 2016 3 Yorum
kozmokitap


"Olur bazen öyle.
Dilin dur der , gönlün destur."

    Mehtap Soyuduru Çiçek'in ikinci kitabı " Gitmesen Olmaz Mı?" . Kitabı okumadan ve konusunu bilmeden önce kapak tasarımına vuruldum. Flu görüntüler, giden bir adamın ardından bakan kadın ve hepsinden daha canlı bir görüntüye sahip çiçekler. Nedendir bilmem ancak bu görüntü hüzünü anımsatıyor bana. Belki de kadının pencerenin arkasındaki çaresiz görüntüsüdür. Sonu hüzünlü bitecek diye düşündüm açıkcası okumaya başlamadan. Okumaya başladığım zaman ise bitirmeden bırakamadım. Kesinlikle arada pembe kitaplar okunmalı. Hem zihnim dinlendi hem ruhum yenilendi. İlaç gibi geldi bana kitap....

"Hepsinden önce bugünü, bu saati, bu anı, bu dakikayı kurtar; şuan gözlerinde harekete neden olan çırpınan kirpiklerinin ardından gördüklerini kurtar! Sonrası gelecek zaten ; gelecek ve seni de alıp götürecek!"

   Türk filmi tadında , hızla okunan, bazen merakımızı depreştiren, bazen sinirden karakteri boğmak istediğimiz , bazen de yüzümüzü gülümseten harika bir kitap Gitmesen Olmaz Mı?. Göz yormadan rahatça okunan bir yapıya sahip kitap. Yazarın anlatım tarzını ve kalemini de sevdim . Yeni bir kitabı çıkarsa alıp okumak isterim.

    Kenan yakışıklı , duygusal , ünlü bir avukattır. Karısı Melis ise minyon , sarışın ,eşinin kendisi için açtığı bir derginin sahibi ve gazetecidir. Aynı zamanda Melis bencil, her daim kendisini haklı gören, elindekinin kıymetini bilmeyen yani benim en sinir olduğum insan tipidir. Sürekli kendilerini haklı gören, empati kuramayan ve sürekli pohpohlanmak isteyen insanları sevmiyorum. Benden uzak olsunlar!... Bu da dipnot olsun:))

   Kenan ve Melis'in evlilikleri bir noktada kopar ve olaylar bundan sonra başlar... Okurken Melise sinir olacak , Kenan'a belki aşık olacaksınız. Gerçi bazı konularda ona da kızmadım dersem yalan söylemiş olurum.

   Kopan bir evliliğin ardından hayata devam etme çabalarının yanı sıra , aşkı, ihaneti, pişmanlıkları, zorlukları ve bazı şeylerin geri dönüşünün olamayacağını okuyoruz kitapta.

    Pembe kitap sevenler bu kitap tam sizlere göre. Ben çok sevdim, tavsiye ederim....





Gitmesen Olmaz Mı? - Mehtap Soyuduru Çiçek
Kitabın Adı :Gitmesen Olmaz Mı?
Yazar :Mehtap Soyuduru Çiçek
Yayınevi : Eftalya Yayınları
Sayfa Sayısı :456


Babasızlığı babalık özlemi ile perçinlenmiş bir adam; Kenan. Hayata, özgürlüğe ve ben değerlerine düşkün, Anlık heveslerin kadını; Melis! Melis'i yem misali gagasını açmış bekleyen gamsız kuş; Akın. Hayat mücadelesinin küçücük bir yürekle sürdüren, mum ışığının etrafında kederinin ortağı yalnız kendisi olan, kahverengi bakışların ürkek sahibi bir kadın; Ayşegül!

İhanetin ardından buluşan hayatlar ve gerçekleşen hayaller.

Küçük bir çocuğun, yabancı bir adamın sevgisine ait açlığı ile babalık hasretine düşmüş o adamın uzattığı elden, gerçek aşka uzanan yolculuğu… Sadece Esma'nın engin yüreğinin dilinden, hep beraber "Gitmesen Olmaz mı?" diyeceğimiz bir aşk!

