Her insan için çocukluğu ve çocukluk anıları özeldir. Kimimiz gülerek, özlemle ve sevgi içinde anarken ; kinimiz ise hatırlamak bile istemez çünkü ızdırap doludur... Ben şehirde büyüdüm, ormanın, yeşilliğin içerisinde büyümek ne demek bilmem. Ancak günümüz çocuklarına göre daha şanslı olduğumuzu söyleyebilirim. Sokakta hava kararıncaya kadar oynardık. Bir çok arkadaşımız olurdu. Marka, hava atma bilmezdik. Çabuk

Dalgacı Mahmut
İşim gücüm budur benim,
Gökyüzünü boyarım her sabah,
Hepiniz uykudayken.
Uyanır bakarlar ki mavi.

   Çoktandır bir çekiliş yapmak fikri aklımda idi. Beni harekete geçirecek bir kuvvete ihtiyacım vardı ve takipçi sayımın 200 'ü geçtiğini görünce  "daha ne bekliyorsun, hadi " dedim.  Ve işte çok güzel bir çekilişle karşınızdayım...
   Çekilişe , kitaplarını okumayı çok sevdiğim ve doğaya olan katkıları sebebiyle çok saygı duyduğum Yitik Ülke Yayınları sponsor olamayı kabul etti. Kendilerine bir kere daha buradan teşekkür ediyorum. Bu benim ilk sponsorlu çekilişim olacak. İnşallah bir aksilik olmadan çekilişi tamamlarız. Gelelim çekiliş kitabımıza. Melike İnci'nin " O Anda " kitabı. Kitabımızı tanıyalım:

O Anda
Melike İnci
Yitik Ülke Yayınları
Basım Yılı:2014
256 sf.
   Melike İnci'den kadına ve hayata dair çarpıcı bir ilk roman.
   Bir süre konuşmadan kutuya baktılar. Yasemin aynı Murat gibiydi. Şimdi karşısında oturan Murat olsaydı, aynı şekilde, kutu açılsın mı açılmasın mı, diye saatlerce beklerdi.
   Selim Yasemin'in onayını beklemekten sıkıldı. Kutunun içinde ne olduğunu çok uzun zaman merak etmişti. Pandora'nın Kutusu değildi ki bu. Zübeyde Anneden bir kötülük gelmezdi ki.Selim tam anahtarı eline aldığında, Yasemin elini tutup, "İçimde nedense kötü bir his var," dedi. Nasıl iyi bir his olabilirdi ki? Kocası gitmişti. Romanını bitiremiyordu. Davetsiz bir misafir gelmişti. Selim anahtarı Yasemin'in eline bıraktı. Kadehleri doldurup, birini Yasemin'e uzattı
. "Seni hiçbir şeye zorlamayacağım."
   Zübeyde Hanım'ın eve sakladığı sedef kakmalı kutunun yıllar sonra ortaya çıkmasıyla geçmiş ve bugünün yeniden şekillenmesine hazırlar mıydı?
   İlişkilere, aşka, dostluklara, sınırlara, tabulara, ileri atılmalara, geri çekilmelere, dürüstlüğe, ihanete ve en önemlisi kadına dair bir roman.

Çekilişin kuralları çok basit:

• Beni gfc'den takip edin.
• Sosyal medya hesaplarından herhangi birinde çekilişi paylaşın. 
• Yorumlara gfc'den takip ettiğiniz ismi, paylaşım linkini ve size ulaşabileceğim mail adresinizi yazın. 

 Dikkat etmeniz gereken hususlar: ( Lütfen dikkatli okuyun)
18 yaşından küçükler ailelerinden izin almalıdır.
Kitabın gönderimini yayınevi yapacaktır. Bu nedenle gönderiler ya posta yolu ile olacaktır (mektup gibi) ya da alıcı ödemeli olarak kargo yolu ile olacaktır.   Çekilişe bu durumu kabul ediyorsanız katılın lütfen. Kazanan arkadaş bana mail yolu ile adresini gönderirken kitabı hangi yolla istediğini de belirtsin.
Çekiliş 10 Haziranda saat 12.00'da sona erecektir. Kazananı en kısa zamanda açıklayacağım.

