11/30/2015

Saf - Andrew Miller

Kasım 30, 2015 2 Yorum
 
Saf - Andrew Miller

   Gördüğüm en güzel kitap kapaklarından bir tanesi Saf'ın kapağı. Kitabın arka kapağını okumadan sırf kapağı yüzünden aldığımı söylersem yalan olmaz:)) Kitabın şanssızlığı okumaya başladığım zaman hastalanmam oldu. Sinüzit + gribal enfeksiyon bir araya gelince beni yatak yorgan yatırdı. Ağrıyan ve dolmuş hissettiğim bir baş , her nefesle sızlayan bir ciğer ve ayakta duramayacak kadar halsizlik ve sızılar... Hal böyle olunca kitaptan da pek bir tat alamadım.
    Sağlıklı olsam da kitaptan yine de çok fazla keyif alabileceğimi zannetmiyorum. Tarzı bana pek uymadı. Televizyonda film seyrederken de Avrupa filmleri hemen fark edilir çünkü belli bir durgunluk vardır. Bazen bu durgunluk hoşa gider bazen de sıkıcı olabilir. İngiliz yazar Andrew Miller'ın bu kitabı da bir çok ödül almasına rağmen bana göre ortalama bir kitap olmaktan ileri gidemedi.

   İnternette okuduğum yorumlarda kitap çok beğenilmiş ve çok sürükleyici olduğu ilk sayfadan sardığı söylenmiş. Ben ise ilk sayfadan aldığıma pişman oldum:((

    Bu kadar olumsuzluk yeter. Dediğim gibi olumsuzluğum biraz da rahatsızlığımdan kaynaklanıyor olabilir. İyileşince okusaydın ya , niye zorladın kendini dediğinizi duyar gibiyim. Kitabı kütüphaneden aldığım için iade etmem gerekiyordu, acelem bu yüzden... Okunmayı bekleyen birçok kitabım varken bu sıralar kütüphaneye sardım... Oraya gidip kitap kokularını içime çekmeyi , yeni gelen kitapları karıştırmayı seviyorum. Gitmişken de kitap almadan olmuyor!..
Les Innocents Mezarlığı                                                                    Les Innocents Mezarlığı 1550 

Genç bir mühendis olan Jean-Baptiste "Beche" Baratte , bakan tarafından kendisine Paris'te bulunan ve halkı zehirlediğine inanılan Les Innocents Mezarlığı'nı temizlene görevi verilir. Temizleme görevi derken orada bulunan ölüleri oradan çıkartıp başka yere nakletmek ve kiliseyi de yıkmaktır asıl görevi. Les Innocents Mezarlığı'nın bulunduğu yere geldiğinde etrafa yayılan pis kokuyu duymamak imkansızdır. Öyle ki bu koku yemeklere hatta orada yaşayan insanların nefeslerine bile işlemiştir. Getirdiği 30 madenci ile birlikte Jean-Baptiste hemen mezarlıktaki kazı işlerine başlar. Bu ihtilalden önceki zamanlardır. Mezarlığı kazdığı için arkadaşı tarafından kürek anlamına gelen " Beche "lakabı verilmiştir kendisine. Sadece  bir kaç kişi bilmektedir bu ismi. Mezarlığın duvarlarında Beche isminin de geçtiği sloganlar yazılmaya başlanmış, halk da Beche'nin kim olduğunu bilmedikleri için korkmaya başlamışlardır. Halkın bir kısmı mezarlıktan korkmakta ve oranın kazılmasını istememektedir.
  Jean-Baptiste'nin işini yapmaya çalışırken başına gelenler, edindiği arkadaşlar, yöre halkı ve yaşayışları, inançları anlatılıyor kitapta.

   Kitapta en sevdiğim şey ise betimlemelerdi.


Saf - Andrew Miller

Kitabın Adı : Saf
Yazar : Andrew Miller
Yayınevi : Kırmızı Kedi Yayınevi
Orjinal adı : Pure
Çevirmen : Volkan Atmaca
Sayfa Sayısı : 360

"Şişko kral, paçoz kraliçe dikkat edin! Beche bütün versailles'ı yutacak kadar büyük bir çukur kazıyor!"                                                                                               Yıl 1785. Fransa Kralı, Aydınlanma düşünürlerinden aldığı ilhamla Paris'i arındırmaya niyetlenmiştir. Kral'ın halkı zehirlediğine inandığı Les Innocents Mezarlığı'nın duvarlarında görülmeye başlayan sloganlar ise bir devrim öncesinin gizemli atmosferini yansıtmaktadır.
   Kutsal mezarlığı ortadan kaldırma projesini üstlenen genç ve saf mühendis Jean-Baptiste "Beche" Baratte, karşısındaki manevi ve maddi sorunları çözmek için hesaplar yapmaktadır: Yaşamın cıvıl cıvıl sürdüğü Les Halles mahallesine komşu olan ve geçmişi yüzyıllar öncesine dayanan mezarlığı, duygularından ve korkularından arınarak nasıl ortadan kaldırabilecektir? Kent sakinlerini rahatsız etmeden, kendisine inananları hayal kırıklığına uğratmadan, Paris'in şatafatına kapılmadan ve aşk, dostluk, vazife, inanç sorgulamalarıyla yılgınlığa düşmeden bu işin altından kalkabilecek midir? Ve duvarlarda müjdelenen devrimin temellerini de atacak mıdır?
  "Andrew Miller, devrim öncesi Paris'ini o kadar renkli ve yaratıcı canlandırıyor ki, öyküsü o kadar etkileyici ki bir an önce bitirmek için hayatınıza ara veriyorsunuz."
 -The Times-

Andrew Miller Kimdir?

Andrew Miller

   1960 Bristol doğumlu İngiliz yazar. İspanya, Japonya, İrlanda ve Fransa’da yaşadı. 1997 yılında yayımladığı ilk kitabı  Özel Bir Acı ile James Tait Black anısına verilen ödülü, Uluslararası IMPAC Dublin Edebiyat Ödülü'nü ve İtalya'da Grinzane Cavour Ödülünü kazandı. Son romanı Saf ile de 2011 yılında Costa Ödülü'nü aldı.





Eserleri:


  • Ingenious Pain (Özel Bir Acı) (1997) 
  • Kazanova (1998) 
  • Oxygen (2001) 
  • The Optimists (2005) 
  • One Morning Like a Bird (2008)
  • Pure (Saf) (2011)




  •                                                                   

    11/27/2015

    Siyah Kadife - Rita Hunter

    Kasım 27, 2015 0 Yorum
    kozmokitap

    Bu kızdaki bastırılmış ihtiras, uyanmayı bekleyen volkanlarda olabilirdi ancak.
       Uzun bir zaman sonra romantik bir kitap okumak iyi geldi bana. Bu sıralar o kadar farklı türlerde kitap okudum ki biraz dinlenmeye ihtiyacım vardı. Zihnin ve ruhun dinlenmesi için romantik bir kitaptan daha iyisi yoktur.

    "Günah kadar karşı konulmazsın," dediğinde kim günaha girmeden durabilirdi ki?