"Yine daldı gözlerim gözlerinin rengine,
Gül açan gül yüzünün gamzesine vurgunum.
Bıraktım yüreğimi sevdanın ahengine,
Endamın elif gibi, hemzesine vurgunum."








Mehtap Soyuduru Çiçek Kimdir?

23 Ağustos 1987 tarihinde İstanbul’da doğmuştur. Erciyes Üniversitesi mezunu, evli, iki erkek çocuk annesi ve bir kamu kuruluşunda memur olan yazar aslen Yozgatlıdır.
Mehtap Soyuduru Çiçek ilk önce wattpad platformunda yazmaya başladı. Daha sonra lacivert renkli bir ajandaya karalamaya başlamıştır. Yazarın ilk kurgu kahramanları kadınlardı. Yazarın basılan kitaplarının bir çoğunda kahramanları hep kadınlardan oluşmaktadır.







 Mehtap Soyuduru Çiçek'in okuduğum diğer kitapları :

*Pedina 

*Yolcu 

*Çiçek Gelin

*Güven Bana 

* Yalancının Mumu 

* Veda Ederken 


                                                     

12/17/2016

Affet Ama Unutma - Lisa Gardner || Kitap Yorumu

Aralık 17, 2016 6 Yorum
kozmokitap

 Bildiğim ise şu:
Acının bir tadı oluyor.
Umudun da öyle...
   Lisa Gardner çok sevdiğim ve dilimizde yayımlanmış tüm kitaplarını okudum. Her biri birbirinden ayrı heyecanlı ve sürükleyici olan kitaplar bağımlılık yarattı bende . Yazarın Tessa Leoni serisinin ikinci kitabı olan Affet ama Unutma'da yine dedektifimiz DD Waren'ın da ismi geçiyor fakat arka planda kalıyor kendisi.

    Libby ve Justin'in evlilik sorunları vardık ve bunları atlatabilmek için birlikte daha fazla vakit geçirmeye çalışırlar. Bir akşam yemekten evlerine döndüklerinde kötü bir sürpriz ile karşılaşırlar. Evlerinde yabancı adamlar vardır ve bu damalar Libby, Justin ve kızları Ashlyn'i kaçırırlar.....

    Justin'in sahip olduğu İnşaat şirketi patronları ve ailesinin kaçırılma olayını araştırması için Tessa Leoni'yi tutar. Güvenlik güçleri ile iş birliği içerisinde olan Tessa her bir ayrıntıyı dikkatlice incelemektedir. Fakat bu iş tahminlerinden daha karışıktır ve olayın her detayında geçmişi karşısına çıkmaktadır.

  Yazar yine sürükleyici ve farklı bir kitap yaratmayı başarmış. Bir taraftan yapılan araştırmaları okurken diğer taraftan kaçırılan aile ve kaçıranların davranışlarını okuyoruz. Son sayfalara kadar heyecan hiç hız kesmiyor ve yazar bizi ters köşe yaparak kandırmayı başarıyor.

   Bildiğimiz kaçırılma, fidye ya da cinayet , intikam olaylarından farklı olarak kitap bize en ince ayrıntısına kadar planlanmış şeytani planı okuyoruz sayfaların arasında. Mükemmel görüntüsü veren fakat aslında birbirinden kopuk bir aile. En yakınımızdaki insanları aslında ne kadar tanıyoruz? Sırlar ve güvensizlik aslında çöküş sürecini hızlandırır. Ve bir de dip not : Aşkın gözünüzü kör etmesine izin vermeyin:)))

Polisiye- gerilim kategorisinde çok sevdiğim yazarın yine başarılı bir kitabını okudum. Yazarı daha önce okumadıysanız şans verin derim:))





Affet Ama  Unutma - Lisa Gardner
Kitabın Adı :Affet Ama Unutma
Yazar :Lisa Gardner
Yayınevi :Martı Yayınları
Orjinal adı :Touch and Go
Çevirmen : Cumhur Mısırlıoğlu / Derya Engin
Sayfa Sayısı :512


