3/31/2014

Ya Hep Ya Hiç - Elizabeth Elliot

Mart 31, 2014 0 Yorum
kozmokitap

Kitabın Adı: Ya Hep Ya Hiç
Yazarı: Elizabeth Elliot
Orjinal Adı: The Warlord
Sayfa Sayısı: 414
Yayınevi: Koridor Yayıncılık
Goodreads Puanı: 3.98
Puanım: 3


     Kitaplarıma tarihi aşk romanları ile devam ediyorum. Bu kitaplar çerez gibi insanı yormadan, boş zamanlarını eğlenceli olarak geçirmesini sağlıyor. Kitabı okumaya başlayınca ilk bölümde biraz zorlandım.       " Bende mi bir tuhaflık var kitabı okurken niye zorlanıyorum " diye düşündüm. Sonunda sorunun çeviriden kaynaklandığını anladım. Çeviride biraz problem olsa da okumaya devam ettikçe çevirmenin stiline alıştım. Konu itibari ile fena değil. Çok bayıldığımı söyleyemeyeceğim , orta karar bir roman. 

      Asıl kızımız Tess. Annesi öldükten sonra  üvey babasının eziyetlerine ve üvey kardeşinin işkencelerine katlanmak zorunda kalmış çok güzel bir genç kızdır - ki kendisi Remmington Kalesinin gerçek varisidir- Üvey babası onu oğluyla evlendirip kaleye tamamen sahip olmak istemektedir. Tess sonunda amcasının yardımı ile bu esaretten kaçar. Asıl oğlan -Savaş lordu ya da diğer adıyla Galler kasabı - insanlar tarafından korkulan bir şövalyedir.  Aynı zamanda kendisi bir baron. Üvey babasından kurtulmak için Galler kasabı Kenric - asıl oğlanın adı- ile Tess evlenirler. Bir zorunluluktan yapılan evlilik tutkulu bir aşka dönüşür. Fakat onları zorlu sınavlar beklemektedir. 

      Günümüz sorunlarından biri olan iletişim kopukluğu, karşımızdakini dinlemeden kendi önyargılarımıza göre davranmak bu romanda da kahramanlarımız arasında sorunlara neden olur ve ilişkilerini zora sokar. Bu durum okurken beni sinir etti .Bu sebeple sıkıldığım , sinir olduğum zamanlar oldu, bunun yanında da gülümsediğim , devamını merak ettiğim durumlarda oldu. Bu nedenle kitabı kesin tavsiye ediyorum diyemiyorum. Tarihi aşk romanlarını sevenler için iyi bir alternatif diyelim:)))


Arka kapaktan:Karanlık ve korkutucu...
Lady Tess, Remmington Kalesi'ni üvey babasından geri almanın bir yolunu ararken, bunun kötülüğüyle ün salmış bir savaş lorduyla evlenmek anlamına gelebileceğini hiç düşünmemişti. Acımasız ve korkusuz Kenric Montague yenilgiyi hiçbir zaman kabul etmemişti ve şimdi Tess'in ona bağlılığını ve sadakatini istiyordu. Fakat, Tess, onu korumaya ant içmiş ve içindeki en tehlikeli arzuları uyandıran bu adama nasıl teslim olacaktı?
    Güzel ve masum...
   Geçmişindeki karanlık gerçek sebebiyle Kenric asla evlenmeyecekti. Tess karşısında dayanılmaz bir tutkuya kapılan Kenric, karısının onu yumuşak başlı bir adama çevirmesine asla izin vermeyecekti. Fakat onları ayırmak için düzenlenmiş hain bir plan karşısında Kenric hayatını tehlikeye atarak sevdiği kadını korumak için elinden geleni yapacaktı.
      

