9/28/2016

Şiddet - Dean Koontz || Kitap Yorumu

Eylül 28, 2016 10 Yorum
Şiddet - Dean Koontz || Kitap Yorumu


   En son okuduğum Dean Koontz'un kitabı Göz Ucuyla da hayal kırıklığuına uğramıştım. Sevdiğim ve beğendiğim bir yazar olunca beklentim de doğal olarak arttı. Yazarlar da her kitabında çok başarılı olmak zorunda değil , değil mi???  Bu nedenle bu kitabı yani Şiddeti okumaya başlarken herhangi beklenti oluşturmadım. Hızlı okunan ve dikkatini dağıtacak bir kitap istemiştim. Şiddet kitabını  , Göz Ucuyla'nın aksine çok beğendim.

Şiddet - Dean Koontz

    2-3 yıl önce iki bölümden oluşan bir film seyremiştim. Filmin Dean Koontz'un kitabından uyarlandığı yazıyordu ve gerilim dolu bir filmdi. Oyuncuları da çok başarılı bulmuştum. Hangi kitabı olduğunu hatırlamıyorum, hafızamdan silinmiş....  Şiddet'i okumaya başladığımda başlangıçta acaba mı? derken sayfaları çevirdikçe okuduğum filmin kitabı olduğunu anladım. Bazı yerler ve kitabın sonu filmde biraz değiştirilmiş olsa da ikisinin de çok başarılı olduğunu düşünüyorum. Yazarın kitapta anlatımı, tasvirleri ,karakter yapıları ve olayların gedişatını çok başarılı olarak kaleme aldığını düşünüyorum. Oh!! Be sonunda sevdiğim Dean Koontz kalemi dedim , kitap bitince.  :)))

Şiddet - Dean Koontz

  Chyna tatil için okuldan arkadaşı Laura ile birlikte onun ailesinin yanına gitmiştir. Zor bir çocukluk geçiren Chyna sonunda hayatını yoluna koymayı başarmış ve kardeşi gibi diyebileceği bir arkadaş bulmuştur. Bazı insanlar için buldukları mutluluk sabun köpüğü gibidir. Tam yakaladıkları anda patlar.... İşte Chyna için de böyledir. Tam bir aile ortamındayım derken hayatı bir anda karabasana döner.

   Arkadaşının evinde kaldığı ilk gecede Laura'nın anne ve babasının öldürülmüş olduğunu görürür. Arkadaşı da bağlanmış ve tecavüze uğramıştır. Katil ise hala evdedir. Arkadaşını kurtarmaya çalışan Chyna , arkadaşını kaçıran katilin peşinden karavanına gizlice girer . Artık katilin peşindedir fakat bu gözğ dönmüş katilin elinden kurtulabilecek mi dersiniz?....

Heyecanlı, gerilim dolu , tüyleri diken diken eden bir kitap Şiddet. Gerilim kitapları sevenlere tavsiye edeilir.


Şiddet - Dean Koontz
Kitabın Adı :Şiddet
Yazar :Dean Koontz
Yayınevi : Sayfa 6
Orjinal adı :Intensity
Çevirmen :İsmail Tulçalı
Sayfa Sayısı : 400


Psikoloji öğrencisi Chyna Shepherd kısa bir tatil için en yakın arkadaşı Laura’nın Napa Vadisi’ndeki evine konuk olur. Çocukluğu boyunca şiddete maruz kalan Chyna’yı evdeki ilk gecesinde içgüdüsel olarak bir huzursuzluk kaplar ve uyuyamaz. Bu sırada sadist katil Vess eve girmiştir. Tüm ev halkını vahşice katleden Vess’ten bir şekilde saklanan Chyna’nın tek amacı bu beladan sağ çıkmayı başarmaktır.

Ancak Chyna tesadüfen Vess’in bir sonraki kurbanının, evinde esir ettiği on altı yaşındaki masum Ariel olduğunu öğrenir, bu yalnız ve çaresiz genç kıza ondan başka yardım edebilecek hiç kimse yoktur. Ariel’i bulup kurtarmaya karar vermesiyle Chyna psikopat katilin ölümcül yörüngesine girer.

 Chyna Shepherd’ın yürek isteyen mücadelesini unutamayacaksınız...

                                                     
Yazarın blogumda yer alan  diğer kitapları:

Göz Ucuyla 

Yüzyılın En Karanlık Gecesi 

Şeytan Tohumu 





                                                  Kozmokitap

9/22/2016

Korku - Stefan Zweig || Kitap Yorumu

Eylül 22, 2016 12 Yorum
Korku - Stefan Zweig

   
                  Belki insan en büyük utancı kendine en yakın hissettiklerine karşı duyar. 
       Bir Zweig kitabı daha okundu-bitti. Blogumu takip edenler bilir Zweig kitaplarını ne kadar çok sevdiğimi. Okuduğum ilk kitabı ile beni kendine bağlayan yazar her kitabı ile ne kadar haklı olduğumu kanıtladı. Anlatım tarzı , tahlilleri ve duyguları bize aksettirmesi o kadar başarılı ki bu başarısının sırrını yazarın kendisinin naif ruhu olduğuna inanıyorum. Duygusal bir insan olan Zweig etrafında olan olayları en ince ayrıntısına kadar , tüm ruh çalkantılarını ve karakterlerinin hissettiklerini birebir okuyucuya aksettirmeyi başarmış birisi. Hal böyle olunca Zweig'i sevmediğini söyleyen kimseye rastlamadım bugüne kadar.

Ah Zweig ah!... Nasıl bir yazarsın sen ?  Kalemini konuşturmuyor adeta coşturuyorsun yazarken.... Bir kadın , bir anne ve bir eş İrene .... İçine düştüğü , nasıl ve neden düştüğünü kendisinin bile anlayamadığı durumdan çıkmak için verdiği uğraş , ruhsal çalkantılar ve girdiği bunalım, sessiz çığlıklar o kadar güzel anlatılmış ki , İrene'nin hissettiklerini derinden hissetmemek ve bazı yerlerde ona kızmamak elde değil. Zweig olur da sevmemek mümkün olur mu ;))

Kitabın kapak tasarımı da konuyu o kadar özetlemiş ki !! İlk başta fark edilmeyen , belki ne anlama geldiği anlaşılmayan detaylar kitabı okuduktan sonra yerine oturuyor.

