4/29/2019

Ölümün Kimyası - Simon Beckett

Nisan 29, 2019 4 Yorum
Ölümün Kimyası

  Daha önce hiç Simon Beckett'ın kitaplarını okudunuz mu? Ben okudum yazarı "Kapan" isimli kitap ile tanıdım. ( Kapan yazıma➡ buradan ⬅ulaşabilirsiniz .) Kapan ile beraber Simon Beckett'ı kalemine ba-yıl-dımmm. Yazarın David Hunter serisini okumuş olanlar Kapan'ı vasat bulduklarını söyleyip, David Hunter serisini tavsiye etmişlerdi. Meraktan araştırınca serinin satışta olmadığını gördüm ve şehrimdeki sahaflarda da bulamadım . İnternette bulunan sahafları araştırdım bir çoğunda her zamanki gibi fiyatlar fazla idi. Bir kitabın basımı bitince fiyatlar uçmaya başlıyor. Bir kaç tane uygun buldum fakat güvenmediğim için almak istemedim .

    David Hunter serisi Yabancı Yayınları tarafından tekrar basılınca internetten çok güzel bir indirim ile serinin ilk kitabını aldım. Ölümün Kimyası için söyleyebilirim ki okuyanların bayıldığı kadar da varmış.

    Kitapta Hunter karakteri siz olup olayları bizzat araştırmıyorsunuz. Fakat her adımda onun yanında olduğunuzu hissettiriyor Simon Beckett. Tüm heyecan ve aksiyona ortak oluyorsunuz. Bu da Simon Beckett 'ı çok başarılı bir yazar yapıyor kişisel fikrime göre. 


     David Hunter cinayetlerde polise yardım eden bir adli antropologdur .➡ Adli antropolog olduğunu okuyunca aklıma Bones dizisi geldi, seyretmeyen varsa seyretmesini tavsiye ederim. Çok güzeldi . ⬅ Karısı ve kızı bir kazada ölünce Hunter işini ve yaşadığı yeri bırakıp sessiz bir kasabada pratisyen olarak çalışmaya başlar. Geçmişinden ve gerçek mesleğinden kimseye söz etmez .

   Bir gün bir ceset bulununcaya kadar hayat sakin bir biçimde devam eder . Bu cinayet olayı ile birlikte polis Hunter'ın kim olduğunu öğrenir ve ondan yardım ister. aşta isteksiz olsa da mesleki içgüdülere karşı koyamayarak yardım eder . Fakat bir süre sonra iş kişisel hal alır ...

    Son sayfalara kadar adrenalini düşmeyen ve kendini okutturan bir kitaptı Ölümün Kimyası. Serinin ilk kitabı olarak da oldukça başarılı buldum. Şimdiden serinin devam kitaplarını merak ediyorum. Yine çok güzel bir indirim denk getirirsem kitapları almayı düşünüyorum.


Ölümün Kimyası Hakkında Övgüler : 

“Bir solukta okunan' nitelemesini sonuna kadar hak eden bir roman.”
                                - Robert Goddard, Into the Blue'nun yazarı -
“Beckett harika bir yetenek sergileyerek tüyler ürperten bir dehşet atmosferi yaratıyor.”
                                        - Guardian -
“Üstün nitelikli bir eser... Seri cinayetleri konu alan bir dizinin ilk romanı... Elinizden bırakamıyorsunuz.”
                                             - Publishers Weekly -
“Bütün ayrıntılarıyla insanın kanını donduran cinayetler. CSI dizisinin müdavimleriyle, Patricia Cornwell ve Kathy Reichs hayranlarını tatmin edecek. Ancak romanın başarısının asıl nedeni yer verdiği psikolojik ayrıntılar.”
                                                 - Library Journal -





Ölümün Kimyası - Simon Beckett
Kitabın Adı :Ölümün Kimyası
Yazar :Simon Beckett
Yayınevi :Yabancı Yayınları
Orjinal adı : The Chemistry of Death
Serisi : David Hunter #1
Çevirmen :Nur Küçük
Sayfa Sayısı :344


Üç sene önce David Hunter Londra'daki hayatından, adli tıbbın yorucu temposundan ve onu neredeyse yerle bir eden bir olaydan kaçmıştı. Her gece rüyalarında ölen eşi ve kızını gören Hunter, Norfolk'un ücra bir köyünde doktorluk yapıyordu. Ancak yaşadığı yere yakın bulunan ormanda bir kadın cesedi ve katilin ardında bıraktığı bir işaret ortaya çıkınca kendini bu olaylardan uzak tutmakta zorlanmaya başlayacaktı. Bir anda Hunter'ın sığınak bellediği sakin hayatı, gerçeklerden saklanamayacağı bir yere dönüşecekti.


Simon Beckett Kimdir ? 

Simon Beckett 1960 yılında Sheffield’da doğdu. İngiliz filolojisi üzerine yüksek lisansını tamamlamasının ardından, eğitmen olarak İspanya’ya gitti. Oradan döndükten sonra serbest gazetecilik yapmaya başladı ve şimdiye kadar The Times, The Daily Telegraph, The Observer gibi gazeteler için yazı yazdı. Uluslararası çok-satanlardan olan dört kitaplık David Hunter serisinin diğer kitapları Ölümün Kimyası, Kemiklerin Şifresi, Ölülerin Fısıltısı ve Mezarların Çağrısı .


 



Yazarın Okuduğum Diğer Kitapları : 

 * Kapan 

David Hunter Serisi:

* Kemiklerin Şifresi 

* Ölülerin Fısıltısı 



                                                     

4/26/2019

İnsanın Esareti - W. Somerset Maugham

Nisan 26, 2019 5 Yorum
İnsanın Esareti


Bu ay instagramda yaptığımız #1nobel1klasik etkinliğinde İnsanın Esareti kitabını okuduk. 700 küsur sayfada oluşan kitap ilk bakışta gözümü korkutsa da yazarın kitap için yazdığı girizgahı okumaya başlayınca yazarın anlatım tarzı sayesinde kitabın akıp gideceğini anladım.

Yazar Maugham İnsanın Esareti için bir otobiyografi değildir fakat otobiyografik öğeler taşıyor diyor. Girizgah kısmında bu cümleyi okuyunca , başlamadan yazarın hayatını araştırdım. O da başkarakter Philip gibi anne ve babası öldükten sonra amcasının yanında yaşamıştır. İkisi de tıp fakültesine gitmiştir. Maugham'ın eşcinsel eğilimi vardır ve bir kızı hamile bıraktıktan sonra onunla evlenmek zorunda kalmıştır. Philip'in hayatında ise böyle detaylar yoktur ancak onun da hayatı çok parlak sayılmaz.

Bu kadar ön bilgiden sonra kitabın konusunu anlatabilirim. Çocukluk çağından olgunluk çağına kadar geçen bir sürede Philip’i , onun yaşamını ve hissettiklerini anlatıyor Maugham.

Dokuz yaşında tanışıyoruz Philip ile. Doğumunda ilk esareti ile tanışmıştır bile. Ortopedik bir engel olan "yumru ayak " ile doğmuştur. Küçük yaşlarda çok fark etmese bile ilerleyen yaşlarda onu birçok faaliyetten geri bırakacaktır.

İnsanın Esareti


Annesi ölüm döşeğinde iken başlıyor kitap. Onu son kez görüp öpmek isteyen annesinin yanına giderken ve sonrasında da soğukkanlı olacaktır. Çocukluğundan , olayları anlayamamasından diye düşünürken ilerleyen sayfalarda da Philip’in ben merkezci bir karakter olduğunu görüyoruz.

Bir rahip olan amcası ve yengesi onu yanlarına alırlar. Ailesinden çok fazla bir gelir kalmadığı için idareli kullanmak zorundadırlar. Hiç çocuğu olmayan yengesi "bir çocuk nasıl sevilir, bakılır , bilmiyorum " dese de kendi çapında çok sever Philip 'i. Onun için elinden gelenin en iyisini yapar. Philip de onu sevdiğini düşünse de arkasını döndüğü an unutur. Amcası ise soğuk ve duygusuz bir adamdır. Bir çocuk için gereken sevgiyi veremez .

Amcası gibi bir din adamı yapmak isterler Philip 'i. Bu nedenle yakınlarındaki bir yatılı okula gönderiler. Büyük bir inanç ile dine sarılan Philip ettiği dualara yanıt alamayınca dinden uzaklaşmaya başlar . Hayatı ve kendini sorguladığı bir aşamada okulu bırakarak dil eğitimi için Almanya'ya gider.  Orada tanıştığı arkadaşları sayesinde düşünceleri de değişir gelişir.  Aslında tek bir şey aynı kalır Philip’in ben merkezciliği.

Evine dönen Philip çalışmak için iş arayışına girişir.  Bundan sonrasında hayata atılmaya ve kendi yolunu bulmaya çalışan bir genç görsek de bu genç bizi kızdırır.  Hem rahat yaşamak istemektedir hem de iş yapmamak.  Kendi yolunu bulmaya çalışan bu genç aşkı da merak etmektedir.  Bu yolda karşısına da en az kendisi kadar ilginç karakterler çıkar.






  Bir noktada karaktere çok kızsam da kitabı bitirdiğim zaman aslında çok üzüldüm.  Anne ve babası ile sevgi dolu bir ortamda büyüse böyle birisi olur muydu?  Amcası sevgi gösterip  , sevgi ile yönlendirme belki bambaşka bir Philip ile karşılaşırdık.