        Bu kitabı bilerek mi seçtiğimi sorarsanız " Hayır!.." . Rita Hunter daha önce okumadığım bir yazar. Bu zamana kadar niye okumadığımı da bilmiyorum. Belki de sebep kitapların kapaklarıdır. Ben roman karakterleri hakkında hayal kurmayı, onları kafamda şekillendirmeyi severim. Kapak resminde karakter resimleri varsa bana diretme gibi geliyor ve hoşlanmıyorum. Bu tarz kitapların kapağına da bakmamaya çalışıyorum.

    "Kıskanıyor musun Emily?"
    Hem de deli gibi. " Hayır, sadece aptal yerine konmak istemiyorum."

       Rita Hunter ile bu kadar geç tanıştığıma üzüldüm çünkü kitap bir harikaydı... Kitapta olan olaylardan çok hissettirdikleri ve verdiği duygular çok güzeldi. Yazar duyguları okuyucuya hissettirmeyi, onu etkisi altına almayı başarmış. Bundan sonra mı ? Rita hunter kitapları okumaya devam....

       Emily'nin düğün günü ile başlıyor kitabımız. Emily çok güzel bir kız olmasa da kendine has bir çekiciliği vardır. Ailesi onuı kendisinin neredeyse iki katı yaşında bir vikont ile evlendirirler. Annesin gerdek gecesi ile ilgili anlattıkları yüzünden endişeli olan Emily odasına çıkarken yanından geçen yabancıdan bazı titreşimler alır. Bu yabancı daha sonra öğrendiği üzere eşinin ortağı, Marcus'tur. Onu karanlık olarak niteler Emily. Gerdek gecesi ve sonrası da Emiliy için acılı bir süreçtir. Eşi iktidarsız ve acımasız birisidir.

       Ortaçağda İngiltere'de geçen kitabımızda da bu dönemi anlatan birçok kitabın ortak özelliği olarak kadınlar geri plandadır. Önce babasının baskı ve dayaklarına maruz kalan Emily sonra da kocasının dayak ve aşağılamasına maruz kalmaktadır. Evde başına gelen bazı olaylar sonucu Marcus'a karşı bir çekim hisseden Emily bir hanımefendi olarak yetiştiği için eşine asla ihanet etmez. Onun ,ktidarsız olduğunu da kimseye söylemez.

       İçkici aynı zamanda da uyuşturucu kullanan Emily'nin eşi  bu alışkanlıkları yüzünden bir gün aniden ölür. Emily artık bir duldur. Kocasının yerine geçen Vikont da Emily ile evlenmek istemektedir. Emily'nin babası ise para için kızını bu adama vermek ister. Pek çok zaman herşeye boyun eğen Emily   bu durum karşısında sessiz kalamaz ve evden kaçar....

    Daha alçak sesle özür dilemeni ve bunu yüreğinden gelerek söylemeni istiyorum. Ama her şeyden çok aşkını istiyorum. Seni sevdiğimin yarısı kadar bile olsun beni sevdiğini bilmek istiyorum. Tutkunu istiyorum ama şefkatini de istiyorum. Bir bebeğimiz olacağını söyleyebilmem için beni cesaretlendirmeni istiyorum. Bana dokunmanı istiyorum ama baştan çıkartman için değil... Bana dokunmadan duramadığın için parmaklarını yüzümde hissetmek istiyorum. Beni öpmeni ve bir daha asla üzülmeyeceğimi söymeni istiyorum. 

        Son derece sürükleyici ve başladığım zaman elimden bırakamadığım bir kitap Siyah Kadife. Sabah başladım kitaba ve öğleden sonra bitmişti. Bittikten sonra da kitabın etkisinden kurtulamadım. Neden sürekli okurken bir sonraki olayı merak ederken sayfalar hızlıca çevrilir de bitince hiç bitmeseydi denir? Her güzel kitapta bu olay tekrarlanır?

    " Seni bana bağlayan şey soyadımdan çok daha fazlası, Emily... Kan kadar kuvvetli..." Elini Emily'nin hızla çarpan kalbinin üzerine koyup bir fısıltıyla sürdürdü sözlerini. " Ve bunun kadar gerçek..." 

    Marcus her ne kadar bazen gıcık bir tip olup duygularını saklasa da ben onu sevdim. Emily bilgili ve akıllı bir kız. Fakat ona sürekli aptal muamelesi yapılmış ve karşı gelmesi fikirlerini söylenmesi engellenmiş. Onun zaman zaman bu kendini kapatması ve tepkisiz kalması beni sinir etti. En çok da Emily'nin kocası William ve babasına sinir oldum kitapta...

    Historical sevenler mutlaka okuyun....


    kozmokitapKitabın Adı : Siyah Kadife
    Yazar : Rita Hunter
    Yayınevi : Epsilon Yayınları
    Sayfa Sayısı : 479

    Asla Sahip Olamayacaklarını Hatırlatan Bir Hüzün… Ve Simsiyah Kadifemsi Bir His
     Kusursuz bir leydi olmaya adanmış bir hayat, çoğu zaman dışına çıkılması güç sınırlarla çevrilirdir. Fakat bazı anlar gelir ki, bastırılmış bir tutku ve cesaret, kalıpların tutamayacağı bir okyanusa döner. Emily, kurallar ve baskı içindeki gösterişsiz hayatının en önemli gününde, yeni yaşantısını sürdüreceği odaya korkakça ilerlediği sırada gördü o adamı. Karanlık varlığını gölge gibi arkasından sürükleyen yabancı, Emily'yi hem korku hem de fırtınalı duygularla baş başa bırakarak yanından geçip gittiğinde kaderleri çoktan mühürlenmişti...
    Hayatına aniden giren bu esrarengiz adam dünyasını sarsarken Emily ne ondan kaçabiliyor ne de ona dokunabiliyordu. Biliyordu ki Marcus onun için günahtı… O ise Marcus için ihanet…
     Ve zaman geldi, şartlar değişti…
    Marcus artık umuttu… Emily ise aşk…




                                                               

    11/25/2015

    Kafka ve Gezgin Bebek - Jordi Sierra i Fabra

    Kasım 25, 2015 2 Yorum

    Kozmokitap

       Bir süre önce bu kitabın adını duydum ve okunacaklar listeme aldım. Kütüphane gezim sırasında yeni gelen kitapların arasında bu kitabı görünce tahmin edersiniz ki hemen aldım. Satın almayı düşünüdüğüm bir kitabı kütüphanede karşımda görünce, hem de ilk önce ben okuyacağımı düşününce oldukça mutlu oldum.

      Kitap gerçek bir olaydan esinlenmiş bir kurgu. Olayın gerçekten yaşanmış olması , kahramanının Kafka olması ve  olayın ilginçliği beni kitaba çekti.