Kitabı okurken İrene'nin bunalıma girmesine sebep olan kadının kim oluğunu tahmin ettim ve yanılmadım. Eğer polisiye bir kitap olsaydı okumak eğlenceli olmazdı . Fakat Zweig yapıtlarında olaydan daha çok tahliller ve gelişme ön planda olduğu için kadının kimliği değil İrene'nin çalkantıları ve hisleri dikkatimi üzerine çekti. İnce bir kitap olmasına rağmen kendisinden daha kalın kitaplara göre etkileyiciliği daha fazlaydı kitabın.
İçinde hala acıyan bir yer vardı, ama iyi şeyler vaat eden bir acıydı bu , tamamen kapanmadan önce kabuk tutarken yanan yaralar gibi sıcak, ama yumuşacık bir acı.



Korku - Stefan Zweig
Kitabın Adı :Korku
Yazar :Stefan Zweig
Yayınevi : İş Bankası Kültür Yayınları,
Orjinal adı :Angst
Çevirmen : İlknur İgan
Sayfa Sayısı : 80


    Rahat ve korunaklı bir yaşam süren saygın bir kadın, sekiz yıllık evliliğinden sıkılmış, burjuva dünyasının kozasından çıkarak kendini genç bir piyanistin kollarına atmıştır. Ancak bu gizli ilişkiden haberdar olan bir şantajcının ansızın zuhur etmesiyle, hayatında yeni farkına vardığı bütün güzellikleri yitirme tehlikesiyle karşı karşıya kalır ve kahredici bir korkunun pençesine düşer. Korku insanı bilinçdışına itilmiş utanç verici deneyimlerden, bastırılmış pişmanlıklardan özgürleştirebilecek güçte bir yapıt.



Yazarın okuduğum diğer kitapları: 

Sabırsız YürekSatranç Amok Koşucusu & Sahaf Mendel bir kadının yaşamından yirmi dört saat


                                                                Kozmokitap

9/21/2016

Çekiliş Var... || İnstagram Hesabımda

Eylül 21, 2016 5 Yorum
Çekiliş Var...

Merhaba; Ağustos ayında kitaplığımdaki bazı kitapları takipçilerimle paylaşmaya karar verdim  ve ilk çekilişi yaptım . Bu ay ise çekilişlerden ikincisini başlatıyorum , siz blog okuyucularımın da haberi olması için burada bir post olarak yazıyorum.  Bu kitapların hepsi benim kitaplığımdan ve okuduğum kitaplar.

   Çekiliş ile bir kişiye üç kitap hediye edeceğim. Rehine ve Kahve Kokusu yanında resimdeki üç kitaptan istedikleri bir tanesi hediye.

   Katılım şartları ise çok basit. Bu bir instagram çekilişi olduğu için İnstagram hesabımı takip etmelisiniz:  https://www.instagram.com/kozmokitap/

İnstagramdaki çekiliş postunun altına " Katıldım " yazıp istediğiniz kitabı belirtmelisiniz.

 Zorunlu şartlar bunlar. Ek hak isteyenler  3 arkadaşını etiketleyebilir.

Bol katılımlı bir çekiliş olur umarım. Hepinizi beklerim:)))



                                                            Kozmokitap

9/20/2016

İçindeyim - Barış Çağrı Genç || Kitap Yorumu

Eylül 20, 2016 6 Yorum
İçindeyim - Barış Çağrı Genç

     Saçlarınızı kestirmeye kuaföre gittiniz. Saçlarınız kesilirken gözleriniz karardı ve siz tansiyonum düştü veya kan şekerin oynadı diye düşündünüz. Kendinize geldiğinizde aynaya baktığınız yüz size ait değilse ne yaparsınız?  Panik? Korku? Çığlık.....  İşte Barış Çağrı Genç'in İçindeyim kitabındaki Selim'in de başına gelenler bunlar.

                                               Toprak ol da, dayan!

  1978 yılında Denizli'de doğan Barış Çağrı Genç' in üç kitabı bulunmaktadır: Radde isimli öykü kitabı , İçindeyim ve Fotoğraflar isimli iki romanı . Yazar ve kitapları ile ilgili ayrıntılı bilgiye burayı tıklayarak ulaşabilirsiniz.

  Çoktandır okumak istediğim bir kitap olan İçindeyim hızlı ve akıcı temposu ile bir günde bitti . Kitabı okumaya başlarken çok klasik yani birçok filmde gördüğüm bir konu olduğunu düşündüm ve sırf yazarın anlatım tarzını merak ettiğim için aldım. Okuduktan sonra kitaba o kadar bayıldım ve özellikle yazarın anlatım tarzını o kadar beğendim ki diğer romanı Fotoğrafları da almayı düşünüyorum.

    Bazı filmlerde gördüğümüze benzer bir konu olmasına rağmen anlatımdaki etkileyicilik, yalınlık  kitabı elimden bırakmadan okumama sebep oldu. Berberde düşüp bilincini yitiren bir adamın hastaneye gelmesi ile başlıyor kitap. Hasta ile ilgilenen doktor Türkan ilk önce hastanın dosyasındaki isim ile hastanın söylediği ismin farklı olması ile bir karışıklık olduğunu düşünür. Fakat daha sonra işler iyice karmaşık hale gelir. Selim , söylediğine göre bir bedenden diğerine geçebilmektedir ve bu durumdan dolayı aklı karışmış ve panik haldedir. Başta doktoru suçlasa da zamanla doktora yazdığı mektuplar ile kendisini ve başına gelenleri anlattığı sırdaşı haline gelir. Biz de Selim'i ve geçtiği bedenleri , yaptıklarını doktora yazdığı mektuplardan öğreniyoruz. Başına gelen durumu tersine çevirmeye çalışan Selim değdiği hayatlara ışık saçarken aslında kendisi de hayatın anlamını kavramaktadır.

   Selim sayesinde Muzafferi tanıyor , Zeynep'in dünyasının aydınlanmasına şahit oluyor ve bir bedenin içerisine hapsolmanın acısına tanık oluyoruz. Fantastik bir kitap İçindeyim. Hızlı okunan, kısa fakat  etkisinden  kurtulamadığınız bir kitap.

