"Hayat hakkında düşünen insanlar olmasaydı hayat daha da boş olurdu. Yaşam, onu kutsayanlardan çok , ona ait renkleri değiştirmek isteyen serkeşlerin hayalleriyle boyanır ve bu renk eninde sonunda acının renginde olur. "
Alein Kentigerna 'nın okuduğum ikinci kitabı Ölüm Peygamberi . İlk olarak yazarın son kitabı Tanrı'nın Psikopat Çocukları kitabını okudum. Yazarın anlatım tarzını çok sevince diğer kitaplarına da bakmak istedim ve bulduğum ilk kitabı Ölüm Peygamberi'ni aldım.
Kitap 1743 yılının Rio de Janeiro'sunda geçiyor. Kitabı okurken o yılların atmosferini ve Rio'nun bunaltıcı tozlu havasını hissedebiliyorsunuz.
Doğadaki hiçbir hayvan insan kadar vahşi ve merhametsiz olamazdı...
Yüzbaşı Alvaro işinden ayrılmış ve kendisini alkole vermiştir. Ayrılma nedenini polis şefinden başkası bilmemektedir. Bu da etrafta değişik dedikodulara sebep olmuştur. Karısı çocuklarını da alıp evi terk edince yüzbaşı iyice perişan hale düşmüştür.
Tam da bu dönemde bir seri katil ortaya çıkmıştır. İnsanları vahşice öldürmekte , onları vücutlarında kesikler oluşturmakta ve anüslerine haç sokmaktadır. Bir de kurbanlarının yanına " Ben Mesiha Daggala'yım. Ölüm Peygamberi " yazmaktadır.
Bir insan ruhtan daha fazla bir şeydir yüzbaşı, Her insanın ruhunda canavarlık vardır. Toplum denilen o cahil ve karanlık canavar , geçmişteki tüm çağlarda özgür insanları yok etmeye çalışmadı mı? Hapsedilen bir ruh , sadece yalnızlaştırıp yozlaştırmakla kalmaz ,sonunda kendisini herkese düşman bir canavara dönüştürür.
Seri cinayetler çözülemeyince polis şefi istemeye istemeye Yüzbaşı Alvaro'yu göreve geri çağırır....
Yüzbaşı Alvaro'yu hiç sevmediğimi söylemeliyim. Kendisinin bir sırrı olduğunu kitabın başından beri fark ediyorsunuz . Fakat yazar sel verip sır vermediği için bu sırrı ancak kitabın ortasında , sırrın detayını ise dip notta öğreniyoruz. Ve eminim ki bu sırrı öğrendiğinizde Alvaro'dan en az benim kadar nefret edeceksiniz. İyi bir araştırmacı ve dedektif olması iyi bir insan olduğu anlamına gelmiyor ki kendisi de kendisinden ve olduğu kişiden nefret ediyor...
İnsanın en büyük tehlikesi kendi ruhunun karanlığı değil midir?
Cinayetlerin işlendikten sonra araştırma safhaları ve kitabın ilerleyici düşük tempoda olmuş. Bu noktada sıkılabilirsiniz ki ben de sıkıldığımı itiraf etmeliyim. Fakat sonucu çok merak ettiğim için kitabı pür dikkat okudum.
1700 lü yıllarda olduğu için atla suç mahalline gitmeler, araştırma için günümüz tertibatları olmadığından da soruşturmalar daha yavaş ilerliyor ve polis önsezisi en büyük yardımcıları oluyor.
Vicdanını yok edersen geriye sadece bir hayvan kalır.
Katil hiç umulmadık birisi çıkıyor , bu sefer tahmin edemediğimi itiraf etmeliyim. Fakat beni şaşırtan ne katil ne araştırma ne de Alvaro oldu. Kitabın sonu beni daha çok şaşırttı. Sonunda şok oldum dersem yalan söylemiş olmam.
1700 lü yıllarda geçen polisiye gerilim okurken sonda kitabın türünde de farklılık oldu. Merak edenler için minik bir ipucu vereyim : yazar sonunda kitaba bilim kurguyu da eklemiş.
Beni şaşırtan ve bu konuda fark yaratan kitapları severim. Ne kadar başlarda okurken sıkılmış olsam da sonunda yarattığı farklılığı sevdim yazarın.
Kitabın Adı :Ölüm Peygamberi
Yazar :Alein Kentigerna
Yayınevi :Panama Yayıncılık
Sayfa Sayısı :384
1743 yılında, Rio de Janeiro'ya musallat olan bir seri katil, bir ay içinde kurbanları arasında fakir köylülerin, din adamlarının, kontların ve polis şeflerinin olduğu bir düzine kadar insanı vahşice öldürür. Katil, öldürdüğü insanların yanına hep aynı kanlı imzayı karalamaktadır: "Ben Mesiha Daggala'yım, Ölüm Peygamberi." Rio valisi bu vahşi cinayetleri çözebilmesi için bir yıl önce polis teşkilatından kovulmuş, alkolik ve esrarkeş Yüzbaşı Alvaro'yu göreve çağırmak zorunda kalır.
18. yüzyılın korkunç Engizisyon Mahkemesi, işlenen cinayetleri önceden haber veren yüzü maskeli gizemli bir ressam, ilk bakışta herkesi kendine âşık eden güzeller güzeli bir kontes, şeytana taptıkları gerekçesiyle diri diri yakılan bilim insanları... Tüm bunların karşısında ise hayattan vazgeçmiş; kendini, çektiği vicdan azabı kuyusunun içine hapsetmiş mutsuz bir polis ve masum insanları vahşice doğrayıp öldüren; dine, topluma ve uygarlığa karşı savaş açmış, cani ve zeki bir katil. Belki de Deccal'in ta kendisi...
Tutkulu bir aşkın gözyaşlarıyla kavrulmuş, ıssız ve ümitsiz insanlar… Acı ve merhametsizlikle yüklü bir dünyanın ortasında sıkışıp kalmış günahkâr arzular… Ve bu günah dolu dünyanın ortasında vahşete susamış, kılıcını kınından çekmiş acımasız bir katil! Ölüm Peygamberi… Uykularınızı kaçıracak kadar karanlık, puslu, kanlı ve sürprizlerle dolu, gizemli bir polisiye…
Kitap al beni oku derken oradan kahve güzelce göz kırpıp gel beni iç diyor :)
YanıtlaSilKızılay Metro Kitap Fuarında habire görüyorum bu kitabı. Almak bir türlü nasip olmamıştı. Gittiğim de alayım bari. Elinize sağlık :)
YanıtlaSil