Eveet ben çok heyecanlıyım. Katılan herkese bol şans dilerim:))

   Şeytan Disko, Yaprak Öz'ün ikinci korku romanı . Yazarın diğer kitaplarını okumadım , o nedenle nasıl bir şey bekleyeceğimi bilmiyordum. Alırken sanırım isminden etkilendim. Özellikle de korku romanı olunca aklıma Stephen King ve onun muhteşem kitapları geliyor. Bu da bir korku romanı denilince tüylerimi diken diken edecek bir roman bekledim. Konu itibari ile ilginç, biraz gerilim içeriyor ancak bana göre kesinlikle korku romanı değil. Gerilim romanı tabiri daha uygun olacak sanırım.

  Kitaba Deniz'in bir rüyası ile başlıyoruz. Bir rüya hayatınızı değiştirebilir mi? Ya da rüyalar geleceğin anahtarı olabilir mi? Deniz rüyalarının geçmişin anahtarı olduğunu düşünüyor. Reenkarnasyona inanmasam ve olanaksız olduğunu düşünsem de kitaptaki karakter Deniz'de benimle aynı fikirde olmasına rağmen rüyalarının etkisiyle inanıyor. Bazen saplantılarımız bize olmayacak şeylere bile inandırabiliyor. Deniz otuzlu yaşlarında , çalışmayan, hayattaki amacını , yaşama sevincini kaybetmiş, eşi ile arasına soğukluk girmiş ve evliliğinde de mutlu olmayan bir kadın. Bir psikiyatristten yardım alan Deniz'in annesi ile de sorunları vardır. Baskıcı bir kişiliğe sahiptir annesi. Deniz'in babası intihar etmiştir. Onun öyküsü de ayrı bir ilginçtir. Kitapta okurken ben şok oldum. Bir çocuk için büyük bir şok. Deniz rüyalarının gizemini çözemeden çocukken ölmüş arkadaşı Raşel'i de görmeye başlar. Kendi sorunları yetmezmiş gibi bir de ölüler rahatsız eder. Bu gizemi çözmek için bir medyumla bile görüşür Deniz.


    Rüyalarının ve arkadaşının görüntüsünün gizemini çözmeye uğraşırken Deniz'in başına gelenleri büyük bir heyecanla okudum. Kitaba da ismini veren şeytan diskonun sırrının çocukluğundaki büyük bir sır olduğunu kitabın ortalarında öğrendim. Kitabın sonlarında bazen sinir oldum. Bu kadar da olmaz ki dedim. Bazan bir film seyrederken izleyici için her şey açıktır fakat filmdeki karakter gerçekleri göremez. Tek bir noktaya odaklandığı için çevresinde olup bitenleri fark edemez ve seyirci sinir olur. Bu kadar da saf olunmaz ki diye kendi kendisine söylenir. İşte ben de kitabın sonunda böyle hissettim." Deniz ,bu kadar da kör olunmaz ki!"

   Güzel , sürükleyici, anlatımı etkileyici bir kitaptı. Fakat tüylerimi diken diken etmedi:))

Kitabın Adı : Şeytan Disko                                       
Yazarı: Yaprak Öz                                                        Yayınevi: Yitik Ülke Yayınları                                     
Sayfa Sayısı:  220 sf.

       Deniz, kötü giden evliliği ve yaşamının amaçsızlığı yüzünden depresyon geçirmektedir. Bir psikiyatrla görüşmeye başladıktan sonra, geçmişinde saklı korkunç bir sırla yüzleşme yaşar. Bir süredir zihnini meşgul eden birtakım görüntülerin, başka bir yaşama ait anılar olduğuna inanan Deniz'in reenkarnasyon düşüncesi, depresyon tedavisi sırasında saplantı haline gelir ve geçmişindeki sırla ürkütücü bir şekilde iç içe geçerek, genç kadına korku dolu anlar yaşatmaya başlar. Karanlık bir orman, kesik parmaklar, gotik bir kent, tutkulu aşklar ve huzur bulamayan ölülerle dolu bir dünyaya adım atan Deniz, medyum Sergey'le tanıştıktan sonra geri dönüşü olmayan bir maceraya sürüklenecek, anılarındaki kızın başına neler geldiğini öğrenecektir.

>







Yaprak Öz Kimdir?

 1973 yılında dünyaya gelmiştir. İstanbul Üniversitesi Amerikan Kültürü ve Edebiyatı Bölümünde öğrenimini tamamlamış, şiirleri çeşitli şiir dergilerinde yayımlanmıştır. Yazar ikinci şiir kitabı olan Şiirli Müzik Kutusu 2009 yılında yayımlanmış ve bu kitabıyla Cemal Süreya Başarı Ödülüne layık görülmüştür. Yurt içi ve dışında çeşitli edebiyat festivallerine konuk olan Yaprak Öz, çağdaş Avrupalı yazar ve şairlerin pek çok eserini Türkçeye çevirmiş ve bu çevirilerin bir kısmı çeşitli yayınlarda yer almıştır.