               Acının bir tadı vardır. Önemli olan, tadının size nasıl geldiğidir.
Mutluluklarına herkesin gıpta ettiği varlıklı ve saygın bir aile…
Kusursuz ve sorunsuz devam eden görkemli bir hayat…
Ta ki, ailenin tamamı kimliği belirsiz kişilerce, arkalarında iz bırakmadan kaçırılıncaya dek.
                               Bildiğim tek şey ise, acının en kötüsünü henüz tatmadığımız.
Özel Dedektif Tessa Leoni en karanlık sırların, en güzel maskelerin arkasına saklandığını mesleği gereği kendine sık sık hatırlatmaktadır. Denbe ailesinin kaçırılma vakasında da bu gerçekten yola çıkar. Dışarıdan bakıldığında mükemmel ve zararsız gibi görünen bu insanları kimin kaçırdığını öğrenmeye çalışırken, basit bir fidye olayından çok daha fazlası olduğunu ve Denbe'lerin zannettiği kadar kusursuz olmadıklarını anladığında işin rengi değişir. Araştırmalarını derinleştirdikçe de olayın içyüzünün tahmin edemeyeceği kadar akıl almaz sırlara dayandığını fark eder.
    Diğer yandan, zaman aleyhine işlerken aile üyelerinin hayatta olup olmadıklarından emin olması ve onları bir an önce bulması gerekmektedir. Bunu çok geç olmadan başarabilirse tabii…


                                                            Kozmokitap

12/16/2016

Bir Bedende İki Kadın - Sibel Yılmaz || Kitap Yorumu

Aralık 16, 2016 5 Yorum
kozmokitap


   Sibel Yılmaz'ın kalemi ile ilk olarak Evlenmek İsterken Aydınlandım kitabı ile tanıştım. Kendisinin ilk kitabı , ilk göz ağrısı idi Evlenmek İsterken Aydınlandım . Enteresan bir ismi olan kitap aynı zamanda oldukça akıcı ve komik bir dille yazılmıştı. Okurken çevremde de Sibel Hamın'ın yazdığına benzer çok insan olduğunu fark ettim. Hatta birçoğuna kitabı okumalarını tavsiye ettim.  

Hangisi acıtırdı insanın canını?
Yaşadıkları mı?
Yaşamadıkları mı?
Söyledikleri mi?
Söyleyemedikleri mi?

    Yazarın ikinci kitabı hem ismi hep de kapak görseli ile çok etkileyici olmuş. Bir Bedende İki Kadın ismini okuyup da merak etmeyen yoktur sanırım. Benim aklıma ilk olarak çift kişilik geliyor :)))

İlk kitapta olduğu gibi bu kitapta da yazar yine kendi hayatından bir kesit sunuyor bizlere. Kendi sorunlarının üstesinden gelirken aynı zamanda  kişisel gelişimini paylaşıyor okuyucu ile . 


                                   kozmokitap




" Annesinin kuzusu, babasının ve abisinin prensesi Sibel , yani ben.... "  diye başlıyor kendisini tanıtmaya Sibel Hanım. İlk kitabındaki bazı konulara ve aydınlanma sürecinin bir bölümüne bu kitapta da değinilmiş. Mehmet Hocası ile konuşurken yazar aynı zamanda kendisini de tanıyor , bir nevi kendini tanıma sürecinin içine girmiş oluyor. Bir tür bilinçlenme de diyebiliriz. "Ben evlenmek istiyorum." neden ? ben istediğim için mi? kültür istediği için mi? Bu basit tespitlerle başlayan yolculuk bir kadın olarak kendisini benimsemesi ve kabullenme süreci ile devam ediyor.

 Sevginin içinde güzel ve çirkin diye bir ayrım yoktur. Her şey var olan haliyle güzeldir. 
Ben kadın olarak varım.
Benim kimsenin kabulüne ihtiyacım yok.
Ben kendimi kabul ediyorum.  

    Sibel Yılmaz'ın çıktığı yolculuğu merak ediyor ve kendi yolculuğunuzda size rehberlik etmesini istiyorsanız bu kitabı okuyun derim. Eğlendirici bir dille yazılmış kitabı sıkılmadan okuyacaksınız....



