Kitabın Adı : Kar Kokusu
Yazar : Ahmet Ümit
Yayınevi : Everest Yayınları
Sayfa Sayısı : 280
Yarı otobiyografik bir roman. Sovyetler Birliği henüz dağılmamış. Türkiye'de askeri diktatörlüğün en karanlık günleri. Moskova'daki uluslararası okulda eğitim gören Türkiyeli devrimciler. Askeri diktatörlüğün istihbaratçıları onların peşinde. Ve karlar üzerinde bir cinayet. Cinayet sorgusuyla başlayan iç hesaplaşma. Hayatın anlamı nedir? Gerçeği kim temsil ediyor? Sadece Türkiye Komünist Partisi'nin değil, uluslararası devrimci hareketin bir dönemine de farklı bir bakış.
"Mehmet koruluğun sınırındaki dereye geldiğinde, Leonid yine yaklaşmıştı pencereye. Ama Mehmet onu görmedi. Gözleri geçeceği derenin üzerindeki küçük köprüye takılmıştı, yerler buzdan parıldıyordu. Köprüye doğru bir adım atmıştı ki, ayağı kaydı. Düşmekten son anda tahta korkuluğa tutunarak kurtuldu. Doğrulup yeniden yürümeye başlayacaktı ki, arkasında birinin varlığını hissetti. İrkilerek başını çevirmeye çalıştı ama geç kalmıştı; derinden gelen bir ses duydu, aynı anda sırtında şiddetli bir darbe hissetti; hızla öne savruldu ama elleri hâlâ korkuluklarda olduğu için yere düşmedi. Başını çevirip vuranı görmek istedi, başaramadı. Bakışları usulca aşağı, göğsüne kaydı, hiçbir şey göremedi. Ama sırtındaki ağırlık hissedilmeyecek gibi değildi. Birkaç saniye ayakta kaldı, başı dönüyor, kusmak istiyordu. Engellemek istedi, başaramadı, ağzından koyu bir sıvının boşaldığını fark etti. Elleri korkuluktan çözüldü, yüzüstü yere yıkıldı. Düşerken başını köprünün buzlanmış tahta döşemesine çarpmıştı, ama hiç acı duymuyordu. Yalnızca hızla uzaklaşan birinin ayak seslerini işitti."
Başkomiser Nevzat serisini severek okuduğum Ahmet Ümit 'in kaleminden Kar Kokusu severek okuduğum kitaplardan birisi oldu. Yazarın diğer kitaplarına göre temposu daha yavaş olan kitap bazı bölümlerde sıkılmanıza sebep olabilir .
Karlı Moskova'da geçen kitap, adını da bu nedenle almış sanıyorum. Türkiye'den kaçak olarak sahte kimliklere Moskava'ya eğitim için giden TKP üyesi yoldaşların arasında geçiyor olaylar. Türk yoldaşlardan Mehmet bahçede öldürülmüş olarak bulunur . Türklerin arasında bir köstebek olduğu istihbaratını aldığı için yurdun önünde pusuya yatmış olan KGB , olayı araştırmaya hemen başlar. TKP nin Moskova'daki yetkilisi de soruşturmaya katılsa da yoldaşlarını korumaktan çok koltuğunu kaybetmemeyi düşünmektedir . Mehmet'in cinayeti araştırılırken bir olay daha meydana gelir. Herkesin aklında soru işaretleri vardır .
Bir keresinde komünistlerin iktidar için değil, muhalefet için yaratılmış olduklarına kadar götürmüştü işi. Yaşanan yetmiş yıllık deneyim iktidar işinde çuvalladıklarının en açık kanıtıydı. Ama faşizme karşı direnişte, demokratik haklar için savaşımda, savaş kışkırtıcılığına karşı durmada destanlar yaratmıştı komünistler.
Gerçek hayatta da karşılaştığımız üzere kitapta da davalarına en fazla bağlı olanlar alt kesimlerdir. Yönetici ya da daha üst kesimde olanlar davanın çok mevki kaybetmeme telaşındadırlar .
Aralarına karışan ajanları fark etmedikleri gibi fark edene de paranoyak gözü ile bakmaktadırlar. Atalarımızın dediği gibi doğru söyleyeni dokuz köyden kovalar . Bazen gördüğümüz yanlışları çevremizde anlatmak ne kadar zordur . Size deli ya da yalancı gözü ile bakarlar. Herkes çıkarı neyi söylüyorsa ona inanır. Bunun doğru olması önemli değildir. Bu kitap bana bunları düşündürdü . Bir anlamda insanları tahlil ettim okurken...
Ahmet Ümit 'in diğer kitapları gibi hızlı alması da düşündürdükleri ve farklı olması ile sevdim ben kitabı. Sürpriz bir son ya da heyecanlı bir araştırma süreci bekliyorsanız bu kitapta hayal kırıklığına uğrayabilirsiniz. Olaylar düşündüğümüz gibi karmaşık değil göründüğü kadar basittir bazen...
En kısa zamanda okumayı düşündüğüm bir kitap. Yorum için teşekkürler.
YanıtlaSilSevgiler:))
Sil