Yaprak Öz'ün Okuduğum Diğer Kitapları :

* Berlinli Apartmanı

* Tilki, Baykuş, Bakire

* Sobe Siyah Orkide



                                                     

 

    İnternette neredeyse her sosyal mecrada kitap fuarı haberleri çıkınca sinir oluyorum. Çünkü benim bulunduğum yerde bir fuar yok ve fuara gidip ne kitap alabiliyorum ne de o atmosferi soluyabiliyorum. Bu çok sinir bozucu bir durum!... Tamam kitapsız değilim , okunmayı bekleyen kitaplarım var fakat fuarlarda normalde aldığımız fiyattan çok çok ucuza kitap bulduğumuz gibi yeni çıkanlara da ulaşabiliyoruz. Ben bu ruh

     Kitap okumayı seviyorsanız ve ayda birkaç taneden fazla kitap okumak istiyorsanız ya kütüphaneden alacaksınız ya da indirim ve fuar peşinde koşturacaksınız. Maalesef kitapçılardaki kitapların fiyatları bir ya da iki tane alacaksanız uygun oluyor ancak bu bana yetmez diyorsanız fiyatlar çok fazla geliyor. Kütüphanelerde de her zaman yeni çıkan kitapları bulamıyorsunuz ya da üzgünüm ki kitaplar hor kullanılmış oluyor. Tek çare indirim ve fuarlar kalıyor ki fuarlar her şehirde düzenlenmiyor. Tek çaremiz indirimler kalıyor. İnternette çok güzel indirimler oluyor. Onlarda da kargo indirimi zamanını beklemek uzun sürebiliyor. Böyle durumlarda

  A 101 den indirim ile aldığım bu kitabı. Dış kapağındaki renkler bir bakışta beni kendisine çekti. Çiçeklere ve çiçeklerden oluşan bir kalbin içerisindeki yazıları çok sevdim. Fakat arka planda yüz yansımasını kitabı satın aldıktan sonra okumaya başlayınca fark ettim ve onu sevdiğimi söyleyemeyeceğim.

     Bana Her Şey Seni Hatırlatır bir aşk hikayesi. Sarah Jio'nun kitaplarından alışık olduğumuz tarzda yani geçmiş ve günümüzdeki olayları sıra ile anlatıyor yazar. Fakat Sarah Jio ile yarışamaz... Bu tarz kitaplara alışık olduğum için beni rahatsız etmedi. Beni en çok rahatsız eden şey kitaptaki yazım hataları oldu. Bazı bölümlerin ise +18 olduğunu belirteyim. Bana kalırsa böyle bölümlere gerek yoktu. Hele ki 16 yaşındaki çocukların aşklarını anlatırken....

   Tess Gerritsen ve Rizzoli- Isles serisi ile Cerrah kitabı ile tanıştım. O gün bu gündür en sevdiğim yazar kendisi. Kitap okumayı, yazarların hayal gücü ile oluşturdukları dünyalarda dolaşmayı çok seviyorum. En çok sevdiğim ise Rizzoli-Isles 'ın dünyasında dolaşmak. İlgimi çeken öyle cinayetler, katiller falan değil. Bu iki kadının dostluğu , tepkileri ve olaylar ile baş etme yöntemleri beni cezbediyor. Tüm seri içerisinde en sevdiğim ise ilk göz ağrım olan Cerrah'tır. Diriliş ise Cerrah'tan sonra ikinci sıraya yerleşti. Bu kitabı serinin diğer

 
     Burası Tekin Değil 27 öyküden oluşan incecik bir kitap. Yazarın küçük halasına ithaf ettiği kitap kısa, öz öykülerden oluşuyor. Öyle akıcı , sürükleyici öyküler değil... Yalın , öz öyküler. Birinci tekil şahısların anlattığı , kimlikleri belirsiz kahramanlardan oluşan öyküler. Hayatın içinde olabilecek , fazla abartıya kaçılmamış konular... Yazarın ilk kitabı Burası Tekin Değil. Yazarın ikinci kitabı olan Bazen Hayat ile 2013