  Yazar kitabın başlığını Spinoza'nın Ethica 'sından bir bölümden almıştır.  "İnsanın duygularını kontrol etmesindeki iktidarsızlığına ben esaret diyorum, onların kontrolü altındaki adam kendisinin efendisi değildir...bu nedenle önünde daha iyi olanı görmesine karşın sıklıkla daha kötü olanı takip etmeye zorlanır."

  Hızla okuduğum kitabı çok sevdim.  Neden en iyi 100 roman arasına girdiğini anlıyorum bitirdikten sona ve ününü kesinlikle hak ediyor.  Tavsiyemdir.  Ben de bu kitaptan sonra Ethica kitabını okuma listeme alıyorum .

İnsanın Esareti Kitabından Alıntılar :

" Eleştiri tamamıyla yıkıcıdır; herkes yıkabilir ama herkes yapamaz. "
" Belli ki hem erdemli hem inançsız olmak mümkündü. "
"Deha sürekli sıkıntıya katlanabilme kapasitesidir. "
" Evrenin tüm güçleri bir şeyi oldurup öldürmeye yönelmişken , olmuşla ölmüşe üzülmenin faydası yok "
" Daima bir seven , bir de sevilmesine izin veren vardır. "
" Yaşamanın tek yolu , öleceğini unutmaktır . Ölüm önemsizdir. "






İnsanın Esareti - W. Somerset Maugham
Kitabın Adı :İnsanın Esareti
Yazar :W. Somerset Maugham
Yayınevi :İş Bankası Kültür Yayınları
Orjinal adı : Of Human Bondage
Çevirmen : Tülin Er
Sayfa Sayısı :800


Somerset Maugham’ın başyapıtı olarak kabul edilen İnsanın Esareti, Modern Library’nin 20. yüzyılda İngiliz dilinde yazılmış en iyi yüz roman listesine dahil edilmiştir. Yazar, başlığını Spinoza’nın Ethica adlı yapıtının bir bölümünden aldığı romanında, gerçekle kurguyu iç içe geçirmiştir. Özyaşamıyla büyük ölçüde paralellikler taşıyan bu romanda, küçük yaşta öksüz kalıp akrabaları tarafından büyütülen, bir ayağı doğuştan sakat olan Philip’in uyum sağlamakta zorlandığı yatılı okul günlerinin ardından acılı olgunlaşma yıllarını anlatır. Önce muhasebec

iliği deneyen, daha sonra sanat eğitimine yönelen Philip, en sonunda Londra’da tıp eğitimine başlar. Orada onu yıkıma sürükleyecek ve hayatını altüst edecek bir aşk macerası beklemektedir.

W. Somerset Maugham  Kimdir ?


(1874 - 1965 )  İngiliz oyun, hikâye ve roman yazarı.
Paris'te doğdu ve on yaşına kadar bu şehirde yaşadı . Canterbury'deki Kings School 'da öğrenim gördü. Heidelberg'de bir yıl geçirdikten sonra Londra'daki ST. Thomas Hastanesi Tıp Okulu'na girdi ve 1897 'de mezun oldu . Ancak ilk romanı  Lambeth'li Liza'nın başarı kazanması üzerine edebiyata yöneldi . 1919'da yayımlanan Ay ve Altı Peni romancı olarak kabul görmesini sağladı . Onu genç bir kadının ruhani uyanışının hikayesini anlattığı Boyalı Peçe izledi .   Bir diğer önemli yapıtı Bıçak Sırtı ise savaştan yeni çıkmış Amerikalı bir askerin terhis olduktan sonraki arayışlarını anlattı . 1927 yılında güney Fransa'ya yerleşen Maugham , hayatının sonuna kadar burada yaşadı.




                                                     

4/22/2019

Yeni kitaplarım ...

Nisan 22, 2019 8 Yorum
Yeni Kitap

'Ve siz kitap okumayanlar; asla yeni bir kitap almanın sevincini yaşayamayacaksınız, üzülün.'
                 - La Edri

 Herkese Kitap Vakfı 'nın başlattığı Kitap Hediye Günü her yıl Nisan ayının üçüncü pazarı kutlanıyor.  Şimdi siz bu paylaşımı yapıyorum diye görseldeki kitapların hepsi hediye zannetmeyin 😂😂😂 Ben kitap hediye etmeyi çok severim ve etrafıma da hep hediye ederim.  Fakat insan arada kendisine de hediye verilsin istiyor ... Bu sene de işte ben !!! birisi hatırlayıp da bana hediye verir mi diye bekledim.  Belki ayıplayabilirsiniz beni,  inanın ki kızmam.  Fakat insan arada hatırlanmak istiyor.  Neyse ben kendimi hatırlayıp resimdeki kitapları kendime aldım 😅

   Bu sefer Kitap Yurdu sitesinden yaptım alışverişi.  24 saatte kargo yazıyordu tüm kitaplarda 24 saati geçti tabii kargoya verilmesi.  Kargoya verildi de kargo şubeleri arasında da bir gün geçirdi kitaplar.  Sonunda nihayet Eskişehir'e gelince de iki gün şubede bekledi.  3. gün de gelmeyince ben gittim aldım.  Sınır bozucu bir macera da olsa sonunda kavuştum kitaplara.

 Kalemini çok sevdiğim  Günay Gafur 'un son kitabı Yargıç basılır basılmaz aldım.  Diğer kitapları ciltli idi , bu kitap da ciltli olsa harika olurdu .

  Monokl Yayınlarından yeni çıkan suç ve gizem romanı Kan İzlerinin Peşinde okumazsam eksik kalırım dediğim bir kitaptı .

Mary Shelley 'den Matilda da uzun süredir sepette bekliyordu.  Fırsattan istifade onu da aldım.

Şeker Portakalı 'nın Zeze'si büyüyor ve Güneşi Uyandırayım ve Delifişek 'te karşımıza çıkıyor.  Kızımın kitaplığı için aldığım iki kitap kendileri .

Son olarak da Çarpışma kitabı ile kalemini sevdiğim Tuğba Sarıünal'ın Akıl Tutulması kitabını aldım.  Açıkçası bu kitapta kararsızdım fakat kargo bedava olsun diye sepete ekledim :)))

Şimdilik yeni kitaplar bu kadar.  27 Nisanda Kocaeli Kitap Fuarı kapılarını açıyor.  Ben de ilk gün fuar ziyaretine gideceğim.  Bakalım fiyatlar ve ortam nasıl olacak ;)







                                                     

4/18/2019

Varsa Yoksa İletişim - Başak Tecer

Nisan 18, 2019 4 Yorum

Varsa Yoksa İletişim - Başak Tecer

Bir kişiye güven duyduğumuzda aslında savunmasız kalmayı da göze alırız. Bu bir risktir ve risk almayı seçeriz.
                            - James Davis - 
             
Son zamanlarda çevremde gördüğüm en büyük sorunlardan bir tanesi de iletişim kopukluğu. Bu soruna filmlerde ve kitaplarda da sıkça rastlamak mümkün. Gerçek hayattan beslenen kurgularda da tabii ki gerçek hayattaki sorunları görmek şaşırtmıyor.

  Son birkaç senedir benim en çok şikayet ettiğim konudur iletişim sorunları. Karşımızdaki ile konuşamamak. Konuşamamak derken yanlış anlaşılmasın. Konuşuyoruz konuşmasına da bu verimli bir iletişim olmuyor. Çünkü benim dikkat ettiğim ve en çok rahatsızlık duyduğum konu karşımdaki insanın dinlememesi. Siz belki de dertleşmek istiyorsunuz ya da sizin için önemli bir şeyi söylüyorsunuz fakat karşınızdaki siz konuşurken dönüp başka bir şeyle ilgileniyor ya da başka bir konudan söz etmeye başlıyor. Ya da daha farklı bir şekilde karşılık görüyorsunuz. Sizin söylediğinizi algılamıyor kendi beyninden süzgeçten geçirerek sadece algılamak istediğini algılıyor. Siz dağ diyorsunuz o samanlık anlıyor. Boşuna dememişler sizin anlattığınız karşıdakinin anladığı kadardır diye.

 İşte bu tür konulardan şikayetlerimin iyice arttığı bir dönemde yolum " Varsa Yoksa İletişim " kitabı ile kesişti. " İkna Mühendisliği " kitabının yazarı Başak Tecer'in kaleminden çıkan kitap Remzi Kitabevi tarafından Mart 2019 'da yayımlandı .

 Kurgu kitapları yazıya döküp düşünceleri paylaşmak nispeten daha kolay. Kişisel gelişim kategorisine giren kitaplar hakkında yazı yazmak daha zor . Varsa Yoksa İletişim kitabı için söyleyeyim o kadar çok altını çizdiğim  ,üzerinde düşündüğüm bölüm oldu ki onların hepsini burada yazamam. Yazmaya kalksam bu düşüncelerden de kısa bir kitap olur.

