Gerçek yaşam öykülerini okumayı çok seviyorum. Yaşananlar ve yaşanmışlıklar beni çok etkiliyor. Hayalet çocuk da gerçek bir yaşam öyküsünü anlatıyor, Martin Pistorius'un öyküsünü...
12 yaşına kadar normal bir çocuk Martin. Koşup oynayan , okula giden, arkadaşları olan ve elektronik eşyalere merakı olan. 12 yaşında bir gün hastalanıyor. Önce boğazı ağrımaya başlayan Martin , sonra halsizleşmeye başlıyor. Doktorlara götürüyor annesi. İlaçlar veriyorlar işe yaramıyor. Sonra psikolojik olduğu söyleniyor ... Derken bir dün Martin'in dünyası kararıyor.
Tamamen bilinçsiz hale gelen Martin için doktorlar fazla yaşamaz diyorlar. Ailesi ne yapacaklarını şaşırsalar da çocuklarını bırakmıyorlar. Tam olarak hastalığının ne olduğu da bilinmiyor.
Tıbbın anladığı alanın çok dışına yolculuk etmiştim. Ejderhaların uyuduğu diyarda kaybolmuştum ve beni kimse kurtaramadı.
Dört yıl evet tam dört yıl bilinçsiz olarak karanlıkların i,çerisinde kalıyor Martin. Bir gün yüzeyden gelen ışığı fark edesiye kadar. 16 yaşında yavaş yavaş bilinci yerine gelmeye başlıyor. Çevresinde olan biteni duyuyor, onları görüyor . Fakat tepki veremiyor. Vücudu adeta onun için bir hapishane olmuştur.
Çevresinde kimse onun kendisine geldiğini, bilincine kavuştuğunu anlamıyor. Ailesi bile...
Yedirildim, yatırıldım, silindim ve temizlendim ama hiç fark edilmedim.
Baba! Buradayım! Göremiyor musun?
Kaldığı rehabilitasyon merkezinde işkence görüyor. Çimdikleniyor, hakarete uğruyor. Fakat hiç birisine tepki veremiyor. Zorla yemek yediriliyor. Bazen çok sıcak ağzını yakıyor bazen de buz gibi. Zorla ağzına tıkıştırılan yiyecekleri kusacak olsa da kusmuğu yediriliyor ve onun yapabildiği hiçbir şey yok. Hatta taciz ve tecavüze de uğruyor...
Herkes kötü davranmıyor tabii. Aralarında iyi olanlar da var Virna gibi. İlk olarak Virna fark ediyor Martin'in onları anladığını ve çevresini fark ettiğini.
İşte o zaman anladım, ailelerin bizi kaldıran kişiler olduğunu ama yabancıların da - hiç farkında olmasalar da - bizi kurtarabileğini.
İlk hastalandığından on üç buçuk yıl sonra Martin , Virna'nın gayretleri ile Geliştirici Alternatif İletişim Merkezi'ne değerlendirmeye giriyor ve orada Martin'in her şey anladığı ortaya çıkıyor. Onun için en uygun iletişim şeklini buluyorlar ve Martin sonunda kendisini ifade etmeye başlıyor....
Zaman alacak ama en azından çevremdekilere , daha önce düşünmedikleri şeyleri anladığımı gösterebilecektim. Bebekler her gün şikayet etmeden mama , püre yiyebilirdi ama ben yakında birisinden tuzu uzatmasını rica edebilecektim. Hayatımda ilk kez yemeğime tuz ekebilecektim.
Kitap bu kadar mı ?... Tabii ki değil . Martin 'in hayatı daha yeni başlıyor. Kitapta tam zorluklara rağmen onun ne kadar ilerleme kaydettiğini ve başarılarını okuyoruz. Ona embesil , öküz diyenlere inat aslında ne kadar zeki birisi olduğu ortaya çıkıyor.