    Kozmokitap

       Tüberküloz hastalığından muzdarip olam Kafka zorunlu olarak emekli edilmiştir. Kitaplarını yazmaya çalışmaktadır. Fakat  kitaplarının basılmaması onu daha da mutsuz etmektedir. Sağlığı için her gün Berlin'deki Steglitz Parkında yürüyüşe çıkmaktadır. Yine bir yürüyüşü sırasında ağlayan bir çocuğa denk gelir. Çocuğun kaybolduğunu düşünür ve çocukla konuşmaya başlayınca oyuncak bebeğinin kaybolduğunu öğrenir. Bu küçük çocuğu üzmeden onu nasıl teselli edeceğini düşünürken aklına bir fikir gelir. Çocuğa bebeğinin seyahate çıktığını ve kendisinin de oyuncak bebek postacısı olduğunu söyler . Ertesi gün çocuğa bebeğinde bir mektup getirir. Çocuğun bir mektupla yetineceğini düşünürken,  çocuk bebeğin maceralarını merak etmesi ile bu mektuplaşma olayı da devam eder.

     Şunu hep bilmelisin ki gelecek çözülmesi gereken bir problem değil , keşfedilmesi gereken bir gizemdir. 

    Kozmokitap

       Kafka bu mektuplar sayesinde çocuğu mutlu ederken kendisi de mutlu olur ve büyük bir zevkle bebeğin ağzından yazar mektupları... Kafka bu olaydan bir yıl sonra 41 yaşında hayata gözlerini kapar. Bu olayların geçek olduğunu Kafka'nın o tarihlerde beraber yaşadığı Dora Dymant'ın anlatımlarından biliyoruz.  Klaus Wagenbach o dönemde parkın çeversindeki evlerde yaşayanları araştırarak bebeğe yazılmış mektupları aramış ancak mektupların izine ulaşamamıştır. Kafka arkadaşı Max Brod' ölümünden sonra basılmayan kitaplarını yakmasını vasiyet etmiştir. Ancak arkadaşı bu kitapları yakmayıp basılmasını sağlamış ve Dava, Şato ve Amerika  isimli eserleri basılmış ve bizler bu güzel eserlerden mahrum kalmamış olduk.

    Jordi Sierra i Fabra 

    1947 , Barcelona doğumlu İspanyol yazar. İspanyol cocuk ve gençlik edebiyatında en çok okunan ve en başarılı yazar olmuştur. Yazar 2004 yılında İspanya kütüphaneleri istatistiklerinde gençler tarafından en çok okunan yazar olmuştur. Kafka ve Gezgin Bebek 2007 İspanya Kültür Bakanlığı Ullusal Ödülü'nü  almıştır. 2008'de Brezilya Ulusal Çocuk ve Gençlik Edebiyatı Kurumu, Kafka ve Gezgin Bebek'i en iyi çeviri dalında ödüllendirmiştir. Yazara tüm eserleri için 2013 yılında İber Amerikan Çocuk ve Gençlik Edebiyat Ödülünü kazanmıştır. 2005 yılından bu yana gençlerin katıldığı ve onları yazarlığı teşvik amacı ile Jordi Sierra i Fabra Edebiyat Ödülü verilmektedir.

    Kozmokitap
    Kitabın Adı : Kafka ve Gezgin Bebek
    Yazar : Jordi Sierra i Fabra
    Yayınevi : Libros Kitap
    Orjinal adı : Kafka y la Muñeca Viajera
    Çevirmen : Serdar Çelik
    Sayfa Sayısı : 124

      Franz Kafka'nın, ölümünden bir yıl önce yaşadığı sıra dışı olay neydi?
      Kafka, 1923 yılında bir gün Berlin'deki Steglitz Parkı'nda gezinirken, yürek yakıcı şekilde ağlayan küçük bir kız çocuğuna rastlar. Küçük kız, oyuncak bebeğini kaybetmiştir. Onu sakinleştirmek isteyen Kafka, hayal gücüyle bir hikâye uydurur: Bebek kaybolmamış, seyahate çıkmıştır. Kafka da bir oyuncak bebek postacısıdır ve oyuncak bebek, gittiği her yerden küçük kıza mektup yollayacaktır…...
       O günün gecesi Kafka, oyuncak bebeğin dilinden, küçük kıza mektup yazmaya koyulur.
       Ertesi gün yine aynı parkta buluştuklarında, küçük kız, sevgili bebeğinden ilk mektubu alır...
       Dünya edebiyatının en büyük yazarlarından Kafka'nın bir oyuncak bebek postacısı olarak karşımıza çıktığı bu hikâye nasıl gelişecektir?
       Kafka'nın gerçekten yazdığı, ama küçük kızda kaldığı için hiçbir zaman bulunamayan mektuplar, Jordi Sierra i Fabra'nın kaleminde hayat buluyor…...




                                                               

    11/23/2015

    Eşekarısı Fabrikası - İain Banks

    Kasım 23, 2015 4 Yorum
    Kozmokitap

    Daha önce farklı bir yayınevinden çıkan Eşekarısı Fabrikası'nı Koridor Yayınları bizler için tekrar basmışlar ve ne de iyi yapmışlar . Tekrar basılmasaydı belki bu kitap gözümden kaçar ve okuyamaz, Iaın Banks ile tanışamazdım.

      Kitaba geçmeden önce yazarından biraz bahsetmek istiyorum. Iain Banks, 1954  doğumlu İskoç  yazar. Yazar kendisini hep bir bilimkurgu yazarı olarak görmüş ve bu tarz kitaplar yazmış . Fakat yazdığı kitaplar başvurduğu bütün yayınevleri tarafından geri çevrilince o da farklı bir tür denemek istemiş ve ortaya Eşekarısı Fabrikası çıkmış. Yazarın kendi ağzından  yazma macerasını öğrenmek için kitabı almalısınız , çünkü son üç sayfada yazar kendi yazma öyküsünü anlatmış.

    Kitabın ismi Eşakarısı Fabrikası. Kitabı okumaya başladığımda bu fabrikayı gözümde canlandıramadım ve açıkçası çok merak ettim. Tavan arasında yaptığı fabrikadan bahsediyordu Frank ve ben bir çok teori uydurmuştum kendi açımdan ne olabilir diye. Sonunda 8. Bölüm 163. sayfada ne olduğu ayrıntıları ile yazılmış da ben de merakımdan kurtuldum...

       Kitap farklı bir çocuğu Frank'ı anlatıyor. Kitabı okumaya başladığımda küçük bir çocuk zannetsem de Frank aslında 16 yaşında. Toplumdan izole vaziyette babası ile bir adada yaşıyor. Babasının tek ayağında problemi olduğu için baston ile yürüyor ve ilginç bir karaktere sahip bir adam. Çocuğuna - Frank'in anlatımı ile - çok fazla yalan söylediğini görüyoruz. Annesi Frank çok küçükken onları terk etmiş, Bir kardeşi var ve o da akıl hastanesinde " Eric" .

    Belki de çocuklardan bu kadar çok nefret ediyor oluşu yüzünden beni doğduğum gün terk etti.

    kozmokitap

       Frank okula gitmemiş, sistemde kaydı olmayan bir çocuk , Günlerini adada kendi çapında bazı faaliyetler ile geçiriyor. Okudukça ne kadar farklı aktiviteleri olduğunu görüyoruz.

    Onu öldürdüğümde Paul beş yaşındaydı , bense sekiz. Blyth'ı bir engerek yardımı ile devreden çıkardığım zamanın üzerinden iki yıl geçmişti ki Paul'den kurtulmak için bir fırsat yakaladım.

