Kitap hakkında bilgi vermeye başlamadan önce ilk olarak söylemeliyim ki bu kitabı çok çook sevdim ve mutlaka herkes okusun isterim . Tereddütsüz tavsiyemdir diyerek başlıyorum yazıma.
Sema Soykan'ın kaleminin ve kitaplarının çok iyi olduğunu duymuştum fakat şimdiye kadar okumamıştım . Yazarın kalemi ile tanışmak bu kitaba " Keşke " ye nasipmiş.
Kitabı büyük bir araştırma ve emek ürünü. Bu araştırma ve emek okurken her satırda anlaşıldığı gibi kitabın sonunda yer alan kaynakça kısmı gözden geçirilerek de anlaşılabilir.
Köy Enstitülerini çoğunuz duymuş ya da hakkında bir şeyler okumuşsunuzdur. Hakkında bilgi sahibi değilseniz tarihimizdeki bu gurur duyulacak okullar hakkında bilgi sahibi olmak için tam zamanı . Şimdi bu kitap ile başlayabilirsiniz....
Keşke ile tarihimize 1940 lı yıllara uzanıyoruz. Bu yıllarda kurulan köy enstitüleri , kurulma amaçları ve eğitim sistemine yer veriliyor . O yıllara göre verilen eğitim ile kendi zamanımda aldığım eğitim ve çocuklarımıma okullarda verilen eğitimi ister istemez kıyasladım okurken . O kadar dolu dolu ve hayatı bütün bir şekilde okul sıralarına alan bir eğitim sistemi oluşturmuşlar ki gurur duydum. Dünya Klasiklerinin çevrilip okullardaki çocukların rahat ulaşabilmeleri için getirtilmesi , ceplerinde sürekli kitap taşımaları ... O kadar hoşuma gitti ki anlatamam . Ben 1990 lı yıllarda ortaokuldaydım. O yıllarda internet yok ve kitap sayısı da yetersizdi. İlk halk kütüphanesine giderdik ve bizi boyumuz küçük diye üst kata çıkarmazlar alt kattaki kitaplardan faydalanmamızı isterlerdi. Alt kattaki kitaplık ilkokullara yönelikdi ve bize yetmiyordu artık . Derdimizi anlatmaya çalışsak da anlayan - dinleyen bulamıyorduk!! Yine o yıllarda performans ödevi verilmişti. Bir eseri okuyup inceleyecektik. Ben Balzac - Kırmızı Zambak'ı okumayı o kadar çok istiyordum ki anlatamam. Eskişehir'de her kitapçıya gidip Balzac'ı sordum satın almak için , sonuç ise hüsran oldu . Balzac'ın hiçbir kitabını bulamamak bir kenara bazı kitapçılar da Balzac kim onu sordu... Sonuçta ne mi oldu ?? Komşumuzdan Yakup Kadri'nin Yaban romanını alıp onu okuyup inceledim ve Kırmızı Zambak içimde uhde olarak kaldı . Niçin illa Balzac diye direttiğimi hatırlamıyorum ancak okumayı ne kadar çok istediğimi hatırlıyorum. İşte Köy Enstitüsünde okuyan çocukları ne kadar şanslı bulduğumu artık daha iyi anlayabilirsiniz.
Yine Köy Enstitüsündeki eğitimi okuyunca geçen evde çocuklarla yaptığımız konuşmayı hatırladım. Bilim adamı , felsefeci gibi tarihe adını yazdırmış insanların hayatlarını ve yapıtlarını incelerken bir değil birçok dalda aktif olduklarını görüyoruz. Astronomi , fizik , kimya , edebiyat ... Bir değil birkaç dilde eğitim alıp kendilerini geliştirirken birden fazla da yabancı dil öğreniyorlar. Peki günümüzde neden böyle değil. İstisnalar her zaman vardır ancak çoğunlukta işten eve evden işe . Avukat sadece avukat doktor sadece doktor . İkinci bir dalla , farklı uğraşlarla ilgilenip kendilerini geliştirenler çok az. Okullarda da benzer durum var. Farklı uğraşlar ile okulda ilgilenmek isteyenleri dalga geçerek karşılıyorlar çoğu zaman . Hemen öyle değil diye inkar etmeyin , şahit olduğum olaylar var. Bizim geçmişteki bu insanlardan ne eksiğimiz var da kendimizi geliştirmek istemiyor ve var olanı alıyoruz. Sadece tüketim toplumu olduk sayılır... Köy Enstitülerinde dikiş nakıştan tamirata , tarla sürülüp ekilmesine , araç sürülmesine , inşaat yapımından marangozluğa kadar öğretmen adayı çocuklara her şey öğretiliyordu. Kendi kendine yetebilen bu çocuklar mezun olup köylere öğretmen olarak gittikleri zaman sadece okulda değil hayatın her alanında halka eğitim veriyor , onlarla çalışıyordu .
