7/21/2020

Bu Şehirde Kimse Yok Mu? - Rövşen Abdullaoğlu

Temmuz 21, 2020 2 Yorum
Bu Şehirde Kimse Yok Mu?

  Azerbeycan'da iki yıl boyunca çok satanlar listesinde yer alan Bu Şehirde Kimse Yok Mu? 'yu çok merak ediyordum . Rövşen Abdullaoğlu'nun kişisel gelişim türünde yer alan Zor Olsa da Hayat Devan Ediyor kitabını okumuş ve çok sevmiştim. Hatta baş ucu kitaplarımdan biri haline gelmişti.  O kitabı okurken yazarı araştırırken bu kitabın ismini duymuş ve bize de gelse de okusam diye içimden geçirmiştim. Nihayet bizde de yayımlandı ve okudum.

  Bu Şehirde Kimse Yok Mu ? bir roman . Fakat çok farklı bir roman . Psikolojik analizler , alıntılar , kişisel gelişimin içine girebilecek paragraflar ve kurgu iç içe geçmiş kitapta.  Farklı bir tınısı ve büyüsü var kitabın. Okurken bağlanıyorsunuz kitaba. Şahsen bende öyle oldu . Kitabı bırakamamak bir kenara kendinizden bir şeyler de buluyorsunuz .

Willy 'yi anlatıyor kitap. Willy bir onkoloji merkezinde temizlik görevlisi olarak çalışmakta , evli ve iki çocuk babasıdır. Hayatında insanlar var gibi görünse de Willy kendisini çok yalnız hissetmekte böyle olunca da herkesten uzaklaşıp kabuğuna çekilmiştir. İçinden geçenleri eşiyle bile paylaşamamaktadır . Böyle olunca hissettiği yalnızlık daha da büyümekte bu onu daha da yalnızlaştırmaktadır . Bir tür kısır döngüye girmiştir aslında.

Bu Şehirde Kimse Yok Mu?


 Biz yetişkin Willy ile tanıştıktan sonra yazar bizi geçmişe Willy'nin çocukuğuna götürür ve bize onun yaşadıklarını onun penceresinden hissettikleri ile beraber verir. Annesi ve babası ... Willy ile ilişkileri ve boşanma sonrası ... Willy'nin yalnızlığı çocukluğunda başlamış ve bu travmayı yetişkin olarak da atlatamamıştır. Gençliğinde başarılı ve geleceği olan bir sporcudur  .Ancak o hayata küserek geleceğini da bırakarak farklı bir yol çizmiştir.

Karamsar bir çizgide ilerileyen Willy 'nin yolu hasranedeki hastalardan biri olan Wisman ile kesişir. Wisman genç yaşına rağmen iyi bir gözlemci ve bilge birisidir. Willy'yi fark eder ve o kaçınsa da onunla iletişim kurmaya çalışır. Onun içine dönük ve insanlara küşmüş haline üzülerek onun önce kendisi sonra ise insanlarla barışması için çaba sarf etmeye başlar...

  Farklı bir lezzet aldım kitabı okurken ben . Kurgu yönü ile çok başarılı bulduğum ve ne olacağını merak ettiğim kitabın psikolojik tahlilleri ve alıntıları ile de ruhumu doyurduğunu hissettim. Bir yönden huzur veriyor kitap. Yalnızlaşmamızın sebebinin aslında sadece çevremiz değil biraz da kendimiz ve olaylara bakış açımız olduğuna vurgu yapıyor. Bu yönden geçmişe bir bakış attığımızda hepimizin hataları olabilir . Mühim olan geçmiş ile barışarak geleceğe sağlam adımlar ile ilerlemek...

"Bu şehirde kimse yok gizemli bir cümledir . Anlamı sonuna getirilen ekle veya noktalama işaretiyle ortaya çıkar . Soru mu yoksa ünlem mi? Hayat felsefesi derken bunu kastediyorum. ."
Willy yalnız ihtiyarın sözlerini hatırladı . Bizi bu hale zaman getirdi. İnsanı değiştiren tek şey zamandır .
 Willy ise şöyle düşünüyordu : İnsanları zaman değil , insanlar değiştirir. 


Bu Şehirde Kimse Yok mU?


   Son olarak da belirtmek isterim kitabın orijinal kapağı daha güzel ve anlamlı. Bizde de bu kapak ile basılmış olsa okuyucunun dikkatini daha fazla çekerdi ve okunma ve satış oranı daha da artardı diye düşünüyorum.