  Lise ve üniversite yıllarımda bolca iletişim kitabı okumuştum. Nedeni bu konuya çok ilgi duymam değil kişiler arası ilişkiler , psikoloji , psikiyatri dersleri için kaynak olması amacıyla idi. Hocamızın " feedback " diye sınıfta çınlayan sesi hala kulaklarımda :)) Geri bildirim demiyorum çünkü hocamızın ağzından geri bildirim kelimesinin çıktığını hiç duymadım. Sürekli FEEDBACK kelimesini kullanırdı. O yıllarda sürekli bu konularda kitap okuyunca yıllar içerisinde bu kadar yeter deyip iletişim üzerine daha farklı olan kaynaklardan uzak durduğumu itiraf ediyorum .Varsa Yoksa İletişim'i okumaya başladığım zaman fark ettiğim   bir nokta da bilginin belirli aralıkla tekrarlandığı zaman pekiştirildiğidir ve benim de bu konuyu tekrar etmeye ihtiyacım olduğuydu.


Varsa Yoksa İletişim - Başak Tecer


   İletişimi doğal ve etkili hale getiren , sıcak ve samimi kılan , ruhtur...  

 Başak Tecer'in sade ve kolay anlaşılır tarzı ile kitap çok rahat okunuyor. Kitabı daha iyi özümseyebilmek adına ben ara vere vere okudum. Kişisel gelişim kitaplarını sıkıcı olarak düşünenler için bir dipnot olarak belirteyim Başak Tecer'in anlatım tarzı eğlenceli. Sıkılmadan sohbet eder gibi ilerliyor kitap. Arada verilen özlü sözler , gerçek hayattan ve kendi hayatından örnekler ile çeşitleniyor kitap. Konunun sonundaki alıştırma bölümlerinde ise kendinizi değerlendirmenize olanak sağlıyor.

Dört bölümden oluşuyor kitap . Birinci bölümde iletişimin ve ilişki yönetiminin temel dinamiklerini kaleme almış yazar. Bu bölümde iletişime giriş yapıyor ; iletişim nedir , güven , iletişim ve ilişki arasındaki ilişkileri okuyoruz.

 Kendimizi etkin bir şekilde ifade edemiyorsak ne kadar bildiğimizin , o konuda ne kadar iyi olduğumuzun bir önemi yok . 

İkinci bölüm ise kendini tanımak . Hepimiz kendimizi tanıdığımızı düşünürüz. Acaba ne kadar tanıyoruz ya da tanıyor muyuz? Yazar bu bölümde kimliğimiz nasıl oluşur , ön yargılarımız , akıl okuma -ki bir çok insanın bunu yaptığına şahit oldum. - , mutluluk , öfke gibi duygular  ve duygu yönetimine yer veriyor .

Kimse sizin dalgalarla boğuşmanıza bakmaz , gemiyi limana getirip getirmediğinize bakar .
                                             - Victor Hugo -  

Üçüncü bölüm dinleme , algılama ve etkin ifade teknikleri üzerine. İşte benim şikayetçi olduğum konuların anlatıldığı bölüm de bu . Dinleme yetisini bir çok insanın kaybettiğini üzülerek fark ediyorum. Dinlemedikleri için de doğru algı oluşmuyor maalesef . Kişiler arası ilişkiler bozulduğu gibi insanlar da birbirlerinden uzaklaşmaya başlıyorlar.

 Eğer dinlemekten çok konuşmaya ihtiyacımız olsaydı iki dilimiz ve bir kulağımız olurdu.
                                              - Mark Twain - 

Dördüncü bölüm de çatışma ve geri bildirim. Doğru bir iletişim için olmazsa olmazı geri bildirimdir. Peki bu geri bildirim nasıl olmalıdır , bunun iletişim ve ilişkiye etkisi nasıl olur bu bölümde öğreniriz.

 İnsanların zekaları verdikleri yanıtlardan değil , sordukları sorulardan anlaşılır .
                                                    - Albert Einstein - 

Bu konuda eğitim almış bir insan olarak ben kitabı çok bilgilendirici buldum. Unuttuğum ya da göz ardı ettiğim konuları sayın Başak Tezer tekrar hatırlatarak bazı konuların aslında ne kadar önemli olduğunu hatırlattı . İnsan sosyal bir canlıdır ve onun sosyalleşmesindeki en önemli unsur da doğru iletişimdir. Bu kitabı okumanızı ve kitaplığınızda yer vermenizi isterim. Kitabın sonundaki öneri kitaplar bölümünde de not aldığım harika kitaplara yer verilmiş. Kitaba denk gelirseniz bu bölümünü de incelemenizi tavsiye ederim.





Varsa Yoksa İletişim - Başak Tecer
Kitabın Adı : Varsa Yoksa İletişim
Yazar :Başak Tecer
Yayınevi : Remzi Kitapevi
Sayfa Sayısı :220


Hepimiz kendi iletişim biçimimizden çok emin olsak da, aslında çoğu zaman kendi mesajlarımızı sabote ediyor; dinlemeyi engelleyen duygusal tepkiler veriyor; dedikodu, eleştiri ve şikâyet arasındaki farkları bilmiyoruz.
Her yıl yüzlerce profesyonele iletişim eğitimi veren Başak Tecer, bu kitapta doğru iletişim kurma konusunda somut ve çarpıcı bilgileri, küçük dozlarda, gerçekçi ve samimi bir şekilde paylaşıyor.
 Düşünce, duygu ve davranış arasındaki ilişkiyi kavramak, iletişim kazalarından uzak durmak, yazılı metinlerde ustalaşmak, beden dilinin sözsüz ipuçlarını yakalamak, çatışma yönetimini öğrenmek, dinlemenin kurallarını bilmek ve yaşanmış öykülerle “iletişimin ruhunu” anlayıp, eskimiş ezberlerini gözden geçirmek isteyen  herkes için ... 


Başak Tecer Kimdir ?


Başak Tecer Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi Gazetecilik Bölümü’nden mezun olduktan sonra kariyerine 1989’da Boyner Grup’ta başlamış, ardından Sabah, Habertürk TV, Star TV ve Milliyet gazetesi olmak üzere, on sekiz yıl boyunca medya kuruluşlarında satış ve pazarlama görevi yaptı. Mısır ve Güney Afrika’da perakende ve turizm sektörlerinde deneyim kazandı.

2011 yılında Sabah gazetesi İnsan Kaynakları Eki’ndeki görevinden ayrılarak kendi işini kurdu ve Türkiye’de birçok farklı firmaya iletişim, ikna, performans yönetimi konularında eğitmenlik ve danışmanlık hizmeti verdi.

İngiltere’de Paul McKenna’da NLP Practioner (NLP Pratisyen) ve Master Practioner (NLP Uzman Pra­tisyen) ve Persuasion Enginering (İkna Mühendisliği) programlarını tamamladı ve yine merkezi Londra’da bulunan ILM Enstitüsü’nde (Institue of Leadership & Management) eğitimcinin eğitimi sertifikasını aldı.

“Pozitif Psikoloji” ve “Derin Demokrasi” konularına duyduğu merak, iletişim konusunda derinleşmesini sağladı ve koçluk eğitimleriyle öğrendiklerini sentez haline getirmeyi hedefledi.

2014 yılından bu yana düzenli olarak Harvard Business Review’de blog yazarlığı yapmaktadır. Hayat misyonunu öğrenme ve paylaşma olarak tanımlayan Tecer’in en büyük hayali ülkemizde çocuklara İngilizce öğretecek bir vakıf kurmaktır.



                                                            Kozmokitap

4/16/2019

Kim Bulduysa Onundur - Stephen King

Nisan 16, 2019 7 Yorum
Kim Bulduysa Onundur - Stephen King



" Okuyucular için hayatın en heyecan verici keşiflerinden biri , okuyucu olmalarından ötürü - sadece okumayı becerdikleri için değil - büyük haz duymalarıdır . Çaresizce . Gırtlaklarına kadar . Bunu ilk başaran kitap asla unutulmaz  ; o kitabın her sayfası , okuyucuyu yakan ve heyecanlandıran yepyeni bir ilhamdır . "


Bay Mercedes ile başlayan Dedektif Hodges serisi Kim Bulduysa Onundur ile devam ediyor.  Her ne kadar bu kitabın seriden bağımsız olarak olunabileceği söylense de içerisindeki bazı olayları daha iyi anlayabilmek için ben Bay Mercedes 'ten sonra bu kitabı okumanızı tavsiye ederim.

  Dedektif Hodges ilk kitaptan farklı olarak yarıdan sonra kitaba dahil oluyor.  O ve ekibindekiler ile tekrar buluşmak güzeldi.  Mercedes Katili Brady  ise bu kitapta çok az geçiyor.  İlk kitabı okumayanlar için başına ne geldiğini söylemeyeceğim.  Fakat bu bölümlerde az da olsa yazar üçüncü kitap Son Nöbet için biz okuyuculara ipucu veriyor.

  İlk kitap polisiye - gerilim olsa da bu kitaptaki polisiye unsuru yok denecek kadar az. Daha çok gerilim diyebiliriz.  İki farklı karakteri ve olanları okuyoruz ilk yarıda.

  1970 li yıllarda ünlü bir yazarın evine hırsızlar girer.  Kasadaki paranın yanı sıra basılmamış kitapların nüshalarını da çalarlar.  Eve girenlerden birisi yazarın takıntılı bir hayranıdır ve ona kitaptaki karaktere yaptıklarından dolayı çok kızgındır.