     

3/24/2014

Seninle Başım Dertte - Johanna Lindsey

Mart 24, 2014 0 Yorum
kozmokitap


Kitabın Adı: Seninle Başım Dertte
Yazarı: Johanna Lindsey
Orjinal Adı: Love Only Once
Yayınevi: Epsilon
Goodreads Puanı: 4.07
Benim Puanım:4

         Polisiye-macera kitaplarına biraz ara verip romantik kitaplar okumaya karar verdim. Beynim de dinlenmeye hakkı var. Bu kitap aslında bir serinin parçası. ( Malory- Anderson Family #1) Kitap çok güzel ve eğlenceli. Okurken ben çok eğlendim. bir gün de kitabı bitirdim. Zamanın nasıl geçtiğini farketmedim. Dinlenmek ve hayatın stresinden biraz uzaklaşmak isterseniz bu kitap çok işe yarıyor.

        Reggie küçük yaşta ailesini kaybetmiş çok güzel ve alımlı bir genç kızdır. Reggie'nin bütün bakımını dört dayısı üstlenmiştir. Dayılarının hepsi Reggie'nin üstüne titremektedir ve onu aralarında paylaşamazlar. Reggie balolarda boy gösterip kendisine uygun bir koca adayı aramaktadır, fakat hiç bir adayı dayılarının hepsine birden beğendiremez. Çünkü dayıları bir türlü fikir birliğine varamazlar ve sürekli didişirler. Nicholas ise çok yakışıklı  ve her kadını kolayca kendisine aşık eden  bir cazibeye sahiptir. Bu yakışıklı adamın evlenmeye niyeti yoktur. Sadece kadınlarla gönül eğlendirip vakit geçirmektedir. Veee bu iki kişinin yolu komik bir olay sonucu kesişir. bundan sonra da olaylar başlar.....

       Tarihi aşk romanlarını lise yıllarımdan beri seviyorum. Yaşınız kaç olursa olsun bazı şeyler insanın yaşamında hiç değişmiyor. Kitabı bitirdikten sonra yüzümde bir gülümseme beliriyor ve yazarın hayal gücüne hayranlık duyuyorum. Bence tarihi aşk romanlarını seviyorsanız okunabilecek kitaplar arasına dahil edebilirsiniz:)))

       Arka kapaktan:

       Lord Edward ve Leydi Charlotte Mallory'nin tatlı yeğenleri Regina Ashton, geçmişindeki acı verici bir sır nedeniyle duygusuz ve kendini beğenmiş bir bir çapkına dönüşmüş Nicholas Eden tarafından kaçırılır. Reggie şerefine leke süren ve tüm kadınsı tutkularını uyandıran bu altın saçlı serseriyle evlenmek zorunda kalır. Ancak Reggie'nin güzelliği Nicholas'ın da baştan çıkmasına ve elbette pek çok yanlış anlamaya neden olur...
       Ve aşk yaşam boyu sadece bir kez yaşanır.
        "Johanna Lindsey gerçeğe dönüşen masallar yazıyor!"
                                                                                       Romantic Times
       "Johanna Lindsey  her romanında iz bırakan karakterler yaratmada usta."
                                                                                                  Chicago Sun-Times   

3/18/2014

18 Mart Çanakkale Şehitlerini Anma Günü

Mart 18, 2014 0 Yorum

"Çanakkale Geçilmez " dedirten şehitlerimizi saygı ve sevgi ile anıyoruz. Ruhunuz şad olsun.


Çanakkale Şehitlerine

Şu Boğaz harbi nedir? Var mı ki dünyâda eşi?
En kesif orduların yükleniyor dördü beşi.
-Tepeden yol bularak geçmek için Marmara’ya-
Kaç donanmayla sarılmış ufacık bir karaya.
Ne hayâsızca tehaşşüd ki ufuklar kapalı!
Nerde-gösterdiği vahşetle 'bu: bir Avrupalı'
Dedirir-Yırtıcı, his yoksulu, sırtlan kümesi,
Varsa gelmiş, açılıp mahbesi, yâhud kafesi!
Eski Dünyâ, yeni Dünyâ, bütün akvâm-ı beşer,
Kaynıyor kum gibi, mahşer mi, hakikat mahşer.
Yedi iklimi cihânın duruyor karşında,
Ostralya'yla beraber bakıyorsun: Kanada!
Çehreler başka, lisanlar, deriler rengârenk:
Sâde bir hâdise var ortada: Vahşetler denk.
Kimi Hindû, kimi yamyam, kimi bilmem ne belâ...
Hani, tâuna da züldür bu rezil istilâ!
Ah o yirminci asır yok mu, o mahlûk-i asil,
Ne kadar gözdesi mevcûd ise hakkıyle, sefil,
Kustu Mehmedciğin aylarca durup karşısına;
Döktü karnındaki esrârı hayâsızcasına.
Maske yırtılmasa hâlâ bize âfetti o yüz...
Medeniyyet denilen kahbe, hakikat, yüzsüz.
Sonra mel'undaki tahribe müvekkel esbâb,
Öyle müdhiş ki: Eder her biri bir mülkü harâb.