Bu Şehirde Kimse Yok Mu?
Kitabın Adı :Bu Şehirde Kimse Yok Mu?
Yazar :Rövşen Abdullaoğlu
Yayınevi : Destek Yayınları
Sayfa Sayısı : 280

Bu Şehirde Kimse Yok mu? Eskiden başarılı bir sporcuydu Willy... Şimdilerdeyse köşesine çekilmiş bir temizlik görevlisi... Ölümcül bir hastalıkla mücadele etmekte olan Lübnanlı bir göçmenle tanışır çalıştığı yerde...Günden güne ölüme bir adım daha yaklaşan Wisman’ın her şeye rağmen yaşama sımsıkı ve sevgiyle tutunmayı başarabiliyor olması, etrafındaki herkesi, hayatı ve ölümü yeniden sorgulamaya iter.Willy ve Wisman arasındaki arkadaşlık, insanın anlam arayışına yepyeni bir pencere açacaktır.Azerbaycan’da iki yıl boyunca çok satanlar listesinde yer Bu Şehirde Kimse Yok mu? umuda, hayata ve anlama dair nahif ama güçlü bir hikâye...







Rövşen Abdullaoğlu Kimdir ? 

Azerbaycanlı yazar, filozof, oryantalist ve psikolog Rövşen Abdullaoğlu, 28 Eylül 1978 yılında Bakü'de dünyaya gelmiştir. Azerbaycan Devlet İktisat Üniversitesinden mezun olmuş, çeşitli üniversitelerde teoloji ve felsefe üzerine yüksek eğitimini sürdürmüştür.

   Azerbaycan, Türk, Arap, Fars ve Rus dillerini bilen Rövşen Abdullaoğlu, Moskova Pozitif Teknoloji ve Danışmanlık Enstitüsü Psikolojik Danışmanlık Fakültesi Gestalt-terapi üzerine danışman psikolog olarak mezun olmuştur.

Azerbeycan'ın çok satan yazarlarından birisidir. 2016'da yayımlanan " Bu Şehirde Kimse Yok " romanının 16.  baskısı bitemek üzeredir belki de ben bu yazıyı kaleme aldığımda bitmiştir. Yoğun talep üzerine basılmaya devam edileceği söylendi kitabın. Bir diğer polisiye romanı "Abaddon" ise yayımlandığı gün sadece 3 saat içinde tükenmiştir.


Yazarın Okuduğum Diğer Kitapları :

* Zor Olsa da Hayat Devam Ediyor 

                                                     

7/07/2020

Gwendy'nin Düğme Kutusu - Stephen King

Temmuz 07, 2020 3 Yorum
Gwendy'nin Düğme Kutusu


      Stephen King yazar da okunmaz mı ? Her yazdığı kitabı çok severek okuduğum bir yazar King . Bazı kitaplarında geçekten tüylerimi diken diken etse de bazıları ile de keyifli vakit geçirmemi sağladı. Bu nedenle kitaplığımda özel bir yere sahip yazar. 

 Gwendy'nin Düğme Kutusu Stephen King ile Richard Chizmar'ın ortaklaşa kaleme aldığı bir kitap. Richard Chizmar ismini ben ilk defa duydum. Amerikalı olan yazar bir korku edebiyat dergisinin yayımcısı aynı zamanda da korku hikayeleri yazan bir yazarmış. Gwendy'nin Düğme Kutusu , The Button Box serisinin ilk kitabı imiş ki ben de bunu kitabı bitirdikten sonra öğrendim. Ortaklaşa yazılan bu ilk kitaptan sonra serinin ikinci kitabı sadece Richard Chizmar tarafından yazılmış. King ise ön sözü yazarak kitaba katkıda bulunmuş.  Bizde Gwendy'nin Düğme Kutusu , İnkılap Kitabevi tarafından yayımlandı . Serinin diğer kitapları yayımlanacak mı bilmiyorum. 