Köy ensititülerini çok sevdiğim ve kapatılmalarına çok üzüldüğüm için şimdiye kadar onlardan bahsettim ancak kitapta sadece bu anlatılmıyor tabii ki...
Ülkemizin geçmişini okuyoruz kitapta. 1940- 1980 yılları arasında yaşananlar , ülkemiz için dönen dolaplar , ülke yönetimi , teknolojik ilerleme ve bunun engellenmeye çalışanlar anlatılırken bir döneme ayna tutuyor yazar . Bazıları bildiğiniz bazıları ise detaylarına hakim olmadığım olaylardı . Öyle ki tarihimizi okurken söylenerek , arada boğazıma takılan yumru nedeniyle mola vererek ve birçok bölümü işaretleyerek okudum. Ülkemizin iyiliğini istemeyen dış güçlerin oyunları ve bunlara maşa olan ülkemizden insanlar . İnsan kendi ülkesi gelişsin , büyüsün ister. Ancak görüyoruz ki kendi menfaatlerini ülkenin önünde gören insanlar var. Bağımsız yaşamak varken manda sitemini tercih edenler!!! Bu insanlara ne desem boş . Çünkü söylediklerimiz karşıdakinin anladığı kadardır , anlayacak kimseyi göremiyorum karşımda . Kulaklarını tüm gerçeklere tıkamışlar.
Bütün bu olanlar Fikret'in hayatının ekseninde okuyoruz . Zorlu hayatlar ve bu hayatın ortasında yeşermiş ve hiçbir gücün yıkmayacağı bir sevgi. Öyle bir sevgi ki uzaklık , mesafe , kırgınlık ve zorluk hiçbir güç onlara engel olamıyor . Ancak hayatın her zaman bilmediğimiz farklı planları vardır bizim için ve farklı insanları bir araya getiren kaderi okurken hem üzülecek , hem sevinecek , hem sinir olacak hem de gülümseyeceksiniz....
Keşke 'den Alıntılar:
"Zaman, kaygısı ve telaşı olanın aleyhine işler ..."
"... gerçekleri öğrenmeden yola çıkanlar yollarını şaşırırlar."
" Suçluluk içinde kıvrananlar, vicdanın sesini duymamak için yalan söyler."
"İmkansız ile mümkünün arasındaki fark insanın kararlılığında ve çabasında yatar. "
"Biz başarıya imrenen, okuyamadığımız kitaplara dertlenen gençlerdik."
"En kusursuz plan bile aşk karşısında bozulmaya mahkumdur. "
Kitabın Adı :Keşke
Yazar : Sema Soykan
Yayınevi : Alfa Yayınları
Sayfa Sayısı : 500
Bozkırı yeşertmek ne kadar sürer... Bir mevsim mi?Gençlik, Eğitim, Aydınlanma, Özgürlük ne kadar sürer... On yıl mı?Pişmanlık ne kadar sürer... Çeyrek asır mı?Aşk ne kadar sürer...... Bir ömür mü?Keşke... Hatalarımız, fedakârlıklarımız, kayıplarımız, sevgimizin ağırlığıyla, geçmişi, bugünü ve geleceği kuşatan bir "keşke" ne kadar sürer?Sema Soykan'ın öğretici kalemi ve akıcı üslubuyla KEŞKE-Bir Köy Enstitüsü Romanı, sırlar ile özlemler, mağlubiyetler ile galibiyetler, imkânsız ile mümkün arasında savrulan altı hayatın perdesini aralıyor.Yaşanmış olaylardan esinlenerek titiz bir araştırmayla yazılan KEŞKE, Türkiye’nin aydınlanma sürecinde yetişmiş iki öğretmenin –Sabia (Nedret) ve Fikret’in– yaşamöyküleri, vatan sevgileri, ölümsüz aşkları ve fedakârlıklarını anlatırken, Köy Enstitülerinin açılışından kapanışına, işleyişinden benzersiz eğitimine ve Türkiye’nin 1940-1980 yılları arasında yaşadığı siyasi süreçler ile emperyalizmin eğitimimiz ve de toplumumuz üzerindeki etkilerine de mercek tutuyor.Sadece kişilerin değil, toplumların da keşkeleri ne kadar çoksa, hataları, mutsuzlukları ve pişmanlıklarının o kadar derin ve de yakıcı olduğunun hatırlanması umuduyla...
Köy enstitüleri nin kapanması beni hep cok üzer. Kitabı okumak isterim ☺️
YanıtlaSil