Öteden sâikalar parçalıyor âfâkı;
Beriden zelzeleler kaldırıyor a'mâkı;
Bomba şimşekleri beyninden inip her siperin;
Sönüyor göğsünün üstünde o arslan neferin.
Yerin altında cehennem gibi binlerce lağam,
Atılan her lağamın yaktığı: Yüzlerce adam.
Ölüm indirmede gökler, ölü püskürmede yer;
O ne müdhiş tipidir: Savrulur enkaaz-ı beşer...
Kafa, göz, gövde, bacak, kol, çene, parmak, el, ayak,
Boşanır sırtlara vâdilere, sağnak sağnak.
Saçıyor zırha bürünmüş de o nâmerd eller,
Yıldırım yaylımı tûfanlar, alevden seller.
Veriyor yangını, durmuş da açık sinelere,
Sürü halinde gezerken sayısız teyyâre.
Top tüfekten daha sık, gülle yağan mermiler...
Kahraman orduyu seyret ki bu tehdide güler!
Ne çelik tabyalar ister, ne siner hasmından;
Alınır kal'â mı göğsündeki kat kat iman?
Hangi kuvvet onu, hâşâ, edecek kahrına râm?
Çünkü te'sis-i İlahi o metin istihkâm.

Sarılır, indirilir mevki-i müstahkemler,
Beşerin azmini tevkif edemez sun'-i beşer;
Bu göğüslerse Hudâ'nın ebedi serhaddi;
'O benim sun'-i bedi'im, onu çiğnetme' dedi.
Asım'ın nesli...diyordum ya...nesilmiş gerçek:
İşte çiğnetmedi nâmusunu, çiğnetmiyecek.
Şühedâ gövdesi, bir baksana, dağlar, taşlar...
O, rükû olmasa, dünyâda eğilmez başlar,
Vurulup tertemiz alnından, uzanmış yatıyor,
Bir hilâl uğruna, yâ Rab, ne güneşler batıyor!
Ey, bu topraklar için toprağa düşmüş asker!
Gökten ecdâd inerek öpse o pâk alnı değer.
Ne büyüksün ki kanın kurtarıyor tevhidi...
Bedr'in arslanları ancak, bu kadar şanlı idi.
Sana dar gelmiyecek makberi kimler kazsın?
'Gömelim gel seni tarihe' desem, sığmazsın.
Herc ü merc ettiğin edvâra da yetmez o kitâb...
Seni ancak ebediyyetler eder istiâb.
'Bu, taşındır' diyerek Kâ'be'yi diksem başına;
Ruhumun vahyini duysam da geçirsem taşına;
Sonra gök kubbeyi alsam da, ridâ namıyle,
Kanayan lâhdine çeksem bütün ecrâmıyle;
Ebr-i nîsânı açık türbene çatsam da tavan,
Yedi kandilli Süreyyâ'yı uzatsam oradan;
Sen bu âvizenin altında, bürünmüş kanına,
Uzanırken, gece mehtâbı getirsem yanına,
Türbedârın gibi tâ fecre kadar bekletsem;
Gündüzün fecr ile âvizeni lebriz etsem;
Tüllenen mağribi, akşamları sarsam yarana...
Yine bir şey yapabildim diyemem hâtırana.
Sen ki, son ehl-i salibin kırarak savletini,
Şarkın en sevgili sultânı Salâhaddin'i,
Kılıç Arslan gibi iclâline ettin hayran...
Sen ki, İslam'ı kuşatmış, boğuyorken hüsran,
O demir çenberi göğsünde kırıp parçaladın;
Sen ki, rûhunla beraber gezer ecrâmı adın;
Sen ki, a'sâra gömülsen taşacaksın...Heyhât,
Sana gelmez bu ufuklar, seni almaz bu cihât...
Ey şehid oğlu şehid, isteme benden makber,
Sana âğûşunu açmış duruyor Peygamber.
Mehmet Akif Ersoy





