Okurken zorlandığım , duygudan duyguya sürüklendiğim bir kitap ile geldim bugün. Okurken zorlandığım derken sakın yanlış anlaşılmasın. Yazarın dili sade ve akıcı. Zorlanmamın sebebi kitapta anlatılanlar. İnsanın bambaşka bir yüzünü gözler önüne sermesi.
Kadın yok Savaşın Yüzünde , Svetlana Aleksiyeviç 'in ilk kitabı . Savaşın yüzünde kadın yok dediği zaman savaş istemeyen kadınlar ya da savaşa katılmayan kadınlar anlaşılmasın . Kitapta birebir savaşta bulunan , savaşta aktif rol alan kadınlar var.
1985 yılında yayımlanan kitap 2015 yılında Nobel Edebiyat Ödülü almış. Çoğu ödüllü kitabı ben sevmesem de bu kitap ödülü sonuna kadar hak etmiş diyor ve ayakta alkışlıyorum.
"Savaşı değil , savaştaki insanı yazıyorum ben . Savaşın tarihini değil , duyguların tarihini . Ruhun tarihçisiyim . "
İkinci Dünya Savaşında Almanya ile savaşan Rus insanını özellikle de kadınını anlatıyor kitap. Anlatıyor derken bir kurgu roman zannetmeyin. Yazar birebir savaşa katılan kadınları arayıp buluyor ve onlarla konuşuyor. Onların anılarını , söylemek istediklerini birebir onların ağzından anlatıyor. Savaşı yaşayanların hissettiklerini , savaş öncesi , sırasında ve sonrasında yaşadıklarını abartmadan anlatıyorlar , içlerinden geldiği gibi.
Zor bir kitap . Okurken fark ediyorsunuz bunu . Birdenbire okuyup bitecek , tüketilecek kitaplardan değil. Okurken molalara ihtiyaç duyuyorsunuz çünkü yaşananların ağırlığı fazla geliyor. Hızla kitap okuyan ben bile bu kitabı okurken çok fazla molaya ihtiyaç duydum. Arada birgün boyunca da hiç kitap okuyamadım , çünkü beynim zonklamaya , bu duygu yükünü kaldıramamaya başlamıştı.
Savaşı galip olarak bitiriyor SSCB. Fakat şu unutulmamalıdır ki tüm savaşlarda aslında galip yoktur. Aslında iki tarafta kaybetmiştir ve bu kaybedilenler asla geri getirilemez. Ne madalyalarla ne savaş tazminatları ile .
Savaş başladıktan sonra ülkesi için , toprakları için , insanları için evini , çocuğunu , okulunu geride bırakıp savaşa giden Rus kadınlarını anlatıyor kitap . Kadın dediysem de aslında birçoğu 13-16 yaş arasında . Savaşa alınmak istemeseler de bir şekilde kendilerini kabul ettirmeyi başarıyorlar. Çünkü önemli olan bağımsızlıklarıdır, gelecekleridir. Çamaşırcıdan , aşçıya , hemşireden doktora , tankçıdan , pilota ve keskin nişancıya kadar savaşın her alanında yer alıyor kadınlar. Başlarda erkek egemen asker topluluğuna bu durum garip gelse de bir süre sonra kendilerini kabul ettirmeyi başarıyorlar. Her işte olduğu gibi asker olmayı da başarıyor kadınlar. Kan ve vahşetin içerisinde arada da olsa yeşeren sevgiler umut oluyor onlara.
Savaşta insanların nasıl değiştiğini de görüyoruz kitapta. Bir rus askerin dediği gibi " alman kızlarına tecavüz ediyorlar , kızların acı çekmesi hoşlarına gidiyor. Sonradan düşündüğü zaman diyor ki aslında ben entelektüel bir aileden geliyorum . Ben böyle biri değilim . Ama o zamanlar farklı zamanlardı . "
Savaş zamanı ve olanlar ne kadar korkunç ise sonrasında yaşananlar daha da korkunç bana göre. Savaş sonrası dönen genç kızları , kadınları toplumun bir kesimi aralarına almak istememiş , dışlamışlardır . Hele bir annenin yaptığı çok üzmüştür beni . " evlenecek yaşta kız kardeşlerin var. Sen savaşta erkeklerin yanında kaldın , sen evdeyken kardeşlerinle kimse evlenmez. Sen git diyerek gecenin bir yarısı kızına bohçasını verip gönderen bir anne!!! Hem kızdığım hem de çok üzüldüğüm bir olay ...
Etkilenerek okuduğum kitabı kesinlikle herkese tavsiye ederim. Bizim insanımınız dilinden de tarihimizdeki savaşların anlatıldığı , tarafsız bir kitap okumayı diliyorum bu kitaptan sonra.
