Hep okumak istediğim bir yazardı Virginia Woolf. Kitaplığımda Kendine Ait Bir Oda ve Mrs Dalloway okunmayı bekleyen kitapları . Farklı bir yayınevinden almıştım Kendine Ait Bir Oda'yı. Sonra kitap hakkında okumasan da olur gibi yorumlar okuyunca hiç başlayamadım , kitap öylece kaldı. Yazarın intihar ettiğini ve biraz da depresif olduğunu bildiğim için elimdeki diğer kitabı Mrs Dalloway'e de bir türlü başlayamadım. Biraz tırstım da denilebilir. Koridor Yayınları da Kendine Ait Bir Oda çıkarınca üstelik de ciltli -ki ben ciltli kitaplara dayanamıyorum :))) - olunca kitaplığıma ekledim ve korka korka da olsa okumaya başladım...
Kitaba ramazanda başladığım için bitirmem uzun sürdü. Kitap öyle sürükleyici bir roman değil. Bulunduğu dönemi ve kadınları, erkek egemenliğini eleştiren Woolf'un kelimelerini okumak için sakin ve sağlam bir kafaya ihtiyaç var. Kitabı okuyabilmek için onu sevmeli ve yazdıkları size hitap etmelidir. Ramazanda kan şekerim dibini bulduğu için algı kapasitem düştü ve kitap kötü olduğu için değil ben kötü olduğum için uzun sürdü.
Woolf'tan kadınlar ve kurmaca edebiyat hakkında konuşması isteniyor ve o da bu konu hakkında düşünmeye başlıyor. Bu konu bir konuşma ile anlatılamayacağı için o da bu konuyu uzun uzun ele aldığı bir kitap yazıyor.
Kurmaca edebiyatta 20.yy başlarında çok fazla kadın yazar karşımıza çıkmıyor. Bu konuda yazan kadınların çoğu da eserlerini bir erkek ismi ile yayımlatıyorlar. Çünkü kadın ismi ile basılırsa okunmayacağını düşünüyorlar ki haklılar. O devirlerde bu konuda ön yargılar had safhadaydı. Bir kadının kütüphaneye girmesi için bile bir refakatçi ya da bir tavsiye mektubu gerekiyordu. Erkekler " sen o güzel aklını yorma , nasıl olsa anlayamazsın " havasında idiler. Bazı kadınlar sınırları zorlamış bazıları ise kaderine razı olmuşlardır. O dönem İngilteresinde kadın kendine mal edinemiyor, kadının olan bütün mallar da evlendiği zaman kocasına ait oluyordu. Kadın da kocasının malı sayılıyordu. Bu kitabı okurken o dönemin şartlarına ve insanların kafa yapılarına sinir olmanız için feminist duyguların ağır basmasına da gerek yok. Haksızlıklar o kadar büyük ki bazı cümleleri sesle okudum ve çocuklar bile bu durumlara sinir oldular....
Woolf'un bahsettiği gibi her kadının kendisine ait bir odası olması gerekiyor. Bu odada rahatça yazılarını yazabilecek . TAMAMEN KADINA AİT BİR ODA....
Günümüze bakıldığında o dönemlere göre oldukça rahat bir ortam olsa da hala ailesi tarafından okumasına izin verilmediği için intihar eden kız çocuklarının haberlerini okuyoruz. Demek ki hala yolunda gitmeyen ve değiştirilmesi gereken bazı şeyler var....
Kitabın Adı :Kendine Ait Bir Oda
Yazar :Virginia Woolf
Yayınevi : Koridor Yayınları
Orjinal adı :A Room of One's Own
Çevirmen :Handan Ünlü Haktanır
Sayfa Sayısı :152
Kadınlardan neden Shakespeare gibi bir deha çıkmıyor sorusuna Kendine Ait Bir Oda ile tokat gibi bir cevap veren Virginia Woolf, yaratıcılığın gizemli ama tehlikeli coğrafyasına açılan kapıları aralamış ve kadınların sesini edebiyata kazımıştır.
Kadın özgürlüğünün her anlamda kısıtlandığı bir dönemde yaşamasına rağmen edebiyat tarihinin gelmiş geçmiş en önemli yazarlarından biri olarak anılan Woolf’a göre, dünyanın gidişatını değiştirebilecek güçte eserler bırakmanın anahtarı zihinsel özgürlüktür. Bu da ancak “kendine ait bir oda” ile mümkündür.
Yazarın okuduğum Kitapları :
* Mrs. Dalloway
* Deniz Feneri
Virginia Woolf kimdir ?
1882 yılında Londra'da doğan Virginia Woolf , Victoria devri'nin tanınmış yazarlarından Sir Leslie Stephen'ın kızıdır . Virginia Woolf, çocukluk yıllarında kadınların ikinci planda kalması nedeni ile okula gönderilmedi. Victoria Devri'nden ve bu devirde olanlardan nefret eden Virginia Woolf bir yazar olmaya karar verir. Kendisini babasının kütüphanesinde geliştiren Virginia Woolf, 1895'de bir gazetede kısa hikâyelerini yayımlatır.
Virginia Woolf 1912 yılında Leonard Woolf ile evlenmiştir. Leonard Woolf eşi için bir basımevi kurmuştur ve bu da Virginia Woolf'un yazdığı kitapları yayımlatması için bir fırsat olmuştur. Perde Arası romanını yazdığı sıralarda artık kendini yeterince yetenekli hissetmiyor, yeteneğini kaybettiğini düşünüyordur. Her gün savaş korkusu ve yeteneğini kaybetmenin vermiş olduğu stres, dehşet ve korku sonucu ruhsal bunalıma girmiş, 28 Mart 1941’de içinde bulunduğu duruma daha fazla dayanamayıp evlerinin yakınlarında bulunan Ouse nehrine ceplerine taşlar doldurarak atlayıp intihar etmiştir. Virginia Woolf, geride iki intihar mektubu bırakmıştır. Birisi kardeşi Vanessa Bell'e diğeri ise kocası Leonard Woolf'a.
İlk başlarda okurken çok sıkılmıştım bitanem ama ödev kitabı olduğu için biterene kadar okumuştum. Tespitleri öyle gerçek ve can yakıcı ki uzun süre etkisinde kaldım ve iyi ki okumuşum dediğim bir kitap oldu kendisi kuzum. Harika incelemişsin yine bitanem, emeğine sağlık <3 :)
YanıtlaSil