       Frank kitabın tanıtımlarında da bahsedildiği gibi henüz küçük bir çocukken üç kişiyi öldürmüştür. Birisi kardeşi diğer ikisi ise kuzeni. 

    Kendime ve dünyaya bunu bir borç bildiğim için küçük Esmeralda'yı öldürdüm. Neticede iki erkek çocuğu haklamış biri olarak kadınları istisna tutuyormuşum gibi görünmek istemedim. 

       Çocuğun bu davranışlarına ne sebep olabilir diye merak ederken kitabın ortalarına geldiğimde tamam, işte bu yüzden böyle davranıyor dedim. Kitabın sonuna geldiğimde ise şok şok şok... Yazar beni gerçekten çok şaşırttı. Kitabın sonunda böyle bir şey beklemiyordum. Tamam farklı bir kitap, farklı bir karakter... İşte kitap dediğin böyle olmalı ve okuyucuyu gerçekten şaşırtabilmelidir. Kalemine sağlık İain Banks ve beni bu kitapla buluşturduğun için teşekkür ederim Koridor Yayınları!...

       Hayatınızda her şey sembollerden oluşuyor. Yaptığımız her şey aslında hakkında biraz bir şeyler söyleyebileceğimiz bir kalıba göre işliyor. Güçlüler kendi kalıplarına göre hareket edip diğer insanları kontrolleri altına aldıkça, zayıflar da önceden çizilmiş bir yolu izliyorlar. Zayıflar, şansızlar ve aptallar. Eşekarısı fabrikası da hayatın ve hatta ölümün bir parçası olarak bu kalıbın içine giriyor. Hayatın kendisi gibi o da , içinde bulunanlar da karmakarışık bir yapıya sahip.

      Kitapta yalnız bir çocuk görüyoruz. Duygularını kimseyle paylaşamayan, içinde sıkıştığı duyguları ve çaresizliği dışarıya pek yansıtamayan , akıllı bir çocuk. Bu çocuğun içindeki fırtınalar bir noktada patlak veriyor ve bu fırtına da en yakınındaki çocukları yakıyor. Kitapta aslında çocukların da vahşete ne kadar yatkın olduklarını ve çok da iyi rol yapabildiklerini görüyoruz.

    kozmokitap


    Kitabın Adı :Eşekarısı Fabrikası
    Yazar : İain Banks
    Yayınevi :Koridor Yayıncılık
    Orjinal adı :The Wasp Factory
    Çevirmen : Zübeyde Abat
    Sayfa Sayısı :256

     "Blyth'ı öldürdükten iki yıl sonra küçük kardeşim Paul'ü öldürdüm, ama Blyth'ın ölümü ile karşılaştırınca daha mühim, daha farklı sebeplerim vardı. Bir yıl sonra da birdenbire gelen bir istekle aynı şeyi Esmerelda için yaptım.
     Şu ana kadarki skorum, üç. Yıllardır kimseyi öldürmedim, böyle bir niyetim de yok.
    Öyle bir dönem geldi ve geçti."
     Sadece 16 yaşında olan Frank'in olağanüstü özel, aykırı dünyasına - kaldırabilecekseniz eğer - adım atın.
     "Bu kitabı okumak cesaret ister." Daily Express
     "Dahice... Dayanılmaz... Muhakkak okunmalı." New York Times
     "Karşınızda yeri göğü yıkabilecek bir hayal gücü." Mail on Sunday
     "Tuhaf, korkunç, elinizden bırakamayacağınız türden."
    Financial Times




                                                               

    11/20/2015

    Kozmokitap 2. yaş çekilişi ( çekiliş #8) -Kapandı

    Kasım 20, 2015 46 Yorum
     
    çekiliş


      Zaman ne kadar çabuk geçiyor . Yakında blogumu açalı 2 yıl olacak. Blogumu ilk açtığım zamanları hatırlıyorum da ... Kimse gelmez , yazdıklarımı kimse okumaz zannetmiştim. o günden bu güne çok yol katettim. Sizlerle birlikte iki yılı doldurduk. İlk takipçilerimin geldiği günü hatırlıyorum da nasıl mutlu olmuştum. Takipçi sayım dört olmuş... Aaaa sekiz takipçim olmuş derken şu anda 229 kişi olduk. Daha nice yıllarda beraber oluruz inşallah!...

    Blogumun ikinci doğum günü şerefine bir çekiliş yapmak istedim. Ne hediye vereceğimi çok düşündüm. Karar vermen çok zor oldu.


      Gelelim hediyelere:

    kozmokitap


    •  Marcus Zusak'tan Köpekler Ağladığında . -Bu kitabı merak ettiğim için kendime de aldım:)) 
    • Yusuf Gürer'den ben sana şiir yazayım sen sadece gül
    • Bora Abdo'dan Bizi Çağanoz  Diye Biri Öldürdü


    Köpekler Ağladığında ve Ben sana şiir yazayım sen sadece gül kitaplarını sizler için satın aldım. Bizi Çağanoz Diye Biri Öldürdü kitabı ise bana hediye geldi ben de sizlere hediye etmek istedim.

    Katılım şartları:

    GFC den beni takip etmek.


    Bolgumun sol tarafında yer alan izleyiciler kısmında ( yandaki resimdeki gibi görünüyor)bu siteye katılın bölümüne tıklayın ve genel izleyici olarak takibe alın. Özel olarak alırsanız göremem ve çekilişe katılamazsınız.







    Blogumu izlemeye aldığınız ismi ve size ulaşabileceğim bir mail adresini yorum olarak yazmak.

    Ek hak için: 

    Beni g+ dan takip etmek ve çekilişi g + da paylaşmak ( +1 hak)

    Beni Facebooktan  dan takip etmek ve çekilişi facebooktan paylaşmak ( +1 hak)

    Beni Twitterdan dan takip etmek ve çekilişi twitterda paylaşmak ( +1 hak)

    Blogda paylaşmak  (+2 hak)

    Beni instagramdan takip etmek (+1 hak )

    Beni takip ettiğiniz hesaplarınızdaki nickleri ve paylaşım linklerini paylaşmanız gerekmektedir. Paylaşımlarınızı göremezsem katılımınız geçersiz sayılacaktır. 

    Kargo ücreti bana aittir. 
    Çekiliş  7 Aralık'ta sona erecektir. 

     Herkese bol şans....




                                                               

    11/18/2015

    Ölümsüz Aşk - Sonunda seyrettim...

