Oyuncu Buğra Gülsoy'un ilk kitabı Birinci Kıyamet . Kitap 1910 yılında başlıyor ve Sabri Mahir'in gerçek hayatından kurgulanmış .
Peki kim bu Sabri Mahir deyip duymayanlar için belirteyim. Kendisi ilk Türk Boksörlerinden birisidir. Avrupa'da "Korkunç Türk Sabri Mahir " olarak tanınır ve İspanya'da boksun yasaklanmasına sebep olan kişidir.
Sabri Mahir |
Buğra Gülsoy'un akıcı ve sade bir anlatımı var. Okurken kitaptaki edebi zenginliğe bayıldım . Kitabı okumaya başlayacağım zaman bu kadar güzel bir anlatım ile karşılaşacağımı tahmin etmemiştim . Anlatım ruha dokunuyor . Seçilen kelimeler , betimlemeler ve yazarın tarzı çok başarılı . Bir anlatıcı aracılığı ile kitap aktarılsaydı bu kadar başarılı olacağını düşünmüyorum. Kitabın bir kaç yeri dışında tamamı Sabri Mahir'in ağzından yazılmış . Bu nedenle daha başarılı olmuş kitap.
Galatasaray futbol takımının 1909-10 sezonu kadrosu. Orta sıranın soldan ikinci kişisi Sabri Mahir'dir. |
Çocukların geçmişte yaşadığı travmalar geleceklerini etkiliyor ve ruhlarından onarılmaz yaralara sebep oluyor . Sabri'nin de geçmişte yaşadıkları onu öfkeli ve bazen öfkesini kontrol edemeyen birisi haline getirmiştir. Geçmişinden uzaklaşmış Dersaadette futbol oynuyordur. Hocası Tevfik Fikret ona çok destek olmaktadır . Bir gün çıkan olaylarda Sabri öfkesini yine kontrol edemez ve bunun sonucunda kötü bir olaya sebep olur . Hocasının yardımı ile gizlice Dersaadet'i terk edip Avrupa'ya gitmek zorunda kalır . Geride canından çok sevdiği Pera'sını bırakarak.
Avrupa'da yaşadığı zorluklar ve başına gelenler çok üzücüydü. İnsanların tavırları , dostluk , karşılıksız iyilik , zorbalık , açlık ve sefalet ... Hele de özlem ... Bir taraftan da umut ve umut sayesinde her zorluğa göğüs germek ... Çok zorlu bir hayat . Tüm zorluklara rağmen ayakta kalması ise takdire şayandı .
Kitabı gerçekten çok sevdiğimi ve tavsiye ettiğimi belirtmeliyim. Kitabın devamı olan "İkinci Kıyamet" i sabırsızlıkla bekliyorum.
Birinci Kıyamet Kitabından Alıntılar:
" Düşmanlarını yok etmek istersen ; iki dost olan düşmanlarını birbirine düşman etmen gerek önce , ama her ikisine de birbirlerinden habersiz onların dostu olduğunu göstererek ."
"Pişmanlığa dönüşürsen eğer , devam edemezsin yoluna . Yaşanan her kötünün içinde bir umut aramalı insan . Umudunu kaybedersen kötü de büyür içinde. "
" Kendine başka bir sen yaratmışsın , günahlarının yükünü ona taşıtmak için. Ama unutma o yarattığın şey de sensin hep."
" Ne önemi var ki birbirimize isimler takmanın , her birimiz ön yargılarla doluyuz . Önemli olan varlığımız . Ben sana baktıkça beni, sen bana baktıkça seni gör yeter."
" Büyümek bir erdem değil , asıl erdem her koşulda yetebilmek,"
Kitabın Adı :Birinci Kıyamet
Yazar : Buğra Gülsoy
Yayınevi :İnkılap Kitabevi
Sayfa Sayısı :216
Buğra Gülsoy, bir ilk romandan beklenmeyecek bir kurgu ustalığı ve işlek bir dille okurlarına ilginç bir hikâye anlatıyor. Okurların sayfalar akıp giderken alacağı edebiyat tadını tahmin edebiliyorum.