Bir Bedende İki Kadın - Sibel Yılmaz
Kitabın Adı :Bir Bedende İki Kadın
Yazar :Sibel Yılmaz
Yayınevi :Ray Yayıncılık
Sayfa Sayısı :152


Evlenmek İsterken Aydınlandım kitabının yazarı Sibel Yılmaz, ikinci kitabı Bir Bedende İki Kadın ile okurlarıyla bir kez daha buluşuyor. Yazar bu kitabında her insanın içindeki aşkı, sevgiyi, kadını, cinselliği ve korkuları kendisinden yola çıkarak en samimi ve en açık haliyle kaleme alıyor. Kendisiyle yüzleşebilen, içine bakabilen her insanın kendi hayatının başkahramanı olduğuna inanıyor. Bu kitap; içimizde sakladığımız, olmak isteyip de olamadığımız, cesaret edip ortaya çıkaramadığımız, özgürleştiremediğimiz diğer yanımızı anlatıyor. Bu kitap; yeni bir insanı, yeni bir hayatı anlatıyor. Kendisiyle yeniden buluşmak isteyen herkese...


                                                            Kozmokitap

12/15/2016

Salambo - Gustave Flaubert || Kitap Yorumu

Aralık 15, 2016 1 Yorum
kozmokitap



    Flubert'i Madam Bovary ile tanıyoruz hepimiz. Salambo da yazarın ülkemizde pek ismi bilinmese de ünlü bir romanı .  Bu roman için yazar aylar süren çalışma ve araştırma yapmıştır. Kitabın geçtiği yerleri bizzat gidip görmüş bunun neticesinde de bize ayrıntılı tasvirlerini yapabilmiştir.

    Salambo bana Babil.com aracılığı ile  Papersene yayınevi tarafından okuyup yorumlamam için kasım ayında  gönderildi. Kitabı biraz ağır ve sindirerek okuduğum için ancak yorum girebiliyorum.

   Salambo Papersense'in İlk Tercümeler serisinde yer almaktadır. İlk Tercümeler dizisini " batı dillerinden Türkçeye 19 yüzyıldan itibaren tercüme edilen eserleri kapsıyor. Osmanlıca harflerle basılmış bu eserleri de Latin alfabesine aktardık." olarak tanımlıyor Papersense.

   1. Pön Savaşından sonra Kartacalılara karşı savaşan ayaklanan paralı askerler, aşk, ihanet, insan davranışları en ince ayrıntılara kadar tasvir edilmiş kitapta. Kitabı okurken gözünüzde canlandırmanız ve olayların gerçekçilik kazanması yapılan bu tasvirler sayesinde daha kolay oluyor. Paralı askerlerin başı olan Matho , Salambo'ya aşık olmuştur. Savaşlar bütün kanlı eylemleriyle devam ederken hissedilen sevgi, aşıkların kavuşması ve savaşın bitimi ile kitabın hüzünlü sonu gerçekten etkileyicidir.

   Kitap Türkçeye ilk çevrilmiş tercümesi ile aktarıldığı için okumanın çok da kolay olmadığını söylemeliyim. Kitabı ağır ağır ve sindire sindire okumama en büyük sebep de buydu. Kitabın çevirildiği zamanın Türkçesi ile günümüz Türkçesi arasındaki farkı , değişimi kitabı okurken daha iyi anlıyoruz. Kitabı yavaş okumamdaki en büyük etken bu fark ve bazı yerleri anlamak için tekrar tekrar okumamdır.

     Kitabın başında yazar  ve tercüme eden Alişanzade İsmail Hakkı 'nın hayatını ayrıntılı olarak okuyoruz. Ayrıca İsmail Hakkı Bey Salambo'nun tercümesini Halit Ziya Uşaklıgil'e ithaf etmiş ve bu ithaf yazısı yine kitabın başında yer almaktadır.

   Kitabı okurken bir Roma filmi izliyormuş gibi hissettim. Bazen karakterler çok fazla, bazen tasvirler çok uzun , bazen de kelimeler zor gelse de klasikleri okumayı ve çevirinin yapıldığı dönemi,  zorluklarını  harfler arasında görmeye çalışmayı seviyorum.
 