" Her şerde bir hayır vardır ."
                        Jimmy Gold


2000 li yıllara geçiyoruz diğer karakterin başına gelenleri okumak için.  Pete Saubers  babası Mercedesli Katilin kurbanlarından birisidir. Babası ölmemiş fakat yürüyemez hale gelmiştir.  Sağlık ve psikolojik sorunların yanı sıra bir de maddi sorunlar baş göstermiştir.  İşte tam da bu sırada Pete nehrin yanında gömülmüş bir çanta bulur.  İçinde para ve defterler vardır! !!

Siz olsanız ne yapardınız  ??? Ailenizi rahatlatmak için parayı kullanır mıydınız yoksa yetkililere verir miydiniz ??? Ya defterler !!! Ünlü bir yazarın hiç basılmamış kitabını içeriyorsa ... İşte insanı ikilemde bırakan sorular.  Etik olanı yapmak mı , aileni kurtarmak mı ???

  Ailesi ve kardeşi için uğraşan bir çocuk , onun  peşindeki fanatik bir hayran ve çocuğa yardım etmek isteyen Dedektif Hodges ...

King'in tarzına göre farklı bir kitaptı Kim Bulduysa Onundur . Fakat adam muhteşem yazıyor.  Gerçekten hakkını vermek lazım bu kitabı da başarı ile yazıp biz okuyuculara sunuyor.  Benden tam not aldı yazar.  Mayıs ayında da serinin son kitabı Son Nöbet 'i okuyacağım .






Kim Bulduysa Onundur Kitabın Adı : Kim Bulduysa Onundur
Yazar : Stephen King
Yayınevi : Altın Kitaplar
Orjinal adı : Finders Keepers
Çevirmen : Mehmet Gürsel
Sayfa Sayısı : 432
Serisi : Bill Hodges Üçlemesi  #2

King, Sadist ve Medyum'da olduğu gibi, çılgınlığa kafadan bir dalış yaparak yazar-okur ilişkisinin sınırlarını zorluyor... Öykü yüksek performanslı bir araç gibi kimi zaman kükrüyor, kimi zaman mırıldanıyor, kimi zaman da fazlasıyla eğlendirici. Ayrıca en dikkatli okuyucuların bile gözünden kaçabilecek kadar sinsice, edebi eleştirilerle dalga geçebiliyor. "
-Kirkus Reviews-

İnzivaya çekilmiş ünlü bir yazar; intikam duygusuyla dolu saplantılı ve öfkeli bir okur; soğukkanlı bir cinayetin ardından yıllarca gömülü kalmış, içi hazine değerinde onlarca defterle dolu bir bavul. Hazineyi kim bulacak? Dahası, ona sahip olmak cehennemin kapılarını açmaksa eğer, bu ateşte kim yanacak? Stephen King'den, yazarlığın gücüne ve edebiyatın bir hayatı nasıl değiştirebileceğine dair sarsıcı bir roman.




Stephen King Kimdir?

Stephen King Stephen Edwin King, 21 Eylül 1947 yılında Amerika Birleşik Devletleri’nin Maine eyaletindeki Portland şehrinde dünyaya geldi.1970 yılında Maine Üniversitesi’nde Edebiyat Fakültesi’ne girdi. Kendisi gibi bir yazar olan Tabitha Spruce ile evlendi ve üç çocukları oldu.

Psişik güçlere sahip bir kızı anlattığı ilk romanı Göz (Carrie), 1974 yılında yayımlandı ve büyük başarı elde etti. King, bu başarıyla birlikte kendini tamamen yazmaya adadı. Göz’ün getirdiği başarı, Stephen King’i korku öyküleri dalında zirveye taşıdı. Ardından okuyucular tarafından çok beğenilen diğer kitaplarını yazdı .

Edebiyatta olduğu kadar vizyonda da büyük başarı yakalayan ve övgüyle bahsedilen Stephen King filmleri arasında Yeşil Yol da bulunmaktadır. 1996 yılında yayımlanan eserin Hollywood uyarlamasında Tom Hanks’in etkileyici oyunculuğunu görürürüz. Ayrıca Johnny Depp’in başrolünde oynadığı Gizli Pencere filmi, bir Stephen King uyarlamasıdır. John F. Kennedy süikastini konu aldığı 11/22/63 adlı romanı sinemaya uyarlanan eserleri arasına çoktan girdi bile.
Stephen King kitapları gibi filmlerinde de sayısız ödül kazanmıştır. Hikayelerindeki korku temalarını ve fantastik ögeleri mevcut toplumsal sorunlara ve insan psikolojisine dayandırarak anlatır ve yazarın başarısı bu temaları harmanlama konusundaki üstün yeteneğinden kaynaklanır.




Yazarın Okuduğum Kitapları :

* Kurt adamın Döngüsü 

* Tom Gordon'a Aşık Olan Kız

* Yüzyılın Fırtınası

* Rüyalar ve Karabasanlar 1-2-3

* Ruhlar Dükkanı

* Çılgınlığın Ötesi

* Christine

* Falcı

* Rüya Avcısı

* Doktor Uyku

* Tılsım

* Bay Mercedes

* Kim Bulduysa Onundur 

* Son Nöbet 

* Gwendy'nin Düğme Kutusu 


                                                     

4/13/2019

İsimsiz Ceset - Tess Gerritsen

Nisan 13, 2019 4 Yorum
İsimsiz Ceset

   Tess Gerritsen ne yazsa okurum dediğim yazarlardan.  Cerrah ile tanıştığım yazar bende bağımlılık yarattı.  Her kitabı çıktığında bilinçaltımdan bir ses sürekli kitabı almamı fısıldıyor :D Şaka bir yana gerçekten hayran olduğum bir yazar.  Tıp camiasından geldiği için de tıbbi gerilim kitaplarını  daha profesyonel yazıyor .

   Yazarın okumadığım üç kitabı var.  Tam onları da almayı düşünüyordum ki matbaa zammından nasiplerini aldılar.  Ne kadar kitapları ve yazarı sevsem de öncelikle kendi bütçemi düşünmek zorundayım.  O nedenle güzel bir indirim bekliyorum.  Matbaa ve kağıt zammından konu açılmışken söylemeden edemeyeceğim.  Basılı kitaplar için bu zam bahane edildi de e-kitap için bahane ne ??? Onların fiyatları da basılı kitaplarla yarışıyor hatta kimisi daha pahalı.  Kağıt, matbaa, dağıtıcı masrafı yok.  Bu fahiş fiyatlar neden kaynaklanıyor ??¿¿¿


Bu kadar fiyatlardan serzeniş ettikten sonra İsimsiz Ceset'i de normal fiyattan aldığımı düşünmediniz değil mi ;)  Yüzde elli indirim ile aldım kitabı.  İncecik bir kitap için normal fiyatının çok pahalı olduğunu söylemeliyim.  Zaten Doğan Kitap'ın fiyatları da diğer yayınevlerine göre pahalı.  Onlara hala kızgınım , bu nedenle çok sevdiğim bir yazar ya da çok iyi bir indirim olmadıktan sonra almıyorum.  Neden kızgınsın derseniz daha önce bahsetmiştim, kısaca tekrar söyleyeyim.  Birkaç yıl önce onların instagram hesabından çekiliş ile bir kitap kazandım ve kitabı göndermediler.  Esas mesele kitabın gelmemesi değil durumu sormak için attığım yorum,  DM ve maillere hiçbir surette dönmemeleri.  Sosyal medya hesabını kim yönetiyorsa şirkete bu şekilde büyük zararı dokunuyor çünkü benim hiç güvenim kalmadı Doğan Kitap 'a.  Ne onları takip ediyorum ne de bir faaliyetlerine katılıyorum artık !!!

İsimsiz Ceset


   İsimsiz Ceset'e gelirsem - konuyu çok uzattım affınıza sığınıyorum - yine bir Rizzoli -Isles macerası.  88 sayfa kitap ve içinde çizimler de var.  Çizimler ne kadar güzel olsalar da hayalimdeki Maura daha güzel :D

Bir yardım gecesine katılan Maura orada çekici bir adam ile tanışır.  Sabah evinde kanepede, akşam giydiği giysilerle uyanınca geceye ait hiçbir şeyi hatırlayamadığını fark eder.  Saldırı kurbanı olduğunu  düşünürken evine gelen Rizzoli isimsiz bir ceset bulduklarını söyler.  İsimsiz ceset Maura’nın akşam tanıştığı adam çıkınca da şüpheli konumuna gelir Maura ...

Kısa ve güzel bir hikayeydi.  Çizimler de kitabı zenginleştirmişti.  Fakat dediğim gibi fiyatı kitap için fazla.  İndirimde bulursanız alabilirsiniz :)





İsimsiz Ceset - Tess Gerritsen
Kitabın Adı :İsimsiz Ceset
Yazar :Tess Gerritsen
Yayınevi :Doğan Kitap
Orjinal adı :John Doe
Çevirmen :Özge Onan
Sayfa Sayısı :88



Tess Gerritsen’den soluk soluğa bir Rizzoli & Isles öyküsü Maura Isles şık bir partiye gider. Yakışıklı bir adam ona yanaşır; hoş ve kibardır. Maura adamla flört edip şampanya içer. Ancak sonrası kocaman bir boşluktan ibarettir. Ertesi gün bildiği sadece iki şey vardır: Bir adam öldürülmüştür ve adamın cebinde Maura’nın üzerinde ev adresi yazan kartviziti bulunmuştur…


Tess Gerritsen : 

Tess Gerritsen Tess Gerritsen ABD’nin San Diego kentinde doğdu. Stanford Üniversitesi’nde antropoloji konusunda lisans yaptı, California Üniversitesi’nden tıp diploması aldı. New York Times’ın çok satanlar listesine giren Hasat’l8a dünya çapında başarı kazandı. Yazarın Kemik Bahçesi, Mefisto Kulübü, Cerrah, Çırak, Günahkâr, İkiz Bedenler, Ruh Koleksiyoncusu, Buz Gibi Soğuk, Sessiz Kız, Bir Sırrım Var, Kayıp Kızlar, Kan Gölü adlı romanları ve Ucubeler adlı öykü kitabı Doğan Kitap tarafından yayımlandı ve büyük okur kitlelerine ulaştı.