3/17/2014

Deja vu- John Hart

Mart 17, 2014 0 Yorum
kozmokitap

Kitabın Adı: Deja vu
Orjinal Adı: The Kings of Lies
Yazarı: John Hart
Yayınevi: Koridor Yayıncılık
Sayfa Sayısı:410
Goodreads Puanı: 3.79
Puanım: 3.5

             Nihayet bir kenarda okunmayı bekleyen kitabımı okumayı bitirdim. İsminden dolayı kitabı çok merak ediyordum. Kapağı da ilgi çekici , insanı merak içinde bırakıyor. Büyük bir hevesle alıp okumaya başladığım kitap beni çok memnun etmedi. Beklentim fazla olunca hayal kırıklığına uğradım. Okumak bana bir şey kazandırmadı almasam da olurmuş. Bu da bana kitabın kapağının ve arka kapakta yazanların her zaman kitap hakkında gerçeği yansıtmayabileceğini öğretti.

             Gelelim kitabın konusuna:
             Kitap Work adında bir avukat ve başına gelenleri anlatıyor. Work'un tekdüze ve monoton bir hayatı var. Psikolojik sorunları olan bir kız kardeşi var ve araları biraz soğuk. Karısı Barbara sosyetik , gösterişe  ve çevrenin düşüncelerine çok önem veren bir kadın.  Work'un babası hırslı ve katı bir avukattır ve yaklaşık bir yıl önce annesinin öldüğü gece kaybolmuştur. Babasının cesedinin bulunması ve bunun bir cinayet olduğunun anlaşılması işe olaylar başlar. Work bir taraftan kardeşi ile arasını düzeltmeye çalışırken diğer taraftan da cinayet araştırması ile yaptıkları ortalığı karıştırır...

             Kitapta imla ve anlatım bozuklukları var maalesef... Kitap okurken beni sarmadı ve olaylara sadece dışarıdan bir gözlemci olarak dahil oldum. Başlarda biraz sıkıcı gelse de sonuna doğru biraz hız kazanmaya başladı.
      Bazı insanların hırsları uğruna yapamayacakları hiçbir şey olmadığını anlatırken bazılarının da olayları nasıl farketmeyip gözü kapalı yaşadığını anlatıyor. Sonuç olarak bence kitabı almasanız da olur, 2. sınıf bir Amerikan polisiye filminden farkı yok.

         Arka kapaktan:

          "Sayfaları çevirirken nefesinizin kesildiğini hissedeceksiniz."
                                                                                                 Wall Street Journal
           "Hart gözalıcı, yeni bir yetenek."
                                                           Entertainment Weekly
   "Hapihaneler umutsuzluk kokarmış! Bence hapishane koksa koksa korku kokar. Gardiyan korkusu, dövülme veya grup tecavüzüne uğrama korkusu, bir zamanlar sizi sevmiş ama artık sevmeyebilecek olan kişiler tarafından unutulma korkusu. Ama en çok, zaman ve zihnin kuytu köşelerine sinen karanlık düşüncelerin korkusu. Zaman doldurmak, derler-ne komik. Bana kalırsa, zaman sizi doldurur."
   Bir anın gerçekliğine inanıp kimseye anlatamadığınız oldu mu?
      Work bir yandan babasının cinayetiyle ilgili sır perdesini kaldırmaya çalışırken, diğer yandan Barbara ile zoraki evliliği, gizemli sevgilisi ile mutsuz kaçamağı ve duygusal bir travma yaşamış olan kız kardeşi Jean arasında gidip gelmektedir.
     Bu arada güzel ve zeki olan dedektif Mills, aleyhine ne kadar delil varsa toplayıp onu babasının katili ilan eder ve köşeye sıkıştırmaya çalışır. Work gerçeklerin peşinden gittikçe eski yaralar kanayacak ve geçmişte aldığı kararların sonuçları ile yüzleşmek zorunda kalacaktır.
     John Hart'tan doyurucu karakterler tahlilleri içeren   sürükleyici bir polisiye hikaye.
    Hart, 25 dile çevrildi, 31 ülkede okuyucuyla buluştu. Publishers Weekly tarafından yılın en iyi kitapları arasında gösterildi. en iyi kitap dalında Edgar ödülüne aday oldu. Macavity, Barry, Antony, SIBA ve Gumshoe ödüllerini aldı.