ZÜLFÜ LİVANELİ
“Sular yükseldikçe balıklar karıncaları yer, sular çekildikçe de karıncalar balıkları. Her şeye karar veren suyun akışıdır Sabri, bunu unutma,” demişti Tevfik Öğretmen. Genç olmamın vermiş olduğu bilgisizliği kibirlerimin ardına saklamıştım: “Her türlü biri diğerini yiyecek, ne anlamı var ki?” Gözleri üzerine oturan tebessüm sorduğum soruya değil, kendi cevabına aitti: “O zaman sen de suya girme”. Suya girmemek mi? Bir korkak olarak mı yaşamam gerektiğini söylüyordu bana? Bu satırları yazarken ne demek istediğini biliyorum şimdi. Ama her şey için çok geç artık. Nereden bilebilirdim ki; kendi zamanımda yaktığım bir kibritin benden sonraki zamanları kasıp kavuracağını. Bir insanın asla şahit olmaması gereken şeylere tanık olan ben, tüm kıyametlerin nedeni oldum. Bütün zaman benim yüzümden çöktü!
Önce dünyaya atıldım, sonra da dünyadan.
Güneşin Battığı Yer, 1912
Buğra Gülsoy Kimdir?
1982 yılında Ankara’da doğdu. 2000 yılında eğitimine başladığı Doğu Akdeniz Üniversitesi Mimarlık Fakültesi’nden 2004 yılında mezun oldu. Mimarlık fakültesini bitirdikten sonra Kıbrıs’ta kalıp Kıbrıs Türk Devlet Tiyatroları’nda çalışmaya başladı.
Mağusa şehrinin özel bir tiyatrosu olan “Açık Tiyatro” bünyesinde Eugene Ionesco’nun Kral Ölüyor adlı oyunuyla oyunculuk hayatına adım atan Gülsoy, sadece oyunculuk değil tiyatronun tüm dalları içinde aktif görev aldı.
Tiyatro ve mimarlığın yanı sıra fotoğrafçılık ve grafik tasarımcılığıyla da ilgilenen Gülsoy, yazdığı “varoluşçu” kısa öykülerini görsel yolla ifade edebilmek için, kaleme aldığı yazılarını senaryolaştırdı.
İnsan: Bir Varlık, İnsan: Bir Kimlik ve İnsan: Bir Sonuç başlıkları altında kurguladığı üç bölümlük deneysel kısa filmi İnsan: Üçleme’nin (Human: Trilogy) ardından İnsan: Bir Sistem alt başlığı adı altında ikinci deneysel kısa filmi Altüst’ü (Upsidedown) oluşturdu. Filmleri ulusal ve uluslararası birçok festivalde gösterildi.
2007 yılında Birleşmiş Milletler Kalkınma Projesi (UNDP) kapsamında düzenlenen bir yarışmada filmcilik üzerine eğitim aldı ve “hayatın illüzyonlardan oluştuğu” savını yaratarak yazıp çektiği Mutlu Son (Happy End) kısa filmiyle, yarışan birçok Türk ve Rum kısa filmi arasından “En İyi Kurmaca Kısa Film” ödülünü kazandı.
2008 senesinde İstanbul’a yerleşen Buğra Gülsoy, oyunculuk yapmaya devam ederken kurucularından biri olduğu “GET” oluşumu bünyesinde ilk tiyatro oyunu Pragma’yı hem yazdı hem de yönetti. Pragma’dan sonra yazdığı ikinci tiyatro oyunu Dip de ise bu kez suçu “cahillikten doğan acımasız önyargılar” adı altında topladı. Ardından Serhat Teoman ve Emre Erkan’la birlikte oyunun senaryosunu yazdı ve Serhat Teoman’la birlikte Mahalle filminin yönetmenliğini yaptı.
Yazdığı –henüz sahnelenmeye başlamayan– bir sonraki oyunu ise Inferno. Buğra Gülsoy oyunculuğa devam etmenin yanı sıra uzun metraj film senaryoları ve kısa öyküler yazmaya devam etmektedir. Yazdığı ilk romanı Birinci Kıyamet: Güneşin Battığı Yer’dir.
Bu ara herkesin okuyup yorumladığı bu kitabı mutlaka bende okuyacağım :)
YanıtlaSil