Gwendy on bir yaşında bir çocuk. Biraz tombul olduğu için okulda kendisine lakap taktıkları için yürüyüş yaparak kilo vermeye çalışmaktadır . Amerika'daki okullarda çocuklar gerçekten çok acımasızlar. Okul yıllarında alınan ruhsal yaralar orada yaşayan çoğu insanı hayatı boyunca rahatsız etmektedir. Bizim ülkemizde o kadar değil. Benim zamanında yoktu böyle olaylar . Günümüzde ise bazı çevrelerde görmeye başladım ancak yine Amerika'daki kadar değil. Gwendy ise intihar merdivenleri denen yürürken gizemli bir adamla karşılaşır. Yabancılara karşı temkinli olaması gerektiğini bilen ve tedbiri elden bırakmayan akıllı bir kızdır Gwendy .  Bu gizemli adam ona bir kutu verir .İçinde sekiz tane düğme olan bir kutu...

  Bu kutu bildiğiniz kutulardan değildir . Düğmeler de öyle... Bu kutu sayesinde Gwendy elinde büyük bir güç tutmaktadır . Bu gücü ne şekilde kullanacağı ise ona kalmış. 

Hayal gücünün sınırlarını zorlayan bir kitap Gwendy'nin Düğme Kutusu. King'in çoğu kitabı gibi gerilm gerim gerilmeme sebep olmasa da kitaptaki gizem ve mistik hava , bilinmezlik okumama ve elimden düşürmeden bitirmeme sebep oldu. 






Gwendy'nin Düğme Kutusu
Kitabın Adı :Gwendy'nin Düğme Kutusu
Yazar :Stephen King, Richard Chizmar
Yayınevi :İnkılap Kitabevi
Orjinal adı : Gwendy's Button Box
Çevirmen : Sema Nur Toksöz
Sayfa Sayısı :136

Üzerinde 8 tane düğmesi ve 2 tane tutacağı olan bir kutu… Bu kutunun yeni sahibi; 12 yaşındaki Gwendy Peterson. Gwendy, kutunun sahip olduğu gizli ve görünmez gücü yöneterek dünyayı güzelleştirme ya da dünyayı felaketlere sürükleme gücüne sahip olduğunu fark ediyor.

Gwendy bu gizli gücün dünyanın iyiliği ya da kötülüğü üzerinde nasıl bir etkiye sahip olacağını düşünürken kutunun gücü Gwendy yönetmeye başlıyor. İşte tam da burada Gwendy’nin içindeki küçük ses giderek cevabı olmayan sorular soruyor: "Neden sen, Gwendy Peterson? Bu yuvarlak dünyada bütün o insanların içinden neden seni seçti? Bu kutu da neyin nesi… Ve bana ne yapıyor?"

Tüm bu soruların sonunda Gwendy’nin Düğme Kutusu okuru çarpıcı bir gerçekle yüzleştiriyor: "Hayatının ne kadarı kendine ait, ne kadarı ikramlarıyla ve düğmeleriyle birlikte kutuya ait?"

Usta yazar Stephen King’in ve Richard Chizmar’ın birlikte kaleme aldığı Gwendy’nin Düğme Kutusu okuyucuya hem tatlı hem de insanın keyfini kaçırabilecek bir hikâye sunuyor.










Stephen King Kimdir?

Stephen King Stephen Edwin King, 21 Eylül 1947 yılında Amerika Birleşik Devletleri’nin Maine eyaletindeki Portland şehrinde dünyaya geldi.1970 yılında Maine Üniversitesi’nde Edebiyat Fakültesi’ne girdi. Kendisi gibi bir yazar olan Tabitha Spruce ile evlendi ve üç çocukları oldu.

Psişik güçlere sahip bir kızı anlattığı ilk romanı Göz (Carrie), 1974 yılında yayımlandı ve büyük başarı elde etti. King, bu başarıyla birlikte kendini tamamen yazmaya adadı. Göz’ün getirdiği başarı, Stephen King’i korku öyküleri dalında zirveye taşıdı. Ardından okuyucular tarafından çok beğenilen diğer kitaplarını yazdı .

Edebiyatta olduğu kadar vizyonda da büyük başarı yakalayan ve övgüyle bahsedilen Stephen King filmleri arasında Yeşil Yol da bulunmaktadır. 1996 yılında yayımlanan eserin Hollywood uyarlamasında Tom Hanks’in etkileyici oyunculuğunu görürürüz. Ayrıca Johnny Depp’in başrolünde oynadığı Gizli Pencere filmi, bir Stephen King uyarlamasıdır. John F. Kennedy süikastini konu aldığı 11/22/63 adlı romanı sinemaya uyarlanan eserleri arasına çoktan girdi bile.
Stephen King kitapları gibi filmlerinde de sayısız ödül kazanmıştır. Hikayelerindeki korku temalarını ve fantastik ögeleri mevcut toplumsal sorunlara ve insan psikolojisine dayandırarak anlatır ve yazarın başarısı bu temaları harmanlama konusundaki üstün yeteneğinden kaynaklanır.