    Kasım 18, 2015 4 Yorum

    Kozmokitap

    Filmin Süresi:1s 53dk
    Yönetmen: Lee Toland Krieger
    Oyuncular: Blake Lively, Michiel Huisman, Harrison Ford
    Tür :Romantik , Fantastik , Dram
    Ülke: ABD

      Sonsuz gençlik, yalnızlık ve aşk üzerine bir film olarak tanıtımı yapılmıştı Ölümsüz Aşk - The Age Of Adaline filminin. Haziran 2015 yılında vizyona girer girmez " bu film tam benlik , mutlaka izlemeliyim " demiştim ve sonunda izledim.
    kozmokitap

       Gossip Girl dizisinden Serena karakteri ile tanıdığım Blake Lively başrolde oynuyor. Oldukça hoş bir bayan olan Blake bazı sahnelerde (özellikle 1960'lı yıllar ) saçının şekli bana göre değildi. Bu sahnelerde sanırım sadece iki sahneydi sanatçıyı beğenmedim.

    kozmokitap

       Adaline ( Blake Lively) kendi halinde bir hayat sürmektedir. Ölümsüzlük gibi bir amacı yoktur . Bir gün bir kaza geçirir ve hayatı değişir. Bulunduğu bölgede ilk defa kar yağar ve Adaline bu havada kaza yapar. Buz gibi soğuk suya arabası ile yuvarlanır. Anında hipotermiye girer , solunumu ve kalbi durur.  Tesadüf bu ya düştüğü suya yıldırım düşer ve defibrilatör işlevi görür. Adaline tekrar hayata döner fakat yaşlanmayı sağlayan hücreleri zamanı dondurmuştur ve yaşlanmak artık Adaline için bir sorun değildir(?).
    kozmokitap

       Yıllar ilerler Adaline'nın kızı büyür fakat Adaline hep aynıdır. Taa ki bir gün hükümet yetkilileri Adaline'nın peşine düşünceye kadar. Artık sürekli kaçıp kimlik değiştirmek ve yakalanmamak zorundadır. Bu kaçış nereye kadar devam edebilir ki?

    Kaçmaktan bıktığı bir zamanda Adaline'nın karşısına genç , karizmatik Ellis çıkar. Aşk her sorunu yenebilecek midir?
    Kozmokitap

       Filmin birçok yerinde dış ses bize olayları anlatıyor ve izleyicinin bilgi sahibi olmasını sağlıyor. Bu yönü ile sanki bir masal izliyormuşum hissi uyandırdı. Daha duygusal ve daha romantik bir film bekliyordum. Açıkça söylemek gerekirse hayal kırıklığına uğradım. Filmi izlerken hiçbir his uyandırmadı. Tek duygulandığım an hastane yatağında büyük annesi gibi görünen kızı ile sevdiği adamı tanıştırıp her şeyi biliyor dediği andı ki orada da Adaline yüzünden değil kızını canlandıran sanatçının duygularını çok iyi yansıtması yüzünden duygulandım.

       Film benim için 10 üzerinden ancak 5 alır...


                                                               

    11/16/2015

    Korkuya Yer Yok - Lisa Gardner

    Kasım 16, 2015 0 Yorum
    Kozmokitap

    Acı ve korkuyu kontrol edebilirsin, ama içindeki kötülüğü asla yok edemezsin.

       Bir nefeste biten , heyecanla elimden bırakamadığım, sayfaları birbiri ardına çevirdiğim, okurken dünyadan soyutlandığım , harika ötesi bir kitap daha bitti!...
       Lisa Gardner , çok severek bütün kitaplarını okuduğum bir yazar. Polisiye- gerilim kitapları yazmaya başlamadan önce yazar Alicia Scott mahlasıyla aşk romanları yazmış. Ben bu kitaplarını okumadım ancak Dedektif DD serisinin hepsini okudum ve çok sevdim. Lisa Gardner yine kendisini aşmış. Kitaplarını yazarken konular hakkında araştırma yaparak uzmanlardan bilgi alan yazarın kitaplarının inandırıcılığı da daha fazla oluyor bu nedenle.

    Ben kimim? Bir acı ustası.
    Nasıl görünüyorum? Yolda gördüğünüz herhangi biri.
    Operasyonun amacı: Bunu yapabilirim!
    Net kazanç: ... Hepimiz elbet bir gün öleceğiz. 

      Yeni bir cinayet işlenmiştir. Yine bir kadın cinayete kurban gitmiştir. Kendi yatağında kolları iki yana açık, donmuş gözlerle bakan genç bir kadın. Boynundan aşağısı derisi ince şeritler halinde yüzülmüştü. Komidinin üzerinde bir şişe şampanya, bir kelepçe , cesedin karnın üzerinde ise bir gül...

       Bizim sert ve azimli dedektifimiz DD Waren kurbanın evinden herkes ayrılmasına rağmen bir tuhaflık sezinlemiş ve gidememiştir. KAranlıkta evde dolaşırken birisini fark eder ve silahını çekerken merdivenlerde dengesini kaybeder.

       DD ağır bir şekilde yaralamıştır ve yaralandığı güne ait detayları hatırlayamamaktadır. İzine ayrılmış ve fizik tedavi görmektedir. Çok fazla da ağrıları vardır. Bu nedenle ağrı terapistine gönderilir. Terapi için gittiği psikiyatrist Adeline'nin genetik bir rahatsızlığı vardır. Acı hissi duymamaktadır.

        Ben hissettiklerinizi hissetmiyorum. Hiç hissetmedim. Asla da hissetmeyeceğim. 

       DD terapiye devam ederken tekrar bir cinayet işlenir. Olayın araştırılmasına görevde olmamasına rağmen DD de katılır ve ipuçlarının peşinde katili kovalamaya başlarlar. Bu kovalamacaya istemeden de olsa Adeline da katılır . Geçmişin sırları bir şekilde günümüz ile de bağlantılı olacaktır.

      Aslında kitapla ilgili yazmak istediğim o kadar çok şey var ki kendimi zor tutuyorum. Sonra kitabı okumak isteyenler bana kızabilirler ;) Velhasıl, sonuçta kitabı daha önce de belirttiğim gibi çok sevdim. Polisiye- gerilim sevenler mutlaka okuyun!...

    Kozmokitap

    Kitabın Adı :Korkuya Yer Yok
    Yazar : Lisa Gardner
    Yayınevi : Martı Yayınevi
    Orjinal adı :Fear Nothing
    Çevirmen : Ömer Mülazım
    Sayfa Sayısı : 511

    'Acıyı ve korkuyu kontrol edebilirsin, ama içindeki kötülüğü asla yok edemezsin.'    Bir cinayet mahallinde merdivenlerden düşerek yaralanan Dedektif D.D. Warren'ın hatırladığı en son şey genç bir kadının vahşice öldürüldüğü dairede dolaştığıdır. Dinmeyen ağrıları için başvurduğu Doktor Adeline Glen genetik bir bozukluk yüzünden acı hissetmeyen nadir bir kişidir.
       Altı hafta sonra bir kadın daha, benzer şekilde öldürülünce olayın gizemi de artmaya başlar. Katil ölen kadının başucunda bazı işaretler bırakmıştır: bir şişe şampanya ve kırmızı bir gül. Bu işaretler dedektifleri Doktor Adeline'ın gizemli geçmişine götürecektir.
       Dedektif Warren artık vazife başında değildir ama yine de avının peşindedir. Çünkü sadece tek başına yaşayan kadınları değil, kendisini de hedef alan Gül Katili'ni yakalamanın bir tek yolu olduğunu bilmektedir: Hiçbir şeyden korkmamak!
    "Sürükleyici bir gerilim. Şaşırtıcı olaylar ölümcül bir doruğa yaklaşırken Lisa Gardner tansiyonu tekrar tekrar yükseltiyor."
    -Publishers Weekly-
    "Korkuya Yer Yok çok etkileyici psikolojik bir hikâye… Lisa Gardner bu olağanüstü hikâyesiyle hayranlarının soluğunu keserken, yeni okuyucuları da bir mıknatıs gibi kendineçekecek."
    -Associated Press-
    "Lisa Gardner, bu kitabıyla çoksatan listelerindeki yerini belirleyerek ismini yine hak ettiği gibi üst sıralara yazdırıyor."
    -Booklist-