    Kitabı çok sevdim ve tavsiye ettiğim kitapların arasında kendisi. Yazarımıza da kaleminize sağlık diyorum. Son olarak yazımı kitaptan bir alıntı ile bitirmek istiyorum:

  "Benim içinse üzülmenize gerek yok. Çünkü ışığım ben ... Belki çok geç yanan sokak lambası...." 




İçindeyim - Barış Çağrı Genç
Kitabın Adı :İçindeyim
Yazar : Barış Çağrı Genç
Yayınevi : Yitik Ülke Yayınları
Sayfa Sayısı : 136


 

    Şu an bu kitabı tutan ellerinizin size ait olmadığını fark etseniz, ne yaparsınız? Tırnaklarınız, parmaklarınız ve avuç içiniz... Kendinizi bir anda, hiç tanımadığınız birinin bedeninde bulsanız... Üstelik bu kitabı bırakıp başka bir kitabı aldığınızda, yeni bir bedenin içine girseniz... Barış Çağrı Genç, ilk romanı "İçindeyim" ile sizi fantastik ve belki de bitmesini hiç istemeyeceğiniz bir maceraya sürükleyecek...
...
     "Bugünü de sayarsak dört gündür aynı bedenin içindeyim. Ve bu dört gün boyunca, sürekli kendimi izledim. Komik bir cümle oldu. Şöyle demeliydim: Dört gün boyunca, otuz küsur yıl içinde olduğum eski bedenimi izledim. Ama böyle konuşmak rahatsız ediyor beni. Ona, yani eski bene, az kullandığım ikinci adımla hitap edeceğim: Dört gündür Mert'i izliyorum. Onu ilk gördüğüm an, sinirden zangır zangır titrediğimi itiraf edeyim. Kendime hâkim olmasam, yakasına yapışıp öldürene kadar dövecektim. Birkaç kez yanına sokuldum, konuşmak isterken midem kasıldı. Oysa beni fark etmedi bile."


                                                            Kozmokitap

9/16/2016

Eylül Ayı Kitap Alışverişim || Kitap Alışverişim #10

Eylül 16, 2016 15 Yorum
                                   Eylül Ayı Kitap Alışverişim

   Merhaba , uzun bir süredir kitap alışverişi ya da yeni kitap yazısı paylaşmadığımı fark ettim. Bu ay aldıklarımı yazarak eksikliği kapatmak ve bir daha böyle uzun aralar vermeyi düşünmüyorum. Yeni kitapları anında instagramda paylaşınca blogda tekrar yazı girmek bazen zor geliyor. Bu tembelliğe de bir  dur demek gerekir. İnstagram ne kadar kolaylık olursa olsun blogun yerini tutmuyor. Üstelik orada taklitler de çok fazla . Üstelik bir iki yayınla 2k takipçi ve yüzün üzerinde beğeni alırken biz alnımızın teri ile uğraşarak onlar kadar beğeni ve takipçi alamıyoruz. Bu tarz hesapların da takipçi satın aldığını ya da takipçi sitelerine üye olarak takipçi kastıklarını fark ettim. Umarım dikkat çekmeye çalıştıkları PR şirketleri ve yayınevleri de bu tarz hesapları bizim gibi emeği ile bir yerlere gelmeye çalışan hesaplardan ayrı tutarlar. Fakat çoğu yayınevleri araştırmaya bile gerek duymuyor. Takipçi fazla mı görünüyor  , tamam onlara kitap yağıyor. Ne yapalım, biz de kendi yağımız ile kavruluyoruz:))  Alışveriş yazısı yazacaktım sözde yine konuyu dağıttım... Son olarak instagramda taklitlerimden sakınınız diyorum:)))

Eylül Ayı Kitap Alışverişim

     Bu ayın ilk alışverişini Babil'den yaptım. Son zamanlarda favori internet alışveriş sitem Babil. Kitaplar çok çabuk geliyor hem de hasarsız. Üstelik 30 tl üzeri alışverişlerde Arka Kapak dergi eski sayılarından da hediye ediyorlar. Bu bana çok cazip geliyor. Bu sayede Arka Kapak dergilerinin tamamını da sahip olmuş olacağım. Bu ay aldığım kitaplara gelir isem Okumayı çok istediğim Barış Çağrı Genç- İçindeyim , Aldous Huxley - Cesur Yeni Dünya , Nihal Yeğinobalı - Mazi Kalbimde Yaradır kitapları. İçindeyim kitabını bugün okumaya başlıyorum. Mazi Kalbimde Yaradır ise ayın 25 inde @kitaplahayat ve @kaderinkitaplari ile birlikte okuyacağız. Yeni Cesur Dünya'yı ise @kalemfilikitaplik ve @bookandcoffee__ ile birlikte ayın 30 unda okuyacağız. Bu kitaplar sizde de var ise instagramdan bize katılabilirsiniz. Bu ay kızımın takip ettiği serilerden sadece Fullmetal Alchemist'in yeni sayısı çıktığı için onu aldık. Arka Kapak Dergi Eylül sayısı ve alışverişim 30 tl yi geçtiği için de yine Arka Kapak Dergi mart sayısını aldım. Her ay listemdeki kitapları azaltmaya uğraşsam da maalesef yenileri eklendiği için bir türlü azalmıyor.

Eylül Ayı Kitap Alışverişim


    Bir diğer alışverişim ise DR'dan. Bayram dolayısı ile birçok kitapta 9.90 TL  kampanyası ve yine bazı kitaplarda da 3 al 2 öde kampanyası yapmıştı DR. Malum okullar açılıyor , oğlumu üniversiteye yurda yerleştireceğiz derken fazla açılamadım alışverişte. Gönül isterdi ki listemdeki kitapları tamamlayayım!... DR' dan ise Çoktandır listemde olan Kasie West - Dönüm Noktası , Virginia Wolf - Mrs. Dalloway, Bilim-Teknik dergisi ve Ağustos- Eylül sayısı Notos aldım.

   Pablo Neruda - Yüz Aşk Sonesi kitabı ise eşimin bana hediyesi oldu bu ay.