3/11/2014

Sekiz Numaralı Vurucu - Hakan Yel

Mart 11, 2014 2 Yorum

kozmokitap

Kitabın Adı: Sekiz Numaralı Vurucu
Yazarı: Hakan Yel
Yayınevi :Altın Kitaplar
Sayfa Sayısı: 495
Puanım: 4

   Kızımın dershaneden çıkmasını beklerken vakit geçirmek için kütüphaneye girmiştim. Hakan Yel'in okuduğum kitabı Gam'dan sonra diğer kitaplarını da merak etmiştim. Kütüphanede Hakan Yel'in Sekiz Numaralı Vurucu kitabını görünce tereddüt etmeden aldım. Evde beni bekleyen birçok kitabım olmasına rağmen sanırım açgözlülük yapıp bulduğum kitaplara saldırıyorum:))

     Kitabın kapağına gelirsek dizaynı etkileyici. Kurşun delikleri gerçek izlenimi uyandırıyor. Konusu hakkında da biraz fikir veriyor.

3/07/2014

Gam- Hakan Yel

Mart 07, 2014 2 Yorum

kozmokitap

Kitabın Adı: Gam
Yazarı: Hakan Yel
Yayınevi: Altın Kitaplar Yayınevi
Sayfa Sayısı: 302
Goodreadspuanı: 5
Benim Puanım: 5

     Her ayın 15inde Altın Kitaplar yayınevi internet sitelerinde bir soru soruyorlar ve soruyu bilenlere çekilişle kitap hediye ediyorlar. İşte ben de Şubat 2014 çekilişinde bu kitabı kazandım. Sevgili Altın Kitaplara ne kadar teşekkür etsem azdır. Böyle güzel bir kitapla tanışmak bana ayrı bir mutluluk verdi:))))

    Kitabın dış kapağı ile başlamak istiyorum. Sade ve bir o kadar da şık. İnsanı etkiliyor fakat konusu hakkında da ipucu vermiyor. Ben şahsen çok beğendim.

     İtiraf ediyorum daha önce Hakan Yel'in kitaplarını hiç okumamıştım. Yazarın yazıları ve kendi hakkında hiç bilgim olmadan kitaba başladım . Fakat bundan sonra kesinlikle bu yazar favorilerim arasına girdi ve diğer kitaplarını da mutlaka okumaya çalışacağım.

   Gelelim kitabın konusuna; Alp Germenli isimli bir Türk subayının öyküsü. Doğuda dağlarda sinsi bir şekilde yerleştirilmiş mayına basması sonucu iki bacağını kaybetmiş bir gazimiz. Kitap çok güzel bir şekilde ruh halini ve çevresindekilerle iletişimi , çevresindeki insanların bocalamasını, toplum olarak yaptığımız yanlışları dile getirmiş. Okurken adeta ben de yanlarındaydım. Zamanı unuttum , bugünümden ve çevremden uzaklaşıp Alp ile aynı duyguları yaşadım. Bazen tekrar kendi dünyama dönmek zor geldi. Ellerine sağlık  Hakan Yel.... Bizi sihirli kalemin ile yarattığın dünyanın içine dahil ettiğin için.Dediğim gibi bir tarafta gazimiz diğer tarafta hayatları bir şekilde birleşen doğulu bir kadın , bir anne Leyla. Bu onların hikayesi. Dokunaklı, sımsıcak, sevgi dolu, trajediler içinde tomurcuklanmış.... Okurken bazen sinirlenecek, bazen gözleriniz dolacak, bazen de kendi kendinize gülümsediğinizi fark edeceksiniz. Bu hikaye bizim topraklarımızdan doğmuş , içimizden birilerinin yaşadığı veya halen yaşamaya devam eden hikayesi...