                                                               

    11/14/2015

    Saray Meydanı'nda Son Gece - Selma Fındıklı

    Kasım 14, 2015 3 Yorum
    Kozmokitap

       Belki de bu yalnızlık cezadır bana...
      Saray Meydanı'nda Son Gece kitabı ile yeni bir yazarla tanışmış oldum. Bu yazar ,  Selma Fındıklı ile tanışmak için maalesef çok geç kaldım. Eskişehir yani memleketimde doğmuş olan yazarı ölümünün ardından tanıdım:(( Nisan 2015 te kaybettiğimiz yazarın diğer kitaplarını da okumayı çok istiyorum.
     Fakirliği bir tarafına koydum akıl terazisinin, yalnızlığı öbürüne. Bir türlü dengeyi tutturamadım.
        Kitabı okumaya başladığımda yazarın farklı bir stili olduğunu fark ettim. Bir bölümü anlatırken geçmiş ve günümüzü iç içe geçirmiş yazar. Bu anlatım sayesinde başta bir şaşkınlık yaşadı isem de hemen adapte oldum. Durgun ve bağlayıcı bir anlatım tarzı var yazarın. Durgun anlatımı bana klasik eserleri hatırlattı. Sakinlik içerisinde anlatılan öyküyü kenarda bir izleyici olarak takip ediyoruz. Olayların akışından çok anlatımdaki detaylar büyüledi beni.

       Sıktılar... Ama artacağına karşı azalıyordu sanki acı... Ya da ben ölüyordum... Yavaş yavaş... Küflü tavandan  bir sıvanın daha kopup düştüğünü gördüm... Kasıklarımın üstünde parçalara ayrıldı... Buz kırıkları gibiydi... Çırılçıplaktım demek ... Başımın arkasında dikilen böcek mi kemirmişti elbiselerimi?

       Geçen dersten bu yana, sırtındaki kambur daha da büyümüştü sanki ihtiyar muallimin... Ak saçlarının tepesinde , Galata kulesi gibi yükselen gülünç biçimli fesi, çatlak monoklü, eğrilmiş boyun bağıyla Şehzadebaşı'ndan yolunu şaşırıp Mercan İdadisi'ne gelmiş bir komik-i şehirdi o benim gözümde... 
    Kozmokitap

      1906 yılında Erzincan'da  başlıyor kitabımız. 15 yaşında babasını kaybeden askeriye öğrencisi Fikret , babasının hemen ardından genç yaştaki annesini de kaybeder. Tek başına kalmıştır hayatta. Akrabalarının yanında bir süre kalsa da yapamaz ve evine tek başına yaşamak için geri döner. Onun tek başına kalmasına izin vermeyen öğretmeni Kazım Bey , Fikret'i yanına alır ve birlikte yaşamaya başlarlar. Kazım Bey'in tayini İstanbul'a çıkınca birlikte yola çıkarlar. İstanbul'a gitmeden önce Erzurum'daki ablasına uğrar Kazım Bey . Yanındaki genç delikanlı Fikret ve Kazım Bey'in yeğeni güzel Didar'ın gönlü birbirlerine kayar. Kimseye dertlerini söyleyemeyen genç aşıkların yolları birbirlerinden ayrılsa da kalpleri birbirlerini hiç bırakmaz. Araya giren birinci dünya savaşı , Erzurum'um Ruslar tarafından işgali ülkeyi karıştırırken , insanların hayatlarını da altüst etmiştir.

    kozmokitap

      "Oğul neyin var?"
    Şişmeye başlamış çenemi yokladım üşümüş parmaklarımla. Sonara alık alık güldüm;
    "Dişim ağrıyordu... Ama geçmiş..."
    "Çeneni kim bağladı?"
    "Kendim..."
    "Ula sandım ki ... Öldün..."
    Der demez titreyen elini , körük gibi inip kalkan göğsüne bastırdı. Yüzü acıyla kasıldı. Bir-iki sendelemenin ardından olduğu yere yığıldı. 

       Bu iki genç birbirlerine kavuşacak mı diye merakla okurken , dönemin olaylarını, insanların ruhsal durumları ve savaşın acımasızlığını okuyoruz kitapta.


    Selma Fındıklı  (1965-2015)
      Hacettepe Üniversitesi Fransız Dili ve Edebiyatı Bölümü mezunu olan Fındıklı, 1986 yılından bu yana TRT Ankara Radyosu'nun Tiyatro Yayınları biriminde dramaturg olarak görev yapmaktaydı.
      Nereye Yüreğim adlı ilk romanı 1994 yılında yayımlandı. Loş Sokağın Kadınları adlı öykü kitabıyla 1996 Haldun Taner Öykü Ödülü'nü, Ankara İstasyonu adlı öykü kitabıyla 1998 İş Bankası Edebiyat Büyük Ödülü'nü, İmbatta Karanfil Kokusu adlı öykü kitabıyla da 2007 Sait Faik Hikâye Armağanı'nı kazandı. 26 Nisan 2015 tarihinde hayatını kaybeden Fındıklı'nın cenazesi Ankara Karşıyaka Mezarlığına defnedilmiştir.
    Kaynak: Wikipedia

    Eserleri:
     Öykü 
    Loş Sokağın Kadınları (1995, Sel Yayıncılık)
    Ankara İstasyonu (1998, Sel Yayıncılık)
    İmbatta Karanfil Kokusu (2006, Remzi Kitabevi)
    Tütün İskelesi'nde Bir Köhne Vapur (2012, Remzi Kitabevi)
    Roman
    Nereye Yüreğim (1994, Sel Yayıncılık)
    Gözüm Yaşı Tuna Selidir Şimdi (1997, Sel Yayıncılık)
    Saray Meydanı'nda Son Gece (1999, Remzi Kitabevi)
    Gümüşlü Martı (2001, Remzi Kitabevi)
    Gecenin Yalnızlığında (2002, Remzi Kitabevi)
    Kum Gülü (2004, Remzi Kitabevi)
    Vardar Rüzgarı (2009, Remzi Kitabevi)


    kozmokitap
    Kitabın Adı : Saray Meydanı'nda Son Gece
    Yazar : Selma Fındıklı
    Yayınevi : Remzi Kitabevi
    Sayfa Sayısı : 159