Eylül Ayı Kitap Alışverişim


   Yeni kitaplardan bahsederken satın almadığım fakat okumam için kardeşimden getirdiğim kitaplardan da bahsedeyim. Albert Camus - Düşüş , Lisa Klein - Ofelya , Yakup Kadri Karaosmanoğlu - Sodom ve Gomore , Ayfer Tunç - Suzan Defter , Niklos Kazancakis - Kardeş Kavgası , Dean Koontz - Şiddet  ve Anne Frank'ın Hatıra Defteri . Bayram ziyaretine gitmişken bir kucak dolusu kitap ile döndüm. Çok bereketli bir ziyaret oldu:))

Bu ay aldığım kitaplar ve hediye gelenler bu kadar. Ekim ayı için yeni alınacaklar listesi oluşmaya başladı bile:)))  Kitapların arasında sizlerin de okuduğu kitaplar var mı? Yorumlarınızı benimle paylaşırsanız sevinirim:)))



                                                     

9/15/2016

Beyaz Gemi - Cengiz Aytmatov || Kitap Yorumu

Eylül 15, 2016 11 Yorum
Beyaz Gemi - Cengiz Aytmatov

Ee, oğlum, eski zamanda atalarımız , zenginlik gururlanmayı, böbürlenmeyi, gururlanma-böbürlenme ise baştan çıkmayı , çılgınlığı getirir , derlermiş. 
   Cengiz Aytmatov'un kalemi ile ilk tanışmam oldu Beyaz Gemi . İsmini daha önce çok duyduğum yazarın kitabını okumak bir türlü nasip olmamıştı, oysa ki kitap yıllardır kitaplığımızda vardı. Daha doğrusu Beyaz Gemi kızımın kitaplığında idi. 6.  sınıfta okuması için aldırılan kitaplardan bir tanesi idi. Okulda zorla aldırılan kitap olduğu için için kızım kitabı hiç sevemedi. Sevmediği için de kitaba biraz ön yargılı yaklaştım. En son hangi kitabı okuyacağıma karar veremeyince yine kızımın isteği üzerine kitaba başladım. Bir kitap ne kadar güzel olursa olsun zorla okutuluyor ise o kitap  sevilmiyor. Okulda birkaç kitap arasından seçme hakkı verilse idi kitabı kızımın da seveceğine eminim. Zorlama olunca ve isteksiz okununca kitaptan da zevk alınmıyor.

    Ben kitabı çok sevdim. Bayramda işler-güçler arasında nasıl bitti anlamadım. Eski bir destan ile harmanlanmış kitap bir küçük çocuğun etrafında geçiyor. Kitap boyunca ismini öğrenemiyoruz çocuğun. İsimsiz, anne ve babası tarafından terk edilmiş, dedesi ile yaşayan bir  çocuk. Hayatta en büyük desteği ve koruyucusu dedesi. Bir dağ köyünde yaşıyorlar , hepsi üç hane . Dedesi ve ninesi ile çocuk,  teyzesi Berkey ve eniştesi Orozkul ; yanlarında çalışan Seydamet ve eşi Gülcemal. bir de küçük kızları var. Bu köyde en büyük arkadaşı kayalar ve bir de dürbündür çocuğun. Dürbün ile Isık-göl'den geçen Beyaz Gemi'yi seyretmek ve hayallere dalmak en büyük zevkidir. O gemide çalıştığını hayal ettiği babasını düşünmek. Hayaller kurmak... Annesini de tanımamasına rağmen en çok babası ile ilgili hayaller kurar çocuk. Belki bunda Aytmatov'un babasını küçük yaşta kaybetmesinin de etkisi vardır. Kendisinin baba özlemini çocukta dışa vurmaktadır.

      Dede figürü ise çalışkan ve her işe koşan bunun yanında da insanlar tarafından sayılmayan bir karakterdir. Kıvrak Mümin derler ona. Her işe koşar , yorulduğunu belli etmez , sesini çıkarmaz. Günümüzde de böyle değil midir , sesini çıkarmayan insanların üzerlerine gidilir. Buldun Eşeği bir semer de sen vur derler tabiri caiz ise. Mümin'e de öyle davranır damadı. Çünkü kızı ile Orozkul'un bir çocukları olmamaktadır. Bütün suçu karısına atan Orozkul'un en büyük zevki içip içip karısını dövmektir. Kızını bırakmasın diye sessiz kalmak da yine Mümin'e düşer. Bu noktalarda kitapta eleştirecek çok nokta vardır bize göre. Fakat dönemin ve kültürün şartlarını dışarıdan bir gözle eleştirmemize imkan yoktur.

      Marallar ile ile ilgili bir efsane anlatılır kitapta. Dede bu efsaneye inanmış ve çocuğu da anlatımları ile inandırmıştır. Kitaptaki sonu hazırlayan da yine efsanedir bana göre. Efsane ve güvenin yitirilmesi.

Artık dağlara hiç dönmeyeceğim! Balık olarak kalayım daha iyi! Balık olarak kalayım daha iyi! Balık olarak...

        Kısa bir kitap olmasına rağmen oldukça etkileyiciydi bana göre. Böyle bir son olacağını tahmin etmemiştim. Kısa , etkileyici, acıklı... Kitabın sonunda yazar kitaba yapılan eleştirilerden de bahseder. Ben bu eleştirilere katılmıyorum. Empati yaptığım zaman kitaptaki karakterlerle yapılan davranışlar ve yazarın karakterlere çizdiği yön insan davranışlarına göre tamamen mantıklı bana göre. Çünkü belli ortam ve şartlar altında insanlar en akla gelmeyecek ve yapmam dedikleri davranışları sergilemeye müsaittirler.

İnsandaki çocuk vicdanı , tohumdaki öz gibidir. Ve o öz olmadan tohum filizlenemez , gelişemez. Yeryüzünde bizi ne beklerse beklesin , insanoğlu doğdukça ve öldükçe , insanoğlu yaşadıkça , hak ve doğruluk denen şey de var olacaktır. ..
  Ayrıntılı anlatımı, gerçek ile efsanelerin birleştirilmesi ve etkileyici konusu ile çok sevdiğim bir kitap oldu Beyaz Gemi. Okumanızı tavsiye ederim.

Beyaz Gemi - Cengiz Aytmatov
Kitabın Adı :Beyaz Gemi
Yazar :Cengiz Aytmatov
Yayınevi : Ötüken Neşriyat
Çevirmen : Refik Özdek
Sayfa Sayısı :131

Beyaz Gemi, Aytmatov'un, edebiyat âleminde geniş akisler uyandıran, verilmek istenen mesajla yaratılan tiplerin büyük bir uyum sağladığı eserlerinden biridir.

