2. Dünya Savaşı ile ilgili birçok kitap ve roman okudum. Her bir kitapta vahşetin farklı bir yönü resmedilmişti, her okuduğumda beni daha derinden etkiledi. İnsan bu tür vahşetleri ne kadar okursa okusun alışamıyor. Her seferinde daha çok etkilenip acısını taa derinde hissediyor . Leylak Kızlar'da 2. Dünya Savaşı zamanındaki üç kadının öyküsünü anlatıyor . Üç kadın ve bu üç kadının yanında da birçok yan karakter ile kitap zenginleştirilmiş. Polonya , Almanya ve Amerika üçgeninde geçen kitap gerçek bir yaşam öyküsünden esinlenilmiş. 1939 yılında Hitler tarafından inşa edilen Ravensbrück kampından geçiyor olayların çoğu. Baş karakter Caroline Ferriday ve Herta gerçekten yaşamış karakterler. Bunu bilerek okumak ve büyük bir araştırmanın ürünü olması kitabın daha da etkileyici hale gelmesini sağladı benim için.
İnsanların kendi milletini sevmesini ve milliyetçi olmalarını anlayabiliyorum ve ben de kendi milletimi çok seviyorum. Fakat kendi milletini diğer tüm insanlardan üstün olduğuna nasıl bir kafadır anlayamıyorum . Hitler'in Almanların en üstün ırk olduğu saplantısı birçok Alman tarafından benimsenmiş ve buna inanmışlardır , Herta da bunlardan birisidir , bir tıp doktorudur. Herta bir doktor olarak asıl amacı insanları kurtarmak olmalıdır , fakat o gittiği Ravensbrück kampında yapılanlara başta tepki gösterse de zamanla alışmış , nasıl olsa ölecekler diye kamptaki insanların üzerinde akıl almaz deneyler yapılmasına yardım etmiştir. Her ne kadar tarih bilgime göre bu dönemde yapılan vahşeti , işkenceleri, ölüm biçimlerini ve deneyleri duymuş ve belgesellerde seyretmiş olsam da kitapta birebir yaşayan karakterlerin duygularıyla okumak ve onlarla birlikte yaşamak bambaşkaydı. Üzüntü kelimesi duyguları tarif etmek için az geliyor .
Kamptaki kadınlar ve genç kızlar deneylerde kullanıldığı için onlara tavşan olarak hitap ediyorlar, tavşan denilmesinin bir diğer sebebi de ayaklarından ameliyat edildikleri için sekerek yürümeleri . Bu ameliyatlarda yapılanlar hiçbir insanın vicdanının alacağı türden değil . Bu yüzden bunları yapanların vicdanlı olduğunu hatta akıl sağlığının yerinde olduğunu düşünmüyorum.
Kasia küçük bir kız çocuğu benim gözümde kendisini genç kız olarak görse de, ilk aşkın heyecanını yeni yeni hissetmeye başlasa da ... Polonya'da ailesiyle birlikte yaşayan Kasia, Nazi askerleri tarafından ablası ve annesi ile birlikte tutuklanarak Ravensbrück kampına gönderilir. Çoğu insanın kampa gönderilme sebebi belli de değildir , sorduğunuz bir soru belki de hoşa gitmeyen bir davranış kampa göndermeniz için yeterlidir . Bunun için yahudi olmanıza da gerek yoktur . Aslında Alman olmamanız yeterlidir... Kasia 'nın , ablasının ve annesinin kampta yaşadıkları, gözlemledikleri ,hissettikleri çok acı ....
Caroline Ferriday Amerika'da annesi ile birlikte kendi imkanları ile topladıkları yardımları Fransa'daki yetimhanede yetimhanedeki çocuklara göndermektedir. Bekar birisi olan Caroline hayatını insanlara yardım etmeye adamıştır . 2. Dünya Savaşı'ndan sonra da savaş zamanında kobay olarak kullanılmış kadınların tedavisi ve savaş tazminatlarının ödenmesi için bütün kuvvetiyle çalışmış kuvvetli bir kadındır, yaptıkları takdire şayan gerçekten de.