Her cuma günü blogumda şiirlere yer vermek istediğimi daha önce de belirtmiştim. Geçen hafta bir rahatsız olduğum için ne blogumla ne de diğer sosyal hesaplarım ile ilgilenemedim. Bu nedenle şiirsel cuma yazımı da yayınlayamadım. Hepinizden bu aksilikten dolayı özür dilerim. Geçen hafta için planladığım şiiri gecikmeli de olsa yayınlıyorum.Bu haftaki şiirsel cuma konuğum Adem Özbay. Kendisinin instagram hesabını severek takip ediyorum. İnternette de kendisine ait olan bu şiiri görünce blogumda yer vermeye karar verdim. Umarım sizler de beğenirsiniz.

 Kitapta zaman kavramı yok. Hangi zamanda geçiyor belli değil . Mekan ise iki tane. Paralel olarak iki mekanda köy ve kentte geçiyor olaylar.

   Köyde berber Cıngıl Nuri'nin kaybolması ile başlıyor olaylar. Aynı zamanda kentte bir berber dükkanında anlatıcının da içinde insanlar arasında başlıyor. İlk bölümlerde anlatım tarzı ve özellikle kelime seçimlerini gülerek okudum. Oldukça eğlendiriciydi. Fakat sayfalar ilerledikçe , oldukça karmaşıklaşmaya başlayınca ben de şaşırdım. Köyde kayıp olayları arttıkça, insanlar bir köyde bir kentte görülmeye başlayınca ben de arada kayboldum. İnsanların olaylar karşısındaki tepkileri , olayları ve mekanları tasvirleri ve özellikle her karaktere verilen karakter özelliklerinin benzersizliği takdire şayan. Kelimeler adeta dans ediyor ancak öyle klasik bir vals değil. Oldukça şaşırtıcı ve benzersiz bir dans bu... Sürekli birilerinin kaybolması ve ne olduğunun bilinmemesi merakı sonuna kadar sürdürüyor. Oluşan olaylar sonucu muhtarın hayatı sorgulaması bizim de aslında gerçekliği sorgulamamıza neden oluyor. Kitap ilerlerken,  yazarın konuyu nasıl bağlayacağını merak ediyordum ve kitabın sonunu okuyunca ağzım açık kaldı. Bu kadar da olmaz diye düşündüm...

    Kitap hakkında daha çok yazmak istiyorum fakat kitabın konusundan fazlaca bahsettim. Daha fazla spoiler vermemek için yazımı burada kesiyorum. Kitabın 2008 yapımı bir filminin de mevcut olduğunu öğrendim. Şimdi filmini seyredeceğim. Merak edenler için aşağına film fragmanını ekliyorum.

    Farklı bir tarz,  farklı bir konu ve gerçekten övüldüğü kadar belki de daha fazlası olan bir kitap... Piyasayı çerezlik kitapların doldurduğu bir dönemde gerçek bir edebi eser. Tavsiye ederim:)))

      Metinlerini varoluş ve yokoluş üzerine kurarak varoluşçuluğu taşraya taşımasıyla özgünlük kazanan, tıpkı Kafka gibi sade dilinden yükselen müzikle giderek hayatı yazıya, yazıyı ise büyülü bir hayata benzeten bir yazar...
    Yazma serüvenini “hayatı kelime kelime genişletmek” olarak adlandıran Hasan Ali Toptaş, metinlerini birer senfoniye de dönüştürerek, dışarıyla içerinin, görünenle iç dünyanın, gerçeklikle rüyaların, somutla soyutun çarpışmasından doğan tekinsiz bir atmosfere çağırıyor okurunu. Tam bir yazı ustalığıyla, Türkçenin imkânlarını sonuna kadar zorlayarak, edebiyatın büyülü dünyasına kapılar açarak...
    Cennet’in oğlu kendini kendi varlığında yok etmişken, gerçekten kadının dediği gibi bir kez daha yok olmuşsa durum kötüydü. Bu işin sonu yavaş yavaş köyün tamamen yok olmasına dek gidebilirdi. Belki köy zaten yoktu da bunu kimse anlayamıyordu henüz; köylülerin hepsi alışmıştı yokun varlığına...

    Sadece Hasan Ali Toptaş okumak için bile Türkçe öğrenmeye değer.
                                                                                            Frankfurter Aşşgemeine Zeitung

Film fragmanı:






Hasan Ali Toptaş Kimdir ?

