Flubert'i Madam Bovary ile tanıyoruz hepimiz. Salambo da yazarın ülkemizde pek ismi bilinmese de ünlü bir romanı . Bu roman için yazar aylar süren çalışma ve araştırma yapmıştır. Kitabın geçtiği yerleri bizzat gidip görmüş bunun neticesinde de bize ayrıntılı tasvirlerini yapabilmiştir.
Salambo bana Babil.com aracılığı ile Papersene yayınevi tarafından okuyup yorumlamam için kasım ayında gönderildi. Kitabı biraz ağır ve sindirerek okuduğum için ancak yorum girebiliyorum.
Salambo Papersense'in İlk Tercümeler serisinde yer almaktadır. İlk Tercümeler dizisini " batı dillerinden Türkçeye 19 yüzyıldan itibaren tercüme edilen eserleri kapsıyor. Osmanlıca harflerle basılmış bu eserleri de Latin alfabesine aktardık." olarak tanımlıyor Papersense.
1. Pön Savaşından sonra Kartacalılara karşı savaşan ayaklanan paralı askerler, aşk, ihanet, insan davranışları en ince ayrıntılara kadar tasvir edilmiş kitapta. Kitabı okurken gözünüzde canlandırmanız ve olayların gerçekçilik kazanması yapılan bu tasvirler sayesinde daha kolay oluyor. Paralı askerlerin başı olan Matho , Salambo'ya aşık olmuştur. Savaşlar bütün kanlı eylemleriyle devam ederken hissedilen sevgi, aşıkların kavuşması ve savaşın bitimi ile kitabın hüzünlü sonu gerçekten etkileyicidir.
Kitap Türkçeye ilk çevrilmiş tercümesi ile aktarıldığı için okumanın çok da kolay olmadığını söylemeliyim. Kitabı ağır ağır ve sindire sindire okumama en büyük sebep de buydu. Kitabın çevirildiği zamanın Türkçesi ile günümüz Türkçesi arasındaki farkı , değişimi kitabı okurken daha iyi anlıyoruz. Kitabı yavaş okumamdaki en büyük etken bu fark ve bazı yerleri anlamak için tekrar tekrar okumamdır.
Kitabın başında yazar ve tercüme eden Alişanzade İsmail Hakkı 'nın hayatını ayrıntılı olarak okuyoruz. Ayrıca İsmail Hakkı Bey Salambo'nun tercümesini Halit Ziya Uşaklıgil'e ithaf etmiş ve bu ithaf yazısı yine kitabın başında yer almaktadır.
Kitabı okurken bir Roma filmi izliyormuş gibi hissettim. Bazen karakterler çok fazla, bazen tasvirler çok uzun , bazen de kelimeler zor gelse de klasikleri okumayı ve çevirinin yapıldığı dönemi, zorluklarını harfler arasında görmeye çalışmayı seviyorum.
Kitabın Adı :Salammbo
Yazar :Gustave Flaubert
Yayınevi : Papersene
Orjinal adı :Salambo
Çevirmen :Alişanzde İsmail Hakkı
Sayfa Sayısı :416
Mabutlardan evvel , yalnız zulmetler vardı. Ve ağır ve belirsiz bir nefta rüyadaki bir adamın şuuru gibi dalgalanıyordu. Bu nefta zaman geçtikçe iarzuyu ve çıplak dişiyi halketti. Arzu ile çıplak dişiden iptidai madde çıktı. Bu ,bir çamurlu kara ve soğuk bir su idi. Bunda hissiz canavarlar vardı ki bunlar doğacak şekillerin irtibatsız cüzleri idi. Nasıl ki mabetlerin iç duvarı üzerine resmedilmiştir. Sonra madde kesafet peyda etti, bir yumurta oldu ve kırıldı. Yarısı gök , yarısı yer oldu. Güneş , ay, rüzgarlar, bulutlar zhir oldular ve şimşek gürültüsü ile şuurlu hayvanlar uyandılar, o vakit Eşmun, yıldızlı sahada göründü. Hamon güneşin içinde parladı, Melkart kollarıyla onu Gades'in arkasına itti. Kabrymler volkanların altına indiler ve Rabbetna bir süt nine gibi dünyanın üzerine eğildi, nurunu bir sür gibi ve gecesini bir manto gibi döktü."
Salambo, Flaubert’in; Kartacalı kumandan Hannibal’ın Roma ile mücadelesini anlattığı ve özellikle cümle yapısı ile Marcel Proust’a öncülük ettiği kabul edilen eseridir. Ayrıntılar konusunda dakik bir realizm Salambo romanında ayan beyan ortadadır. Sonuç? Flaubert dilin kendisini çok küçük detaylara indirdiği için parçalanamaz fakat bizatihi paramparça bir bütün kurmuştur. Salambo’nun elinizdeki bu harikulade Türkçesi de akış ve parçalı bütünün fevkalade başarılıbir tercümesidir.
Yillar önce okumustum ama hiç aklimda kalmamis. Bazi kitaplar ise hiç unutulmuyor.
YanıtlaSil