Kitaptan Alıntılar :
Ya savaşı nasıl açıklarsın çocuğa? Ölümü? " Neden öldürüyorlar ?" sorusunu nasıl yanıtlarsın? Kendisi gibi küçükleri bile öldürdüklerini nasıl söylersin ?
Hatırlamak korkunç ama hatırlamamak çok daha kötü.
Şehrin birinde bizi sıraya sokup hamama götürdüler . Erkekleri erkekler bölümüne , bizi - kadın. İçerideki kadınlar bastılar çığlığı , herkes bir yerini örtüyor : " Askerler geliyor !" diyerek . Kız mıyız erkek miyiz ayırt etmek mümkün değil ki : Başlarımız traşlı , üzerimizde askeri üniformalar . Bir seferinde de tuvalete gidelim dedik - kadınlar polis çağırdılar.
"E, nereye gidelim?" diye sorduk polise .
Bu defa o da başladı kadınlara bağırmaya :
"Kız bunlar yahu!"
"Ne kızı be , bildiğin asker işte..."
Yaralı bir Almanın yerde yatarken toprağı avuçlayışını hatırlıyorum , acı çekiyordu ; bizim askerlerden biri yanına gidip demişti ki : " Dokunma , benim toprağım o ! Seninki , nereden geldiysen oradadır..."
İşgal edilen bölgelerde yaşamış , esir düşmüş , Almanya'ya götürülmüş , faşistlerin toplama kamplarında kalmış herkes zan altındaydı . Tek ilgilendikleri şuydu : Nasıl hayatta kaldın? Neden ölmedin? Ölüler bile zan altındaydı ... Ölüler bile ...
Savaştan sonra uzun süre gökyüzünden korktum , başımı kaldırıp göğe bakamadım . Sürülmüş toprak görünce korktum . Oysa ekin kargaları telaşsız geziyordu artık üzerinde . Kuşlar savaşı çabuk unuturlar ...
Kitabın Adı :Kadın Yok Savaşın Yüzünde
Yazar :Svetlana Aleksiyeviç
Yayınevi : Kafka Yayınevi
Orjinal adı :У войны не женское лицо
Çevirmen :Günay Çetao Kızılırmak
Sayfa Sayısı :404
"2015 Nobel Edebiyat Ödülü'nün sahibi Svetlana Aleksiyeviç'in ilk eseri ve kurduğu türün ilk örneği sayılan Kadın Yok Savaşın Yüzünde, II. Dünya Savaşı'nın kadınlar 'cephesinde' nasıl yaşandığını belgeleyen çok güçlü bir sözlü tarih çalışması… "
İsveç Akademisi, Svetlana Aleksiyeviç'e Nobel Ödülü verdiğinde yazarın "yeni bir edebi tür" yarattığını belirtmiş, eserlerini de "duyguların ve ruhun bir tarihi" sözcükleriyle betimlemişti. Aleksiyeviç uzun bireysel monologları farklı seslerin duyulduğu bir kolaja dönüştüren özgün dokümanter tarzıyla, kendilerine nadiren konuşma fırsatı verilen, yaşantıları da çoğu zaman ülkenin resmi tarihine karışarak yitip giden sokaktaki insanların hikâyelerini kayıt altına alıyor.
Kadın Yok Savaşın Yüzünde'de Aleksiyeviç, tarihin gelmiş geçmiş en kanlı savaşını vererek faşizmin yenilgiye uğratılmasında büyük pay sahibi olan ve bu uğurda en az yirmi milyon insanını kaybeden SSCB'de kadınların -kadın piyadelerin, sıhhiyecilerin, keskin nişancıların, çamaşırcıların, kadın cerrahların, pilotların, keşif erlerinin, partizanların- Nazi işgalini nasıl göğüslediklerini, böylesi bir savaşta kadın olmanın zorluklarını nasıl deneyimlediklerini Sovyet ülkesinin dört bir yanından bir araya getirdiği tanıklıklarla belgeliyor ve unutuluşun girdabından kurtardığı bu hikâyeleri edebi bir toplam halinde önümüze seriyor.
Duygudan duyguya geçiş bu kitap okunur
YanıtlaSilEtkileyici bir konu... Yaşanmışlıklar işin içinde. Teşekkürler paylaşım için...
YanıtlaSilÇok duyuyorum mutlaka okuyacağım
YanıtlaSilSavaşların gerçektende kazananı yoktur. Teşekkürler canım. Listeme aldım:)
YanıtlaSilYasanmis anilar olmasi daha degerli kiliyor 🙂
YanıtlaSil