       Küçük yaşta anasız-babasız kalmıştı Fikret. Hocası Kazım Bey'in yanına sığınırken, günlerin kendisine neler getireceğini bilmiyordu... Memleket hasretini tanımıyordu daha...
       Erzurumlu Didar'ı görüp de delikanlı yüreği ilk aşkıyla tutuştuğunda, bu sevdayı Erzurum'dan İstanbul'a, İstanbul'dan Bağdat cephesine, en ağır bir yük diye hep içinde taşıyacağını bilmiyordu... İstanbul'da 'Kızıl Sultan' Abdülhamid'e karşı mücadele edenlerin arasında yerini aldığında da, en ağır işkencelerde gencecik bedeni örselenirken de Didar'ı beyninde, yüreğinde saklayacağını bilmiyordu henüz...
       Didar da sevdalanmıştı Fikret'e, Fikret bundan habersiz olsa da... Ruslar Erzurum'a bir karabasan gibi çökünce, gemi azıya alan Ermeni çetecilerinin zulmünden kaçıp göç yollarına düştüklerinde, açlığa, soğuğa ve sefalete, Fikret'i bir kerecik daha görebilme umuduyla dayanabilecekti Didar...
        Ölüm gencecik neferleri kızgın çöl kumları üzerinde birer birer çekip alırken, kararını vermişti Fikret: Bu cehennemden sağ çıkarsa, Erzurumlu Didar'ı bulacaktı...




                                                               

    11/11/2015

    Hükümdar ( Faniler Kitabı #3 ) - Ted Dekker &Tosca Lee

    Kasım 11, 2015 0 Yorum

    kozmokitap
     
       Faniler kitabı üçlemesinin son kitabı Hükümdar'ı da nihayet bulup okuyabildim. Bir daha seri okumaya niyetlenirsem serinin bütün kitaplarını toplayıp o şekilde okumayı düşünüyorum. Araya uzun zaman girince konuya adapte olmak çok zor oluyor.

        Savaşların ve düşmanlıkların bitmesi için bir virüs laboratuvar ortamında oluşturulur ve dünyaya salınır. Bu virüs sayesinde insanlar korku dışında tüm duygularından arınırlar. Kin, nefret, sevgi ,... tüm dünyada duygular yok olur ve sessiz, korku ile hükmedilen bir dünya oluşur. Günün birisinde kehanetlerin de bahsettiği gibi kanında tüm duyguları geri getirecek olan bir erkek çocuğu dünyaya gelir. Onu korumak ve dünyaya duyguları geri getirmek için ant içmiş olan bekçi kuşaklar boyunca sakladıkları bir şişe kan ile çocuğu koruyacak olan bir grup insana duyguları geri verir. Çocuk Jonathan yıllar boyunca serpilir büyür, çevresindekilere kanı ile hayat verir. İnsanların duygularından arındırılmış hallerine ceset, Jonathan ile duygularını kazananlara ise ölümlü deniliyor kitapta.

       Birinci kitap Yasaklı yorumun için tık tık...
       İkinci kitap  Ölümlü yorumum için tık tık...

    Evet üçüncü kitap Hükümdar da Ölümlüler Jonathan'ın ölümünden sonra ikiye ayrılmıştır. Ölümsüzler ve ölü Jonathan'ın kanını alıp değişime uğrayan Hükümdarlar. Hükümdarların yaşamı daha da zorlaşmıştır. Feyn'in yönetimindeki kara kanlılar ve ölümsüzler hükümdarları buldukları yerde öldürmektedirler. Zaten sayıları az olan Hükümdarlar artık sadece otuz yedi kişi kalmışlardır. Jonathan'nın mirasını korumak ve dünyanın sevgi  ile yönetilmesini sağlamak için çok uğraşmaları gerekmektedirler ve bunu gerçekleştiremeden ölme ihtimalleri daha yüksektir. Bu kitapta Feyn'e ve onun kalbinde sevgi olduğuna hala ümit besleyen Rom'nun onu ikna çabalarını, İçindeki sevgiyi kaybettiğine inan Jordin'in yolunu bulma çabalarını izlerken dünyanın kaderinin nasıl belirlendiğini okuyoruz.

      Gerilim kitapları ile tanıdığımız Ted Dekker'ın bu seri ile fantastik kitaplarda da oldukça başarılı olduğunu görüyoruz.

    Kozmokitap


    Kitabın Adı : Hükümdar
    Yazar : Ted Dekker &Tosca Lee
    Yayınevi : Martı Yayınları
    Orjinal adı : Sovereign
    Çevirmen : Özlem Gültekin
    Sayfa Sayısı : 464

                         - Kendimi bir hükümdar gibi hissetmiyorum.
                        - İşte bu, seni daha iyi bir hükümdar yapacak.
    İnsanlığın hayatta kalabilmesi için tek umudu olduğuna inanılan Jonathan, eski Hükümdar Saric tarafından öldürülür. Jonathan'ın öğretilerini takip etme kararı veren az sayıdaki Ölümlü kendilerini Hükümdarlar olarak isimlendirir. Onun kanını almayı reddedenler ise Ölümsüzler adını alırlar. Böylece ikiye bölünen topluluk arasında kaotik bir süreç başlar.
    Jonathan ile Saric'i yüzüstü bırakarak hükümdarlık tahtına oturan Feyn için bu mücadeleyi ortadan kaldırarak yeni bir düzen kurmanın ve dünyayı değiştirmenin zamanı gelmiştir artık…
    "Faniler Kitabı" üçlemesinin sonuncusu olan Hükümdar'da uzun süre hafızalardan silinmeyecek bir sona imza atılıyor.
    "Ted Dekker ve Tosca Lee'nin kusursuz anlatımıyla fantastik öğelerin karışımından, hayal gücünü harekete geçiren olağanüstü bir roman daha..."
    -Library Journal-"Fantastik kurgusuna rağmen karakterlerin her biri kusursuz bir gerçekliğe sahip. Bu seriyi okunası kılan sebeplerden biri de işte bu."
    -Booklist-"Serinin takipçilerini beklediklerine değecek ve kesinlikle hayal kırıklığına uğratmayacak bir final bekliyor."
    -Publishers Weekly-





                                                               

    11/09/2015

    Devlet Sırrı - Osman Aysu

    Kasım 09, 2015 6 Yorum
     
    Kozmokitap
      
       Osman Aysu kitaplarını geçen yıl kütüphanede bir amcanın tavsiyesi ile keşfettim. Bir Türk yazarın kitaplarını hele de bu kadar güzel yazan bir yazarı neden bu kadar geç keşfettim diye kendime kızmadım değil. O gün bu gündür yazarın bulduğum kitaplarını okumaya çalışıyorum. Yazarın bu kitabı da beni hayal kırıklığına uğratmadı. Oldukça sürükleyici ve güzel bir kitap Devlet Sırrı.