       Konusunu çok ayrıntılı anlatmıyorum çünkü anlatılmaz okunur. Okuyarak yaşanır. Bu zevki size bırakmak istiyorum. Kesinlikle okumanızı tavsiye ediyorum....

Arka kapaktan:

  Tevfik Erdem önemli bir sır verecekmiş gibi baktıktan sonra ciddi bir ifade ile devam etti.
"Aşk bir ruh tutulmasıdır.sevgili Alp. Ruh, bu dünyada kayıptır ve hep eşini arar. Eşinin kim olacağını hiç kimse hatta kendisi bile bilemez. O , dümeni kırık bir yelkenli gibidir, rüzgar nereye sürüklerse oraya savrulur. Bu arayışın sonunda eşini de hep bu menzilde bulur. Tüm ümidini kaybetmişken , yalnızlığın ebedi olduğunu sanıp bunalırken onu bulur ve tüm hayatıyla sarılır..."
 "Peki mutlu olurlar mı?" diye sordu Alp.
  Tevfik Erdem titreyen sesle cevap verdi. " Aşkı bulduğum o menzil var ya, işte onun arkasında hem cennet hem de cehennem vardır. Gönül aşka düşünce ikisine de girer, çıkar. Kah yaralanır kah keyiflenir. Fakat neticede sadece birinde kalır."
  Gam , beklenmedik ve büyük acıların, buz tutmuş kalplerin ve birbirine tamamen zıt kültürlerin kaosunda aşkla kenetlenen sevdalı ruhların öyküsüdür...


kozmokitap

3/03/2014

Geçmişin Karanlık Yüzü- Stuart Woods

Mart 03, 2014 0 Yorum
kozmokitap


Kitabın Adı: Geçmişin Karanlık Yüzü
Orjinal Adı: Hothouse Orchid
Yazarı: Stuart Woods
Yayınevi: Martı Yayıncılık
Sayfa Sayısı: 386
Goodreads Puanı:3.76
Benim Puanım:2

" Bu kitap tam bir heyecan fırtınası. Zor bir kadının Kararlarına siz de ortak olacaksınız."
                                                                                                         Publishers Weekly

Kitabın ön kapağına bunlar yazılmış , insanı etkileyen bir cümle doğrusu. Ben de bu cümleye aldanıp bu kitabı aldım. Kitabın baş kahramanı Holly Barker isimli bir kadın, CIA de çalışıyor ve yeni terfi alıyor " Operasyon Müdür Yardımcısı Asistanı". Terfiyi aldığı gün izine ayrılması isteniyor. Daha doğrusu zorla işinden uzaklaştırılıyor. O da bir aylığına babası ile üvey annesinin de yaşadığı Orchid Beach isimli kasabaya gidiyor. Daha önce bu kasabada polis şefi olarak da çalışmış. bu sebeple çevresi geniş.Bütün kitap ve olaylar bu kasabada geçiyor. Kasabada olan cinayet ve tecavüz vakalarını çözmede Dedektife ve özel bir ekibe yardım ediyor bir taraftan da tatil yapıyor. Holly'yi burada kötü sürprizler de beklemekte. 

Web sitemizdeki fotoğrafların, yazıların izin alınmadan kopyalanması, yayınlanması, alıntı olduğu ve kaynağı belirtilmeden bir takım amaçlar için kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri yasasına aykırıdır. İzin alınmadan kopyalanan resim ve yazılarımızla ilgili dilekçe ve dava açma hakkımız saklıdır.