Leylak Kızlar kalın ve büyük bir kitap olmasına rağmen gerek yazarın anlatım tarzı gerek konunun içeriği gerekse gerçek olaylara dayanması bakımından hızlıca okunuyor. Kitap bitiyor ancak etkisi bitmiyor. Birçok 2. Dünya Savaşı'nı anlatan kitap savaşın sona erip kahramanların kurtulması ile bitiyor . Leylak Kızların en sevdiğim yanlarından bir tanesi de savaştan sonrasınıda gözler önüne sermesi . Savaş bittikten sonra ailelerine dönenler, yaşamına devam etmeye çalışanların neler yaşadıkları , savaşın etkilerinin hemen geçmediği , düzen kurulasıya kadar insanların neler çektikleri ve neler hissettiklerini de okuyucuya aktarıyor. Bu yönüyle de tam puan aldı kitap benden.
Duygudan duyguya sürükleyen bir kitap oldu benim için Leylak Kızlar. Bir karakteri severken diğerine kızdım , onlarla birlikte acı çektim, onlarla birlikte ağladım, onlarla birlikte güldüm. Bazılarının davranışlarını da hiç anlam veremedim, çünkü normal tabir ettiğimiz sınırlardaki bir insanın davranışlarını uymuyordu maalesef . Birilerine iyi görünmek, birilerine yaranmak ,kendi ırkının daha üstüne olması, kendi askerinin daha başarılı olması için insanlara eziyet etmek, onları öldürmek, onları kobay olarak kullanmak hiçbir mantık sınırına sığmıyor maalesef. Kendi ırkları içerisinde bile ari ırk yaratmak için kendi genç kızlara tecavüz eden insanlardan bahsediyoruz. Büyük bir topluluğu etkisi altına alan bir düşünce olduğuna göre bulaşıcı delilik demek doğru olabilir mi bilemedim sonuç itibarıyla çok etkileyici bir kitaptı tavsiyemdir
Kitabın Adı :Leylak Kızlar
Yazar :Martha Hall Kelly
Yayınevi :Kanes Yayınları
Orjinal adı : Lilac Girls
Çevirmen :Nil Bosna
Sayfa Sayısı : 496
“Keşke ölsem!” dediğinizde bir ses kulağınıza fısıldar; umut biraz uzakta ama hep var ve orada…
“Keşke ölsem!” dediğinizde bu kitapta okuduklarınızı hatırlayın, nedenlerinizi yeniden değerlendirin.
***
II. Dünya Savaşı sırasında Polonya, Almanya ve Amerika olmak üzere üç farklı coğrafyadan hayatları kesişen üç kadının nefes kesen hikayesi…
Kuzey Almanya'daki bir kadın toplama kampı olan Ravensbrück'te 130.000'den fazla kadın ya hastalıktan ya da açlıktan öldü. Ne yazık ki vahşice infaz edilenler de oldu. Bu kadınlardan bazıları Alman Dr. Herta Oberheuser tarafından insanlık dışı deneylere tabi tutuldu. Dr. Oberheuser, Alman askerlerinin yaşadıklarına karşı misilleme yaptığını düşünüyordu. 1939 Almanya’sında kendince farklı nedenleri vardı. Bu inanılmaz deneylerin kurbanlarına daha sonra Ravensbrück Tavşanları denildi.
New York Fransız Konsolosluğu’ nda çalışan ve insanlara yardım etmeyi hayat felsefesi olarak gören Caroline Ferriday’ın hikayesi; aslında savaşa karşı direnişi, Hitler’in ordusu Polonya’yı işgal edince başladı. Güçlü iradesi, kararlılığı ve muhteşem mücadelesi tarihe not düşüldü.
Tavşanlar’ın ise sahip oldukları tek şey umuttu. Onlara ne olursa olsun hayatta kalma gücü verdi.
Çok acı… Çok umut… Çok gerçek…
Dostluk, sevgi ve bir tadımlık aşk!
Keşke kitabın sonunu söylemeseydiniz:). Yinede gerçekten acıktıran bir yorunuz var. Kaleminiz sağlık:).
YanıtlaSilHmm not alındı teşekkürler
YanıtlaSilŞu kadarcık bir yorumu bile okurken insanın içi almıyor..Gerçekten nasıl bir kafadır o?
YanıtlaSilNilücüm devam ediyorum ben hala okumaya, kitap akıcı da benim ayıracak kafam yok bu aralar :)) huzurlu geceler canım
YanıtlaSilThis book is really amazing impressive and exciting at the same time. The theme of this book it should raise public awareness and make people understand that no person is superior to another by the mere fact of their nationality.
YanıtlaSilRegards,
Flo