Romanın kahramanı yedi sekiz yaşlarında bir çocuktur. Çocuk, saflığın, bozulmamışlığın ve geleceğin sembolüdür. Aytmatov, çocuğun saf ve temiz dünyasından, hayatın acı ve çıplak gerçeğine uzanan bir roman kurgusunu meydana çıkarmayı başarır. Ona göre; çocukluk, gelecekteki insan karakterinin tohumudur. Çocukluk gerçek ana dili öğrenmeye ve çevresindeki insanlarla, tabiatla ve özellikle kültürle bağlarını hissetmeye başladığı dönemdir.

 Aytmatov, Beyaz Gemi ile destan, efsane ve masal gibi çoğu şifahî edebiyat unsurlarını eserlerine sokmaya başlar. Geçmişi temsil eden dede ile geleceği temsil eden çocuk arasında dramatik bir ilişki kurarak insan duygu ve düşüncelerine kendine has yorumlar getirir. 



                                                            Kozmokitap

9/10/2016

Ölüm Adası - John Dixon || Kitap Yorumu

Eylül 10, 2016 10 Yorum

Ölüm Adası - John Dixon


    Bir gün gelecek ,evlat , demişti yargıç ona , dünyaya neden geldiğine karar vermek zorunda kalacaksın. 

    Amerikalı yazar John Dixon'ın ilk kitabı olan Ölüm Adası bir solukta hızlıca okunacak bir kitap değil, yavaş yaval sindirerek okunacak bir kitap. Okurken beni gerçekten çok etkiledi , özellikle yarıdan sonrasında kitabı okurken elimden bırakamadım ve bazen nefesimi bile tuttuğumu fark ettim.

   John Dixon'ın 2014 yılında yazdığı kitap Bram Stoker en iyi genç yetişkin romanı ödülünü aldı. CBS televizyonunda gösterilen İntelligance dizisine de ilham kaynağı olmuştur. Bir diziye ilham kaynağı olduğunu öğrenmeden önce Ölüm Adası film olsa izlenme rekorları kırar diye düşünmüştüm. Demek ki birileri de benim gibi düşünmüş:))

    16 Yaşındaki Carl yetimdir. Annesini kanser elinden almıştır . Bir polis olan babası ise görev sırasında vurulup yatalak olmuş bir süre sonra da ölmüştür. Haksızlığa ve zorbalığa dayanamayan Carl, zorbalara hep karşı koymuş bu nedenle de kanun ile başı derde girmiştir. Öfke sorunu ile baş etmesini sağlamak için bir yargıç onu boksa yönlendirmiş , bu  sayede de Carl hayatını kurtaracak bir şans elde etmiştir.

    Başına gelen en son olayda zorbalık yapan futbol takımından çocukları döverek hastanelik eden Carl yine hakim karşısına çıkmış , bu sefer Bir hapishane ya da ıslahevi değil daha zor şartları olan Feniks Adasına gönderilmiştir. 18 yaşına kadar da orada kalacaktır.

" Dış dünya ile temas kurmanız yasak" dedi Oteka. " Telefon yok. Mesaj yok. E-posta yok. Mektup yok. Haber izlemek , müzik dinlemek yasak. Televizyon ve internet de." 
Fenik Adasında dikenli teller ve askerlerin dışında ilk farkettikleri şey gelen herkesin bir yetim olduğudur. Bu bir tesadüf mü yoksa bunun arkasında başka dolaplar mı dönmektedir?

"Dünya siz olmadan dönmeye devam edecek. Burada olduğunuzu kimse bilmiyor , kimsenin de umurunda da değilsiniz zaten. "
Adada yapılanlar ve yaşadıkları çok zordur çocuklar için. Bu çocuklar sistemde oradan oraya gezen yetim çocuklar olduğu için zaten zor şartlara ve insanlar tarafından itilip kakılmaya alışmışlar ve kendilerini korumak için çeşitli yollar bulmuşlardır. Feniks adasında olanlar ise onların bile hayaline gelmemiştir. Yarı aç yarı tok gezmeleri, askeri eğitim, saçlarının kazınması, türli işkenceye varan olaylar.... Hele ter odası denilen yer... İnsan düşmanını bile öyle bir yere koymaz. Tüm bu hengamenin ortasında güzel dostluklar ve minik sevgi parçacıkları da yok değil. Fakat şartlar o kadar zorlu ki bu dostlukları devam ettirmek çok zor. Sevgi pırıltıları ise kendilerini bile zor aydınlatıyor.

"Bana arkadan vurabilirler . Yere düştüğümde dövüp bu kafese kapatabilirler ama kim olduğuma onlar karar veremez. Beni aç susuz bırakabilirler ama beni değiştiremezler. Ter kutusunun parmaklıklarından ateş edip beni vurabilirler, bayrak direğine asabilirler ya da köpek balıklarına yem yapabilirler ama beni ağlamaya ya da yalvarmaya zorlayamazlar. "

     Bu adada çocuklar için eski hayatları geride kalmıştır ve artık yaptıkları bir ölüm-kalım mücadelesidir. Kitapta en çok çavuş Parker karakterine sinir oldum. Yetimlere yaptığı eziyet ve davranış tarzı psikopatçaydı.  Böceklerden ve de ter odasından nefret ettim diyebilirim. Kitabı okurken Nazi kampları ; toplanıp beyni yıkanan ve zoraki asker yapılan yetim çocuklar geldi aklıma . Biraz da evrenin askerlerine benzettim  Feniks Gücü askerlerini....

    Kitabı ve yazarın anlatım tarzını çok sevdim. Bunda çevirinin de büyük bir payı var. Ayrıca GO! Kitabın mıknatıslı kapaklarını çok seviyorum. Bu tasarım bence harika. Bu kitabın devamını da yazmış John Dixon 2015 yılında . Biran önce o kitabın da çevrilmesini istiyorum. Devam kitabında yine Carl başrolde. Yazar ve kitapları ile ilgili bilgi almak için yazarın sitesini buradan ziyaret edebilirsiniz.

                             Ölüm Adası - John DixonÖlüm Adası - John Dixon

           Kitabın tanıtım yazısını okumak için burayı tıklayınız.