Yazarın Okuduğum Kitapları :


Rizzoli – Isles Serisi

 1–Cerrah
2- Çırak
3- Günahkar
4- İkiz Bedenler
5-Siliniş
6–Ruh Koleksiyoncusu
7-Buz Gibi Soğuk
8-Sessiz Kız
9-Sona Kalan
10-Diriliş
11-Bir Sırrım Var

Romantik Gerilim Kitapları

 Gece Yarısından Sonra
 Bıçak Sırtı
 Asla Arkana Bakma
 Proje: Ölümcül Virüs
 Masumiyetin İçin Savaş
 Karanlığın Ayak İzleri
 Gölgesizlerin Tutkulu Dansı
 Aşk Ölümden Uyanıştır
 Ruhundaki Zehirle Yüzleş

 Bağımsız Gerilim Kitapları 

Hasat
 Gece Nöbeti
 Kan Gölü
 Yörünge
 Kemik Bahçesi
 Ateşin Şarkısı


                                                            Kozmokitap

4/11/2019

Tiyatro’dan Sinema’ya Başrolde Darülbedayi-Anılar || Kitap Tanıtımı

Nisan 11, 2019 2 Yorum
Başrolde Darülbedayi-Anılar



   Ünlü sanatçı Suphi TEKNİKER’in kaleminden " Tiyatro’dan Sinema’ya Başrolde Darülbedayi-Anılar" Atatürk Vakfı Yayınları tarafından yayımlandı. Mart 2019 da yayımlanan kitap 304 sayfadır.

  “Tiyatro'dan Sinema'ya Başrolde Darülbedayi-Anılar” kitabında, yıllarını İstanbul Şehir Tiyatrosu ve Yeşilçam’da geçirmiş usta oyuncu Suphi Tekniker; İstanbul Şehir Tiyatrosunda, Yeşilçam’da, Sanat dünyasının ortak yaşam mekânlarında, sahnede, film çekimlerinde ve kulislerde yaşanmış ilginç, güldüren, düşündüren, hüzünlendiren, dönemine ışık tutan birçok anısını okurlarıyla paylaşıyor…

   Atatürk Vakfı’nın yayını olan “Tiyatro'dan Sinema'ya Başrolde Darülbedayi-Anılar” kitabının tüm geliri Atatürk Vakfı yararına kalıyor, Atatürk Vakfı da bu gelirle fakir çocuklara karşılıksız burs veriyor.

   “Tiyatro'dan Sinema'ya Başrolde Darülbedayi-Anılar” kitabı, seksenine gelmiş bir tiyatro aşığının özeti, birlikte çalıştığı Darülbedayi oyuncularının kurucularıyla birlikte oluşturduğu sevimli, unutulmaz anıları çağdaşlarının ve yeni kuşakların beğenisine sunuyor.

   Bu kitabı okurken –başından sonuna kadar- çok eğlenecek, çok güleceksiniz. Tiyatronun ve sinemanın ünlü oyuncuları ve yönetmenleriyle birebir yaşanmış gerçek olayları okuyacaksınız.

“Bu olağanüstü büyülü güzel insanlar, sadece tiyatro sanatıyla uğraşarak; dünya klasiklerinden çeşitli oyunlar oynayarak, içine kapanık toplumu açıp aydınlanmakla kalmadılar, gülmesini bilmeyen, beceremeyen insanımıza neşelenmeyi, hayatı zevkle yaşamayı, yaşam sevincini de yaşam biçimleriyle örnek olarak gösterip, öğretmeye çalıştılar.”/ Suphi Tekniker

Suphi Tekniker Özgeçmiş

Suphi Tekiner Mersin’de 1940 yılında doğdu. Ortaokul yıllarından itibaren, amatör tiyatro faaliyetleri ve sanat dergilerinde öykü yazma çalışmalarına başladı. İstanbul’da üniversitede okurken bir yandan da 1960 yılında Muhsin Ertuğrul’un seçimiyle Şehir Tiyatrolarında profesyonel tiyatro oyunculuğuna başladı. 46 yılda yüze yakın tiyatro oyununda oynadı. 1969 yılında Kenter Tiyatrosunda konuk oyuncu olarak Hamlet ve Kırk Kırat’ta oynadı. Bir yıl sonra Şehir Tiyatrosuna döndü. Tiyatro oyunculuğunu bırakmadan 1962’den itibaren film teklifleri alıp oynamaya başladı. Atıf Yılmaz, Memduh Ün, Halit Refiğ, Süreyya Duru, Orhan Aksoy, Orhan Elmas, Ertem Eğilmez, Osman Seden, Zeki Öktem, Tunç Başaran, Feyzi Tuna gibi bir çok yönetmenle, önce oyuncu olarak yüze yakın filmde oynadı. Sonrada aynı ustalarla senaryo yazarı olarak çalıştı. Yüzü aşkın senaryo yazdı. Tiyatro oyunları yazdı, oynandı. Kim Kime Dum Duma, Bakireler, Ne Yazık Ki Namuslu, At Kuyruğunda Sinek oynanan oyunları arasında.. Televizyonda Kanal D’ye Ah Geceler, ATV’ye Suyu Arayan Adam, TRT’ye Yalı dizilerini yazdı. Yoğun tiyatro oyunculuğu çalışmaları ancak bu kadarına izin verebildi.








                                                            Kozmokitap

4/10/2019

Yeni Kitaplarım - Kitap Alışverişi

Nisan 10, 2019 41 Yorum
Yeni kitap


 Merhaba , uzun bir süredir yeni kitaplarımı paylaşmamıştım sizlerle. Her zaman dediğim gibi instagramda  paylaşmak her zaman daha kolay geliyor. Resim çek , iki satır yazı yaz koy... Blogda yayın yapmak ise daha uzun sürüyor. Resim çekilecek tamam da o resmi sıkıştırmak lazım , alt etiketini koymak lazım. Bununla da iş bitmiyor maalesef. Bazen bir yayını hazırlaman için üç-dört saat harcadığım oluyor. Blogda yazı hazırlamak hiç de kolay değil aslında. İnstagramdan sıkılmaya başladığım bu dönemde bloguma daha da özen göstermeye çalışıyorum .

    Mart ayında aldığım kitapları paylaşıyorum bugünkü yazımda . Hem sizlere fikir olması açısından hem de kendime blogum sayesinde arşiv hazırladığım için . Bazen geriye dönüp ne yaptım diye bakmak hoşuma gidiyor. Hep kitap yorumu olmasın değil mi ?? Ben şahsen alışveriş yazılarını okumayı seviyorum. Umarım siz de seviyorsunuzdur.

Kitaplarımın çoğunu İdefix sitesinden yaptım. İdefix'ten sıkça alışveriş yapıyorum bu sıralar , hiç olumsuz bir durum ile karşılaşmadım. Aksine yardımcı oldukları durumlar oldu. Örneğin oğlumun üniversite ders kitabına acilen ihtiyaç oldu. Elimde telefon bir çok site gibi matbaaları da aradım. Sonunda İdefix kitabı acil kategorisine dahil edip siparişimi öne çekip hemen gönderdiler. O yüzden gözümdeki yeri de bambaşka. Bir ara belki netten alışveriş yaptığım siteleri bir yazıda toplarım. Sizlere de fikir olum olur …

İki ayrı alışverişten aldıklarım . İlk olarak İdefix'in 20. yılına özel olarak yaptığı bir günlük indirimden aldıklarım. Çok güzel indirimler vardı ve sepete attıklarımı abartınca sepet tutarına baktım ve 450 tl yi bulduğunu gördüm. Neyse hepsini sepete atmak da güzeldi. Ocağıma incir ağacı dikmeden eleme yöntemi ile sepet tutarını cüzi bir miktara düşürdüm .))  Bu alışverişten aldığım kitaplar :

İmkansızın Şarkısı - Haruki Murakami
Ölümün Kimyası - Simon Beckett
İsimsiz Ceset - Tess Gerritsen
Tokyo Gul - Günler

Murakami'yi çok seviyorum. İstediğim çok kitabı var az az toplayacağım artık :)  İsimsiz Ceset'i görseli çekerken eklemeyi unuttum :D Tokyo Gul - Günler ise kızım aldığım bir kitap. Tokyo Gul'ün mangasını severek okuyor ve manganın romanını da istiyordu. Hazır indirim bulmuşken onu da kızıma sürpriz olarak aldım.