 


Salambo - Gustave Flaubert


Kitabın Adı :Salammbo
Yazar :Gustave Flaubert
Yayınevi : Papersene
Orjinal adı :Salambo
Çevirmen :Alişanzde İsmail Hakkı
Sayfa Sayısı :416

   Mabutlardan evvel , yalnız zulmetler vardı. Ve ağır ve belirsiz bir nefta rüyadaki bir adamın şuuru gibi dalgalanıyordu. Bu nefta zaman geçtikçe iarzuyu ve çıplak dişiyi halketti. Arzu ile çıplak dişiden iptidai madde çıktı. Bu ,bir çamurlu kara ve soğuk bir su idi. Bunda hissiz canavarlar vardı ki bunlar doğacak şekillerin irtibatsız cüzleri idi. Nasıl ki mabetlerin iç duvarı üzerine resmedilmiştir. Sonra madde kesafet peyda etti, bir yumurta oldu ve kırıldı. Yarısı gök , yarısı yer oldu. Güneş , ay, rüzgarlar, bulutlar zhir oldular ve şimşek gürültüsü ile şuurlu hayvanlar uyandılar, o vakit Eşmun, yıldızlı sahada göründü. Hamon güneşin içinde parladı, Melkart kollarıyla onu Gades'in arkasına itti. Kabrymler volkanların altına indiler ve Rabbetna bir süt nine gibi dünyanın üzerine eğildi, nurunu bir sür gibi ve gecesini bir manto gibi döktü."

   Salambo, Flaubert’in; Kartacalı kumandan Hannibal’ın Roma ile mücadelesini anlattığı ve özellikle cümle yapısı ile Marcel Proust’a öncülük ettiği kabul edilen eseridir. Ayrıntılar konusunda dakik bir realizm Salambo romanında ayan beyan ortadadır. Sonuç? Flaubert dilin kendisini çok küçük detaylara indirdiği için parçalanamaz fakat bizatihi paramparça bir bütün kurmuştur. Salambo’nun elinizdeki bu harikulade Türkçesi de akış ve parçalı bütünün fevkalade başarılıbir tercümesidir.


                                                            Kozmokitap

12/13/2016

Ermiş - Halil Cibran || Kitap Yorumu

Aralık 13, 2016 8 Yorum
kozmokitap


     Lübnan asıllı Amerikalı felsefe yazarı, romancı, mistik şair ve ressam Halil Cibran'ın eserlerinden birisini okumamış olsanız dahi sosyal medya paylaşımlarından onun ismini duymuşsunuzdur. Eserinlerinden alınan cümleler bir çok paylaşımı süsler. Ben de de kitabı olmasına rağmen bir türlü elim ermemişti okumaya. Fırsat bulduğum zaman ise zaten ince olan kitap bir-iki saate bitti.

    Bulunduğu adadan ayrılmak üzere olan  El Mustafa'nın  - Ermiş - o adada yaşayanlar ile vedalaşmasını ve onların sorduğu sorular üzere verdiği cevaplardan oluşuyor kitap.

    On iki sene aralarında kaldıktan sonra halk tarafından çok sevilen El Mustafa beklediği geminin gelmesi ile yol düşmek üzere halk ile vedalaşır. Bu vedalaşmada halk ondan son kez yol göstermesini bekler ve sorulan yirmi altı soruyu cevaplayarak son görevini de yerine getirir. Bu sorular Aşk, evlilik, çocuk, yeme- içme, çalışma, özgürlük, yasa,... gibi konulara aittir.

     Yazarın en önemli eseri olmasına ve adından çok söz edilmesine rağmen kitabın soru cevap şeklinde ilerlemesini sevemedim. İçeriğinde anlatılanları ve öğütleri o kadar farklı kitapta benzerlerini okudum ki bana farklı gelen bir şey ya da vav dediğim bir cümle olmadı. Yazıldığı döneme göre çok beğenilmiş olsa da günümüz de yaşayan ben çok da bayılmadı!....


kozmokitap

Kitabın Adı :Ermiş
Yazar :Halil Cibran
Yayınevi :İş Bankası Kültür Yayınları
Orjinal adı :The Prophet
Çevirmen :Ayşe Berktay
Sayfa Sayısı :56