                                                            Kozmokitap

9/08/2016

Tadımlık, Yutulmalık, Çiğneyerek Hazmedilmelik Kitaplar

Eylül 08, 2016 6 Yorum
Tadımlık, Yutulmalık, Çiğneyerek Hazmedilmelik Kitaplar


    Uzun süreden sonra bir mim ile yine karşınızdayım. Bu seferki mim beni oldukça zorladı diyebilirim. Aklımda o kadar çok kitap var ki hangisini yazsam karar vermek gerçekten zor. Ayrım yapıyorum da bana küsüyorlarmış gibi hissediyorum. Mime beni sevgili Cafe Tigris davet etti. Teşekkür ederim bu güzel daveti için. Onun verdiği yanıtlara buradan bakabilirsiniz. Cevaplara geçecek olursam:

Tadımlık Kitaplar: 


MİM : Tadımlık, Yutulmalık, Çiğneyerek Hazmedilmelik Kitaplar

   Yalnız Kadınlar Sokağı'nı tam 12 yıl önce okudum. Hala dün okumuş gibi konusunu , karakterleri yapılması ve yapılmaması gerekenleri hatırlarım. Bazıları bu kitabın çok karamsar olduğunu söyleseler de benim için tadı damağımda kalmış kitaplardan bir tanesi. Üstelik dikkatli okunduğu zaman içerisinde ders alınacak birkaç nokta da var:))

Yutulmalık Kitaplar: 

MİM : Tadımlık, Yutulmalık, Çiğneyerek Hazmedilmelik Kitaplar

   Yaklaşık sekiz yıl önce aldığım ve kitaplığımız baş köşesine yerleştirdiğim bir kitap Beni Sıkı Sıkı Kucakla. Algılama güçlüğü olan bir çocuğun durumunun fark edilmesini ve terapiye giden bir süreci anlatılıyor kitapta. Anlatım annenin dili ile yapılıyor ve bu kitapta birçok annenin öğreneceği ve ders alacağı noktalar var. Bu noktalardan bir tanesi de ergenliğe geçiş döneminde bazı çocuklarda görülen öfke nöbetleri. Bu kitabın çok faydalı olacağını düşünüyorum ve yutmalık kitaplarımın arasına ekliyorum. 

Çiğnenerek Hazmedilmelik Kitaplar: 

MİM : Tadımlık, Yutulmalık, Çiğneyerek Hazmedilmelik Kitaplar


Bana göre Mesnevi gelmiş geçmiş en büyük eserlerden bir tanesi. Bu nedenle hakkında çok fazla bir şey yazmadan bu eser çiğneyerek hazmedilmeli diyorum.

   Bu kitapları seçmeden önce kitaplığımın karşısına geçip iki saat inceleyip bu kitaplarda karar kıldım. Şimdi sıra geldi benden sonra mimleri yapmasını istediğim arkadaşlara. Cevaplarınızı sabırsızlıkla bekliyorum. Siz de mimi yaptıktan sonra beş arkadaşınızı mimlerseniz sevinirim:

Bir Otakunun Dünyası 
Kore Fenomeni
Ne Okudum Ne İzledim
Sade Kitaplık 
Günlük Başağrısı


                                                     

9/07/2016

Ayın Peşinden Koşan Kız - Sarah Addison Allen || Kitap Yorumu

Eylül 07, 2016 8 Yorum
 
Ayın Peşinden Koşan Kız - Sarah Addison Allen

                                  Neyin bizi tarif ettiğini kendimiz seçeriz. 

  Bu hayatta kimsesiz kaldığınızı düşündüğünüz anda küçük bir kasabada yaşayan dedeniz olduğunu öğrenseniz ne kadar şaşırırsınız değil mi? Hele de bu kasaba bir sürü garipliklerle ve sırlarla dolu olursa.... Küçük yerlerde genellikle sırları orada yaşayan bazı  insanlar yeni gelenlerin kulağına  fısıldamaktan hoşlanırlar. Ayın peşinden koşan kızın yaşadığı kasabada , Mullaby' de ise öyle değil. Sırlar genellikle sır olarak kalır.

   Emily , annesi öldükten sonra bu hayatta yapayalnız kaldığını düşünüyordu. Daha 17 yaşında bir lise öğrencisi ve kimsesiz. İçine düştüğü korkunç üzüntü ve çaresizlik sonucu panik atak hastası da olmuştu. Fakat Emily yalnız değildi. Dedesinin yanına ilk gittiğinde ilk şokunu yaşadı Emily , dedesi 2 metre boyunda bir adamdı. Başlarda birbirlerine  nasıl davranacaklarını bilemeseler de yavaş yavaş kaynaşırlar. Bu kasabadan annesi kaçar gibi gitmiş ve bir daha geri dönmemiştir.Emily'e ise ne kasaba ne de dedesi hakkında bir şey anlatmıştır.  Emily burada yaşarken sırlar onun da peşini bırakmayacak , annesinin geçmişini öğrenecektir.

Ayın Peşinden Koşan Kız - Sarah Addison Allen

    Julia babasının ölümünün ardından kasabaya gelmiş ve onun restoranının borçlarını ödedikten sonra satıp gitmeyi planlamaktadır. Fakat lise yıllarından ona ilgisi olan ve ortak geçmişleri olan Steve bir gölge gibi nereye gitse onun peşindedir. Julia ise ondan uzak durmaya kararlıdır. Geçmişte çok acı çekmiştir , bunun tekrarlanmasını istemez . Onun da kendi sırları vardır ve bunları kimse ile özellikle bu kasabadakilerle paylaşmaya niyetli değildir.


Ayın Peşinden Koşan Kız - Sarah Addison Allen

   Kasabada Emily'yi koruyup ona destek olan kişi Julia'dır. Bir de papyonla dolaşan esrarengiz çocuk Win...  Bu kasaba göründüğü gibi değildir. Ruh haline göre değişen duvar kağıtları ve geceleri ormanda dolaşan ışıklar ki bazıları onlara Mullaby hayaletleri de demektedir...

    Ayın Peşinde Koşan Kız , Sarah Addison Allen 'ın okuduğum ikinci kitabı. Daha önce Sihirli Bahçe kitabını okudum ve bayıldım. O kitabı  da küçük bir kasabada geçiyordu ve sihirli bir elma ağacı vardı. Sihirli Bahçe yorumumu okumak için buraya tıklayınız. Anlatım tarzını sevdiğim yazar bu kitabında da beni hayal kırıklığına uğratmadı. Aynı sade, akıcı anlatım tarzı bu kitapta da mevcuttu.Bir günde yormadan biten kitabı çok sevdim.