İkinci alışverişim yine İdefix'ten oldu. Bu alışveriş aslında hiç aklımda yoktu. Sitede Doğan Kitap'tan 5 kitap 30 TL kampanyası yapmıştı. Kitapları incelediğimde bana hitap eden türse ve merak ettiklerim olunca onları da sepete attım. Sepete atmakla iş bitmiyor biliyorsunuz , bir de kargo sorunsalı var. 60 TL ve üzeri kargo bedava. Benim gibi alışveriş yapanların neredeyse hepsi kargo parası vermekten hoşlanmaz. Çünkü o paraya bir kitap daha alabiliriz. 102 lira tutan kitapları 30 liraya almışken 5 lira da kargo parası vermem. Bütçe önemlidir :D İnstagramda İdefix tam anında size özel kargo bedava diye reklam yayımladı ve hemen fırsatı kaçırmadan kuponu kullandım ben de . Bana göre karlıyım … Umarım kitapları okuyunca da böyle düşünürüm .
Aldığım kitaplar :

Buz Prenses - Camilla Lackberg
Vaiz - Camilla Lackberg
Yabancı - Camilla Lackberg
Hisarüstü Cinayetleri - Cüneyt Ülsever
Sular Çekildiğinde -Arnaldur Indridason

 Bu kampanya da Murakami kitapları görmeyi ne kadar isterdim anlatamam. Fiyatı ne kadar olursa olsun satan kitaplara çok indirim yapmıyorlar maalesef …

Üçüncü alışverişim de Kitap Yurdu sitesindendi. Orada da artık 75 tl sonrası kargo bedava yaptıkları için fazla alışveriş yapmıyorum .  Oradan da kızıma eksik manga serilerini alırken kendime sadece iki kitap aldım. Mangalar kızımın kitaplığına yerleştiği için görselde yer almıyorlar .

Aldığım kitaplar :
Cennetin Çayırı - John Steinbeck
Marina - Carlos Ruiz Zafon

Son kitap ise D&r mağazası gezerken aldığımız kitap. Kitap oğlumun kitaplığı için fakat bende okuyacağım tabii ki :) Neden Bu Kadar Akıllıyım - Friedrich Nietzsche aldığımız kitap . İsmi dikkatimizi çektiği için aldık bu kitabı da .

Son olarak da görselde yer alan Sobe ,  Öldün kitabı ise arkadaşımın hediyesi.

Uzun bir süre kitap almayacağım derken indirimi görünce dayanamayan bir ben var burada …. Şimdi elimde biriken kitapları keyifle okumak kaldı. Aldığım kitaplar arasında sizin okuduğunuz kitap var mı ? Fikirlerinizi benimle paylaşırsanız sevinirim. Mutlaka okumalısın dediğiniz bir kitap ya da yazar varsa onu da yorumlarda belirtim listeme ekleyeyim ...



                                                            Kozmokitap

4/08/2019

Fürya ile Arp - Tülay Güzeler

Nisan 08, 2019 3 Yorum
Fürya ile Arp


   Radyoloji Uzmanı  olan Tülay Güzeller ile Eskişehir kitap fuarında tanışmıştım. Yazarın Fürya ile Arp ve Çirkin Sesler Korosu kitaplarını aldık fuardan . Çirkin Sesler Korosu benim adıma , Fürya ile Arp da kızımın adına imzalı olarak .   Yazarla tanışma kitabı olarak ilk önce Furya ile Arp'ı okumayı tercih ettim.


Kitap sosyal bilim kurgu  türünde. Şimdi sosyal bilim kurgu nedir diyenler için önce bu konuyu açıklamak istiyorum."Sosyal bilim kurgu" terimi psikoloji, ekonomi, politik bilimler, sosyoloji, antropoloji gibi sosyal bilimleri esas alan çalışmaları tanımlamak için kullanılabilir.Terim öncelikli olarak karakterler ve duygular üzerine odaklanan hikâyeleri tanımlar.Bilim kurgunun bir alt türü olan Sosyal Bilim Kurgunun ana teması antropolojidir. İleri veya geri zamanda teknoloji, savaş ve romantizm gibi kavramlardan daha çok toplumsal bilim (sosyoloji) üzerine yoğunlaşır, bireyi, iktidarı ve yaşamı sorgular. Ursula LeGuin sosyal bilim kurguyu “mekanik veya fiziksel teknolojik gelişimden öte, bilimin insan ilişkileri üzerine etkilerini, sosyal evrimleşmeyi, değişimi kapsayan vesveseli bir kurgu” olarak tanımlamaktadır.( Kaynak : wikizero)

Kitabı iki bölümde inceleyebiliriz. İlk bölümde Fürya ile Arp'ı tanıyor ve onların hikayesini okuyoruz. İkinci kısımda ise anlatıcı ile tanışıyoruz ve bize olayları , masalcıyı ve yazarı anlatıyor diyebiliriz aynı zamanda da eleştiriyor.

Fürya ile Alp aynı kasabanın çocukları . Farklı ailelerden geliyorlar ve ailelerinin onlara verdikleri değerler de bambaşka. İkisinin tek ortak yanı nüfustaki görevlinin isimlerini yanlış yazması. Aslında bu benim de onlarla ortak yanım. Ben de yıllarca bu yanlışın zorluklarını çektim durdum. Bu yaştan sonra git düzelt diyorlar ki bu yaşa kadar bu isimle yaşadım bu zamanda sonra değiştirmek istemiyorum ben de . Küçük çocukken ailem düzeltseydi şimdi diplomalarımda, banka hesaplarımda ve çocuklarımın nüfusunde farklı yazacaktı. Yanlışlık iki harfin yer değiştirmesi aslında ancak bilgi işlem sırasında bana büyük zorluklar yaşatıyor. Bu iki çocukta bir nevi kendimi gördüm.

Ailesi tarafından yeterli ilgi ve sevgiyi alamayan Fürya hep son plana itilmiş , kendi başının çaresine bakmaya alışmıştır. Büyük abisi kendisi ile ilgilenen tek kişidir. O da savaşa çağırılır ve savaştan dönemez maalesef . Bu acı Fürya'yı yıpratır ve hayatı sorgulamasına neden olur. Neden bir başkası için savaşmak üzere abisi gitmiştir ve ailesi buna ses çıkarmamıştır. İnsanların tepkisini anlamayan Fürya evi terk eder. Kasabadan çıkarken bahçesi ile uğraşan Arp'ı görür. Onunla biraz konuşunca ondan etkilenen Arp da onunla gitmeye karar verir. Ailelerine haber vermeden yola çıkan bu iki gencin maceralarını okuyoruz kitapta. Gittikleri kasabaları , gördüklerini , yaşadıklarını ve hayatı sorgulama biçimlerini görüyoruz. Yetkili olarak gördükleri makamlara sordukları sorular da cevapsız kalır. Cevap vermek yerine onları susturma yoluna giderler.


 Farklı bir kitaptı Fürya ile Alp . Masalsı bir havası vardı. Zaten Fürya ile Arp'ın maceralarını da yıllarca kasabalarda masalcılar anlatmış ve halk tarafından da dilden dile dolaşmışlığı kitaptaki anlatıcı tarafından belirtilmektedir. . Sonuç olarak mı ister masal deyin ister gerçek Fürya ile Arp büyük bir cesaret örneğidir.










Fürya ile Arp - Tülay Güzeller
Kitabın Adı :Fürya ile Arp
Yazar :Tülay Güzeller
Yayınevi :Yitik Ülke Yayınları
Sayfa Sayısı : 154


“Çirkin Sesler Korosu” adlı bilim kurgu romanıyla dikkatleri üzerine çeken Tülay Güzeler'den yeni bir sosyal bilim kurgu eseri “Fürya ile Arp”.

“Çocukları kapısı olmayan bir odaya çatıdan sarkıtıyorsun, duvarın çatı ile birleştiği yerlere, havalanmayı anca sağlayacak ama ordan çıkış umudunu asla vermeyecek büyüklükte delikler açıyorsun, üstüne görkemli çatıyı oturtuyorsun. O çocuklar kapısızlığın kader olduğunu düşünüyor. Kader bile değil... Neden biliyor musun, çünkü hiç kapı görmemişler. Oysa dışarıda bir hayat var; ormanlar, dereler, akarsular, çağlayanlar... uçurumlar, çıkılamaz sanılan zirveler, karanlıkta kendini ele veren yıldızlar... Söyle bana, dört duvar nedir ki?

Ve sen Fürya, kimselerin hiç görmediği o kapıyı icat ettin öyle mi?

İcat etmedim Arp, bunu yapacak gücüm yok, ben duvarlardan birinde bir oyuk hayal ettim. Annem olacak kadın, sende delilik gücü var, derdi; ki ben buna hayal gücü demesini tercih ederdim.


                                                            Kozmokitap

4/06/2019

Seni Anlıyorum Anne - Dilek Cesur

Nisan 06, 2019 2 Yorum

Seni Anlıyorum Anne - Dilek Cesur



Lohusa Kadın Ne İster? 
Doğumdan kalan kiloları hakkında konuşulmasın ister.
Dünyanın en güzel annesi olduğunu , insanların bunu sürekli hatırlatmasını ister.
Eve her gelenin akıl vermemesini ister.
Bol sütü olsun , bebeği emsin ister .
Başı kalabalık olmasın , işe yarayacak bir tane insan olsun ister .
Çocuğunu kimse elini yıkamadan ellemesin ve kesinlikle öpmesin ister . ( Yenidoğanları öpmeyelim. )
Eve gelenlerin ev işlerini yapmasını ister.
Bebeği kolik olmasın ister.
Eşinden hep yardım , ilgi ve sevgi ister.