1958 yılında Denizli'nin Çal ilçesinde doğdu. İlk öykü kitabı 'Bir Gülüşün Kimliği' 1987'de, ikinci öykü kitabı 'Yoklar Fısıltısı' 1990'da yayımlandı. 'Ölü Zaman Gezginleri' adlı öykü dosyasıyla 1992 yılında Çankaya Belediyesi ile Damar edebiyat dergisinin düzenlediği yarışmada birincilik ödülü aldı. Aynı yıl 'Sonsuzluğa Nokta' adlı yayımlanmamış romanıyla Kültür Bakanlığı'nın düzenlediği yarışmada mansiyon aldı ve Sonsuzluğa Nokta Kültür Bakanlığı tarafından yayımlandı. 1994'te 'Gölgesizler' adlı yayımlanmamış romanıyla Yunus Nadi Roman Ödülü'nü aldı. 'Bin Hüzünlü Haz' adlı romanı ise 1999 Cevdet Kudret Edebiyat Ödülü'ne değer görüldü. Yazarın ayrıca 'Yalnızlıklar' adlı şiirsel metinlerden oluşan bir kitabı, 'Kayıp Hayaller Kitabı' adlı bir romanı, 'Ben Bir Gürgen Dalıyım' adlı bir çocuk romanı vardır.

Hasan Ali Toptaş'ın Okuduğum Diğer Kitapları : 

* Beni Kör Kuyularda 

  Güzel bir günden Merhaba!.... YAklaşık bir haftadır hasta olduğum için blogumdan ve sosyal medyadan uzak kaldım. Bu nedenle okuduklarım yazısı mayıs ayına sarktı.Bir haftadır tek yaptığım şey yatmak olduğu için için bitmesi gereken kitaplarım, işlerim hepsi kaldı. Yarım kalan ve bitememiş işler beni çok huzursuz ediyor. Kendimş toparlar toparlamaz işleri bitirme moduna girince şimdi de yorgunluktan ölüyorum:))) Bugün ben de kendime tatil ilan edip blogumun  ve yarım kitaplarımın başında vakit geçireceğim.

  

Soma İçin Bir Olduk:  Çocukların yüzündeki gülümseme her şeye değer...
Allianz Türkiye, sivil toplum örgütleriyle el ele vererek, bölgede etkilenen vatandaşlara ulaşabilmek, onların yaralarını sarmak ve yeni başlangıçlarını desteklemek için Soma’daydı. Soma’da 2014’te gerçekleşen ve ulusumuzu derinden sarsan maden faciasının ardından, Afetlerde Psikososyal Hizmetler Birliği (APHB) ve Bilim Kahramanları Derneği (BKD) ile işbirliği yapılarak “Allianz SomaDA”yı (Soma Dayanışma Ağı) geliştirdi.
Soma faciasından en çok etkilenen yerlerden biri de Kırkağaç. Kırkağaç’ta yaşayan 12 yaşındaki Yiğit, okuldaki 12 arkadaşıyla birlikte bir bilim kahramanı ekibi kurdu. Önce yapamayacaklarından korktular. Çalıştılar, çalıştılar, çalıştılar, bilgisayarda yazılım geliştirip, legodan yaptıkları robotlarına yüklediler. Bu bilim yolculuğu, özgüven ve başarı doğru yeni başlangıçları müjdeliyordu.
“Allianz SomaDA”yı kapsamında, BKD ile yapılan işbirliği sayesinde, Soma çevresinde, olaydan etkilenen 6 ilçedeki 16 okulun, Bilim Kahramanları Buluşuyor turnuvasına katılımı sağladı. 34 gönüllü öğretmen, 150’ye yakın öğrencinin oluşturduğu 17 farklı Allianz SomaDA takımını 4 ay boyunca turnuvaya hazırladı. Bu yolla, öğrencilerin normal hayata dönüşü desteklenirken, psikososyal ve kişisel gelişimlerine de katkı sağlanması amaçlandı.
“Allianz SomaDA”nın bir ayağı da faciadan etkilenen ailelerin çoğunlukta olduğu Dursunbey’deydi. APHB ile yapılan işbirliği sayesinde, Dursunbey’de bir psikososyal destek merkezi açıldı. Çocuklara, yetişkinlere ve gruplara yönelik üç görüşme odası bulunan Dursunbey Psikososyal Destek Merkezi’nin hizmetleri, merkeze uzak bölgelere de ulaştırıldı.

Bir boomads advertorial içeriğidir.