       Fazla yormayan ve dinlendirici bir kitap isterseniz okumanızı tavsiye ederim.




Ayın Peşinden Koşan Kız - Sarah Addison Allen



Kitabın Adı :Ayın Peşinden Koşan Kız
Yazar :Sarah Addison Allen
Yayınevi :Pegasus Yayınları
Orjinal adı : The Girl Who Chased the Moon
Çevirmen : Bige Turan Zourbakis
 Sayfa Sayısı :272


Nereden geldiği belli olmayan ışıklar… Ruh haline göre değişen duvar kâğıtları… Yarını görebilecek kadar uzun bir adam ve herkesin sakladığı bir sırrı olan bir kasaba… Mullaby, Kuzey Carolina'ya hoş geldiniz!
Emily annesinin gizemli geçmişine dair bir şeyler öğrenmeyi umarak Mullaby'ye gelir. Ancak annesinin doğduğu evin eşiğinden adımını attığı ve hiç tanışmamış olduğu büyükbabasıyla karşılaştığı anda, bu kasabadaki gizemlerin çözülmediğini, bunlarla yaşamanın bir hayat biçimi olduğunu anlar. Julia ise Mullaby'ye babasının yaptıklarını telafi etmek için dönmüştür. Kasabadaki herkes Julia'nın lezzetli pastalarının yalnızlığa iyi geldiğini ve umut verdiğini biliyordur. Ancak genç kadın sabırla buradan gideceği zamanı beklemektedir.

Gururlu ve kırılgan Julia ile Emily birbirlerine bağlanır ve geçmiş ile bugünü barıştıracak bir yolculuğa çıkarlar.
Pasta kaybedilmiş bir aşkı bir yeniden canlandırabilir mi? Emily ayı yakalayabilecek mi? Cevaplara şaşıracaksınız.

New York Times çoksatar yazarı Sarah Addison Allen, büyüleyici bu yeni romanında sizi Carolina dolunayından daha büyülü, garip bir güney kasabasına davet ediyor. Romanda birbirinden farklı iki kadın bu dünyada ait oldukları yeri bulmaya çalışıyor.



                                                     

9/05/2016

Hiç Kimse Sıradan Değildir - Markus Zusak || Kitap Yorumu

Eylül 05, 2016 7 Yorum

Hiç Kimse Sıradan Değildir - Markus Zusak


   "Sen sıradanlığın en mükemmel örneğiydin, Ed. Ve senin gibi biri bütün o insanlar için kalkıp o kadar şeyi yapabildiyse, belki de herkes yapabilir. Belki de herkes yapabileceklerinin ötesine geçebilir.''

    Birgün posta kutunuzda bir iskambil kağıdı bulsanız ve üzerinde sadece üç adres yazsa ne yapardınız? Yırtıp çöpe mi atardınız yoksa o adresleri merak eder,  araştırır mıydınız?

   Kitap Hırsızı ile gönlümde taht kuran Markus Zusak'ın bu kitabı uzun süredir kitaplığımda olmasına rağmen yeni okuyabildim. - Kitap Hırsızı yorumumu buradan okuyabilirsiniz. - Kitap Hırsızı ile tamamen farklı kategoride yer alan kitap yazarın yazmadaki ustalığını ve sihrini  bir kere daha gözler önüne seriyor. Kitaptan aldığım keyif yazarın kabiliyetlerinin yanında çevirinin de kalitesi ve başarısı sayesinde.

    Kitabı okumaya başladığımda posta kutusundan kart çıkıp kimden olduğu bilinmediğimde aklıma Sofi'nin Dünyası gelmişti. Onda felsefi sorular ve notlar varken burada iskambil asları var. Fakat bu durum bende yine de bir çağrışım yaptı.

   Hiç Kimse Sıradan Değildir farklı , merak uyandırıcı ve sürükleyici bir kitap. Aslar ile gelen mesajların kim tarafından gönderilmesinin yanı sıra , bu ismi yazılı kimseler kim ve hepsinden de önemlisi neden Ed gibi sorular aklımı kurcaladı.

Hiç Kimse Sıradan Değildir - Markus Zusak


   Konuya gelecek olursam Ed 19 yaşında bir taksi şoförü. Büyüdüğü kasabadan ayrılamamış, roman okumayı çok seven , annesine göre bir baltaya sap olamamış , yakın bir arkadaş grubuna sahip sıradan birisi. Arkadaşları ile bankaya gittikleri sırada banka soyulur, daha doğrusu soyma girişiminde bulunulur. Soyguncu ayrı bir tip bizimkiler ayrı. Bu kısımlar komikti gerçekten. Neyse bir şekilde soyguncunun yakalanmasını sağlayan Ed bir anda gazetelerde kendisini bulur. Bu olayın üzerinden bir süre geçtikten sonra da posta kutusundan bir iskambil kağıdı çıkar ve üzerinde üç adres ve zamanlar vardır. Başta şaka zanneden Ed göndereni bulamayınca merak eder ve bu adresleri araştırır. Bu araştırma ile de Ed'i ve bizi büyük bir merak ve heyecan sarar. İskambil kağıtlarında dört as ve her asta da üç görev vardır Ed için. Bu görevi kim veriyor ya da bu görevleri yapmaz ise ne olur onlar da kitabı okuyunca öğrenirsiniz:)) Ben hepsini yazmayayım.

    Kitap farklı karakterlerin bir araya gelmesi ile oluşmuş. Her karakterin kişilik özellikleri ve verdikleri tepkiler de incelikle oluşturulmuş. Burada bana eleştirecek bir konu çıkmıyor. Kitabın kapağını da çok beğendim. Yalnız ilk bakışta kitabın isminin Hiç olduğu zannediliyor ki ben de ilk başta öyle zannetmiştim :)))

   Kısa ve net olarak ifade edersem ben kitabı çok beğendim ve tavsiye ederim...