Seni Anlıyorum Çocuk kitabının yazarı  Dilek Cesur'un ikinci kitabı Seni anlıyorum Anne. Mart 2019 da yayımlanan kitap Yediveren Yayınlarının en yenilerinden.

  Annelik yaşayarak anlamı en iyi öğrenilen bir deneyimdir. Her ne kadar hamile kalındığı zaman annelik duygusu hissedilmeye başlıyor denilse de çocuğu olan fakat anne olamayan insanlar tanıdığım gibi hiç çocuk doğurmadığı halde çok iyi olan insanlar da tanıdım. Bu duygu yürekten gelen bir his ve Allah herkese bu duyguyu nasip etsin diyorum.

Eğitimci ve yazar olan Dilek Cesur kitabın sohbet eder bir tarzda yazmış . Kendi hayatından da örnekler vererek zenginleştirdiği kitabı ebeveynlere rehber olacak nitelikte. Her çocuk kendi karakteri ile doğuyor . Bu konuda hem lisede hem üniversitede derler almama rağmen çocuğum olduktan sonra pek çok konunun kitaplardan farklı olduğunu fark ettim. Onlar yaşayan canlılar. Kİtaplarda yazan konuların aynılarını çocuklardan beklemek ya da uygulamak yanlış. Kitaplar bize rehber olacaklar ve biz de onların yönlendirmesi ile çocuğumuz için en uygun olan yöntem, seçeceğiz.

 Ben iki çocuk büyüttüğüm için kitabın bazı bölümlerinde kendimi buldum ve kendi yöntemlerimi gördüm. anne adayları ya da yeni anne olanların kitaptan faydalanacaklarını düşünüyorum. İyi bir rehber niteliğinde kitap.





Seni Anlıyorum Anne - Dilek Cesur
Kitabın Adı :Seni Anlıyorum Anne
Yazar :Dilek Cesur
Yayınevi :Yediveren Yayınları
Sayfa Sayısı :256


Annelik duygusu hamile olduğunu öğrendiğin gün başlar ve daha kucağına bile almadığın yavrun için endişelenirsin.
Hamile iken bir sorunla karşılaşır mıyım?
Sağlıklı doğabilecek mi?
Çocuğumuza iyi bir aile olabilecek miyiz?
Ve o mutlu gün!
Çocuğunu kucağına alırsın. Yüreğini farklı ve yepyeni duygular sarar. Anne olmanın verdiği heyecan ve mutlulukla evladını sarar sarmalarsın. Bir gün o yavru büyür; yürümeye, konuşmaya, merak etmeye, keşfetmeye, sorgulamaya, inatlaşmaya, dinlememeye, dağıtmaya, bozmaya ve yeni huylar edinmeye başlar. Kendini bazen çaresiz bazen de sabrı tükenmiş, ne yapacağını bilemez hissedebilirsin. Bu kitap çocuğunuzun neyi neden yaptığını anlamaya, sizin nasıl çözümler bulacağınıza ve en önemlisi sabrınızı nasıl muhafaza edeceğinize yardımcı olacaktır.
Bir anne olarak bütün annelere, “Seni anlıyorum anne.” diyorum. Kendi çocukluğumuzdan ve çocuklarımızdan kazandığım deneyimleri, yaşanmış örnek olaylar ile yüreğinizde yeni bir ufuk açabilmek adına sizlerle paylaşıyorum.
Hep sevgi, sabır ve anlayışla kalalım…


                                                            Kozmokitap

4/05/2019

Beyaz Yalan - Andrea Gillies

Nisan 05, 2019 5 Yorum
Beyaz Yalan - Andrea Gillies

  Eskişehir Tüyap Kitap Fuarından almıştım Beyaz Yalan'ı. Kİtaplığımda Domingo Yayınlarına ait bir kitap olmayınca yayınevinin standını ziyaret ettim ve kampanyada olan kitaplardan merak ettiklerimi aldım. Bu kitap yanı Beyaz Yalan arka kapak yazısı ve kapak görseli ile dikkatimi çekmişti. Hal böyle olunca da büyük merakla okumaya başladım kitabı.


İlk sayfada karakterlerin soy ağacını vererek kitaba başlamış yazar. Kitabı okumaya başlayınca neden böyle bir başlangıç yaptığını anladım. Bir aileyi anlatıyor aslında kitap. Kalabalık bir aile ve ara ara ben de ilk sayfaya dönüp soy ağacını inceleme gereği duydum. Kim kimdir anlayana kadar kitapta epey ilerlemiş oldum :D

" Benim adım Michael Salter ve ölüyüm ; bildiğim bir şey varsa o da ölü olduğum ." cümlesi ile başlıyor kitap . Kitabı satın almamda en büyük neden de bu cümleydi. Polisiye ve gerilim kitaplarını ayıla bayıla okuyan birisi olarak bu cümleden etkilenmemem mümkün değil. Yazar belki de tam bu nedenle başlangıç olarak bu cümleyi seçmiş.  Yıllar önce bir film seyretmiştim. O film de Bir genç kız " tam on dört yaşındayım ve hiç büyümedim. " diyerek başlıyordu. Kız öldürülmüştü ve film onun anlatımından veriliyordu . İşte kitapta bu cümleyi okuyunca aklıma o film geldi. Şu an filmin ismini hatırlamıyorum  maalesef ...



Beyaz Yalan - Andrea Gillies


   Bu kitapta da Michael öldürülmüştür. Michael da ölü olduğunun farkındadır ve bize ailesini o ölmeden önce olanları ve öldükten sonra olanları bize aktarmaktadır . Ailenin tüm fertlerini Michael'in anlatımından tanıyoruz. Michael'in tam olarak nasıl öldüğü veya öldürüldüğünü birden bize vermez yazar. Bu büyük bir gizem olarak kitapta devam eder. Okuyucuya bıraktığı ekmek kırıkları ile tahmin etmesini ister yazar. Kitabın yarısına gelesiye kadar öğrenemedim nasıl öldüğünü . Kitabın yarısında olay aydınlandı derken bunun doğru olmadığı belirtilerek farklı bir olay anlatıldı . Tam ona alışırken kitabın sonuna doğru farklı bir şey ortaya çıktı.  Ne olacak beklentisi kitapta okumamı sağladı.

 Geçmişte saklanan olaylar , beyaz yalan diye tabir edilen söylemler geleceği nasıl etkiler okuyoruz kitapta. Birbirlerine çok bağlı görünen ve dışarıya kapalı yaşayan bir ailenin içerisinde olup bitenleri okuyoruz aslında. Aileden birini korumak için torunlarının öldürülmesini saklayan bir aile. En çok da bu olayı saklayan anneye çok kızdım. Kim olursa olsun insanın evladından daha değerli bir varlık yoktur. Bu nedenle anneyi anlayamadım ve çok kızdım...

  Hızla okuduğum bir kitap diyemem bu kitap için . Her ne kadar gizemli bir konuya değinse de yazar konu çok ağır akıyor. Sakin bir tempoda ilerliyor ve bazı bölümleri fazla uzatılmış geldi bana . Klasik bir kitap tadı aldım okurken ve uzatılmamış olsa daha çok severdim.




Kitap Hakkındaki Övgüler : 

"Gillies dokunduğu her şeye büyü katıyor."
                                         Sunday Times
"Kesinlikle sarsıcı...Saflara büyük bir yazar katılıyor."
                                         Daily Express
"Fazlasıyla tesirli."
                                         Guardian





Beyaz Yalan - Andrea Gillies
Kitabın Adı :Beyaz Yalan
Yazar :Andrea Gillies
Yayınevi :Domingo Yayınevi
Orjinal adı : The White Lie
Çevirmen : Berrak Göçer
Sayfa Sayısı :432


Benim adım Michael Salter ve ölüyüm; bildiğim bir şey varsa o da ölü olduğum. Bunun haricinde... Bunun haricinde kalanlarla ilgili yalnızca tahmin yürütebilirim.

Michael'ın öldüğü gün biri masum bir yalan söyledi. Ağızdan ağıza dolaşırken büyüdü o yalan ve sonunda gerçeğin yerini aldı. Büyük Salter ailesi gerçekle yüzleşmek yerine onu yeniden yazdı, inanmayı seçtikleri şeyin zamanla onları nasıl dönüştüreceğini bilmeden.

Yıllar sonra, bu kez istemsizce hatırlanmış "masum bir gerçek" akışı tersine çeviriyor. Ağızdan ağıza dolaşırken büyüyor o gerçek ve geriye devasa bir suçluluk duygusu kalıyor, tüm ailenin yüzleşmesi gereken.

2010 Orwell Kitap Ödülü sahibi Andrea Gillies, sıradışı bir kurgu, derinlikli karakterler ve zarafet içeren sürükleyici romanıyla bize ihtişamlı bir ailenin usul usul çürüyen kalbini açıyor.







Andrea Gillies Kimdir?