Yazarın Okuduğum Kitapları :

* Tom Gordon'a Aşık Olan Kız

* Yüzyılın Fırtınası

* Rüyalar ve Karabasanlar 1-2-3

* Ruhlar Dükkanı

* Çılgınlığın Ötesi

* Christine

* Falcı

* Rüya Avcısı

* Doktor Uyku

* Tılsım

* Kurt Adamın Döngüsü 

* Bay Mercedes

* Kim Bulduysa Onundur 

* Son Nöbet 

* Gwendy'nin Düğme Kutusu 




                                                     

7/03/2020

Veda Ederken - Mehtap Soyuduru Çiçek

Temmuz 03, 2020 0 Yorum
Veda Ederken

“Kız sormuş adama Ali misin, Ziya mısın? diye. Adam cevap vermiş lüzumsuzca “ikisi de benim.” diye. Sonra adam sormuş kıza “sen Yasemin misin, yoksa rüya mısın?” diye...

Mehtap Soyuduru Çiçek' in yeni kitabı Veda Ederken . Okuduğum tüm kitaplarını sevmiştim yazarın  . Bu kitabını da merakla bekliyordum ve beklediğime kesinlikle değdi.

Vanilya kokulu güzel kız ile üzüm bakışlı adamın aşkı anlatılıyor kitapta. Böyle deyince sadece bir aşk romanı zannetmeyin kitabı aşktan daha fazlası var içinde. Bir dönem romanı aynı zamanda Veda Ederken . Okurken mektuplaşmaları ve telefon etmek için bakkala giden bir kızı görüyoruz. Cep telefonu , mesajlaşma ve internetin hayatın vazgeçilmezi olduğu bir dönemde bu yazılanlar çok eskide kalmış gibi geliyor ancak çok da eski değil aslında. O devirleri yaşadım ben de . Bayramda gelen tebrik kartları , senede bir kere ancak gördüğün akrabalar askere gidince her ay gelen mektuplar ... Güzel zamanlardı o zamanlar da . Şimdi herşey kolaylaşınca çabuk tüketir olduk belki de .

Veda-Ederken


80 sonrası yıllarda geçiyor kitap. Yeni mezun bir hemşire Yasemin. Doğuda askeri hastanedir ilk görev yeri. Yabancı bir şehir ve ısınamadığı , karakteri ile uyuşmayan iş arkadaşları . Ailesinden ilk defa uzak kalan ve yaralı askerleri gördükçe daha da üzülen Yasemin ile Ali Ziya'nın yolu yine üzücü bir ile kesişir. O anda kaderin onlar için planlarını bilemezlerdi ki!! Birbirlerinin vazgeçilmezi olacaklarını ve hayatın onlar için bambaşka planları olduğunu ...

Okurken içim ısındı , gülümsedim , kızdım ve kitabın sonunda da ağladım. Bu kitabı okumak isteyenler mendillerini baştan hazırlasınlar.  Kitabın adından hüzünlü bir kitap olacağı belliydi ancak bu kadarını beklemiyordum. Mehtap hanım döktürmüş yine . Duygu fırtınası arasında bıraktı beni okurken . Kitabı bir aldım elime ve bir daha bırakamadım. Diş hekiminde sıra beklerken birle kitap elimdeydi. Yorgun ve uykusuz olamasan bir günde biterdi kitap ancak uyuyakalınca ikinci güne kaldı . Uyanır uyanmaz kahvaltı etmeden bitirdim kitabı. Aklım onda kalmıştı çünkü...

Bir nokta var ki orada çok kızdım Ali Ziya'ya . Suç kişiseldir. Babanın suçu için kızı suçlanabilir mi? Ya da aileni sil denir mi bir insana ... Karışık konular ancak bu noktada çok kızdım. Hayat da böyle karışık ve mantıksız değil mi zaten . İlerisini düşünemeden hareket ederiz. Çocuklarımız yerine iyi olacağını düşündüğümüz kararlar veririz. Sonunu ise sadece tahmin ettiğimizi düşünürüz. Ancak hayat tahminlerdeki gibi gitmez hiçbir zaman. Kelebek etkisi başlatırız ve fırtınanın ne zaman dönüp bizi vuracağını bilemeyiz. Bu kitap çok şey hissettirdi ve çok şey düşündürdü.