Kitabın Adı :Hiç Kimse Sıradan Değildir
Yazar :Markus Zusak
Yayınevi : Martı Yayınları
Orjinal adı :I Am The Messenger
Çevirmen : Selim Yeniçeri
Sayfa Sayısı :463


"Neden ben?" diye sordum Tanrı'ya. Bir şey söylemedi.
Güldüm ve yıldızları izledim. Yaşamak güzeldi...
Hiç Kimse Sıradan Değildir.
 -Markus Zusak-

 "19 yaşındayım, taksi şoförüyüm. Sadece bu işe yarıyorum, bir de arkadaşlarımla kâğıt oynamaya. Başka hiçbir uğraşım, isteğim, hedefim yok. Bir ev arkadaşım var, adı Kapıcı. Kendisi aynı zamanda köpeğim olur ve karşılıklı kahve içmekten büyük keyif alırız. Kısacası sıradanlığın mihenk taşıyım ve bundan şikâyetçi değilim. Ama bir gün posta kutumda bulduğum iskambil kartının, çerçevedeki bu resmi değiştireceğini nereden bilebilirdim ki? "Hiç" oluşum, kimliği belirsiz birini rahatsız etmişe benziyor ve belli ki benimle oyun oynamak istiyor. Neden sorusunun cevabı aslında çok basit: umursamak için. Peki o halde, oyuna hazırım!"

        Dilde sadeliği kullanma yeteneğini başarılı bir şekilde ortaya koyan Markus Zusak, Hiç Kimse Sıradan Değildir adlı eğlenceli olduğu kadar düşündüren romanıyla, herkesin yapabileceklerinin ötesine geçebileceğini en sıradan insanlar üzerinden göstererek zekâsını gözler önüne seriyor.



                                                            Kozmokitap

9/02/2016

Nehrin Karşı Kıyısı - Alice Taylor || Kitap Yorumu

Eylül 02, 2016 4 Yorum

Nehrin Karşı Kıyısı - Alice Taylor

   Alice Taylor'un yazdığı Mossgrove serisinin ikinci kitabı Nehrin Karşı Kıyısı. İlk kitabı olan Evin Hanımı'nı okumadım. Kitabı okurken de bir eksiklik hissetmedim . Yazar sade ve dolaysız anlatımı ile olayları o kadar güzel ve eksiksiz anlatmış ki okurken bir seri olduğunu fark etmiyorsunuz.

   Çiftlik hayatı, sade ve güzel bir kasaba, ve yakın arkadaşlıklar dostluklar var kitapta. Her güzel yerde bir ara bozucu olmadan olur mu? Ya da kasabanın kötü adamı.... Burada da var fakat diğer yaşayanlar o kadar uyum içerisinde ve o kadar yakınlar ki bu dikenler de bir şekilde yaşayıp gidiyorlar. Kitabı okurken eskiden ailece seyrettiğimiz pazar sinemaları olurdu. Sessiz , sakin izlerken huzur veren, sizi fazla yormayan ve rahatlatan. İşte ben de kitabı okurken bunu hissettim: dinlendiğimi .

Nehrin Karşı Kıyısı - Alice Taylor

     Mossgrove çiftliğinin sahibi ve yöneticisi Martha eşini kaybettikten sonra zorlu bir dönem geçirmiş fakat tekrardan ayağa kalkabilmesini becermiş , dikbaşlı ve insanları yönetmeyi seven bir kadındır. Oğlu Peter ise artık büyümüş ve çiftlikte söz hakkı olmasını istemektedir ve Martha'nın yönetemediği tek kişi belki de oğludur. İkili arasında sürekli tartışma vardır . Kızı Nora ise mutlu , cıvıl cıvıl bir genç kızdır. Ailenin emektarı ve bilge adam Jack ise çiftlik işlerinde yardım ettiği gibi Peter'ı sakinleştirip doğru yolu görmesini sağlayan bir adamdır. Mossgrove çiftliği ve içindekiler kasabalılar ile iyi anlaşsa da tek anlaşamadıkları komşuları Matt Conway'dir. Onun sebebi de geçmişe dayanan Phelan'lar ile arasındaki toprak kavgasıdır.....

   İnişli çıkışlı bir çiftlik hayatını anlatırken bize yazar karakterlerin renkli kişiliği ile de kitabı zenginleştirmiş. Kitapta yardımseverinden dedikoducusuna kadar bir toplumda yer alan bütün karakterlere değinmiş . Bu anlatım tarzı da gerçekçiliğin dışında kitabın zevkle okunmasını sağlamış.

   Kitaptan bahsederken kapağını da göz ardı edemeyeceğim. Kitabın kapağına da bayıldım. Renkler ve sadelik çok hoşuma gitti. Serinin ilk kitabı olan Evin Hanımı'nı da alıp okumak istiyorum. Bildiğim kadarı ile üçüncü kitap henüz çevrilmedi. Umarım onunla da bir an önce kavuşuruz.



Nehrin Karşı Kıyısı - Alice Taylor
Kitabın Adı :Nehrin Karşı Kıyısı
Yazar :Alice Taylor
Yayınevi :Orkinos Yayınları
Orjinal adı : Across The River
Çevirmen : İpek Külah
Sayfa Sayısı : 336


                                         Zafer intikamın dikenli yolundan geçer…
    Mossgrove çiftliğinde sular durulmuyor. Zorluklarla mücadele etmek için güçlü olmak gerektiğini öğrenen Martha Phelan'ın en son istediği şey, oğlu Peter'la karşı karşıya gelmektir. Öte yandan planlarını gerçekleştirmek için de riske girmek zorundadır. Ancak bu sorunlarla uğraşırken, kendisinin ve ailesinin canını yakacak büyük tehlikeden habersizdir… Nehrin karşısında onu bekleyen bir fırtına vardır. Ya bu fırtınada kaybolacak ya da ondan kurtulmanın bir yolunu bulacaktır.

     İrlanda'nın yemyeşil tarlalarını ve köy hayatını gözler önüne seren Alice Taylor, Evin Hanımı'ndan sonra Nehrin Karşı Kıyısı ile karşımızda. Sımsıcak anlatımıyla yüreğinizi saracak olan Nehrin Karşı Kıyısı, ailemizi korumak için ne tür mücadeleler vereceğimizi gösteren, muhteşem bir roman.


Mossgrove Serisi :

Evin HanımıNehrin Karşı KıyısıHouse of Memories




                                                            Kozmokitap
Web sitemizdeki fotoğrafların, yazıların izin alınmadan kopyalanması, yayınlanması, alıntı olduğu ve kaynağı belirtilmeden bir takım amaçlar için kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri yasasına aykırıdır. İzin alınmadan kopyalanan resim ve yazılarımızla ilgili dilekçe ve dava açma hakkımız saklıdır.