Andrea GilliesNew York'ta doğan yazar St. Andrews Üniversitesine gitmiştir. Gazeteci , editör ve tiyatro reklam işlerinde çalışmıştır. Evli ve üç çocuk annesidir . Somerset , Orkney ve Fransa'da yaşamıştır. Şu anda Edinburgh'da yaşamaktadır . Alzheimer olan kayınvalidesine iki yıl bakmıştır. Bu dönemde tuttuğu günlükleri " Keeper " isimli kitabında yayımlamıştır. Bu kitap ile Wellcome ve Orwell ödüllerini kazanmıştır.  Beyaz Yalan yazarın ilk romanıdır ve 2012 yılında yayımlanmıştır. Yazar şu anda ikinci romanı üzerinde çalışmaktadır ve bu kitabında aşk üçgenini konu aldığını belirtmiştir .


                                                            Kozmokitap

4/04/2019

Tekel'in Nesi Kaldı Damakta Tadı Kaldı - Kerim Yanık

Nisan 04, 2019 5 Yorum
Tekel'in Nesi Kaldı Damakta Tadı Kaldı - Kerim Yanık


  Bugün farklı bir kitap ile geldim : Tekel'in Nesi Kaldı Damakta Tadı Kaldı . İçki- Kültür kategorisine giren kitap bana hediye olarak geldi. Gelince başta şaşırdım sonra da kendi kendime güldüm. Çünkü ben içki sevmeyen ve içmeyen birisiyim. Böyle bir kitap da hediye gelince "tam da adamına geldi , ben ne anlarım içkiden " diye düşündüm , hatta çocuklarımla bu düşüncelerimi paylaştım.

  Kitap bana gelmişti gelmesine de hiç içimden okumak gelmiyordu. Bir kenara koydum kitabı ve öylece bıraktım açıkçası. Mart ayının sonunda son bir kaç yıldır olduğum griplerin en ağırını geçirdim. Yatak yorgan yatıp yattığım yerden kalkamadım. Nekahat döneminde biraz biraz kafam yerine gelmeye başlamışken tekrar yolum kitap ile kesişti. Hiç bir kitabı okuyamadığım bu dönemde bir şans vereyim kitaba , belki zamanı şimdi gelmiştir diyerek aldım elime ve bitirmem bir oldu. Bir defa daha anladım ki ön yargılı olmak gerçekten kötü bir şey . Kitabın içini dahi incelemeden kararımı verdiğim için çok üzüldüm :((

Kitabın yazarı olan Kerim Yanık 1967 yılında Ankara Tekel Bira Fabrikasında çalışma hayatına başlamış ve emekli oluncaya kadar da Tekel'in çeşitli fabrikalarında çalışmaya devam etmiştir . Çalışma hayatını anlatırken Kerim Yanık kendi anılarının yanında Tekel'in yıllar içindeki gelişimine de tanık oluyoruz.

  Kerim Yanık'ın anıları yer yer komik ve yüzümü güldüren anılardı. Tekel'in ülkemizdeki gelişimi ve ekonomiye olan katkısını okurken her zamanki gibi perde arkasında çıkar çatışması ya da " bizim adamımız " kayırması ile görevinde başarılı olan bir insanın nasıl farklı bir göreve sürüldüğünü okuyoruz. Her zamanki gibi yapılan işe bakılmadan iyi çalışan ve görevine bağlı bir insan sürülürken yan gelip yatan ve tek meziyeti onların adamı olmak olan insanlar kariyer basamaklarını tırmanıyor!!! Her ne kadar kötü görünen olaylar olsa da hak sonunda yerini buluyor ya da bulacağına inanıyoruz !!

  Kerim Yanık'ın eğlenceli anlatımı ve kitabın içine serpiştirdiği fotoğraflar ile oldukça güzel bir kaynak olmuş kitap. Tekel'in tarihini ve gelişimini okurken içerisindeki anılar ile de renkleniyor kitap. Son bölümlerdeki özelleşme süreci ve ülkede adı üstünde " Tekel " olan bir kurumun satılmasından duyduğu üzüntüye de yer veriyor  ki ben de bu özelleştirme süreçlerinden rahatsız oluyorum açıkçası.

  Kerim Yanık Tekel Müzesi açılması için verdiği mücadeleyi de anlatıyor. Böyle bir müze açılması ve içindeki tarihe tanıklık etmeyi çok isterdim fakat maalesef açılamıyor müze. Aynı zamanda kitapta belirtilen Tekel'de yer alan tabloların ve o muhteşem avizenin akıbetini ben de merak ettim. Umarım yakın zamanda gelen açıklamalarla bu avizenin ve tabloların nerede olduğu belli olur ve bir müzede bu eserleri de görürüz.






Tekel'in Nesi Kaldı Damakta Tadı Kaldı - Kerim Yanık
Kitabın Adı :Tekel'in Nesi Kaldı Damakta Tadı Kaldı
Yazar :Kerim Yanık
Yayınevi :Oğlak Yayıncılık
Sayfa Sayısı :144


“Yılın hemen her günü, türlü meyve kokularının hâkim olduğu bir fabrika... Mayıs, Haziran ve Temmuz aylarında Osmanlı çileği, ahududu ve Tokaloğlu kayısısı; Yine Temmuz ve Ağustos aylarında Kütahya ve Afyonkarahisar vişnesi; Eylül ayında Isparta güllerinden üretilmiş gül suyu, Ekim, Kasım, Aralık ve Ocak aylarında Dörtyol portakalı, Mersin turunç ve limonu, Bodrum mandalinası, ayrıca Brezilya ve Yemen kahveleri, Gana kakaosu... Bütün yıl boyunca bu muhteşem aroma bombardımanından sadece fabrika değil, çevresi de doğal olarak etkilenmekte.”

Belleklerimizde içki ve sigarayla bütünleşen Tekel, yeni kurulmuş Türkiye Cumhuriyeti’nin en önemli yatırımlarından biriydi. Sadece içki ve sigara değil, tuzdan çaya kadar uzanan geniş bir yelpazede üretim yapıyor, ürünlerine hammadde sağlarken de çiftçiliğe yurt çapında büyük bir destek sağlıyordu. Demokrat Parti döneminden beri sıklıkla gündeme getirilen özelleştirilme sonunda küreselleşmenin de dayatmasıyla 2004 yılında gerçekleştirildi. Tekel satıldı. Otuz yıldan uzun bir zaman Tekel’in içki bölümünde çeşitli görevlerde bulunan, son olarak da Mecidiyeköy Likör ve Kanyak Fabrikası Müdürü olarak görev alan Kerim Yanık, bize her dönem siyasetin elinin değdiği Tekel’i, likörlerin kokusunun eşliğinde anlatıyor.






Kerim Yanık Kimdir ? 

Kerim Yanık    1948 yılında Malatya’da sigara fabrikasında çalışan bir işçinin çocuğu olarak dünyaya geldi. İlk ve orta öğrenimini Malatya’da; babasının görevi gereği Ankara’ya göç etmesiyle lise ve üniversite öğrenimini Ankara’da tamamladı. Çalışma yaşamına 1967 yılında Ankara Atatürk Orman Çiftliği’nde bulunan Tekel Bira Fabrikası’nda işçi statüsünde başlayan Yanık, üniversiteyi bitirdikten sonra, 1978 yılında statü değiştirerek memuriyete geçti.

   1980 yılına dek, sırasıyla rakı kısım amirliği, fabrika işletme şefliği ve fabrika müdür yardımcılığı görevlerinde bulundu. 1980 yılında Karaman Şarap Fabrikası Müdürlüğü, 1981-1985 yılları arasında Şarköy Şarap Fabrikası Müdürlüğü, 1985-1988 yılları arasında Ürgüp Şarap Fabrikası Müdürlüğü, 1988-1996 yılları arasında Mecidiyeköy Likör ve Kanyak Fabrikası Müdürlüğü görevlerinde bulunduktan sonra, 1996-2000 yılları arasında Tekel Alkollü İçkiler Müessese Müdür Yardımcılığı görevlerini üstlendi. Müessese müdür yardımcılığı göreviyle birlikte, Bilecik Tekel İçki Fabrikası projesinin proses sorumluluğunu üstlenen Kerim Yanık, projenin tamamlanmasıyla 2000-2004 yılları arasında da Bilecik İçki Fabrikası Müdürlüğü görevine getirildi.

   Tekel’in Alkollü İçkiler bölümünün özelleştirilmesini takiben 2004 yılında Tekel A.P.K. Daire Başkanlığı görevine getirilen Kerim Yanık, bu görevini 2005 Temmuz’unda tamamlamak suretiyle emekliliğini isteyerek, kamudaki görevini sonlandırdı. Kamudaki görevini tamamlamış olmasına karşın, özel alkollü içki kuruluşlarında da çalışmalarını günümüze kadar devam ettirmiştir. Afyonkarahisar Dinar’daki İnfotex firmasında genel koordinatör, Manisa Salihli’de kurulu bulunan Sezer Holding’de üretim danışmanlığı, en son olarak da Tekirdağ Şarköy’de bulunan Uçmakdere Şarap Fabrikası’nda genel müdür olarak görev yapmıştır.



                                                            Kozmokitap

Web sitemizdeki fotoğrafların, yazıların izin alınmadan kopyalanması, yayınlanması, alıntı olduğu ve kaynağı belirtilmeden bir takım amaçlar için kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri yasasına aykırıdır. İzin alınmadan kopyalanan resim ve yazılarımızla ilgili dilekçe ve dava açma hakkımız saklıdır.