 Bir kitap daha bitti ancak etkisi kısa sürede bitmeyecek diye düşünüyorum. Tavsiyem listemde kitap :)

Herkesin hikayesi yaşadıklarından oluşuyor, bizimki ise yaşayamadıklarımızdan.




Veda Ederken
Kitabın Adı :Veda Ederken
Yazar :Mehtap Soyuduru Çiçek
Yayınevi :Yediveren Yayınları
Sayfa Sayısı :312

Her sevdanın dimağında vedalar vardır. “Veda Ederken” alazlı güneşin altında ter, kir, yalnızlık ve mecburiyet kokan bir askerle gurbeti yeni tanımış, yeni yetme bir hemşirenin aşkından daha ötesini anlatır. Bazen bir mektupta, bazen bir darağacında, bazen bir komutanın tokadında, bazen yaşamın ta kendisinde... Aşk asla asıl konu değil bu kitapta ve bunun için de zorlamadım kendimi. Aşkı anlatırken döküldü diğerleri dilimden ve de kalemimden. Her veda gibi yürek burkmaya mecbur...

Durdukça küllenecek her acı ve biz açıp yeniden okumak isteyeceğiz bu kitabın her sayfasını. Raftan onu çekip çıkarırken bir toz bulutu yükselecek havaya. İkinci ya da üçüncü kez okuduğumuzda o toz kokusu hatırlatmak isteyecek ki bize: Bu keşmekeşte sevmek de var yanmak da... Ölmek de var kalmak da... Yaşamak da var yaşarken türlü türlü ah etmek de... Dinlemek de var anlatmak da... Nefes almak değil sadece, hepsinden az az almak var nasibe…

“Veda Ederken” sadece bir dönem romanı değildir. Anlatmak istedikleri geçmişten gelir, buram buram vanilya kokusu taşır rüzgârıyla ve “üzüm gözlü” dediğimiz herkesi anımsatır bize.








Mehtap Soyuduru Çiçek Kimdir?

23 Ağustos 1987 tarihinde İstanbul’da doğmuştur. Erciyes Üniversitesi mezunu, evli, iki erkek çocuk annesi ve bir kamu kuruluşunda memur olan yazar aslen Yozgatlıdır.
Mehtap Soyuduru Çiçek ilk önce wattpad platformunda yazmaya başladı. Daha sonra lacivert renkli bir ajandaya karalamaya başlamıştır. Yazarın ilk kurgu kahramanları kadınlardı. Yazarın basılan kitaplarının bir çoğunda kahramanları hep kadınlardan oluşmaktadır.







 Mehtap Soyuduru Çiçek'in okuduğum diğer kitapları :

*Pedina 

*Yolcu 

*Gitmesen Olmaz Mı? 

*Çiçek Gelin

*Güven Bana 

* Yalancının Mumu 


                                                     

7/02/2020

Derin Yol - Solmaz Şahin

Temmuz 02, 2020 1 Yorum
Derin Yol

  "İnsan sonsuz bir varlık olduğunun farkına varsa , yani gerçekten ne kadar büyük bir kapasitesi olduğunu anlasa zamanın oyuncağı olmaya devam eder miydi?" 

  Son zamanlarda çok şanslı olduğumu hissediyorum kitaplar yönünden . Başladığım tüm kitaplar beni şaşırtıyor bu sıralar ve bu da beni mutlu hissettiriyor.

   Derin Yol adı ve kapağı ile benim dikkatimi çeken bir kitap oldu . Yazarın araştırınca  son zamanlarda hızla çoğalan kimisi güzel kimisi ise kendisinden önce gelenlerin tekrarı gibi olan kişisel gelişim kitaplardan birisi diye düşündüm. Ancak ilk sayfaları okuyunca çok daha farklı bir kitap olduğunu anladım.

Kitabı üç bölümde ele alabiliriz.