"İnsan için tüm amaçlarını susuzluktan çatlamış dudaklara ve tüm yaşamı bir çeşmeye dönüştüren bir armağandan daha büyüğü yoktur kuşkusuz. Benim şerefim ve ödülüm işte bu armağanda yatıyor. Ne zaman içmek için çeşmeye gelsem, diri suyun kendisini susamış bulmamda..." Yıllar boyu kendisine yurt olan kentten ayrılırken, Ermiş'ten geride bıraktığı halka hitap etmesi istenir. Kent halkı ona aşk, evlilik, suç, ölüm, güzellik ve daha pek çok konuda sorular yöneltir. Aldıkları karşılık, hoşgörü ve sevginin biçimlendirdiği bir insan yaşamı üzerine hazine değerindeki öğütlerdir. Haklıyla haksızın, suçluyla suçsuzun, dimdik ayakta duranla düşmüşün aslında aynı insan olduğu bir yaşamdır bu...


                                                            Kozmokitap

12/12/2016

Her Gün - David Levithan || Kitap Yorumu

Aralık 12, 2016 6 Yorum
kozmokitap

Adı ve kapağı ile ilgimi çeken kitabı indirimde yakalayınca hemen aldım. Hele kapağındaki o söz merakımı daha da alevlendirdi...

                                      Her gün farklı bedende.
                                      Her gün farklı hayatta.
                                      Her gün aynı kıza aşık.. 

Kitabın ciltli olması va baskı kalitesi de çok güzeldi. Böyle kitapları okumak da ayrı bir zevk oluyor. Bu zevkle kitap naslı bitti anlamıyor insan:)))

    Kitaba konu olan bedenden bedene geçen A. O doğduğu günden beri böyle . Her gün başka bir bedende uyanıyor. Bir gün boyunca misafir olduğu bedeni zarar vermeden ve hayatını zedelemeden bırakmaya çabalıyor. Belki de A bir tür zihinsel enerji olabilir diye düşündüm. Her gün bu şekilde süren bu hayat bir gün Rhiannon ile tanışıncaya ve ona aşık olunca değişecektir. Aşık olduğu kıza kendini nasıl anlatacak ve bu karmaşık durumda aşkını nasıl yaşayacaktır....

   A hep benzer insanların içinde uyanmaz ya da içine gireceği kişileri kendisi seçemez. Bir gün kız diğer gün erkek olabilir, zayıf ya da şişman , engelli ya da bağımlı, şişman ya da futbolcu.... Sadece sabah gözlerini açtığında yeni bir bedendedir o kadar. Sindirella misali gece 12 ye kadar da o vucütta misafirdir.

   Konu bakımından ilginç olan kitap yazarın anlatımı ile daha da ilginç hale gelmiş. Her içine girdiği bedeni, yaşadıklarını , hissettiklerini ve o hayata dokunuşları çok güzel dile getirmiş yazar. bu bakımdan okumak çok ilginç oldu.

   Tek eleştirim beklediğim sona ulaşmamış olması kitabın. Bu kitabı o kadar uzun zamandır okumak istiyordum ki ister istemez beklentim tavan yaptı. Hal böyle olunca da beklentimin tam karşılığını alamadım.....


kozmokitap
Kitabın Adı :Her Gün
Yazar :David Levinthan
Yayınevi :Pegasus Yayınları
Orjinal adı :Every Day
Çevirmen :Derya İmer Aydınlık
Sayfa Sayısı :336


Her gün farklı bedende. Her gün farklı hayatta. Her gün aynı kıza âşık.

Uyandım. Anında kim olduğumu anlamam gerekti. Mesele sadece bedenim de değil… gözlerimi açtığımda kolumun renginin açık mı koyu mu olduğu, saçımın uzun mu kısa mı olduğu, şişman mı zayıf mı olduğum, kız mı erkek mi olduğum, yara bere içinde mi yoksa pürüzsüz mü olduğum… Her sabah farklı bir bedende uyanıyorsanız, vücut en kolay alışılan şey. Kavraması güç olabilen ise bedenin önceden yaşamış olduğu hayat. Her gün başka biriyim. Ben, kendimim; kendim olduğumu biliyorum ama ayrıca başka biriyim de. Hep böyle olageldi.