Bedenin engelli olması beynin de engelli olduğu anlamına gelmiyor. Bizim hiç düşünmeden çok basit olarak yaptığımız hareketleri Martin'in vücudu yapmıyor. Beynine itaat etmiyor. İtaat eden tek bir el bile olsa bu el ile Martin kendisini anlatmayı başarıyor.
Çok etkileyici bir kitap Hayalet Çocuk. Okurken çok duygulandım ve Martin'in ilerlemesine ve azmine hayran oldum. Gerçek yaşam öykülerinden hoşlanıyorsanız bu kitabı kaçırmayın.
Kitabın Adı :Hayalet Çocuk
Yazar :Megan Lloyd Davies, Martin Pistorius
Yayınevi :Pena Yayınları
Orjinal adı : Ghost Boy
Çevirmen : Bige Turan Zourbaki
Sayfa Sayısı :312
Bedenine hapsolan bir çocuğun mucizevi kaçışı. 12 yaşında tekerlekli sandalyeye mahkum olan, hiç hareket edemeyen, konuşamayan ama etrafındaki dünyayı tüm gerçekliğiyle algılayan Martin Pistorius'un mucizevi gerçek hikayesi
12 yaşındaki sıradan bir çocukken, 1988 kışında, basit bir boğaz ağrısıyla başlayan ve anlaşılmaz bir şekilde ilerleyen hastalığı, hareket etme yeteneğini ve konuşma yetisini elinden aldı. Kısa süre içinde bütün yaşamsal fonksiyonlarını kaybetti ve 3 yıl süren bir komaya girdi. Birçok hastalık için tedavi gördü ama doktorlar asıl nedeni hiçbir zaman bulamadı. 16 yaşında mucizevi bir şekilde bilinci tekrar açıldı, vücudunu hareket ettiremese de etrafında neler olduğunu anlayabiliyordu. Kendi bedenine hapsolmuş bir şekilde, orada olduğunu göstermeye çalışarak yıllarca bekledi. Sonunda bir terapist Martin'in onu gerçekten anladığını görebildi. Martin, hâlâ hayatta olduğunu kanıtladığında 25 yaşındaydı.
Bedenim, içinden kaçamadığım bir hapishane: Konuşmaya çalışsam, sessizim; kolumu kaldırmak istesem, yerinden oynamıyor. Zihnim sıçrıyor, atlıyor, parende ve taklalar atarak zincirlerini kırmaya çalışıyor, gri bir dünyada aniden çakan bir şimşek gibi pasparlak renkler çıkarıyor. Ancak kimsenin haberi yok çünkü onlara söyleyemiyorum. Beni boş bir kabuk sanıyorlar.
Yirmi beş yaşındayım fakat geçmişe dair anılarım, kaybolduğum deliğin içinde canlanıp hayata geri döndüğüm dönemden itibaren başlıyor. İnsanların on altıncı yaş günümden bahsedişlerini ve çenemde çıkan sakalları tıraş etsek mi etmesek mi diye konuştuklarını duymak, karanlığın içinde ışıklar yanıp söndüğünü görmek gibiydi. Söylenenleri işitmek beni korkutmuştu çünkü her ne kadar dolu bir geçmişim ya da hatıralarım olmasa da çocuk olduğumdan emindim ve konuşan sesler yakında erişkin olacak bir insandan bahsediyordu. Sonra üstünde tartıştıkları kişinin ben olduğumu anladım, hatta her günün sonunda gördüğüm bir annem ve babam, kız ve erkek kardeşim olduğunu fark ettim. Hani bazı filmler vardır, insanlar hayalet olarak dünyaya geri döner ama öldüklerinden haberleri yoktur. İşte halim aynen öyleydi, insanlar beni görmeden bakıyordu ve nedenini anlayamıyordum.
Gerçek yaşam öykülerini seviyorum. Bu kitabı da hemen not alıyorum.Emeğinize sağlık:)
YanıtlaSilNot ettim. Okuyacağım. Kitap olsun bana da ne olursa olsun..
YanıtlaSil