 İlk bölümde Sevgi'yi tanıyoruz . 40 yaşına girmesine birkaç gün kalan Sevgi yalnız bir kadındır , aynı zamanda da iflasın eşiğindedir . Evinde doğum gününe adım adım ilerlerken geçmişi ile hesaplaşır bir bakıma . Ufak bir kıvılcım onda geçmişe doğru açılan bir kapı olur ve o bu kapıdan geri dönünceye kadar onunla birlikte geçmişine biz de süzülüyoruz ve onun neden bu kadar yalnız hissettiğini onun bakış açısından izleme fırsatına sahip oluyoruz. Sevgi yalnız hissetmektedir. Yaşadıklarını / anılarını okuyunca hislerinde haklı olduğunu da düşündüm. Onun geçmişine yolculuğu okuyucu olarak beni de kendi geçmişime yolculuğa çıkardı . Sevgi'nin katıksız ve doğal , içten anlatımı ister istemez insanın kendi geçmişini düşünmeye sevk ediyor. Onun çocukluğunu okurken anne ve babasına ne kadar kızdım anlatamam . Aslında iki gün gibi kısa bir süreyi anlatıyor ilk bölüm ancak bu iki gün içerisine Sevgi'nin 40 yılı sığıyor.

Derin Yol


"Karanlıkta aradığın hiçbir şeyi bulamazsın."
"Ben bir şey aramıyorum..."
"Artık arıyorsun."
"Ne arıyorum?"
" Kendini... Bir yolculuğun içindesin artık ve yolculuk arayışla başlar..."

 İkinci bölümde Sevgi , Derin ile tanışıyor ve onunla kendi içine doğru bir yolculuğa çıkıyor . Bu bölüm kişisel gelişim tarzında diyebiliriz. Bu bölümde Sevgi'nin kendini daha iyi tanıması ve geçmişi ile barışması için Derin farklı taktikler uyguluyor . Bu bölümü de büyük bir dikkatle okudum. Bazı taktikler bizde de işe yarayabilir...

 Üçüncü bölüm olarak nitelendirdiğim son bölümde ise yazar beni gerçekten çok şaşırttı. Bazı tuhaflıkları fark etsem de böyle bir sonu beklemiyordum. Her şeyin açığa çıktığı bu bölümle yazar harika bir son yaratmış  .

  Kişisel gelişim ve kurgunun harmanlanmış hali olan Derin Yol'u ben çok sevdim. Yazar Solmaz Şahin'in kalemine sağlık:)

Derin Yol Kitabından Alıntılar:

"Varoluş denge yasasıyla işler . Alma verme dengesinin ihlali olduğunda duruma el koymak zorunda kalır bazen ."

"Fazla fedakarlık kişinin kendi kul hakkına girmesidir..."

" Bilinçaltı düşüncelerinle olduğa kadar , senin ağzından çıkan sözcüklerle de senin realiteni yaratır. Önemli olduğu için tekrarlıyorum; ağzından çıkan  her negatif ve her pozitif sözcüğün içeriğini mutlaka senin önüne çıkarır . Aslında o senin emir erin gibidir , düşüncelerini ve kelimelerini komut olarak kabul eder. "






Derin Yol
Kitabın Adı : Derin Yol
Yazar : Solmaz Şahin
Yayınevi : Feniks Yayınları
Sayfa Sayısı :336

Ya bu kitap kendini bulma yolculuğun için bir davetse?..

Derin Yol'da sizi peşinden sürükleyecek güçlü karakterlerle tanışacaksınız ama o salt bir roman değil. Derin Yol'da sizin gerçek potansiyelinizi ve mutluluğunuzu sınırlayan blokajlardan özgürleşmenizi sağlayacak ve daha güzel bir realitede daha huzurlu, daha keyifli, daha tatminkâr ve ‘an'da yaşamanızı hedefleyen bilgiler hatta içine serpişt"irilmiş teknikler bulacaksınız ama o bir kişisel gelişim kitabı da değil. Bu kitabı okurken kendinizden sakladığınız parçalarla yüzleşebilecek, yüzleştikçe de içsel hesaplaşmalarınızın dosyalarını tek tek kapatma imkânı bulabileceksiniz ama bu bir psikolojik kitap da değil. Derin Yol için, ‘hayatın tüm pencerelerinden dünyayı pozitif bir persfektiften görmenizi sağlayacak, bilinç kapasitelerinizi kodlayıcı, hazırlayıcı, açıcı ve uyandırıcı bir fonksiyonu vardır' demek daha net bir tanım...