                                                     

12/10/2016

Kağıt Ev - Carlos Maria Dominguez

Aralık 10, 2016 2 Yorum
kozmokitap

                                     Kütüphane zamana açılan bir kapıdır.  - Borges


    Adını çokça duyup okumayı çok istediğim bir kitaptı Kağıt Ev. Konuyu hiç bilmeden sırf adından bir aile dramı geldi aklıma kitapla ilgili. Fakat bu tahminlerim ile kitabın konusunun uzaktan yakından alakası yoktu!...

     Sadece 94 sayfa,  incecik bir kitap Kağıt Ev. Okumaya başladığınız zaman en fazla bir günde bitebilecek bir kitap . Dışının bu inceliği sizleri aldatmasın , kitap dopdolu. İçi dışından büyük dersem yalan söylemiş olmam. Kitabın içerisinde altını çizdiğim , tekrar tekrar okuyacağım o kadar cümle var ki bu durum kitabı ne kadar beğendimi açıklıyordur.

      Çoğunlukla bir kitaptan kurtulmak ona sahip olmaktan daha zordur. Kitaplar sanki asla geri dönemeyeceğimiz bir anın tanıkları gibi , bir ihtiyaç ve unutkanlık anlaşmasıyla tutunurlar insana. 

    Kitap 1998 yılında kitapçıdan aldığı Dickinson'nın Şiirler isimli kitabındaki ikinci şiiri okumaya başladığında bir köşe başında araba altında kalan Bluma'nın ölmesi ile başlıyor ve yazar bize hep faydalarından bahsedilen kitapların kurbanları da olduğunu örnekleyerek anlatıyor. Bu kurbanlar tıpkı Bluma gibiler.... Kitabın bu şekilde başlaması bile okuyucuyu başta şok edip kitaba daha çok bağlıyor.

                     “Kitaplar insanların kaderlerini değiştirir,”    

    Üniversitede Bluma'nın yerine bakmaya başlayan yazar gelen bir paket ile öyküye başlar. Bu paket Bluma'ya gelmiştir ve içerisinden çimento kaplı bir kitap çıkar. Bu kitap neden gelmiştir, neden çimento kaplıdır ve öyküsü nedir. Bu araştırma  bizi sahil kenarında tuğlalarını kitapların oluşturduğu bir eve kadar götürür....
 
        Kitap müptelalarını,  parşömen misali derilerinden anlayabilirsiniz. 
Kitapta kitap sevgisini gördüğümüz kadar, kitap satın alma ve onları istiflemenin de bir tür rahatsızlığa sebep olduğunu da anlıyoruz. Her şey kararında güzeldir diyorum ve ben de bu okuduklarımdan sonra kitap alma isteğimi minimuma indirmek için daha fazla gayret ediyorum.)))

            Tavsiye ettiğim bir kitap, okumanızı isterim.))



kozmokitap
Kitabın Adı :Kağıt Ev
Yazar :Carlos Maria Dominguez
Yayınevi :Jaguar Kitap
Orjinal adı :La casa de papel
Çevirmen :Seda Ersavcı
Sayfa Sayısı :94


Bazı insanlar kitap okumaz, bazıları okur ve kimileriyse okumakla kalmayıp onlarla birlikte yaşar. Kâğıt Ev, işte bu kitap tutkunlarından Carlos Brauer'in ve onun -bir edebiyat profesörü olan- Bruma Lennon'la olan gizemli ilişkisinin, bu ilişkinin gün yüzüne çıkmasına neden olan bir Joseph Conrad cildinin, kitap ve okuma aşkıyla dolu yaşamların hikâyesi...





                                                     

12/09/2016

Ateşin Şarkısı - Tess Gerritsen || Kitap Yorumu

Aralık 09, 2016 6 Yorum
kozmokitap

     Ah Tess Ah!.... Bayılıyorum bu kadının kalemine, hayal gücüne, anlatım tarzına!... Kitaba başladığım zaman elimden bırakamıyorum. Yarım günde bitiyor kitap... Bittikten sonra da bir pişmanlık... Neden daha yavaş , sindire sindire okumadım diye. Olmuyor işte , kitabı aldığım zaman elimden bırakamıyorum.