    Yine kitabın içerisinde heyecan, ajanlar, romantizm var.
    Kozmokitap

    İstanbul'da bir gazeteci olan Pınar, erkek arkadaşı Orhan ile birlikte gittiği Moskova seyahatinde Olga isimli bir çiçekçi kadınla karşılaşır. Bu kadının öldürülmüş dedesinin babasının aşık olduğu kadın olduğunu öğrenir . Bu olaydan etkilenen Pınar dedesinin hikayesini yazmaya karar verir. İşte bundan sonra olaylar biraz karışır...
    Kozmokitap

       Pınar dedesinin babası olan Bekir Sami Beyi araştırırken "çok gizli" ibaresi ile MİT arşivinde bulunan bir dosyanın yeniden gündeme gelmesine sebep olur. Bu olaydan sonra Pınar MİT tarafından taki edilmeye başlar. Olga ile tekrar görüşmek için Moskova'ya giden Pınar ve arkadaşı Orhan burada sadece Mit değil CIA ve FSB nin de takibinde olacaktır. Uluslararası bir telaşa sebep olan Pınar araştırmalarını sonlandırabilecek midir? Bu  "çok gizli " dosyanın içerisinde aslında ne vardır? Dedesinin ölümündeki gizemi çözebilecek midir Pınar?

        Okumayanınız varsa Osman Aysu kitaplarını denemenizi isterim. Bence seveceksiniz...

    Kozmokitap





    Kitabın Adı : Devlet Sırrı
    Yazar :  Osman Aysu
    Yayınevi : Ephesus Yayınları
    Sayfa Sayısı : 512

      Pınar sevgilisi ile çıktığı Rusya gezisinde yetmiş yıl önce ölen büyük dedesini tanıyan yaşlı bir çiçekçi kadın ile tanışır. Gazeteci olan genç kız, Türkiye'ye döndüğünde ailesi hakkında bir kitap yazmaya karar verir.    
     Rusya'da, Türk istihbarat ajanı olarak görevliyken bir cinayete kurban giden dedesi Bekir Sami, kitabının başkahramanı olacaktır.  Dedesinin geçmişini araştırmaya başlayan Pınar, yetmiş yıllık bir devlet sırrının yeniden gündeme gelmesine sebep olur. Bekir Sami'ye ait bilgiler ÇOK GİZLİ mührü ile saklanmaktadır. Ve bu dosyanın açılması üç devletin istihbarat örgütlerini harekete geçirir. 
     Çiçekçi kadını bulmak için tekrar Rusya'ya giden Pınar, bir anda MIT, CIA ve FSB ajanları tarafından göz hapsine alınır.
     Üç devleti ilgilendiren yetmiş yıllık bu büyük sır nedir? 
     Neden gerçekler saklanmak zorundadır? 
     Pınar'la birlikte, bu gizemin tehlikeli yollarında koşmaya hazır mısınız?





                                                               

    11/06/2015

    Kara Melek - Linda Howard

    Kasım 06, 2015 0 Yorum
    Kozmokitap


    Zeki bir kadınla asla dalga geçme!

       Linda Howard kitaplarına başlamışken elimdekileri sıra ile okuyayım dedim. Sıra ile dediysem de elimde sadece iki tane var. Gözyaşlarımı Sildiğim Gün'den sonra Kara Melek 'i okumaya başladım.
    Kitaba başlarlar başlamaz ilk sayfalarda şoka girdim. O nasıl bir başlangıç öyle!.. Böyle bir şeyi beklemiyordum.
    Rafael uyuşturucu satıcısı, patron, kötü adam. Drea onun metresi ya da sevgilisi diyelim daha doğru olur. Çünkü adam evli değil. Rafael bir kiralık katil tutmuş ve ondan çok memnun kalmıştır. Kendisine ödül olarak para vermek ister ancak katil tek bir şey istemektedir. Kadınını.... Sadece tek seferlik olarak!... Oha artık!... Rafael 'de bu adamı kaybetmek istemediğinden kabul eder ve Drea'yı adama bırakıp evden ayrılır!... Evet kitap tam olarak böyle başlıyor.... Şok  şok...

    kozmokitap

       Drea filmlerde alışık olduğumuz mafya babası sevgililerine benzer. Alışveriş kanalı seyretmeyi ve alışverişi seven , anlama kıtlığı bulunan , aptal sevgili.... Gerçekte öyle midir? Drea ya da Andrea aslında çok zeki bir bayandır. Sadece erkeklerden istediğini alabilmek için rol yapmaktadır. Ve bu işte öyle ustadır ki kimse onun gerçek kimliğini fark edemez. Katile kadar. O Drea'nın maskesinin arkasındakini görmüştür. Ve dahası katil ile Drea Arasında bir elektriklenme olmuştur. İkisi de bunu fark etmişlerdir.
    Kozmokitap

        Drea kendisini gözünü bile kırpmadan  katile veren Rafael'e çok sinirlenmiş ve ondan intikam almak için banka hesabını boşaltıp kaçmıştır. Durumu fark eden Rafael , Drea'yı öldürmesi için bizim katil ile görüşür.
        Bundan sonrası heyecanlı bir kovalamaca...  Katil Drea'yı yakalayabilecek mi? Drea kurnazlık sınırlarını zorlayarak ortadan yok olabilecek mi?

    Kozmokitap

        Linda Howard'ın bambaşka bir yazım tarzı ve konusu ile tanıştım Kara Melek'te. Heyecan, cinsellik, mistizm, romantizm....  Kitabı yine sıkılmadan bitirdim ve ben bu kitabını da sevdim yazarın. Sonlarına doğru bazı bölümler biraz sıkıcı geldi sadece...

        Bunda sonra Linda Howard almaya ve okumaya devam...

    Kitap Hakkında Yazılanlar : 


     “Linda Howard ismi artık neredeyse heyecanla eş anlamlı hale geldi.”
                                 Romantic Times


     “İkinci şansların asla olmadığı, entrikalarla nefes kesen bir romantik macera”
                              Publishers Weekly



     “Linda Howard tam anlamıyla olağanüstü bir yazar.”
                              Iris Johansen



     "Romantizm, gerilim ve güven ancak Linda Howard sayesinde bir araya gelebilir. "
                             Sandra Brown






    Kozmokitap
    Kitabın Adı : Kara Melek
    Yazar : Linda Howard
    Yayınevi : Martı Yayınevi
    Orjinal adı : Death Angel
    Çevirmen : Sonat Ece Kaya
    Sayfa Sayısı : 386


    Beklenmedik bir aşk ve hiç hızı kesilmeyen bir aksiyon...                                     Ölümcül kadın uyanıp kalbinin sesine güvenecek,
     kötü adamlar doğru olan için savaşacak...
    Bir kişi kurtulacak, diğeri kurban olacak...
    Elmaslar ve tehlikeli adamlar, kiralık katiller...
    Suç Dünyasının kirli ve karanlık yüzü..
     Diğer yanda bir kadının yalnızlığı ve bu yalnızlığın ne kadar tehlikeli boyutlara ulaşabileceği...




    Yazarın bloğumda yer alan diğer kitapları :

    Gölge Kadın 

    Aşk Tuzağı

    Zamansız Fırtına 

    Gözyaşlarımı Sildiğim Gün 

    Yanlış Zaman Doğru İnsan 


                                                               
    Web sitemizdeki fotoğrafların, yazıların izin alınmadan kopyalanması, yayınlanması, alıntı olduğu ve kaynağı belirtilmeden bir takım amaçlar için kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri yasasına aykırıdır. İzin alınmadan kopyalanan resim ve yazılarımızla ilgili dilekçe ve dava açma hakkımız saklıdır.