Ya bu kitap hapsettiğin, kafese soktuğun hayatın ve kendin için bir özgürleşme rehberi olacaksa?..

"Romanımın baş kahramanı Derin, kitabımdaki başköşedeki yerini almadan hayli zaman önce, yine kendimi yapayalnız, yaşam içinde sıkışıp kalmış ve mutsuz hissettiğim bir anımda usulca yanıma gelmiş ve ben acılarımla boğuşurken kulağıma o kadifemsi ses tonuyla şöyle demişti:
‘Öyle bir an gelir ki, tüm çıkışların kapandığını, tüm renklerin siyaha boyandığını, tüm hayallerinin dipsiz bir kuyunun içinde kaybolduğunu zannedersin. Öyle değil işte... O nokta; senin, derinliğinde seni bekleyen o yolda o yolculuğa çıkman için start verdiğin zamandır. O nokta, kaybettiğin seni bulacağın yolun başlangıç noktasıdır.'

O olmasaydı ben bu kitabı yazamazdım. Meğer ben onunla Derin Yol'da yürümeye mecburmuşum. Derin kim mi? Aslında okuyunca anlayacaksınız ki o soruyu zaman zaman ben de çok sordum. ‘Sonunda cevabı buldum mu?' ‘Evet, buldum.'

Bu kitap şu anda elinde ise seni ışığa çıkaracak kendi derinliklerindeki bir Derin ile sen de buluşacaksın demektir...





Solmaz Şahin Kimdir?

Bandırma’da asker bir ailenin çocuğu olarak dünyaya geldi. Liseyi Bandırma Şehit Mehmet Gönenç Lisesi’nde okudu. MSGSÜ özel yetenek sınavıyla 1990’da Tekstil bölümünü kazandı. Profesyonel iş hayatına 1993’de Hasteks Şirketler Grubu’na girerek başladı. Daha sonra Günteks ve Moya Tekstil’de tasarımcı (stylist) olarak çalıştı. 1994’de The Marmara Oteli’nde kendi tasarımlarıyla yaptığı defilesiyle, bu sektördeki ilk hayalini gerçekleştirdi. Avrupa’da Otto gibi moda dergileri tasarımlarına yer verdi. 1995’de ilk atölyesini kurdu kendi etiketiyle ihracat yaptı. A.Ü. ‘’Halkla İlişkiler’’ bölümünden 2004’de mezun oldu. 2004-2007 yılları arasında Ziebart’da yönetici olarak çalıştı. 2009’da Türvak’ın Drama Bölümü’nden mezun oldu. Sinema ve dizi sektöründe Sanat Yönetmenliği, Yapım Koordinatörlüğü ve sektörel kanallara iş dünyasının farklı alanlarıyla ilgili çeşitli program format çalışmaları ve yapımcılık yaptı. 2016’da Business Channel Türk TV’de ‘Solmaz Şahin’le Değişim Atölyesi’ adlı programın yapımcılığını ve sunuculuğunu yaptı. Halen televizyoncu kimliğini de kişisel gelişimle ilgili konuları programlarında konu alarak çalışmalarını devam ettirmekte. Çalışma hayatındaki yelpaze genişliğinin ona kattığı farklı deneyimler, dünyadaki birçok ülkeye yaptığı seyahatlerde tanıdığı farklı kültür ve yaşam tarzlarına sahip insanlar, hayatı ve insanı keşif yolculuğunda ona rehber oldu. Kişisel Gelişim alanına giren birçok dalda yurt dışında ve yurt içinde eğitim ve seminerlere katıldı. Profesyonel Yaşam Koçu, Bilinçaltı Dönüşüm Terapisti, NLP Master, Reiki Master, Access Bars Eğitmen ve Uygulayıcı, ThetaHealing® Uygulayıcı, EFT terapisti olarak çalışmalarını sürdürmektedir. Eğitmenliğinin yanı sıra bireysel seanslar da vermektedir. (http://www.solmazsahin.com.tr/ sitesinden alınmıştır )


                                                     
Web sitemizdeki fotoğrafların, yazıların izin alınmadan kopyalanması, yayınlanması, alıntı olduğu ve kaynağı belirtilmeden bir takım amaçlar için kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri yasasına aykırıdır. İzin alınmadan kopyalanan resim ve yazılarımızla ilgili dilekçe ve dava açma hakkımız saklıdır.