   Cerrah ile tanıştım Tess'in kalemi ile. En sevdiğim seri kitaplar arasına girdi Rizzoli - Isles serisi. Bu seri haricinde farklı kitaplar yazsa da yazar, benim favori kitapları hep seriye aitti.

    Ateşin Şarkısı da seriye ait bir kitap değil. Buna rağmen seri dışı diye kategorize ettiğim kitapların içerisinde en çok sevdiğim kitap oldu.

   Kitapta yine gerilim ve aksiyon var. Son ana kadar gerilimin dozu düşmüyor ve açıkça söylemeliyim ki tahminlerimden farklı çıktı sonuç.

kozmokitap


   Kitapta iki farklı olay anlatılıyor ve ikisi de birbirleri ile bağlantılı. Birisi günümüz de geçerken diğer olay da nazi yahudi katliamı zamanında geçiyor.

   Julia bir keman sanatçısıdır. Konser için gitti Roma'da bir antikacıdan çingene şarkılarını içeren bir kitap alır. Bu kitabın içinden bir kağıda yazılmış notalar düşer. Daha önce duymadığı bir valsin notaları vardır kağıtta.

   Evine döndüğü zaman bu notaları çalmaya başlayınca tuhaf olaylar gelir başına Julia'nın . Bu notaların kızını değiştirdiğine inanır. Ailesi ise onun bir psikiyatriste görünmesini istemektedir. Bu olayların notalar ile bağlantılı olduğunu düşünen Julia, besteciyi araştırmaya başlar.....

kozmokitap


    Kitapta anlatılan diğer olay da bu besteci Lorenzo'nun hayatıdır. İtalya'da yaşayan Lorenzo, yahudi kampları, onlara yardım etmek isteyen insanlar....

    Kitabı okurken aklıma bir sürü paranormal olay aklıma gelse de yazar yine beni şaşırtmayı başardı. Aslında kitaba kendimi kaptırmasam  tahmin edebilir miydim diye düşünüyorum da, hayır sanırım edemezdim.....

   Kalemine sağlık Tess:))) Kitabı çok sevdim. En kısa sürede yeni Rizzoli- Isles serisinden bir kitap yazmasını istiyorum artık, özledim seriyi....






Kozmokitap
Kitabın Adı :Ateşin Şarkısı
Yazar : Tess Gerritsen
Yayınevi :Martı Yayınları
Orjinal adı :
Çevirmen :Cumhur Mısırlıoğlu
Sayfa Sayısı :304


"Ona baktığınızda ne görüyorsunuz?" "Kızım o benim. Tabii ki her açıdan mükemmel olduğunu düşünüyorum. Fakat"... "Fakat?" Artık ondan korkuyorum.

Üç yaşındaki kızının saldırısına uğradığında Julia'nın hissettiği tam da budur. Genç kadın, dünyalar tatlısı kızı Lily'ye ne olduğunu anlayamaz, ama onu bu hale neyin getirdiğini biliyordur. Ya da bildiğini sanıyordur.

"Her şey o zaman değişti işte. Kâbus o zaman başladı. Incendio'yu ilk çaldığım zaman. Bu müzikle ilgili bir şey hayatımıza bulaştı ve kızımı, her gördüğümde kanımı donduran birine dönüştürdü."

Julia, bir antikacıda bulduğu Incendio adlı bestenin, kızı üzerindeki ürkütücü etkisinin sırrını çözmek zorundadır. Bu uğurda yalnızlığı göze alıp, yabancı bir şehrin karanlık geçmişine uzanan sokaklarında kaybolsa bile.


                                                            Kozmokitap
Web sitemizdeki fotoğrafların, yazıların izin alınmadan kopyalanması, yayınlanması, alıntı olduğu ve kaynağı belirtilmeden bir takım amaçlar için kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri yasasına aykırıdır. İzin alınmadan kopyalanan resim ve yazılarımızla ilgili dilekçe ve dava açma hakkımız saklıdır.