Osmanlı döneminde ilk kez roman yazan Fatma Aliye Hanım’dan sonra ikinci kadın Türk yazardır Halide. İlk romanını yazdığında sadece 19 yaşındadır. Küçük yaşta kendisinden yaşça büyük birisi ile evlilik yapan Halide iki çocuktan sonra eşinden boşanmıştır. Yaşadığı bu tecrübe onun güçlendirmiş ve artık hiç bir erkeğin gölgesinde ve hakimiyetinde bulunamayacağını anlamıştır. Artık erkekleri etkisi altına alan ve onları yöneten bir Halide vardır...
Kitaplarını çok severek okuduğum Halide Edip Adıvar'ın hayatının bir kesitine şahit oluyoruz Cesur Bir Kadın Halide kitabında. Sağlık sorunları nedeni ile yurt dışına çıkan Halide ve eşi Adnan 14 yıl gönüllü sürgün hayatı yaşamışlardır. 1939 yılında yurda dönüş için Şark Ekspresi Paris'ten İstanbul'a yola çıkan Halide ile birlikte biz de hem trende tanıştığı insanlara ve yaşadıklarına tanıklık ediyoruz hem de onunla birlikte ara ara geçmişe giderek Kurtuluş Savaşı zamanına şahitlik ediyoruz.
Ülke düşman tarafından işgal edilmeye başlayınca iyi bir hatip olan Halide de insanlara durumu anlatmak için konuşmalar yapmış sonra da kocası Adnan ile birlikte Anadolu'ya Mustafa Kemal'in yanına gelmişlerdir. Mustafa Kemal'in yaydığı enerji ve otoriteden etkilenen Halide , onu da diğer erkekler gibi kontrolü altına alamadığı için hayal kırıklığına da uğramıştır. Aynı zamanda ona karşı olan ilgisi de karşılıksız kalmıştır. Kocasının Mustafa Kemal'e tavır almasının sebebi de budur. Savaş zamanında Onbaşı rütbesi ile orduya da destek vermiştir Halide. Amerika Mandası taraftarıdır ve bunu da açıkça belli edip savunmuştur. Atatürk'e her ne kadar destek olsa da aynı zamanda yaptıklarını tam olarak anlayamayıp onu " Tek Adam " olmakla suçlamış ve durum da aralarındaki yakınlığı etkilemiştir.
Yazarların akıcı anlatımı ile harika bir tarihi kurgu ortaya çıkmış.Kitap Halide Edip Adıvar'ın hayatının bütününü değil sadece bir kesiti ve Halide'nin gözünden savaşı ve Atatürk'ü anlatıyor. Anlatım bir geçmiş ve gelecek olarak ilerlemiş ve bir iki yerde tarih karmaşası olsa da genel olarak severek okuduğum , bildiklerimi tekrar hatırladığım ve bilmediklerimi de öğrendiğim bir kitap oldu. Büyük bir emek ile hazırlandığı belli olan bir kitap.
Kitaptan Alıntılar :
Halide'nin kürsüye çıkmasıyla, Sultanahmet Camii'nde sala okunmaya başladı. Salanın bitmesini beklerken; İslamiyet'in ne kadar kusursuz ve barış dini olduğunu düşündü. Türk milletinin böyle bir manevi güce sahip olması ne harikulade bir şeydi. Böyle bir manevi gücü hangi maddiyat yok edebilirdi?
Keşke sadece sevdiklerini, değer verdiklerini hatırlayabilseydi insan.
Ölüm bir hayatın sona erişi anlamına gelse de geride kalanlar için değişimin başlangıcı olur çoğu zaman.
Sultan Abdülaziz geleceğin demiryollarında olduğunu öngörmüş, güzergahının saray bahçesinden geçecek şekilde planlanmasına karşı gelenlere, son söz sahibi olarak tek bir cümle ile cevap vermişti:
"Memleketime demiryolu yapılsın da isterse sırtımdan geçsin, razıyım."
Görünüyordu ki; Hıristiyanların savaşı sadece Türk hakimiyetine değil, Türk milletinin kökünü kurutmak üzerine bina edilmişti. Ordular arasında savaş bitse de, cinayetler ve yağmalamalar, Türk köyünden ve milletinden eser kalmayıncaya kadar devam ettirilmişti.
Kitabın Adı :Halide Bir Cesur Kadın
Yazar :Fatih Özcan, Yeşim Demir
Yayınevi :Destek Yayınları
Sayfa Sayısı :424
Başucunda duran tahta kutunun kapağını açtı Halide, kurumuş güle baktı.
Derin bir “Ah!” çekti...
Duvarlara çarpıp, tren raylarının tıngırtısına karıştı sesi. Mahzun gözleri ıslanmış, yüreğindeki yara tekrar kanamaya başlamıştı...
Kutuyu dudaklarına doğru yaklaştırdı, gülü öpmek istedi ama zarar vermekten korktu.
Ciğerlerini doldururcasına bir nefes çekti gül dudaklarının önündeyken. Sevginin taze kokusu yerini pişmanlıkların, vazgeçmişliklerin ve ayrı geçen zamanların isli kokusuna bırakmıştı.
Kutunun sallanmasına tren neden olsaydı keşke...
Gerçek olansa ellerinin titremesiydi.
Kapağını dikkatlice kapattı anı yüklü kutunun. Eliyle üzerindeki tozu alır gibi sevdi ve yatak başındaki yerine bıraktı.
Tuvalet etajerinin üzerinde duran kristal şişenin içerisinden avuçlarına bolca kolonya döktü, burnuna çekti... Derin bir nefesle...
Arkasında bıraktığını sandığı yıkıntıları yıllarca yüreğinde taşımış olduğunu düşündü hayretle. Zamanın karmaşık akışında; bazen rüyalarında, bazen de bir çocuğun ışıltılı bakışlarında açmıştı o anılar kutusunun kapağını... Hep kapalı kalsın, açılıp canını acıtmasın istedi yıllarca...
Ölüm bir hayatın sona erişi anlamına gelse de geride kalanlar için değişimin başlangıcı olur çoğu zaman. alıntıyı çok beğendim.
YanıtlaSilİçinde Atatürk olan her kitap ilgimi çekiyor..
YanıtlaSilGerçek hayat hikayelerini severim. Bu kişi bir de Türk kadın yazarımızsa güzel bir tarihi kurgu olmuş. Keyifli okumalar olsun canım 🙋
YanıtlaSilKitapsız olmaz :)
YanıtlaSilBen de beklerim bloguma, sevgiler! :)
Türk yazarlardan genelde uzak dursam da yazın dikkatimi celbetti. Emeğine sağlık
YanıtlaSilMerhaba,
YanıtlaSilŞimdi siz de düzenlenmekte olan web etkinliğine katılabilirsiniz. Blogum Harika kampanyası ile websiteniz veya blogunuzla kazanmaya aday olun, websitenizi tanıtın, promosyon ödüller kazanın. Sponsorlarımızın desteği ile bloglar arası etkinlik yarışmamızı 2018 yılı içerisinde yeniden düzenliyoruz. Katılım için web sayfamızı ziyaret edebilirsiniz.
Web : http://www.blogumharika.com/
Mail: iletisim@blogumharika.com